Ahir zamanın Büyük Mehdisi tüm görevlerini yerine getirdikten sonra  Hz. İsa (a.s.) ile buluşacaktır
ucgen

Ahir zamanın Büyük Mehdisi tüm görevlerini yerine getirdikten sonra Hz. İsa (a.s.) ile buluşacaktır

44486

Hz. İsa (a.s.)'ın nüzulü ve Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhuru yüzyıllardır İslam ümmeti tarafından beklenen müjdeli olaylardır. Nitekim rivayetlerde bu mübarek şahısların çıkış alametleri olarak bildirilen olayların hepsi hadislerle mutabık bir şekilde ve art arda gerçekleşmiş ve gerçekleşmeye devam etmektedir. Kuşkusuz bu durum, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)‘ın çok yakında buluşacaklarının da müjdesini vermektedir. Ancak Hz. İsa (a.s.) ile Hz. Mehdi (a.s.)'ın buluşması için öncelikle Hz. Mehdi (a.s.)'ın Yüce Allah'ın kendisine Peygamberimiz (sav)’in hadisleriyle yapmasını bildirdiği görevleri yerine getirmesi gerekmektedir.

“Ahir zamanın Büyük Mehdisi”nin görevleri nelerdir?

Hicri 1400 yılına gelene kadar geçen süredeki müceddidler neden “ahir zamanın Büyük Mehdisi” olamazlar?

Bediüzzaman Hazretleri’nin “ahir zamanın Büyük Mehdisi” ve görevleri ile ilgili görüşleri nelerdir?

Hz. İsa (a.s.) ve  Hz. Mehdi (a.s.)’ın buluşması  nasıl  olacaktır?

Peygamberimiz (s.a.v.)‘in sahih hadislerinde Hz. İsa (a.s.)’ın Hz. Mehdi (a.s.) ile aynı dönemde ortaya çıkacakları ve İslam ahlakını tüm dünyada yerleşik kılma amacıyla birlikte mücadele edecekleri bildirilmiştir. Pek çok sahih hadiste yer alan bu bilgiler, Hz. İsa (a.s.) ile Hz. Mehdi (a.s.)’ın ortaya çıktıkları dönemde bir araya geleceklerini ve karşılıklı diyalog içerisinde olacaklarını göstermektedir. Ancak bu büyük ve tarihi buluşma henüz gerçekleşmemiştir ve tüm dünya Müslümanları tarafından beklenmektedir. Bu durum da bizlere, Hz. Mehdi (a.s.)’ın geçmiş dönemlerde gelmiş bir şahıs olamayacağını gösteren önemli delillerden biridir. Çünkü Hz. İsa (a.s.) henüz ortaya çıkmamış ve tüm dünyanın şahit olacağı bu birliktelik henüz gerçekleşmemiştir.

Ahir Zamanın Büyük Mehdisi, Üç Görevi Aynı Anda Yapacaktır

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Hazretleri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadisleri şerh ederek “ahir zamanın Büyük Mehdisi”nin  üç büyük görevi olduğunu şöyle bildirmiştir:

Hem bu ÜÇ VEZAİFİ (görevi) BİRDEN BİR ŞAHISTA YAHUT CEMAATTE BU ZAMANDA BULUNMASI VE MÜKEMMEL OLMASI VE BİRBİRİNİ CERHETMEMESİ (birbirine engel olmaması, zarar vermemesi) PEK UZAK, ADETA KABİL (mümkün) GÖRÜLMÜYOR. Ahir zamanda, AL-İBEYT-İ NEBEVİ’NİN (A.S.M.) (Peygamberimiz (s.a.v.)‘in soyunun) CEMAAT-İ NURANİYESİNİ (nurani cemaatini) TEMSİL EDEN HAZRET-İ MEHDİ (A.S.)’DA VE CEMAATİNDEKİ ŞAHS-I MANEVİDE ANCAK İÇTİMA EDEBİLİR (biraraya gelebilir, toplanabilir). (Kastamonu Lahikası, s. 139)

Bediüzzaman bu sözünde, Hz. Mehdi (a.s.)’ın üç görevi olduğunu belirtmekte, bu üç görevin birarada yerine getirilmesinin Hz. Mehdi (a.s.)’ın en önemli alametlerinden biri olduğuna dikkat çekmektedir. Bediüzzaman kendi yaşadığı ve kendisinden önceki müceddidlerin yaşadığı dönemlerde bu üç görevin birden yerine getirilemediğini, bunu ancak Hz. Mehdi (a.s.)’ın gerçekleştirebileceğini söylemektedir. 

Ahir zamanın Büyük Mehdisi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde işaret ettiği ve  Bediüzzaman Hazretleri’nin açıkladığı gibi üç büyük görevi yerine getirecek olan şahıstır. Çünkü Yüce Allah bu vazifeleri yalnızca Hz. Mehdi (a.s.)’ın yerine getirebilmesini takdir etmiştir. Hz. Mehdi (a.s.) da kaderinde böyle takdir edildiği için bu görevleri Allah’ın izniyle başarıyla yerine getirecektir. İslam tarihinde henüz bunu başaran bir kimse görülmediği gibi, Bediüzzaman kendi yaşadığı devirde de bu durumun gerçekleşmediğini vurgulamıştır.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Birinci Görevi, İnsanları Tabiiyun, Maddiyun Felsefesinin (Darwinist, Materyalist ve Ateist Felsefelerin) Etkisinden Kurtarmak ve İmanlarına Vesile Olmak Olacaktır

Hz. Mehdi (a.s.) tüm yeryüzünde din ahlakının hakim olmasına vesile olacak kişidir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın ilmi mücadelesinin ilk aşaması materyalist, ateist, Darwinist düşünceleri temelden yıkmak ve Yaratılışı ispat etmek olacaktır. Zira Hz. Mehdi (a.s.)’ın  ortaya çıkacağı ahir zamanın en önemli özelliklerinden birisi inkarcı, ateist, materyalist düşünce ve akımların çok yaygın olması, bu nedenle insanların büyük çoğunluğunun din ahlakından uzak olmalarıdır. Bediüzzaman Said Nursi de, ahir zamanın en önemli tehlikelerinden birinin ateist felsefeler olacağını bildirmiş, özellikle Darwinist ve materyalist felsefelerin ateizme zemin hazırlayacaklarına şöyle dikkat çekmiştir:

 Ve onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) üç büyük vazifesi olacak: Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve maddiyun ve tabiiyun taunu (Darwinizm, materyalizm ve ateizm salgınının), beşer içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), herşeyden evvel FELSEFEYİVE MADDİYUN FİKRİNİ(materyalist felsefeyi) TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)...  (Emirdağ Lahikası, s. 259)

Sayın Adnan Oktar Hz. Mehdi (a.s.)’ın materyalist felsefeyi yıkacağını Bediüzzaman Hazretleri’nin sözleri doğrultusunda şöyle açıklamıştır:

ADNAN OKTAR: “İkinci cereyan ise: Tabiiyun, maddiyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne,” Arkadaşlarım bana soruyorlar, insanlar, “bize deccali açıklar mısın?” diyorlar. Bediüzzaman nasıl açıklıyor deccali? Bak çok özlü ve çok net açıklıyor Bediüzzaman, hiç detaya girmeden. “Tabiiyun, maddiyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne.”  Deccaliyet nedir diyoruz, bakın tek cümleyle cevap veriyor Bediüzzaman. “Tabiiyun, maddiyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne.” “Deccal budur” diyor, yani Darwinizm ve materyalizm, o kadar. Darwinizmi ve metaryalizmi kim yıkıyorsa Mehdiyet odur. Olay bu, Bediüzzaman da aynısını söylüyor. Dünyadaki hal de onu gösteriyor. Çünkü bakın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in zamanından çok daha evvellere Hz. Adem (a.s.) devrine kadar gidelim. Hz. Adem (a.s.) devrinden bu yana böyle bir küfür hakimiyeti dünyada hiç olmamıştır, ilk defa oluyor. Şimdi bizim deccali tanımamız için neyi görmemiz lazım? Dünyada görülmemiş derecede küfrü hakim etmesi gerekiyor, hiç görülmemiş derecede. Dünya tarihine bakıyoruz; Hz. Süleyman (a.s.) devrine, Hz. Zülkarneyn devrine, başka devirlere, peygamberlerin bütün devirlerine bakıyoruz, hiçbir devirde böyle bir olayla karşılaşmıyoruz. Yani bu kadar geniş çaplı, bu kadar ezici, bu kadar kan döken, bu kadar binalar yıkan, bu kadar insanları mutsuz yapan, bu kadar insanları ahlaki çöküntüye götüren hiçbir cereyan olmamış. Bir tek Darwinizm’de bunu görüyoruz. O zaman dev delil oluşmuş oluyor elimizde, yani kaşı gözüyle alakası olmayan dev bir delil. Anlıyoruz ki bu deccaliyet. Şimdi Mehdiyet için de; Hz. Mehdi (a.s.)’ın eşkali vardır, detayları vardır, ama Hz. Mehdi (a.s.) denen muhterem zat arkadaşlarıyla beraber Darwinizmi, materyalizmi dünyada yıkıyor...” (2 Ekim 2010, Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay TV)

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Siyaset, Saltanat ve Diyanet Alanında Görevleri Olacaktır

Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın aynı anda, “SİYASET MEHDİSİ, SALTANAT MEHDİSİ VE DİYANET MEHDİSİ” olarak üç özelliğe birden sahip olacağını ve bu üç alanda birden Mehdilik yapacağını söylemiştir. Bediüzzaman, Kuran ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak amacıyla önceki asırlarda da bazı Müslüman şahısların geldiğini, ancak bunların hiçbirinin, ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın yapacağı üç önemli görevi bu şekilde birarada yerine getirmediklerini ifade etmiştir. Bu nedenle de ahir zamanın “BÜYÜK MEHDİ”si unvanını alamadıklarını belirtmiştir. Bediüzzaman Hazretleri “ahir zamanın Büyük Mehdisi”nin bu özelliklerine Şualar adlı eserinde şöyle dikkat çekmiştir:

Ahir zamanın Büyük Mehdisi’nin Allahu alem hakkaniyetle, bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili şudur ki: BÜYÜK MEHDÎNİN ÇOK VAZİFELERİ VAR. VE SİYASET ÂLEMİNDE, DİYANET ÂLEMİNDE, SALTANAT ÂLEMİNDE, CİHAD ÂLEMİNDEKİ ÇOK DÂİRELERDE İCRAATLARI OLDUĞU GİBİ, her bir asır, ümitsizlik zamanında manevi gücünü teyid edecek bir nevi Mehdîye veyahut Mehdînin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan, rahmet-i İlâhiye ile her devirde, belki her asırda bir nevi Mehdî âl-i Beytten çıkmış, soyunun şeriatını muhafaza ve sünnetini hayata döndürmüş. Meselâ, siyaset âleminde Mehdî-i Abbâsî ve diyanet âleminde Abdülkadir-i Geylânî Hazretleri VE ŞÂH-I NAKŞİBEND (Nakşibendî tarikatının kurucusu Şeyh Muhammed Bahaüddin). VE aktâb-ı erbaa (A. Geylânî, Ahmed-i Bedevî, Ahmed-i Kutâî, Seyyid İbrâhim Dessûkî) VE ON İKİ İMAM GİBİ BÜYÜK MEHDÎNİN BİR KISIM VAZİFELERİNİ YERİNE GETİREN ZATLAR dahi, Hz. Mehdî (a.s.) hakkında gelen rivâyetlerde, göz önünde bulundurulması gereken Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olduğundan, rivayetler ihtilâf ederek, gerçeği bulmak isteyen bazı kişiler demiş: “Eskide çıkmış.” Her ne ise... Bu mesele Risale-i Nur’da beyan edildiğinden, onu ona havale ile burada bu kadar deriz ki: Dünyada dayanışma içinde olan hiçbir hanedan ve tevafuk eden hiçbir kabile ve aydın hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, ÂL-İ BEYTİN HANEDANINA VE KABİLESİNE VE CEMİYETİNE VE CEMAATİNE YETİŞEBİLSİN.  (Şualar, 509)

Hz. Mehdi (a.s.), Allah’ın izniyle ortaya çıktığı zaman, Peygamberimiz (s.a.v.)’in bildirdiği tüm alametleri üzerinde taşıyacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bildirdiği gibi “seyyid”, yani Peygamberimiz (s.a.v.)’in soyundan olacak, tüm dünya Müslümanlarını birleştirip İslam Birliği’ni kuracak, İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacak, Hz. İsa (a.s.) ile biraraya gelecek, Hristiyanlarla ittifak edecek, deccaliyeti fikri mücadelesiyle etkisiz hale getirecek, yeryüzünde fitne bozgunculuk, terör, anarşi, savaş ve kargaşa sona erecek, tek bir damla kan akıtılmayacak ve dünyaya benzersiz bir adalet, huzur, bolluk, zenginlik ve bereket getirecektir.  Bediüzzaman da, “BÜYÜK MEHDİ”nin bu alametlerinin “SABIK MEHDİLERDEN” farklılığına dikkat çekmiş, kendisi de dahil olmak üzere bu özelliklerle uyuşmayan ya da bu faaliyetleri yerine getirmemiş olan şahısların ‘Büyük Mehdi’ olamayacağını belirtmiştir.

Sayın Adnan Oktar, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Hz. Mehdi (a.s.)’ın siyaset, saltanat ve diyanet aleminde üç görevi olduğunu, bu üç görevi aynı anda yapan kişinin Büyük Mehdi olacağını söylediğini şöyle anlatmaktadır:

ADNAN OKTAR: “Büyük Mehdi olmanın şartlarını, Bediüzzaman’a sormak lazım. Bediüzzaman’a nasıl soracağız? Risale-i Nur Külliyatı’nı açacağız, “Üstad’ım, siz bu konuda ne demiştiniz?” diyeceğiz. Üstad bize, Risale-i Nur’dan kalbimizdeki bir ses şeklinde cevap verir. Açtın mı orada yazıda görürüz. Ne diyor Bediüzzaman? “Sabık Mehdiler, diğer eski Mehdilerin özellikleri şudur: ya siyaset aleminde, ya diyanet aleminde, ya saltanat aleminde gelmişlerdir” diyor. Bir yönde gelmişlerdir. Mesela Bediüzzaman; “ben diyanet yönünden geldim” diyor. Bir başkası mesela Mehdi-i Abbasi siyaset yönünde geliyor. İmam-ı Rabbani diyanet yönünde, Abdulkadir Geylani diyanet yönünde. Fakat bunların her biri ayrı ayrı bir yönde geliyorlar. Ve “bir cihette” diyor Bediüzzaman. “Bir yönde ve bir cihette.” Mehdi (a.s.) ise diyor, bunların tamamını; yani “hem diyanet, hem saltanat, hem siyaseti; tamamını  aynı kişinin yapması konumunda o büyük Mehdi olur” diyor. Yani hem diyaneti yapması lazım, hem saltanatı, hem siyaseti. Eğer yine sadece diyanet yönünde gelirse, Bediüzzaman gibi bir Mehdi olur. Yahut Abdulkadir Geylani gibi Mehdi’lerden bir Mehdi olmuş olur. Eğer sadece siyaset yönüyle gelirse, sadece siyasetle ilgilenen bir Mehdi konumundaysa, Mehdi-i Abbasi gibi sadece siyaset yönüyle bir Mehdi olmuş olur. Veyahut saltanat yönüyle gelirse de, sadece saltanat yönüyle eskiden gelen Mehdiler gibi bir Mehdi olur. Ve Büyük Mehdi (a.s.) olması mümkün değil o zaman. Büyük Mehdi olmanın şartını Bediüzzaman, “üçünü de aynı şahsın yapması durumunda olur” diyor Bediüzzaman. Yani bazı kardeşlerimiz diyorlar ki; gelecek Mehdi üç parçalıdır, üç kişiden oluşacaktır. Biri diyanet Mehdisidir, biri saltanat Mehdisidir, biri siyaset Mehdisidir, Bediüzzaman’dan sonra. Zaten o zaman Bediüzzaman’ın dediği yine oluşmamış oluyor. Yine onlar diğer Mehdiler konumuna gelmiş oluyorlar. Çünkü üçünü bir arada yapmış olmuyorlar. “Üçünü bir arada yapan Büyük Mehdi’dir” diyor Bediüzzaman. Ayrı ayrı yapınca eski Mehdilerin devamı olmuş olurlar. Arada bir fark olmamış olur. Halbuki burada bir olağanüstülük var. Bediüzzaman, “hiç tarihte böyle bir şey olmadı, ilk defa olacak. Hem diyanet, hem saltanat, hem siyaset aleminde Mehdilik yapma görevi ilk defa olacak” diyor. Hz. Mehdi (a.s.)’da toplanacak, şahsında...” (24 Nisan 2010, Kahramanmaraş Aksu TV)

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Saltanat, Siyaset ve Diyanet Alemindeki Görevleri Arasında İslam Birliğini Sağlamak Vardır

Üstad, Hz. Mehdi (a.s.)’ın saltanat, siyaset ve diyanet alemindeki vazifelerinden birinin İslam birliğini sağlamak olduğunu açıklamıştır. Hz. Mehdi (a.s.), halihazırda çeşitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Müslümanları birleştirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (s.a.v.)‘in gerçek sünnetlerini canlandıracaktır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri eserlerinde bu konuyu şöyle vurgulamıştır:

“İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye ünvanı ile (Peygamberimiz yerine halife olarak) Seair-i İslamiye’yi (İslam’ın esaslarını) ihya Eetmektir (yeniden canlandırmaktır). Alem-i İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini) nokta-i istinad edip (dayanak noktası yapıp) beşeriyeti maddi ve manevi tehlikelerden ve gadab-i İlahiden (Allah’ın gazabından) kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları), milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular lazımdır.” (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

“Hz. Mehdi (a.s.)’ın  ikinci vazifesi ise, Hilafet-i Muhammediyye ünvanı ile Seair-i İslamiye’yi (İslam’ın esaslarını) ihya etmektir (yeniden canlandırmaktır).” (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

Hilafet-i Muhammediye ünvanı ile...

- Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi (a.s.)’ın İslam dünyasının lideri olacağını söylemiştir. Ayrıca bu makamı da ‘unvan’ olarak tarif ederek, tüm Müslümanların Hz. Mehdi (a.s.)’ı o makama layık kişi olarak tanıyacağına da işaret etmiştir.

Alem-i İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini)...

- Bediüzzaman, kendi devrinde de bir birliktelik içinde olmayan İslam ülkelerinin birleşerek İslam birliğini oluşturacaklarını söylemiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu birlikteliği bir dayanak noktası yapacağını ve bu şekilde Müslümanları bazı tehlikelerden koruyacağını ifade etmiştir.

Milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular...

- Bediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu görevini yaparken, yardımcıları da olacağını bildirmiştir.

Sayın Adnan Oktar Hz. Mehdi (a.s.)’sız İttihad-ı İslam olmayacağını şöyle açıklıyor:

ADNAN OKTAR: “Bakın net söylüyorum, Mehdiyet çağındayız, Hz. Mehdi (a.s.) da doğru, İttihad-ı İslam da doğru. Bir kere İttihad-ı İslam’ı her savunan, mutlaka ve mecburen Hz. Mehdi (a.s.)’ı savunur. Zaten Hz. Mehdi (a.s.)’sız İttihad-ı İslam nasıl olur bana bir söylesinler. Hiç kimse aksini iddia edemez. İttihad-ı İslam Hz. Mehdi (a.s.)’sız imkansızdır, mümkün değildir. Hiçbir Şii, Sünni bir imamın, bir liderin etrafında birleşmez. Hiçbir Sünni de Şii bir lideri kabul etmez. Bu bitmiştir o zaman, İslam aleminde birleşmenin olmayacağı kesin. Bu ancak Hz. Mehdi (a.s.) iledir, çünkü Hz. Mehdi (a.s.) bütün mezhepleri kaldırıyor, mezheplerin üzerinde. Ama tabii kendilerinin Mehdileri olabilir. Mesela şu an küçük küçük yüzlerce Mehdi var, yüzlerce müceddid var. Her grubun kendi müceddidi, kendi Mehdi’si var adeta, öyle değil. Hz. Mehdi (a.s.) bütün dünyanın imamı, Hristiyan ve Musevilerin de imamıdır, hepsinin imamı oluyor. O yüzden oradaki ibare geçtiğinde, İttihad-ı İslam’ı duyduğunuzda, bilin ki Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahsediliyor demektir.” (13 Aralık 2010, Adıyaman Asu TV)

Sayın Adnan Oktar Samsun Aks TV’deki röportajında İttihad-ı İslam’ı gerçekleştiren Zatın Büyük Mehdi olacağını şöyle anlatmıştır:

ADNAN OKTAR:  Her yer asrın müceddidi doldu. Fas’ta ayrı, Tunus’ta ayrı, Cezayir’de ayrı, Pakistan’da ayrı, her yer asrın müceddidleriyle dolu. Asrın müceddidi bir tane olur ve o bütün Müslümanların üzerinde bir müceddidtir. Hanefilerin, Hanbelilerin, Malikilerin, Şafilerin, Şiilerin, Caferilerin, Vahhabilerin ve diğer mezhep sahiplerinin tamamının müceddidir. Onun adı Muhammed Mehdi (a.s.)’dır. Bunu Peygamber Efendimiz (s.a.v) müjdelemiş. Bunun dışında öyle parça parça bölünmüş müceddidler olmaz. Asrın müceddidleri olmaz. Asrın müceddidleri savaşı var, böyle şey olur mu? Herkes kendi bölgesinde asrın müceddidliğini ilan ediyor, “ben ilan ettim oldu” diyor. “Ben yaptım oldu” diyor. İşte “bize yüz kişi biat etti” diyor. Yüz hoca müceddid olduğunu ilan etti, bize üç yüz hoca, öbürüne dört yüz tane hoca. Kardeşim milyonlarca hoca var. Milyonlarca Müslüman var. Herkes bölgesinde bir tane müceddid ilan ederse ne olur? Özenti ve anormal bir tavır gösteriyorlar. Müceddidin özelliği; bütün İslam alemini toplayıp deccaliyeti ezip yok etmesidir. Zavallı müceddid olmaz, gariban müceddid olmaz, ezilmiş müceddid olmaz, kimsenin tanımadığı müceddid olmaz. Müceddid dediğin yeri göğü inletir, dünyayı inletir. Küfre diz çöktürür, küfür onun altında pestil gibi ezilir, biz bu kişiye asrın müceddidi deriz. Zavallılardan, garibanlardan müceddid olmaz, cahil cüheladan müceddid olmaz. Ama tabii ki değerli alimlerimiz vardır, büyüklerimiz vardır, Ehl-i Sünnet alimleri vardır, onlar müceddidlerdir. Bak, müceddid değil, müceddidlerden biridir. Onlar başımızın tacı. Her yerde vardır İslam aleminde. Kimini üç yüz hoca destekler, kimini beş yüz hoca destekler, kimini bin alim destekler. Tabii ki onların alimlerden oluşan bir talebe topluluğu vardır, o talebe topluluğu da tabii ki o hocalarını desteklerler. Biz iftihar ederiz. Bu güzel ama bütün bu alimler Hz. Mehdi (a.s.)’a bağlıdırlar. Hz. Mehdi (a.s.) olmadan, o zaman İslam alemi paramparça olur.

Nasıl bir müceddid ki bütün Müslüman alemini paramparça ediyor. O paramparça parçalardan bir tanesi; yani şarapnel parçası gibi, İslam alemi parçalanmış, bir şarapnel parçası gibi yere düşmüş, “ben müceddidim” diyor. Binlerce şarapnel parçası var, olmaz öyle. O parçaları toparlayıp bir araya getiren kişiye Hz. Mehdi (a.s.) denir. “Asrın müceddidi” denir. Birleştiremiyorsa müceddid değildir. Birleştiremeyip bilakis bölüyorsa belirli bir grubun, belirli bir hizbin hocasıysa değildir. Ama hizmet ediyordur, hizmeti başımızın üzerine, o çok güzel. Tabii ki böyle olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın zamanında değerli mücceddidler, alimler olacaktır. Bediüzzaman ne diyor?

“Bütün ulema ve evliyanın, bilhassa Ehl-İ Beyt’ten fedakar milyonlar seyyidlerin iltihaklarıyla o “vazife-i uzma”yı yapmaya çalışır” diyor. Demek ki o devirde büyük müceddidler, büyük alimler olacak Hz. Mehdi (a.s.) devrinde. Her devrin, her bölgenin, her şehrin, her memleketin, her mezhebin, her tarikatın büyük alimleri, büyük müceddidleri Hz. Mehdi (a.s.)’da ittifak edecekler. Ve asrın müceddidi olan Mehdi (a.s.)’a tabi olacaklar.” (30 Aralık 2010, Samsun AKS TV röportajından)

Hz. Mehdi (a.s.)’ın Saltanat, Siyaset ve Diyanet Alemindeki Görevlerinden Biri de Kuran Ahlakını ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in Sünnetini Yeniden Canlandırmaktır

Büyük Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (a.s.)‘ın üçüncü vazifesinin İslam toplumunu birleştirmek ve Hristiyan alemiyle ittifak yapmak olduğunu belirtmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu görevi, tüm dünyada küfrün hakim olmasıyla değiştirilen birçok Kuran hükmünün, bütün Müslümanların ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in soyundan gelen seyyyidler cemaatinin yardımıyla gerçekleştireceğini bildirmiştir:

O ZATIN ÜÇÜNCÜ VAZİFESİ, HİLAFET-İ İSLAMİYEYİ İTTİHAD-İ İSLAM’A BİNA EDEREK (İslam halifeliğini İslam birliğinin üzerine kurarak), İsevi Ruhanileriyle (Hristiyan alimleriyle) İTTİFAK EDİP (birlik olup) DİN-İ İSLAMA (İslam dinine) HİZMET ETMEKTİR.Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir (yerine getirilebilir). Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa’şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında (halkın gözünde) daha ehemmiyetli (önemli) görünüyorlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislerde de Hz. Mehdi (a.s.)’ın Kuran ahlakını hakim kılacağı ve diğer Kutsal Kitapların orijinalleri ile de Kitap Ehline hükmedeceği bildirilmiştir. 

“Hz. Ali (a.s.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın kıyamının getirdikleri hakkında şöyle buyurur:

HALKIN KİŞİSEL REYLERİNİ, YORUMLARINI BOŞ VERİR; KURAN’IN HÜKMÜNÜ İCRAYA BAŞLAR.” (Mikyalu’l Mekarim c.1, s.81)

“Hazretleri (Hz. Mehdi (a.s.)) Tevrat’ı ve diğer Kitapları, Antakya’da bir mağaradan çıkartacak ve TEVRAT EHLİNE TEVRAT İLE, İNCİL EHLİNE İNCİL İLE, ZEBUR EHLİNE ZEBUR İLE VE KURAN EHLİNE KURAN İLE EMREDECEKTİR...” (Kemal-ud Din, Bihar-ül Envar)

Sayın Adnan Oktar Hz. Mehdi (a.s.)’ın diyanet alemindeki faaliyetlerini şöyle anlatmıştır:

ADNAN OKTAR: Tarikatların, Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkmasıyla beraber hükmü kalkar. Hz. Mehdi (a.s.)’ın saltanat merkezi, eski saltanat merkezi İstanbul’a gelmesiyle adım atmasıyla beraber, hükmü kalkmış olur. Yani o büyük ateş çıktı İstanbul’dan, 1979 yılında. Kabe’de baskın yapıldı. İşte o devirlerde tarikatlardan alındı emanet, hepsi alındı ve Hz. Mehdi (a.s.)’a verildi. Allah’ın Hadi ismi artık onda tecelli ediyor dünyada şu an. “Biz Hz. Mehdi (a.s.)’a, biat ettiğimizi gönlümüzden geçirsek, biat etmiş olur muyuz? Biat için bir şart var mıdır?” Biat denince şimdi insanların, birçok şey akıllarına gelir. Biat demeyelim de, Hz. Mehdi (a.s.)’ı sevmek, ona yardımcı olmak, İttihad-ı İslam’ı istemek, Türk İslam Birliği’ni istemek, onun için gecesini gündüzüne katarak, canından vazgeçerek, ailesinden vazgeçerek, hayatın sosyal yanlarından vazgeçerek, var gücüyle gayret etmektir. Çünkü bazı aileler İttihad-ı İslam’ı istemez, Türk-İslam Birliği’ni istemez.” (02 Ocak 2011, Kanal Avrupa ve Çay  TV)

“Hz. Mehdi (a.s.)’ın  ikinci vazifesi ise, Hilafet-i Muhammediyye ünvanı ile Seair-i İslamiye’yi (İslam’ın esaslarını) İhya Etmektir (yeniden canlandırmaktır).” (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

Hz. İsa (a.s.)’la Namaz Kılacak Olan Kişi “Ahir Zamanın Büyük Mehdisi”dir

Hz. İsa (a.s.)’ın ortaya çıktığı dönemde Hz. Mehdi (a.s.), Darwinizm ve materyalizm gibi Yaratılış karşıtı düşünceleri tamamen ortadan kaldırmış, Peygamberimiz (s.a.v.)‘in halifesi yani İslam aleminin      manevi lideri sıfatıyla dünya çapındaki tüm Müslümanlar arasında İslam Birliği’ni sağlamış olacak ve bu birliğin başında manevi lider konumunda bulunacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.)‘in pek çok sahih hadisinde Hz. İsa (a.s.)‘ın da bu dönemde ikinci kez yeryüzüne geleceği; Hz. Mehdi (a.s.) ile birlikte namaz kılacağı ve Hz. İsa (a.s.)’ın “imamlık sana verilmiştir” diyerek Hz. Mehdi (a.s.)’ı imamlığa bizzat kendisinin geçireceği bildirilmiştir. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşecek olan bu olay Hz. Mehdi (a.s.)’ın tüm görevlerini yerine getirdiğinin ve “Ahir zamanın Büyük Mehdisi” olduğunun da kanıtı olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu kutlu olayı müjdeleyen hadislerinden bazıları şöyledir:

“İmamları salih bir insan olan Mehdi olduğu halde, Beytü’l Makdis’e sığınırlar. Orada imamları kendilerine sabah namazını kıldırmak için öne geçtiği bir sırada, bir de bakarlar ki, Meryem oğlu İsa (a.s.) sabah vaktinde inmiştir. Hz. Mehdi (a.s.), Hz. İsa (a.s.)‘ı öne geçirmek için arkaya çekilir. HZ. İSA (A.S.) ONUN OMUZLARINA ELİNİ KOYAR VE ONA DER Kİ, “GEÇ ÖNE NAMAZI KILDIR. ZİRA KAMET (NAMAZA BAŞLAMA İŞARETİ) SENİN İÇİN GETİRİLMİŞTİR.”” (Ebu Rafi’den rivayet edilmiştir; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 495-496)

“Hz. İsa (a.s.) semadan nüzul edecek ve onun emirliğini kabul edecektir. HZ. İSA (A.S.)‘A “BİZE NAMAZ KILDIR” DENİLECEK, ANCAK O, “EMİR SİZİN İÇİNİZDEDİR” KARŞILIĞINI VEREREK, “BU ALLAH’IN ÜMMET-İMUHAMMED’E BİR İKRAMIDIR.” diyecektir.”(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

Sayın Adnan Oktar 2 Ocak 2011 tarihinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın görevlerini bitirmeden Hz. İsa (a.s.)’la karşılaşmayacağını şöyle anlatmıştır:

ADNAN OKTAR: “Hz. İsa (as) dünya siyasetine hakim olacak yani şu an dünya siyasetini aşağı yukarı ele geçirmek üzere, onu da söyleyeyim inşaAllah. Yani geniş çaplı bir çalışması var inşaAllah. Ama Hz. Mehdi (a.s.) vazifesini bitirmeden Hz. İsa (a.s.) ile karşılaşmaz. Allah öyle murad etmiş, öyle buyurmuş.Ne zaman görüşeceğiz diye insan sorsa, Hz. İsa (a.s.) sorsa, kaynak hadiste belli, vahiyle bildirilmiş. Nerede görüşülecek? Camide. Nasıl? Namazdan önce. Namazdan sonra konuşacaklardır. Namazdan önce kısa bir görüşmeleri var, namazı kılacaklar, namazdan sonradır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın feraset ve basiretini de o gösteriyor, yani Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Hz. İsa (a.s.)’ı teşhisteki sürati açısından da çok manidardır bu. Daha Bismillah yeni karşılaşıyorlar, camide, “Selamun Aleykum”, “Aleykum Selam”. “Efendim” diyor, “buyrun namaza”. Bu, Hz. Mehdi (a.s.)’ın basiret ve ferasetinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Çünkü “ben Hz. İsa (a.s.)’ım Selamun Aleykum” demiyor. Görür görmez tanıyor Hz. Mehdi (a.s.). “Buyrun efendim, namaza geçin” diyor. O da onu görür görmez tanıyor. “Hayır, bu namaz senin için ikame olundu, kamet senin için getirildi, bu ümmete bir ikram olarak”, vahiyle bildiği için, “İmam sensin” diyor. Yoksa efdal olan peygamberdir. Ulu’l-Azm Peygamberdir.

Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ın büyüklüğünü vurgulamak için, Hz. Mehdi (a.s.)’ın yüceliğini göstermek için, bir kısım ahmakların “Alelade Mehdi, sıradan adam, sıradan insan” sözlerini boğazlarına tıkamak için, kemik kafalı beyni tıkanmış bunakları tekzip edecek şekilde, Allah olayı kilitlemiş. Çünkü Ulu’l-Azm bir Peygamber, avamdan herhangi bir insanın arkasında namaz kılmaz. Bunu herkes bilir. Bak, efdaliyet, vahiyle bildirildiği için “sende” diyor, “sensin imam.” Ve Ulu’l-Azm bir Peygamber, ilk defa bakın, dünyada ilk defa, bir veliye tabi oluyor. Ve  “ekmeli velayet”tir,  “hatem-i veli”dir. Gelmiş geçmiş en büyük velidir Hz. Mehdi (a.s.).” (Kanal Avrupa ve Çay TV, 2 Ocak 2011)


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER