Allah'a gönülden bağlanmak, her ne şart altında olursa olsun, Rabbimiz'i, O'na olan iman, bağlılık ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar çok sevmek ve O'na karşı haşyet dolu bir korku duymaktır. Allah'a, O'nun razı olmayacağı bir tavır göstermekten içi titreyerek korkacak ve bundan şiddetle kaçınacak kadar büyük bir saygı ile inanmaktır. Allah'a bu şekilde gönülden bağlanan insan, ihlası da kazanmış olur. Allah'a karşı böyle güçlü bir inanç ve bağlılığı olan kişi, hem ibadetlerinde hem de Allah'ın rızasını gözeterek yaptığı diğer tüm işlerinde ihlas ve samimiyetle hareket eder.
Bu samimiyetleri dolayısıyla Kuran'da müminlerin "Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlanan" (Hud Suresi, 23) oldukları bildirilmiş ve müminler cennetle müjdelenmişlerdir. (Kuran’da Cennet) Allah müminlere, Kuran'daki emir ve ibadetleri Allah'a karşı gönülden bir boyun eğicilikle yerine getirmelerini bildirmiştir. "Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın." (Rum Suresi, 31) ayetiyle Allah, iman edenleri bütün ibadetlerinde ihlasa ve teslimiyete çağırmıştır. Müminler 'Allah'a derin bir saygı göstererek' iman ederler. Allah'ın yüceliğini ve gücünü kavramış olmaktan dolayı O'na karşı derin bir sevgi, içli bir saygı ve korku duyarlar.
Rabbimiz'e böyle derin bir saygı ve korku ile bağlanan kimseler, Allah'ın rızasını kazanmayı hiçbir dünyevi çıkar ya da menfaate değişmezler. Çünkü ihlas sahibi kişi, dünya üzerindeki küçük büyük hiçbir menfaatin, Rabbimiz'in rızasını kazanmaktan ve O'nun emirlerini yerine getirmekten daha önemli olmadığını bilir. Kuran'da "... Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar..." (Al-i İmran Suresi, 199) ayetiyle salih müminlerin bu özelliği hatırlatılmıştır.