İnsanın yaratılışı din ahlakına yatkındır. Ve Allah insanlara yaratılışlarına en uygun olan ahlakı öğretmek üzere Kuran'ı indirmiştir. İnsan ancak Allah'ın kitabındaki emir ve tavsiyeleri yerine getirdiğinde ve Allah'ın sakındırdığı şeylerden sakınıp bu sınırları aşmadığında rahat, mutlu ve huzurlu olur. Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Allah'ın sınırlarını aşanlar ve Kuran'da öğretilen ahlakı göz ardı edenler ise tarifsiz bir sıkıntı içinde hayatlarını sürdürürler. Çünkü cahiliye toplumlarında insanların doğru yanlış kıstasları kişiden kişiye göre değişir ve birbirinden farklı milyonlarca doğruluk kıstası sürekli olarak birbiri ile çatışır. Herkes "bence" diyerek kendi çıkarına en uygun fikri ortaya atar ve yine kendi çıkarı doğrultusunda davranır. Oysa Kuran tüm insanları tek bir doğruya, Allah'ın doğru yoluna yöneltir. Kuran'daki iyilik kavramı ise şöyledir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Kuran'a tabi olan insanlar Allah'ı olabilecek en fazla şekilde razı etmeye ve O'nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışırlar. Bunun için Kuran'da Rabbimizin haber verdiği şekilde sürekli bir tavır mükemmelliği içinde, hayır, güzellik peşinde olurlar. Hiçbir karşılık ve takdir beklemeksizin fedakarlıkta bulunur, Allah'ın emrine uygun olarak kötülüğü iyilikle uzaklaştırırlar. Her kararları, konuşmaları, tavırları, tepkileri Allah korkusuna dayalı olduğundan yaşamlarının her anında olabilecek en güzel ahlakı sergilerler.
Ama dinden uzak yaşayan insanlarda Allah korkusu olmadığı için, bu insanları kötülükten engelleyen herhangi bir sebep de yoktur. Bir kere dünyaya gelmiş ve ortalama üç beş on yıl ömür sürüp ardından ölümle birlikte yok olacağına inanan bir insanın, fedakar olması, sabırlı olması, karşılık beklemeden iyilik yapması kısaca güzel davranışlarda bulunması için kendine göre bir neden yoktur. Tam tersine o, bunların her birini bir kayıp ya da saflık olarak değerlendirecektir. Yine aynı şekilde kendi menfaatlerine ulaşmak için de engel tanımayacaktır. Çünkü dünyada bir karşılık alacağına inanmadığı gibi ahiret inancına da sahip değildir. İnsan, sonucunda kesin olarak bir kayba uğrayacağı şeyden çekinir, hele ki şiddetli bir azapla karşılık göreceğini bilirse o harekete hiç yeltenmez. Ama dinden uzak yaşayan insanlarda bu çekinme hissi yoktur. Allah korkusunun olmadığı bir toplumda insanlar her türlü kötülüğe ve dejenerasyona açıktır.
Tüm bunların sonucunda güzel ahlakın ancak Allah'ın sınırlarına uyulduğunda yaşanacağını, bunun aksinde ise nasıl bir ortam oluşacağını sakın anlamazlıktan gelmeyin. Eğer dünyada da güzel bir hayat sürmek istiyorsanız, mutlaka Allah'ın dinine yönelmeniz gerektiğini göz ardı etmeyin.
Allah'ın hoşnut olacağı ahlakın en önemli göstergelerinden biri, insanın Allah'a karşı olan samimiyeti ve dürüstlüğüdür. İnsan hiç kimseye karşı değil, yalnızca Allah'a karşı sorumludur ve ahirette kendisini hesaba çekecek olan da Allah'tır. Öyleyse dünyevi birtakım çıkarlar uğruna, Allah'ı unutup da insanların rızası için birtakım yalanlara, samimiyetsiz tavırlara başvurmak son derece anlamsızdır. Allah herşeyi görüp, işitiyorken ve şahitlik ediyorken sakın samimi ve dürüst olmaktan başka yolunuz olmadığını anlamazlıktan gelmeyin.
Yine güzel ahlakın en belirgin göstergelerinden bir diğeri tevazudur. Kibirle güzel ahlakın birarada yaşanması mümkün değildir. Büyüklenen bir insanın insanlara güzel söz söylemesi, sevgi ve saygı beslemesi, fedakarlıkta bulunması ya da dostane bir tavır içinde olması mümkün değildir. Oysa insan bilmelidir ki, kendisine kibir konusu yapabilecek hiçbir şeye sahip değildir. Kibir konusu yaptığı şey malı ise, göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan tüm mülk zaten Allah'ındır. Zeka, güzellik, yetenekse bunları insana veren de Allah'tır ve dilediği zaman hemen almaya kadirdir. Kaldı ki insan ölümlü bir varlıktır. Allah canını aldığında o, geçici bir süre emanetçiliğini yaptığı herşeyi gerçek sahibine bırakıp yapayalnız ve yalın olarak Allah'ın huzuruna gidecektir. Ve Kuran'da bildirildiği gibi, dünyada kibirlenenler ahirette boyun bükmüş kimseler olarak cehenneme gireceklerdir.
Gerçek budur. İnsanın kendisine kibir konusu yapabileceği hiçbir şey yoktur. Ne kadar zengin, ne kadar güzel, ne kadar ünlü, ne kadar itibar gören bir insan olursanız olun bunu sakın anlamazlıktan gelmeyin... İnsana kazanç sağlayacak olan yalnızca Allah'ın hoşnutluğu için göstereceği güzel bir ahlak, güzel bir teslimiyettir.
Allah Kuran'da güzel ahlaka dair pek çok detay bildirmiştir. Allah'a gönülden bağlanan ve hesap vereceğini bilen her insanın üzerinde taşıdığı bu ahlakın ana hatlarını şöyle sıralayabiliriz:
İnsanları maddi değerlere göre değil, yalnızca ahlaklarına ve takvalarına göre değerlendirir,
Yukarıda sıraladıklarımız yalnızca belli başlı mümin özellikleridir. Allah tüm bunlardan insanı sorgulayacaktır. Dünyada bu üstün ahlakı yaşayan insanları ise hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayatla ödüllendirecektir. Allah iman eden kullarını şöyle müjdelemektedir:
(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 30-31)
Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katı'nda ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)
İçinde bulunduğunuz şartlar ne olursa olsun, başta kendi ahiretiniz için güzel ahlaktan taviz vermemeniz gerektiğini sakın anlamazlıktan gelmeyin.