Rüyasında çorba içen bir insan, çorbanın tuzunu, kıvamını, içindeki malzemelerin tadını, gerçekten çorba içiyormuş gibi hisseder. Ancak ortada ne çorba, ne de yemek vardır. Ne var ki, rüyasında çorba içen bir insana biri gelip, "şu anda rüyadasın ve bu çorba aslında bir görüntü" dese, hemen itiraz eder. "Görüntü olur mu? Bak sıcaklığını hissediyorum. Birden içince dilim yanıyor. Hatta çorbayı içince karnım doydu. Görüntü olsa karnım doyar mıydı?" der. İçtiğini sandığı çorbanın aslında beyninde oluşan bir görüntü olduğunu, yemek yerken hissettiği sıcaklık, tokluk gibi hislerin de yine beyninde oluşan algılar olduğunu ancak uykusundan uyandıktan sonra anlar.
Rüyalarımızda yaşadıklarımızla, gerçek hayatta yaşadıklarımız aynı mantıkla oluşur. Rüyalarımız nasıl zihnimizde yaşanıyor ise, gerçek hayatımız da zihnimizde yaşanır. Rüyalarımıza "hayal" dememizin tek nedeni, sabah uyandığımızda bedenimizi yatağımızda bulmamız ve "demek ki ben yatıyordum ve bunları rüyamda gördüm" sonucuna varmamızdır.^
Peki rüyanızdan hiç uyanmadan yaşamaya devam etseniz, rüya içinde yaşadığınızın, gördüklerinizin hiçbirinin aslı ile muhatap olmadığınızın farkına varabilir misiniz?
Kesinlikle hayır. Uyanıp, kendinizi yatağınızda uyuyorken bulmadığınız sürece, hiçbir zaman rüyada olduğunuzu anlayamazsınız ve koskoca bir ömrü gerçek hayatınızı yaşadığınızı zannederek geçirirsiniz.
Öyle ise, gerçek hayat dediğimiz hayatımızın da bir rüya olmadığını nasıl ispatlayabiliriz? Bir gün bu gördüğümüz hayattan çıkıp kendimizi bambaşka bir yerde, bu hayatımıza dair görüntüleri izlerken bulmayacağımıza dair bir bilgimiz var mıdır?
İnsanlık tarihinin en büyük mucizelerinden biri olan bu olağanüstü gerçek üzerinde mutlaka düşünün.