Sayın Adnan Oktar'ın 14 Şubat 2018 tarihli A9TV canlı yayınından.
ADNAN OKTAR: Benim iyi yönüm Darwinizm’i bilimsel delillerle ortadan kaldırdım. Bu çok güzel. Dünyada hiç kimsenin yapmadığı birşey. İslam aleminde bunu yapan sadece benim. Homoseksüelliğe karşı net tavır koyan İslam aleminde sadece ben varım, elhamdülillah. Ben ve arkadaşlarım. İngiliz derin devletini deşifre eden benim dışımda, arkadaşlarımın dışında hiç kimse yok. Mevleviliğin yanlış yönlerini ortaya koyan bir tek ben varım. Benim dışımda da pek yok. Allah’a malını, canını tam adayarak, İslam için hizmet etmek, sabahtan akşama kadar, İslam için gayret etmek, bende ve arkadaşlarımda mevcut. İsa Mesih (as) ‘i , Mehdi (as)’yi aşkla beklemek, sadece bende ve arkadaşlarımda var. İsa Mesih (as) ve Mehdi (as) ile ilgili hadisleri, İslam tarihinde bizim kadar anlatan yok. Bu kadar kapsamlı ispat ederek anlatan yok. Bir tek bizde var. “İslam Birliği olur mu? Allah izin verir mi?” gibi ümitsiz ifadelere rağmen, İslam Birliği’nin kesin olacağını anlatan, İslam Birliği’ni içtihatla savunan ben ve arkadaşlarım var, İslam aleminde başka yok. Kadınlara bu kadar değer veren başka bir grup yok. Kadınları bu kadar yücelten, onların bu kadar tatlı, güzel varlıklar olduğunu söyleyen, dünyada hiç bir topluluk yok. Gelenekçi ortodoks sistemin açmazlarını, Ayetler ile, Kuran ile anlatan, hurafelerdeki çelişkileri itiraz edemeyecekleri şekilde ispat eden biz varız. Sadece biz varız. Mesela başörtüsü hadisindeki çelişkiyi yüzlerce yıldır anlatmamışlar. Yani yaklaşık 1000 yıldan beri anlatılmamış. İlk defa biz anlattık. Akıl almaz bir çelişki var. Kuran’dan asla taviz vermemeyi ben ve arkadaşlarım anlattık. İslam’ın dünyaya hakim olacağını müjdelemeyi hep biz yaptık. Diğer camiaların, cemaatlerin, grupların giremediği yerlere sadece biz girdik, İslam’ı tebliğ etmek için. Mason localarına, tapınakçıların bulunduğu yerlere, Pentagon’a, plajlara, kulüplere, eğlence mekanlarına, sosyeteye, sadece biz İslam’ı tebliğ edebildik. Müslümanları gettolardan çıkarmak, dünyaya geniş bakmalarına vesile olmak yönünde en etkili olan yine biz olduk. Televizyona hiç reklam almadan, hiçbir kitaptan telif almadan, İslam’ı, Kuran’ı anlatmak, sadece benim arkadaşlarıma ve bana mahsus bir özellik. Ücret karşılığı tebliğ yapmanın haram olduğunu anlatan sadece biz varız, ben ve arkadaşlarım var. Müzik, dans, dekoltenin İslam’a dahil olduğunu gösteren sadece biz varız. Yani öbür türlü muazzam bir uçurum var. Yani “Müzik, dans, dekolte varsa o adamlar fasıktır” diyor. “Ben onunla görüşmem” diyor, bir uçurum meydana getiriyor. Biz bu uçurumu kapattık. Atatürk’ün dindar olduğunu belgelerle ortaya koyan sadece ben oldum. Atatürk’ü gençliğe, aydınlığa yani gelenekçi Atatürk’e karşı olan kişilere sevdiren de yine ben oldum. Bizler olduk, arkadaşlarım oldu. İslam aleyhine bir haber gelse, olay etiket olduğunda, anında fikri karşılığını veren veyahut hukuki yoldan, adli yollarla bunu durduran sadece bizler olduk. Bu özentilik, entellik üslubunun iticiliğini, bu İngiliz derin devleti ahlakının kötülüğünü ortaya koyan yine biz olduk. Allah’ın rızasından başka hiçir şey beklemeden yaşamak, işte sadece Allah için yaşamayı ideal edinmek, sadece bizler de görülen bir özellik oldu. Mesela, adamın arabası oluyor, evi oluyor, tatili, hiçbir şeyi eksik olmuyor. Ailesi tamam, çocukları tamam, işi tahsili tamam, işyeri tamam, yemesi, içmesi herşeyi tamam oluyor. O arada gücü yettiği kadar İslam’a hizmet ediyor. Ama bende ve arkadaşlarımda haayatın tamamı İslam’a ait, yönelik, İslam’a hizmet etmeye yönelik oluyor. Herşey, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekilerek, bütün gücüyle İslam’a hizmet etmek sadece bende ve arkadaşlarımda var. Mesela, adamlık dinini deşifre etmeyi ilk defa biz yaptık. Adamlık dini bilinmiyordu. Hüzün ve romantizmin, İslam’da yeri olmadığını anlatan ilk biz olduk. Adamlar hüzün ve romantizmi ısrarla savunuyoru, Müslüman cemaatlerin birçoğu. Bunun şeytani bir oyun olduğunu ilk defa biz anlattık. Şehitliğin sevinç meselesi olduğunu, yas kültürünün, yasın, ah-ü eninde bulunmanın yanlış olduğunu, günah olduğunu anlatıp, topluma kabul ettiren yine biz olduk, elhamdülillah. Her gün ısrarla sevgiyi anlatan biziz. Kuran’ın hayata nasıl geçeceğini gösteren, insanlar Kuran okusular dahi günlük hayatta nasıl uygulayacaklarını bilmiyorlardı. Bunu pratikte gösteren yine biz olduk. İman hakikatlerini sürekli gündemde tutmak, Kuran mucizelerini gündemde tutmak, bize mahsus bir özellik oldu. Mesela muhafazakarların gazeteleri, TV’leri çok geniş imkanları var. Neredeyse hiç iman hakikati anlatmıyorlar. Kuran mucizesi anlatmıyorlar. Sadece biz anlatıyoruz. Bakın hep siyasi haberler oluyor. İnsanların imanlarına vesile olacak çalışmaları biz yapıyoruz. Kuran mucizelerini anlatan biziz. Her camiadan, her düşünceden insanı bir araya getirmek, iftar soframızda normalde hiç yayına gelmeyecek insanları bir araya getirmek sadece bizlere mahsus oluyor. Mesela öbür iftarlarda sadece kendi taraftarlarını getirebiliyorlar. Ama bizde tarikatçı da var, laik de var, Atatürkçü de var, solcusu da, komünisti de, Nakşibendi, Kadiri, ateist, Yahudi, Hristiyan hepsi bir arada oluyorlar. İnsanın fıtratına en uygun, en makul, rahatça anlayacakları kısa ve özlü anlatımlar sadece bizde oluyor. Öbürleri bayağı kafa pişiriyorlar görüyorsunuz. İnsanlar bir türlü anlayamıyorlar. Sade, özlü, hikmetli anlatımı sadece bizler yapıyoruz inşaAllah. Evet dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, İsrail’de Rusça olarak yayın yapan, Channel 9 Tv’nin web sitesinde, “Propaganda Soykırıma Nasıl Yol Açtı ? “ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda nazilerin, Museviler aleyhine yürüttükleri kara prapogandanın, nasıl bir Musevi nefretine, sonucunda da nasıl bir soykırım vahşetine dönüştüğünü anlatıyorsunuz. Siyasi veya dini olsun bütün Müslüman ülke liderlerinin, hepsinin üzerine düşen büyük bir sorumluluk olduğunu, İslam’ın böyle bir vahşete ve nefrete asla izin vermediğini, Kuran’a göre, Kitap Ehli’nin, Müslümanların koruması altında olduğunu anlatmaları gerektiğini anlatıyorsunuz. Malezya’nın ulusal haber ajansı, Bernama’nın Malezyaca yayınında, “Yeni Bir Küresel Aktör Olarak: Google” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, nefret kitlelerinin, propaganda ve telkinle yaratıldığını, aynı yöntemlerin, sevgi ve dostluğun da yaygınlaşması için kullanılabileceğini anlatıyorsunuz. Bunun için, Google gibi büyük internet platformlarının tüm yeteneklerini ve imkanlarını, mutlu, özgür ve barış içinde yaşanacak bir dünya için seferber etmelerinin öneminden bahsediyorsunuz. Bu yazınız aynı zamanda Malezya’dan yayın yapan, Beriya Daily’de de Malezyaca olarak yayınlandı.
ADNAN OKTAR: Bak bunların hepsi tebliğ. Yani bu durdurulabilecek birşey değil. Televizyonu durdurursan bilmem başka yerden. Zaten ben herkese anlattım yani. Durdursan da birşey değişmez.
ASLI HANTAL: Toplumun materyalizme sürüklenmesine karşın insan ve ailenin manevi değerlerinin koruyucu çizgisiyle ön planda olan siyasi İtalyan düşünce kuruluşu,Il Talebanu’nun internet sitesinde, “İncil’de ve Kuran’da Hz. İsa (as)’ın Mucizeleri” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda Hz. İsa (as)’ın ölüleri diriltmesi, hastaları mucizevi bir şekilde iyileştirmesi, çamurdan yaptığı kuşun canlanması, ve yeryüzüne ikinci kez gelişi ile ilgili, Kuran’dan Ayetlere ve İncil’den pasajlara yer veriyorsunuz. Hindistan’ın Cemmu ve Keşmir eyaletinde bulunan, Srinagar’dan yayın yapan, tanınmış köşe yazarlarına yer veren günlük gazete Kashmir Reader’da “Madenlerdeki Can Kayıplarını En Aza İndirmek Mümkün” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, madencilik sektöründe otomatik işleyen sistemlere geçiş çalışmaları yapılması gerektiğini, insanların canlarını korumaya yönelik sıkı bir mevzuatın olması gerektiğini, anlatıyorsunuz. Amerika’dan yayın yapan bağımsız yayın organı ve aynı zamanda düşünce kuruluşu, Eurasia Review’da, “Suriye Çözümüne Bir Adım Daha” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Suriye halkının kurtuluşu için bölge ülkelerinin ittifakının, “Ayrılıkta bereket vardır” diyenlere, asıl bereketin ittifakta olduğunu göstereceğini vurguluyorsunuz. Merkezi Londra’da bulunan, Irak’ın günlük Arapça gazetesi olan Azzaman’da, “Zeytindalı Operasyonu ve Suriye Barışı” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, Türk Ordusu’nun bölgede yıllardır büyük bir güvenlik tehdidi oluşturan, terörist yapılanmalar başarıyla temizlendikten sonra, herzaman olduğu gibi kendi sınırlarının gerisine çekileceğini anlatıyorsunuz. Bu temizliğe Suriye Devleti’nin halkının kalıcı barış ve güvenliğinin sağlanması açısından, son derece önemli bir adım olduğunu belirtiyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Bak tüm dünyayı aydınlatıyoruz. Hangi konuda? Zeytindalı operasyonu konusunda. Dışarıda benim dışımda, Zeytindalı operasyonunu anlatan bir yazı yok. Hükümetin politikasının doğruluğunu anlatan benim dışımda bir yazar yok. Hep aleyhte konuşanlar genellikle çoğu aleyhte. Lehte konuşan bir tek ben varım. Savunan yani vatan, millet nimetini, vatan, millet güzelliğini, coşkulu yurtdışında anlatan, çok nadir yazar var. En etkili olan benim elhamdülillah. Nezaketiyle söylüyorum ben rastlamadım normalde. Ben kendimden başka rastlamadım. Genellikle, hükümeti, devleti, Türkiye’yi eleştirerek sükse yapmaya kalkıyorlar. Çirkin bir sükse. Kendi kafalarınca. Yurtdışında yayınlarla desteklemede devleti, hükümeti korumada benim üstüme yok. Mesela bu Gezi olaylarında, binlerce yazıyla, bütün yurtdışındaki gazetelerde, bu kalkışmanın çirkinliğini anlattım. Her yerde yazı çıktı, ama binlerce yazı çıktı. Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, Norveç, İsveç her yerde. Rusya’da. Sadece ben destek verdim. O devirde hükümete destek veren, bizim dışımızda, benim dışımda hiçkimse yoktu. Dışarıda, yurtdışında hükümeti, devleti destekleyen, benim dışımda yazı yazan parmakla sayılır. Benim binlerce, onbinlerce yazım çıkıyor. Gece gündüz. Mesela Pkkdan insanlar yılıyordu, Pkkya şirin görünmeye çalışıyordu birçok yazar. Pkkyı rezil, kepaze eden yazıları ilk ben başlattım. Yani rezil, kepaze ettim böyle. Ondan sonra insanlar cesaretlendi. Daha önce Pkkyı alttan alan konuşmalar yapıyorlardı. Gidip orada kahve içiyorlardı falan Pkknın olduğu yerlerde falan. Yazarların birçoğunda görüyorsunuz yani onlara şirin görünmeye çalışıyorlardı. Pydnin terör örgütü olduğunu anlatan ilk ben oldum yurtdışında. O devirde, Bakan bile, “Pyd terör örgütü değil” diyordu. O dönemlerde ben bütün gazetelerde terör örgütü olduğunu ispatlamış, anlatmıştım. Hatta Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan rica ettim, “Belge verin de basına sunun, oradan istifade edelim, yayınlayalım” dedim.