Sevgili çocuklar, bizler evrim teorisinin doğru olmadığını biliyoruz. Ancak evrimin yaşanıp yaşanmadığını merak eden insanlar bunu en iyi fosil biliminin yardımıyla öğrenebilirler. Bunun için evrim teorisinin iddialarıyla fosilleri karşılaştırmak gerekir. Evrim teorisinin neyi savunduğunu tekrar hatırlayalım:
Evrimcilerin akıl dışı iddialarına göre, bütün canlılar güya birbirlerinden türemişlerdir. Yani sözde tesadüfen ortaya çıkan bir canlı türü, zamanla, yine tesadüfen bir diğerine dönüşmüş, canlı türleri bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu saçma teoriye göre, bu dönüşüm yüz milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir. Bu durumda aklınıza şu sorular gelmiş olabilir:
-Bu kadar uzun süren bir zaman içinde sayısız "ara tür"ün yani yarısı kuş yarısı timsah gibi garip canlıların oluşmuş ve yaşamış olması gerekmez mi?
-Şimdiye kadar milyonlarcası bulunmuş olan fosillerin içinde böyle garip canlılara ait kalıntıların da çok sayıda olması gerekmez mi?
-Peki neden tek bir tane bile böyle fosil yoktur?
Böyle garip canlıların yaşadığını gösteren tek bir tane bile fosil bulunmamıştır, bulunamaz da; çünkü böyle "ara bir canlı" hiç yaşamamıştır. Böyle garip canlılar sadece evrimcilerin hayal güçlerinin ürünüdür.
Örneğin evrimcilere göre geçmişte, balık özelliklerini hala taşımalarına rağmen, bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimcilerin geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali canlılara "ara geçiş formu" adı verilir.
Sevgili çocuklar, eğer gerçekten evrimcilerin iddia ettikleri gibi bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa, bunların sayılarının ve türlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekirdi. Ayrıca bu canlıların fosillerine de yeryüzünün her yerinde mutlaka rastlanmalıydı, hatta Dünya'nın dört bir yanının fosilleşmiş ara geçiş formu kalıntılarıyla dolu olması lazımdı. Ama evrim diye bir şey yaşanmadığı için ortada ara geçiş formu diye bir şey de yoktur. Dolayısıyla ortada evrimin yaşandığına dair tek bir tane bile fosil delili yoktur. Bu gerçek, evrim teorisini ortaya atan Charles Darwin tarafından da kabul edilmiştir ve Darwin, Türlerin Kökeni isimli kitabında bunu şöyle açıklamıştır:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz?... Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Ve belki de bu, benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, sf. 172-280)
Yukarıda görülen eğrelti otu fosili 58 milyon yaşındadır. Bundan 58 milyon yıl önce yaşayan eğrelti otlarıyla günümüzdeki eğrelti otları arasında en küçük bir fark dahi bulunmamaktadır.
Darwin'in yaşadığı dönemde teorisinin doğru olduğunu gösteren hiçbir fosil bulunamadı. Darwin de kendinden sonraki dönemde, fosil kayıtları detaylı olarak incelendiğinde, kayıp ara formların mutlaka bulunacağını iddia etti. Ne var ki Darwin'in bu iddilarının üzerinden 150 yıla yakın zaman geçti. Bu süre içinde bilim ve teknoloji çok ilerledi, bilim adamları sürekli araştırmalar yaptılar, ama sonuç değişmedi. Darwin'in, teorisini kurtarmak için bir gün çıkacağını umut ettiği ara geçiş formlarına bir türlü rastlanmadı. Evrimin bir hikayeden ibaret olduğu bir kere daha ispatlanmış oldu.
Yukarıda görülen kavak yaprağı fosili yaklaşık 50 milyon yıllıktır. 50 milyon yıldır kavakların hiçbir değişikliğe uğramadığını göstermektedir.
Bu zamana kadar bulunan fosiller sayı olarak çok fazladır. Dünyanın farklı bölgelerinden elde edilmiş milyonlarca fosil örneği vardır. Ancak bu fosiller arasında hiçbir ara geçiş formu fosiline, diğer bir deyişle evrimin yaşandığına dair delile rastlanmamıştır. Yani bir türün diğer bir canlı türüne dönüştüğünü gösteren tek bir fosil dahi yoktur. Zengin fosil kayıtlarına rağmen bulunamayan ara formların, yeni kazılarla bulunması ise mümkün değildir. Çocuklar, tanınmış bilim adamları da böyle düşünmektedirler. Şimdi sizlere onlardan bazılarının bu konudaki ifadelerini göstereceğiz:
Glasgow Üniversitesi profesörü T. Neville George, fosil kayıtlarının çok zengin olduğunu şöyle anlatır:
…Elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkânsız gözükmektedir... (T.N.George, "Fossils in Evolutionary Perspective", Science Progress, cilt 48, Ocak 1960, sf. 1, 3)
Robert Wesson ise şunları söylemektedir:
… Türler ve özellikle cinsler hiçbir zaman yeni bir türe ya da cinse doğru evrim göstermezler. (R. Wesson, Beyond Natural Selection, MIT Press, Cambridge, MA, 1991, sf. 45)
Çocuklar bu durum, evrimcilerin "Evrim teorisini ispatlayan fosiller bulunmuş değil, ama ileride bulunabilir" iddiasının artık geçerli olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak yeryüzündeki canlıları Allah farklı türler halinde, farklı yapılarla, bir anda yaratmıştır. Evrim kesinlikle yaşanmamıştır.
Çocuklar, çoğu kişi fosillerin evrim teorisini desteklediğini sanır. Çünkü evrimciler onlara böyle söylerler. Oysa bu yanlıştır. Tam tersine fosiller evrim teorisinin olmadığını ortaya koyan en önemli kanıtlardır. Ancak bazı kitaplarda evrimle ilgili hayal ürünü hikayeler anlatılmaktadır.
150 yıldır evrimi destekleyecek kanıtlar bulunamamıştır. Buna rağmen evrimciler hala fosil kayıtlarının yetersiz olduğunu iddia ederler. Ancak bu da bir yalandır, kandırmacadır. Müzelerde, üniversitelerde, enstitülerde çok bol miktarda, milyonlarca fosil bulunmaktadır. Bu fosilleri incelediğimizde canlı türlerinin evrimcilerin iddia ettikleri gibi evrim geçirmediklerini tam tersine hep aynı kaldıklarını görürüz. Aslında pek çok kişi bu gerçeği görmekte ama görmezden gelmektedir.