Psikoloji: Freudizmin Yenilgisi

12816

19. yüzyıldaki ateist dogmanın psikoloji alanındaki temsilcisi, Sigmund Freud idi. Freud, ruhun varlığını reddeden ve insanın tüm ruhsal dünyasını cinsel dürtülerle açıklamaya çalışan bir psikoloji teorisi ortaya attı. Freud, buhranların kaynağını açıkladığı iddiasındaydı. Oysa asıl onun teorisi yeni buhranlar körüklüyordu. İnsanı sadece bencil tutkularını tatmin etmek için yaşayan bir tür hayvan olarak tanımlayan bu öğreti, ahlaki değerleri yozlaştırarak insanları yalnızlık, korku ve depresyona itiyordu. Freud'dan etkilenen sanatçıların tabloları bu öğretinin karanlık dünyasını tasvir ediyordu.

 

Freud'un en büyük saldırısı ise dine karşıydı. 1927'de yayınlanan Bir İlüzyonun Geleceği adlı kitabında, dini inancın sözde bir tür akıl hastalığı olduğunu ileri sürüyor ve insanlığın ilerlemesiyle birlikte dini inançların tamamen ortadan kalkacağı gibi akıl dışı bir varsayımı savunuyordu.

 

Sadece Freud değil, 20. yüzyılın diğer önde gelen psikologları da genellikle koyu birer ateistti. Davranışçı ekolün kurucusu B. F. Skinner ya da rasyonel-duygusal terapinin kurucusu olan Albert Ellis bu ateistlerin en ünlüleriydi. Sonuçta psikoloji dünyası ateizmin arka bahçesi haline geldi. 1972 yılında Amerikan Psikoloji Derneği üyeleri arasında yapılan bir araştırmaya göre, ülkedeki psikologların sadece % 1.1'inin dini inanç sahibiydi.


Ama psikologların çoğunun içine düştüğü bu büyük aldanış, kendi yürüttükleri  araştırmaları tarafından çürütüldü. Öncelikle Freud'un teorilerinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı ortaya çıktı. Dahası, dinin, Freud ve diğer bazı psikoloji teorisyenlerinin iddialarının aksine zihinsel sağlığın çok temel bir ögesi olduğu anlaşıldı. Amerikalı yazar Patrick Glynn, bu önemli gelişmeleri şöyle özetler:

20. yüzyılın son çeyreği Freud'un kurduğu psikoanalitik vizyona hiç de uygun davranmadı. Bunun en dikkat çekici yönü ise, Freud'un din hakkındaki görüşlerinin tamamen yanlış çıkmasıydı. Son 25 yılda psikoloji alanında yapılan araştırmalar, dini inancın, Freud'un ve müridlerinin iddia ettiği gibi bir tür nevroz veya nevroz kaynağı olmak bir yana, genel zihinsel sağlık ve mutluluğun en tutarlı ögelerinden biri olduğunu ortaya çıkardı. Üstüste yapılan pek çok araştırma, dini inanç ve ibadetlerle; intihar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, boşanma ve depresyon gibi konulardaki sağlıklı davranışlar arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösterdi. (Sayfa 61)

Bir başka deyişle ateizm, psikoloji alanında da hezimete uğradı.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER