Türkiye'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun varisi olarak, eski Osmanlı toprakları üzerinde bir nüfuz elde etme şansına sahip olduğu zaman zaman dile getirilen önemli bir gerçektir. Ancak bundan daha da önemli olan, günümüzde ABD'nin Irak operasyonu ile yeniden gündeme gelen Ortadoğu'ya "nizam" getirmiş olan yegane gücün mirasçısı olmasıdır.
Türkiye, eğer sahip olduğu Osmanlı mirasını ekonomik ve siyasi güçle desteklerse, gerçekten de 21. yüzyılda çok önemli bir bölgesel güç olabilir. Bu durumda tüm dünyadaki güç ve prestiji de tahmin edilemeyecek derecede artacaktır. Türkiye'nin tarihsel mirasçısı olduğu Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar boyu sınırları içinde bulunan Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya/Orta Asya gibi dünyanın sıcak bölgelerinde söz sahibi olan bir ülkenin gücünün, Amerikalı ve Avrupalı stratejistlerin değerlendirmelerinde önemli yer tutacağı açıktır.
Ancak tüm bu saydığımız stratejik yaklaşım siyasi ve ekonomik güç kadar vizyon da gerektirir. Bu vizyonun temelinde ise Türkiye'nin kendi kimliğini doğru tanıması ve tanımlaması geliyor. Türkiye'ye stratejik bir etki alanı kazandıran en önemli faktör, baştan beri vurguladığımız gibi, Osmanlı mirasıdır.
Türkiye bu Osmanlı mirasına ciddi bir biçimde sahip çıkmalıdır. Bu noktada yapılması gereken önemli işlerden biri, Osmanlı'nın kurmuş olduğu "nizam"ı tarihsel delilleriyle ortaya koymak ve dünyaya anlatmaktır. Türkiye'nin stratejik ufku, Osmanlı mirasına sahip çıkabilmesiyle orantılı olarak genişleyecektir. Türkiye'nin 21. asırda bir bölge gücü haline gelmesi, tarihsel ve dini kimliklerin giderek daha önemli hale geldiği dünyaya damgasını vurabilmesi, ancak böyle mümkün olabilir.