41-60: Sorular ve Cevaplar

41- Reenkarnasyon ne demektir?

Reenkarnasyon aslı olmayan bir batıl inançtır. Dini inancı olmayan insanların bilinçaltlarındaki "öldükten sonra yok olma endişesi"nin bir sonucu olarak ya da dini inancı zayıf olan kişilerin öldükten sonra ahirete gitme korkularının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Her iki sınıf için de öldükten sonra tekrar dünyaya gelmek kendilerince cazip bir durumdur.

Oysa Kuran'daki pek çok ayette insanın imtihan edildiği tek bir dünya hayatının olduğu vurgulanır. Ayrıca ayetlerde ölümden sonra dünyaya dönüş olmadığı da bildirilmektedir. Bir ayette insanın sadece bir kez öleceği şöyle haber verilir:

Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. (Duhan Suresi, 56)

42- Ölüm bir yok oluş mudur?

Ölüm insanlar için bir yok oluş değil, ebedi olan, asıl gerçek olan ahiret yurduna bir geçiştir. Ölümle birlikte dünya ortamı ve bu ortamda bulunan bedenle ilişki kesilir. İnsanın bedeni ile ruhunun bağlantısı kesilip de, ruhu ahiretteki görüntülerle muhatap olmaya başlayınca yani insan ölünce, gözünün önündeki perde kalkar ve ölümün sandığı gibi bir yok oluş olmadığını anlar. Her gün uykudan uyanarak güne başladığı gibi, öldükten sonra da dirilerek ahiret hayatını yaşamaya başlar. "Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir." (Mümin Suresi, 68) ayetiyle haber verildiği gibi, insanların ahirete geçişi Allah'ın tek bir "Ol" demesiyle olur.

43- Ölüm anında neler yaşanır?

Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21)

İnsanın ölümünün nasıl gerçekleştiği Kuran'da detaylı olarak tarif edilmiştir. Kuran'da tarif edilen ölüm, bedenin tıbben ölümünden farklıdır. Kuran'da ölüm anında ölecek kişi tarafından görülen ama diğer insanlar tarafından görülemeyen bazı olayların gerçekleştiği haber verilir.

Örneğin Allah'ın varlığını takdir edememiş, inkarcı bir insan, uykusu sırasında rahat bir şekilde ölmüş gibi gözükebilir. Oysa gerçekte o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tatmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, aslında ayetlerde bildirildiği gibi bedeninden melekler tarafından güzellikle alınmaktadır.

İnkarcılarla iman edenlerin ölümleri sırasında yaşadıkları olaylar da birbirinden tamamen farklıdır. Ayetlerde inkarcıların ölüm anında;

- Sırtlarına ve yüzlerine vurularak canlarının alınacağından,

- Şiddetli sarsıntılar hissedeceklerinden,

- Meleklerin ebedi azaplarını müjdeleyeceklerinden,

- Canlarının bedenlerinden yırtarcasına çıkarılacağından bahsedilir.

Müminlerin ise;

- Ruhları bedenlerinden yumuşak bir şekilde çekilip alınacaktır.

- Melekler tarafından güzellikle ve selamla karşılanacaklardır.

- Melekler cennetle müjdeleyerek canlarını alacaktır.

44- Evren de ölümlü müdür?

Allah Kuran'da evrendeki tüm yaratılmışların dışında evrenin de bir ölümünün olduğunu bildirir. Tüm hayvanlar ölür, bitkiler ölür, insanlar ölür. Gezegenler de ölür, yıldızlar ve Güneş de ölür. Tüm maddesel varlıklar kıyametle birlikte ölür, yok olur. Evrenin ölümü olan kıyamet, insanın daha önce hiç karşılaşmadığı kadar büyük bir olaydır. Kuran'da kıyamet günü şöyle bildirilir:

"Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar.

Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,'

Ay karardığı,

Güneş ve ay birleştirildiği zaman;

İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der.

Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.

O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbi'nin Katıdır.

İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. (Kıyamet Suresi, 6-13)

45- Kıyameti o güne kadar yaşamış herkes görecek mi; yoksa yalnızca o an yaşayanlar mı görecek?

Kıyamet Sur'a üfürülmesiyle birlikte başlar. Büyük bir sarsıntı ve kulakları patlatırcasına gelen bir gürlemeyle birlikte yeryüzündeki tüm insanlar korkunç bir felaketle karşılacaklarını anlarlar. Yer ve gök paramparça edilir ve tüm maddesel evren ölür. Yeryüzünde canlı hiçbir varlık kalmaz. Sur'a ikinci kere üfürülmesiyle birlikte insanlar dirilirler ve mezarlarından çıkarılırlar.(Zümer Suresi, 68)

Bu dirilişten sonra gelişen olaylara yaratılmış olan tüm insanlar şahit olurlar.

Ancak Allah kıyamet gününün korkusundan müminleri güvenlik ve huzur içinde tutacağını bildirmiştir:

Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler. (Neml Suresi, 89)

46- Hesap gününde nasıl bir sorgulama olacak?

Hesap gününde herkes tek başına sorgulanacaktır. Hesap günü insana dünya hayatı boyunca yaptığı herşey, hiçbir şey eksik tutulmadan gösterilecektir. "… bir hardal tanesi ağırlığında olsa, (bu) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir. Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16) ayetinde de bildirildiği üzere insanın yaptığı hiçbir şey gizli kalmayacaktır. Bir insan dünya hayatında yaptıklarını unutabilir ancak Allah hiçbirini unutmaz ve hesap gününde insanın önüne getirir. Hesap gününde herkesin eline amel defterleri verilir. Aynı zamanda insanların iyiliklerini ve kötülüklerini tartan hassas teraziler de ortaya konmuştur ve bu hesapta zerre ağırlığınca bile kimseye bir haksızlık yapılmaz. Hesap esnasında insanın işitme ve görme duyuları ve derileri aleyhinde şahitlikte bulunacak, ve dünya hayatında yaptıklarına şahit olanlar da şahit olarak getirileceklerdir. İnkarcılar zorlu bir sorgulamadan sonra cehenneme sevkedileceklerdir. Müminler içinse kolay bir hesap olacaktır ve sorgulamadan sonra sevinç ve kurtuluşun coşkusuyla cennete gireceklerdir.

47- Hesap gününde insanlar birbirleriningünahlarını yüklenebilirler mi?

Allah Kuran'da bize, hesap gününde herkesin kendi yaptıklarından sorguya çekileceğini bildirmiştir. Dünyada yapmış oldukları, herkese teker teker gösterilecek ve -Allah'ın izni dışında- hiç kimse bir diğerine yardım edemeyecektir. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle haber verir:

Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, -bu, yakın-akrabası da olsa- kendisine ondan hiçbir şey yükletilmez… (Fatır Suresi, 18)

48- Bir insan ahirette gerçekleri gördüğünde, yaptıklarını telafi etmek isterse böyle bir imkanı olabilir mi?

O gün hiçbir şey için telafi imkanı yoktur. Ölümden sonra iman etmek hiç kimseye kurtuluş sağlamayacaktır. İnkarcılar ayetlerde de bildirildiği üzere hesap gününde kendilerinden her isteneni yapmak için yalvaracaklar, ancak onlardan artık hiçbir şey kabul edilmeyecektir. Dünyaya geri dönüp salih amellerde bulunmayı dileyeceklerdir, ancak bu istekleri de reddedilecektir. Telafi imkanı kalmadığını anladıklarında ise inkarcıları dayanılmaz bir pişmanlık saracaktır. Burada yaşanan çaresizlik ve pişmanlık duygusu ise, dünyadaki hiçbir şeye benzemez. Çünkü inkarcılar sonsuza kadar, Allah'ın dilemesi dışında, en ufak bir kurtuluş ümitleri olmadan cehennem azabında yaşayacaklarını anlayacaklardır:

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten kafirlerdir. Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz." Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) "Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah:) "Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi. (Enam Suresi, 27-30)

Böyle olmakla beraber Allah'tan bir rahmet olarak Peygamber Efendimiz (sav)'nin şöyle bir hadisi de vardır:

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: "Kalbinde zerre miktar iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır." Ebu Said der ki: "Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu ayeti okusun: "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz..." (Nisa Suresi, 40) (Tirmizi, Sıfatu Cehennem 10, (2601))

49- Cehennem nasıl bir yerdir?

Cehennem inkarcılar için her türlü sıkıntı, zorluk ve azabın yaşandığı ve bunların sonsuza kadar da tükenmediği bir yerdir. Kuran'da cehennem için şöyle denir:

Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir. Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir. Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır. Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek. Kaynar sudan ve irinden başka. (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak. (Nebe Suresi, 21-26)

50- Kuran ayetlerinde cehennemle ilgili neler bildirilmiştir?

Kuran ayetlerinde cehennemde tam anlamıyla bir hayat olduğu haber verilir. Ancak bu hayat her türlü aşağılanmanın, rezilliğin, sefilliğin, fiziksel ve psikolojik eziyetlerin yaşandığı bir hayattır.

İnsanın dünya hayatında sahip olduğu kıstaslar, cehennem azabını tam olarak kavramaya yeterli değildir. İnkarcılar cehennemde her yönden, maddi manevi büyük bir azap yaşarlar. Üstelik bu azapta hiçbir kesinti veya hafifleme olmaz. Ayetlerde şöyle denir:

Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: Başın derisini kavurup-soyar. Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur. (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı. (Mearic Suresi, 15-18)

51- Cennet nasıl bir yerdir?

Cennet Allah'ı çok seven, Allah'tan gönülden korkan, çok samimi olan, Kuran ayetlerine uyan, Allah'ın emirlerini yerine getiren, yaşamını O'nun rızası için geçiren insanların sonsuza kadar yaşayacakları, istedikleri herşeye sahip olarak mutluluk içinde yaşam sürecekleri bir yerdir. Cennette insan, aklına gelen her türlü güzelliğe dilediği anda sahip olabilecek, dilediğini dilediği anda yapabilecektir. İnsan nefsinin arzu edeceği ve zevk alacağı herşey ve daha fazlası cennette mevcuttur. Ayetlerde inananların göreceği güzel karşılık şöyle haber verilmiştir:

Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız. Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır.

Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız'.

Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.

İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur. (Zuhruf Suresi, 68-72)

52- Cennete kimler gider?

… Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)

Yukarıdaki ayette Allah'ın cenneti vaat ettiği müminlerin diğer bazı özellikleri Kuran'da şöyle belirtilmiştir:

 İman edip salih amellerde bulunanlar (Bakara Suresi, 25)

 Allah'tan korkup sakınanlar (Al-i İmran Suresi, 15)

 Öfkelerini yenenler (Al-i İmran Suresi, 134)

 Yaptıkları (kötü şöylerde) bile bile ısrar etmeyenler (Al-i İmran Suresi, 135)

 Allah'a ve elçisine itaat edenler (Nisa Suresi, 13)

 Namazı kılanlar, zekatı verenler, elçilere inanan, onları savunup destekleyenler (Maide Suresi, 12)

 Doğru sözlü olanlar (Maide Suresi, 119)

 Güzel davranışlarda bulunanlar (Yunus Suresi, 26)

 Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar (Hud Suresi, 23)

 Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler (Müminun Suresi, 8)

 Tevbe edenler (Meryem Suresi, 60)

 Namazlarını (titizlikle) koruyanlar (Müminun Suresi, 9)

 Hayırlarda yarışanlar (Fatır Suresi, 32)

 Takva sahibi olanlar (Muhammed Suresi, 15)

 Gönülden Allah'a yönelip dönenler (Kaf Suresi, 32)

 Görmedikleri halde Rahman'a karşı içleri titreyerek korku duyanlar ve içten Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelenler (Kaf Suresi, 33)

53- Gerçek iyilik nedir?

Toplum içinde insanların belirlediği bir "iyilik" kavramı vardır. Yolda gördüğü dilenciye para veren, insanlara sürekli güleryüz gösteren, ufak tefek işlere yardımcı olmaya çalışan insanlar "iyi insan" olarak tanımlanırlar. Elbette bunlar güzel ve iyi davranışlardır, ancak Allah'ın hoşnut olacağı iyilik sınırlı bir kavram değildir. Samimi olarak iman eden ve tüm yaşamını Allah'ın razı olacağı şekilde düzenleyen insan gerçekten "iyi insan"dır. Allah gerçek iyiliğin ne olduğunu bir ayetinde şöyle açıklamıştır:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

54- Kuran'daki sevgi anlayışı nasıldır?

Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda, insanların birbirlerine sevgi ve saygı duymaları için çok daha farklı değerler söz konusudur. Aynı kültürü paylaşmak, mevki sahibi olmak, güzel olmak, şık giyinmek gibi. Elbette bu tarz dünyevi değerleri temel alan bir sevgi, gerçek sevgi değildir. Saygı da gerçek saygı değildir. Çünkü karşı taraf bu imkanları yitirdiğinde, çok şiddetli olduğunu iddia ettikleri sevgi de bir anda yok olur. Ancak müminlerin asıl amacı Allah'ın hoşnutluğudur. Allah'a olan sevgilerinden dolayı Allah'ın yarattıklarına karşı da bir sevgi ve muhabbet duyarlar. Bu sevgileri ise, eksikliklerle, zorluklarla, yokluklarla azalmaz, maddi değerlere göre şekillenmez. Allah'ın hoşnut olmadığı ahlaktan da kesinlikle zevk almazlar veya böyle kötü bir ahlakı yaşayan kişiye karşı kalplerinde bir yakınlık duyamazlar. Bu durum Kuran'da şöyle bildirilir:

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun… (Mücadele Suresi, 22)

55- Müminlerin hep birlikte olmalarının nedenleri nelerdir?

Allah Kuran'ın birçok ayetinde müminlerin birlikte olmalarını, dünya hayatını isteyerek müminlerden başka yöne yönelmemelerini emretmektedir. Ayrıca bir ayette müminlerin dağılıp ayrılmaması da emredilmektedir:

Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)

Hayatını Kuran'a göre yaşayan bir insan elbette ki Allah'ın tüm emirlerine uyduğu gibi bu emirlere de uymakla yükümlüdür. Müminlerle birlikte olmak ise her insan için büyük bir güzellik ve destektir. Örneğin Hz. Musa Allah kendisine peygamberlik görevini verdikten sonra kardeşi Hz. Harun'u da yanına destek olarak istemiştir. Müminler sürekli birbirlerine Allah'ı hatırlatırlar, birbirlerini kötülüklerden veya hatalardan alıkoyarlar, her konuda birbirlerine destekçi ve yardımcıdırlar. Ayrıca tüm insanlar içinde en güzel ahlaka sahip, daima vicdanlı davranan insanlar müminlerdir. Dolayısıyla onların bulunduğu yerler en güvenilir, en huzurlu ortamlardır.

56- Allah inananlara dünyada nasıl bir yaşam vaat etmiştir?

Allah'a iman eden insanların ahiretteki yaşamları gibi dünyadaki yaşamları da güzelliklerle doludur. Allah güzel davranışlarda bulunanlara dünyada da karşılığının fazlasıyla verileceğini ayetlerinde müjdelemiştir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

57- Allah'a nasıl dua edilir? Duanın belli bir yeri, zamanı ya da şekli var mıdır?

Allah'a dua etmenin belli bir yeri, şekli veya zamanı yoktur. Allah bize şah damarımızdan daha yakındır ve her aklımızdan geçeni, her düşündüğümüzü, bilinçaltımızı, herşeyimizi bilir ve görür. Bu nedenle her an, yolda yürürken, bir iş üzerindeyken, yemek yerken, otururken, ayaktayken- Allah'a dua ile yönelebilir, O'ndan yardım isteyebiliriz. Allah dua eden kişinin tavrının nasıl olması gerektiğini ise Kuran'da şöyle bildirmektedir: "Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin..." (Araf Suresi, 55) Asıl önemli olan, duanın, sadece Allah'a yönelerek edilmesi ve içten olmasıdır.

58- Allah her duayı kabul eder mi?

Allah Kendisi'ne seslenen herkesin çağrısını duyar ve karşılık verir. Bu gerçeği, "Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm…" (Bakara Suresi, 186) ayetiyle haber vermiştir.

Allah Kuran'da "sıkıntı ve ihtiyaç içinde" Kendisi'ne dua edenin duasını kabul edeceğini bildirir. Bu, bir insanın dua ettiği şeyi içtenlikle, samimi olarak istediğinin bir göstergesidir.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki insanlar her zaman kendileri için hayırlı ve güzel olanı tespit edemeyebilirler. Bizim kendimiz için hayır sandığımız şey bizim için hayır olmayabilir. Allah bizim bilmediklerimizi bildiği, herşeyi kontrolü altında tuttuğu için, bazen böyle duaları kabul etmeyip, zamanı geldiğinde daha hayırlısını bize verebilir. Ayrıca insan aceleci yaratılmıştır ve bazen istediklerinin hemen gerçekleşmesi konusunda da aceleci davranır. Ancak Allah duaya vereceği karşılığı erteleyebilir. Yüce Allah'ın takdiri her zaman en güzelidir ve mutlaka hayırlıdır. Her durumda insan güzel bir sabırla sabretmelidir.

59- Allah'a nasıl tevbe edilir? "Tevbe ettim" demek yeterli midir?

İnsanın işlediği günahlarından veya hatalarından dolayı samimi olarak Allah'a tevbe ettiğini söylemesi, Allah'tan bağışlanma dilemesi ve bir daha tekrarlamamaya niyet etmesi yeterlidir. Allah şöyle bildirir:

Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)

60- Allah her tevbeyi kabul eder mi?

Allah samimi olarak yapılan ve insanın samimi olarak hatasını tekrarlamamaya niyet ettiği, tevbesinin ardından tavrını düzelttiği her tevbeyi kabul eder. Günahın büyük veya küçük olması gibi bir ayrım söz konusu olmaz. Önemli olan kesin olarak o tavrı düzeltmeye karar vermektir. Allah'ın tevbe ile ilgili hükmü şöyledir:

Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)