Amerikalılar ara kongre seçimleri için 4 Kasım'da bir kez daha sandık başına gittiler. Yaklaşık 4 milyarlık bağışla bu seçim Amerika tarihinin en pahalı seçimlerinden biri sayılsa da, katılım % 38 gibi oldukça düşük bir seviyede kaldı. ABD kongre seçimleri hakkında bazı gerçeklere bakalım: Kongre, Temsilciler Meclisi ve Senato olarak adlandırılan iki birimden oluşur. Hem Temsilciler Meclisi'nin 435 üyesi, hem de senatörlerin üçte biri, iki yılda bir seçilir. Bu seçimlerde, Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerinin yanı sıra, Amerikalılar 38 vali için de oy verdiler. Cumhuriyetçiler neredeyse görevdeki tüm üyelerinin yerlerini koruyabilmişken, Demokratlar bazı koltuklarını Cumhuriyetçilere kaybetmiş oldu.
Oylar nereye gitti?
Valilik yarışında, Cumhuriyetçiler Demokratlara kıyasla daha fazla koltuk koruyabildiler. Üstelik sadece görevdeki üyelerini korumakla kalmayıp, Arkansas, Maryland ve Massachusetts'de emekliye ayrılan Demokrat valilerin koltuklarını da ele geçirmeyi başardılar. Cumhuriyetçi Terry Brasnstad yeniden seçilerek ABD tarihinin en uzun hizmet veren valisi oldu ve Iowa'da altıncı dönem hizmetine başladı. Temsilciler Meclisi'nde, Cumhuriyetçi Parti 246 sandalye kazanırken (bu fazladan kazanılan 13 koltuk demek), Demokrat Parti 180 koltuk elde etti. Son olarak Senato'da, Cumhuriyetçi Parti 23 (fazladan sekiz koltuk) kazanırken, Demokrat Parti 12'de kaldı. Louisiana'daki yarış ise 2014 Aralığında yapılacak ikinci tura kaldı.
Amerikan tarihinin en pahalı seçimleri
Bu ara seçimleri enler içine sokan şey, bağışçıların daha büyük miktarlarda fonlar aktarması olmuştur ki, Duyarlı Politika Merkezi’ne göre bu miktar 3,67 milyar dolar'dır. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu seçim, bağışçıların sayısındaki düşüşe rağmen en pahalı seçimlerden biridir. Kısıtlı kampanyalar ve seçmenlerin ilgisizliği yüzünde katılımın oldukça düşük olması, Demokratları Senato'daki koltuklarını kaybedecekleri konusunda zaten endişelendirmişti. Görünen o ki korktukları başlarına geldi ve çoğunluğu kaybettiler. İlginç bir karşılaştırma yapacak olursak, Tunuslular da yeni hükümetlerini seçmek için sandık başına gittiler. Tunus henüz demokrasiye geçiş aşamasında bir ülke olduğundan, oy sandığına gitmedeki coşku açısından bu seçim büyük bir başarı oldu. % 90'dan fazla Tunus vatandaşı oy verdi ki Amerikan ara seçimlerindeki % 38'lik katılım ile kıyaslandığında bu oldukça sürpriz bir rakam. Başkan Obama, bu yüksek katılım için Tunusluları övdü ve ileriye doğru önemli bir adım olarak nitelendirdi.
Amerikalı genç seçmenlerin sayısında ise muazzam bir düşüş oldu, bu da oyların % 13'ünü şekillendirdi. 2010 seçimlerinden bu yana yüzde birlik artış olsa da, genç Amerikalılar on yıldır oy verme konusunda kayıtsızlık gösteriyorlar. Tabi bu kayıtsızlığın çeşitli sebepleri var. Partizan olmayan Rock the Vote (Sandığı Sallayın) grubunun başkanı Ashley Spillane, meseleyi kısmen politikacıların gençlere yönelik hitapta bulunmamasıyla ilişkilendiriyor ve şöyle diyor: "Karşınızda işsizliğin fena halde vurduğu ve öğrenci borçlarına batmış bir Amerikan gençliği var ama adayların bundan bahsettiğini duyamazsınız." Demokratlara yakın bekar kadınların toplamı da bu seçimlerde azaldı ancak katılımdaki bu düşüş de Demokratların Kongre'de kaybetmelerinin tek nedeni değil.
Kongre Amerikalılar adına mı davranıyor?
Kongre Amerikan halkını temsil eden federal hükümetin yasama koludur. Ayrıca hükümetin, vatandaşlar tarafından doğrudan seçilen tek koldur. Bu ara seçimlerin sonuçlarını değerlendirdiğimizde, Amerikalıların Başkanın iç ve dış politikaları hakkında ciddi memnuniyetsizlikleri ile karşılaşıyoruz. Amerikalılar gurur duyacakları ve onların isteklerini dile getiren bir Başkan görmek istiyor, ancak Başkanın yaptığı seçimlerden hoşnut değiller. Hükümetle halk arasında büyük bir uçurum var ve gün geçtikçe bu mesafe daha da artıyor.
Mevcut Amerikan siyasi sistemi, seçimlerde halka çok seçenek tanımaz. Vatandaşlar ya Cumhuriyetçilere ya da Demokratlara oy vermek zorundadır, üçüncü bir seçenekleri yoktur. Çoğunlukla elitlere hitap eden iki parti, sanılanın aksine, birbirlerinden çok da farklı değildir ve temelde birlikte çalışırlar. Örneğin, seçim kampanyaları sırasında her iki tarafın da mali destek aldığı anonim bağışçıları vardır ve bu da hükümetin ekonomik ajandasını bu seçkinlerin lehine şekillendirmesini sağlar. İlginçtir, Obama göreve geldiğinde beri kazanılan mali varlığın % 95'i seçkinlere ve zenginlere gitmiştir.
Seçmenler iktidardaki partinin icraatlerinden memnun kalmadığında, geriye üçüncü bir parti olmadığından, iktidardaki partiyi, diğerini seçerek cezalandırırılar. Seçmenlerin bu davranışı genellikle anlaşılabilir, ancak çoğu bıkkın ve hoşnutsuz olsalar da yapabilecekleri çok fazla şey yoktur. Amerikalıların demokrasiyi daha özgürce yaşayabilmeleri için, Kongre'de kendilerini temsil edebilmelerinde, iki partili sistemden daha fazla seçenek tanınmalıdır. Ayrıca, özel bağışçıların seçimi kazanan taraf üzerinde nüfuz sahibi olmasını ve eşitsizlik yaratılmasını önlemek için, isimlerinin açıklanması ve bağış yapabilecekleri miktarın da sınırlandırılması gerekir.
Sadece oylar olmaz, Amerikan ideallerini restore etmek gerek
Amerikan rüyasını restore etmek için, karşı karşıya oldukları meselelerde Amerikalıların daha aktif, iktidardakilerin ise Amerikan halkının ihtiyaçlarını anlama konusunda daha açık olmaları gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri geniş, bereketli topraklara sahip güzel bir ülke ve insanları da sevgi dolu, neşeli ve entelektüel insanlar. Ancak liderlerinin kötü kararları ve hatalı politikaları yüzünden, dünyadaki birçok ülke ABD hakkında olumsuz görüşlere sahip. Ekonomisi de sorunlu. Sadece 2014 Eylül ayında, ABD'de 43.03 milyar dolarlık bir ticaret açığı kaydedildi. Birçok ülke, Amerikan karşıtı sesler yüzünden ABD ile ticaret anlaşmaları yapmak istemiyor.
Hem Amerikan halkı hem de tüm dünyanın selameti için, Obama ve Kongre üyelerinin görevi, barışçıl, faydalı politikalar yürütmek üzere bir arada çalışmaktır. Amerika'yı eskiden olduğu gibi bir ülke yapmak ve yeniden inşa etmek için diğer ülkeler de yardımcı olmalıdır. Hep birlikte Amerika'yı canlandırmaya yardımcı olmalı, onu eski günlerindeki gibi hayat dolu, capcanlı yapmalıyız. Amerika'nın da, güzel, sevgi dolu ve kibar bir ülke olduğunu tüm dünyaya göstermesi önemli. Amerika merhametiyle dürüstlüğüyle, iyi niyetiyle, sanata ve bilime verdiği fevkalade değerle ön plana çıkmalı. Amerika eskiden olduğu gibi dünyanın neşesi olmalı ki herkes aradığı Amerikan rüyasını bulsun.
Adnan Oktar'ın Arabian Gazette'de yayınlanan makalesi: