İkinci vazifesi:
HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE (A.S.M.) ÜNVANI İLE (Peygamberimiz (sav)'in halifesi –Müslümanların manevi ideri- ünvanı ile) ŞEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam ahlakının esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır) ALEM-İ İSLAM’IN VAHDETİNİ (İslam aleminin birliğini) NOKTA-İ İSTİNAD EDİP (dayanak noktası yapıp) BEŞERİYETİ (insanlığı) MADDİ VE MÂNEVİ TEHLİKELERDEN VE GADAB-I İLÂHİ’DEN (Allah'ın azabından) KURTARMAKTIR. BU VAZİFENİN, NOKTA-İ İSTİNADI (DAYANAK NOKTASI) VE HADİMLERİ (HİZMETKARLARI), MİLYONLARLA EFRADI (FERTLERİ) BULUNAN ORDULAR LAZIMDIR. (Emirdağ Lahikası 1, 206. Mektup, s. 259)
Bediüzzaman “MİLYONLARLA EFRADI (FERTLERİ) BULUNAN ORDULAR” sözleriyle, Hz. Mehdi (a.s.)'ın İslam Birliği'ni sağlamasında, ona yardım edecek çok geniş bir kitlenin var olacağından söz etmektedir. Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s.)'ın hizmetinde, Allah’ın varlığı ve birliği konusunu, iman hakikatlerini tüm insanlığa anlatacak, geniş kapsamlı bir iman hizmeti yürütecek olan ‘ilim ve iman toplulukları’ olacağını bildirmiştir.
Bediüzzaman, eserlerinde yer verdiği diğer sözlerinde kendisinin de bu ilim ordusunun, onlara önceden hazırlık yapan bir ‘neferi’ yani ‘manevi askeri’ olduğunu anlatmaktadır. Yaşadığı dönemde, Bediüzzaman'ın hizmetinde böyle geniş bir kitlenin desteği ve yardımı söz konusu olmamıştır. Bediüzzaman'ın da sözlerinde pek çok kez ifade ettiği gibi, sınırlı bir topluluk olan Nur talebeleri çok kısıtlı imkanlar içerisinde ve çok büyük fedakarlıklarla büyük bir iman hizmeti vermişlerdir. Bediüzzaman böyle büyük bir kitlenin desteğinin, ancak Ahir Zaman'da Hz. Mehdi (a.s.)'ın yerine getireceği bu büyük göreve nasip olacağını bildirmiş ve bu sözleriyle bir kez daha “kendisinin ‘Mehdi’ olamayacağını” delillendirmiştir.
'Bediüzzaman kendisinin 'Ahir zamanın büyük Mehdisi' olmadığını delilleriyle birlikte açıklamıştır' makalesine geri dönmek için tıklayın <<<<<<