Rahmetli Alparslan Türkeş Türk İslam Birliği ülküsünü canı pahasına ortaya koyan çok mübarek ve muhterem bir insandır. Hayatı boyunca İslam’ın Türk Milleti için, Türk Milleti’nin de İslam için önemini her vesileyle ortaya koymuş, Türk medeniyetinde ve Türk Milleti’nin yükselişinde İslamî değerlerin önemini hep vurgulamıştır.
“Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve fazileti, milletin kurtuluş ve yükselişinde temeldir. Bu mazide böyle olmuştur, gelecekte de böyle olacaktır”
Kayserili Koyunoğlu ailesine mensup olan Başbuğ Türkeş 25 kasım 1917’de Lefkoşa’da doğmuştur. 1921 yılında dört yaşındayken Sarayönü İlkokulunda başladığı öğrenim hayatının ilk gününde Osmanlı ulemasından Hoca Efendinin dizinin dibine çökmüş ve ilk sözleri Euzü Besmele olmuştur. Başbuğun doğup büyüdüğü yer olan Kıbrıs o zamanlar İngiliz işgali altındaydı. Türkiye’ye gidip asker olmayı sürekli düşünen ve isteyen Başbuğ, ailesiyle birlikte 1933 yılında İstanbul’a yerleşmiş ve aynı yıl girdiği Kuleli Askeri Lisesi'nden 1936 yılında pekiyi derece ile mezun olmuştur. 1939 yılında da Harp Okulu’nu bitirmiştir.
Türk İslam Birliği aşığı Başbuğ Türkeş çok büyük bir dava adamıdır. Türk İslam Birliği ülküsüyle yaşadığı pek çok çileyle dolu hayatı hakkında hiçbir zaman tereddüt etmemiş ve bundan asla şikayetçi olmamış; çile dolu bir ömrü şeref olarak görmüştür. Şu sözüyle hak davanın gücünü şöyle ifade etmiştir:
“Büyük davalar, büyük mücadeleler ister, çile, sabır kararlılık ister. Arkadaşlar! Fikir ve haklı bir dava en büyük kuvvettir. Doğru bir fikri yenecek hiçbir kuvvet yoktur.”
Vatanperver ve dinine son derece bağlı Alparslan Türkeş hakkında pek çok kez davalar açılmış ve ilk olarak 1944 yılında üstteğmen iken yargılandığı Turancılık davası sonucunda tutuklanmıştır. Dokuz ay on gün Tophane Askeri Hapishanesinde kalan Başbuğ Türkeş hakkındaki bu karar daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulmuş ve ardından beraat etmiştir. Orduya tekrar dönen Türkeş 1955’de Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra ABD’ye gönderilerek Amerikan Harp Akademisi ve Piyade Okulunu bitirmiştir. 1955-1957 yılları arasında NATO daimi Komitesi'nde Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yapmış, bu sırada uluslararası ekonomi eğitimi görmüştür. 1959’da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilmiş ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükselmiş ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atanmıştır.
Devlet terbiyesi almış ve ömrü boyunca Türk İslam Birliği’ni savunmuş olan Alparslan Türkeş maneviyatın yükselmesi için de çok gayret etmişti. Onun önderliğindeki ülkücü hareket vesilesiyle Türkiye komünizme teslim olmamıştır.
Başbuğ Türkeş, Türklerin liderliğindeki bir birliği sadece Türk Milletine değil tüm dünyaya güzellik ve iyilik getirecek bir sistem olarak şöyle anlatmıştır:
“Türk milletinin iradesi yalnız Türk milletinin insan haysiyetiyle yaşatılması, yükseltilmesi gayesini güden bir irade değil, aynı zamanda Türk milletinin yükseltilmesi, yaşatılması iradesinin, diğer insanların izdıraplarını giderme, diğer insanlara yardım sağlama ve bütün dünya üzerinde lekesiz, gölgesiz bir adalet meydana getirme yönünde geliştirmeye yönelmiş bir iradedir.”
Alparslan Türkeş, dini, toplum hayatının vazgeçilmez unsuru saymakta ve milleti millet yapan unsurlar arasında görmekteydi. Ona göre din, Türk Milleti’nin “kimliği”nin şartlarındandı. Bundan dolayı din konusunda hassas davranılmasını ve İslam’ın okullarda öğretilmesini zaruri görmüştür.
Bir konuşmasında Türk-İslam ülküsünü şöyle anlatmıştır:
“Dinin insanları kötü yoldan çeviren, mutluluğa götüren esasları olduğunu kabul ediyoruz. Bunu maksatlı olarak istismar eden satılmış cahiller, İslamiyeti kötülemektedirler. Demek ki Dokuz Işığın temel kaynaklarından birisi budur; Türklük gurur ve şuuru, İslam imanı, ahlak ve faziletidir. Yani Türk-İslam ülküsüdür”
Merhum Alparslan Türkeş başka bir konuşmasında; “Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur” diyerek dinin önemini vurgulamıştır.
Ona göre medeniyetler, para ile değil, ilimle, imanla ve ahlakla kurulmakta; parasızlıktan değil ilimsizlikten ve ahlaksızlıktan çökmektedir. Dolayısıyla İslam’ın Türk Milleti için önemini her zaman ve her vesileyle ortaya koymuş; Türk Milleti’nin yükselişinde İslamî değerlerin önemini vurgulamıştır.
“Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve fazileti, milletin kurtuluş ve yükselişinde temeldir. Bu mazide böyle olmuştur, gelecekte de böyle olacaktır.”
Başbuğ Alparslan Türkeş
Alparslan Türkeş Milliyetçilikle İslamiyet’i çatıştırmaya çalışanlara ise şöyle cevap vermiştir:
“Pek az olmakla birlikte, bazı kimselerin milliyetçilikle İslamiyeti çatıştırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Böyle bir tutum yanlıştır, abestir, cahilliktir, şuurlu bir şekilde yapılıyorsa ihanettir, nifaktır. Mücadele, farklı, hatta birbirine düşman mefkureler arasında olur. Halbuki Türklükle, İslamiyet bin yıldan beri aynı mukaddes potada kaynaşmış, etle tırnak misali ayrılması imkansız bir hale gelmiştir. Türk Milleti, Müslüman olmakla içtimai nizamın ve dini hayatın en yüce değerlerini kazanmış ve İslam, Türk Milleti ile, emsalsiz yiğitlik ve iman aşkına sahip bir mücahit bulmuştur... “Türk müsün, Müslüman mısın?” gibi sorular cehaletten ileri geliyorsa aptalcadır. Aksi takdirde haincedir. Milliyetçiliği reddeden bir “dincilik” anlayışı ve İslamiyet'e düşman bir milliyetçilik anlayışı bize yabancıdır, bizim dışımızdadır...”
27 Mayıs sonrası Başbakanlık müsteşarlığı da yapan Başbuğ Türkeş, bir dönem Yeni Delhi büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan'a gönderilmiş, 31 Mart 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne girerek fiilen siyasi hayata atılmıştır. Aynı yıl içerisinde parti başkanlığına yukselmiş, bu dönemde kendisini sevenler tarafından Başbuğ ilan edilmiş ve aynı yıl Ankara'dan milletvekili seçilmiştir. 12 Eylül darbesi'nden sonra 9 Nisan 1985'e kadar 4,5 yıl tutuklu kalan ve idam cezasıyla yargılanan Türkeş, bu davadan beraat etmiştir.
1987’de siyaset yasağının kalkmasıyla aynı yıl tekrar Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanlığa seçilen Başbuğ Türkeş 1991 genel çeçimlerinden sonra tekrar meclise girmiştir. Son nefesine kadar asla taviz vermediği Türk İslam Birliği davasında gayret gösteren ve mücadelesine hep devam eden Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997 yılında Ankara’da Hak’kın rahmetine kavuşmuştur.