Anarşi ve terör Marksizmin ve komünizmin vazgeçilmez bir yöntemidir.
Komünizmin kurucuları Marks ve Engels şiddeti ve terörü bizzat savunmuşlardır.
Marks'ın teorisini pratiğe döken Lenin'le birlikte terör, komünist ideolojinin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Lenin şu sözleri ile bunu açıkça dile getirir:
Terörü prensip olarak hiç reddetmedik ve hiçbir zaman da reddetmeyiz. (Lenin, Collected Works, s. 19.)
Bazı kimseler bizi ZALİMLİĞİMİZ SEBEBİYLE AYIPLADIKLARI ZAMAN, bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahi nasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz. (Pravda, 26 Ekim 1918)
Komünist düşüncede savaş hiç bir şekilde bitmez. Diyalektik düşüncede savaş hiç bir şekilde bitmez. Sürekli çelişki vardır. Sürekli zıtların mücadelesi vardır ve proleterya diktatörlüğüne kadar kan akmaya devam eder. Komünist düşüncede kansız bir dünya yoktur. Mutlaka kan vardır, mutlaka terör vardır, mutlaka anarşi vardır. Sükunetli bir dünyayı komünizm kabul etmez. (Sayın Adnan Oktar'ın 22 Temmuz 2011 tarihli röportajından)
Komünist ideoloji nedeniyle Rusya'da, Çin'de, Kore'de, Burma'da, Küba'da oluk oluk kan akmış, milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, bir o kadarı sakat kalmıştır.
Sadece 20. yüzyılda 120 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, "komünizm" denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Ki bu sadece bilinen resmi rakamdır. Gerçekte ise komünist zulüm nedeniyle ölenlerin sayısı çok daha fazladır.
Hayatta kalanlar ise daimi bir korku içinde yaşamıştır. Çünkü komünist ideoloji terörü vazgeçilmez bir silah olarak görmüş ve takipçilerine de terör uygulamayı şart koşmuştur. Örneğin Lenin, komünist yoldaşlarına devletin askerine, polisine karşı nasıl terör eylemleri yapmaları gerektiğini şöyle öğretir:
"Polisleri, askerleri, devlet memurlarını öldürmek, devlet kurumlarında yangınlar çıkartmak... Devletin hazinelerinden paraları almak... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, insanları öldürerek, bombalayarak, binaları havaya uçurarak korku yaymak ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğünü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır." (Vladimir Lenin, Teorik ve Pratik Terör Hakkında, Homizuri G.P., Moskova 2005)
Propagandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar… Gruplar derhal askeri eğitimlerine, operasyonlara katılarak başlamalılar. Bazıları bir casusun öldürülme işini veya bir polis karakolunu basma görevini üstlenmeli. Bir kısmı ise banka soymalı. (V. İ. Lenin, Collected Works, Moscow, Cilt 9 s. 346)
Lenin, katıltığı bir işçi toplantısında söz aldığında, terörün kendileri için ne kadar vazgeçilmez olduğunu ise şu dehşet verici ifadelerle açıklar:
Spekülatörlere karşı terör uygulamadığımız -hemen oracıkta kafalarına bir kurşun sıkmadığımız- sürece hiçbir yere varamayız. (V.I. Lenin, Polnoye Sobraniye Soçineniy, Moskova, 1958-1966, cilt XXXV, s.311)
Şu satırlar da bizzat Lenin tarafından kaleme alınmıştır:
Biz politik öldürmelere kesinlikle karşı değiliz. Sadece geniş halk kitleleriyle doğrudan bağlantılı olan bireysel terörist hareketler değer taşırlar. (Lenin, Collected Works, Moskov, cilt 35, s. 23)
Görüldüğü gibi komünizm yakıp yıkmayı, insanlara korku, endişe, elem, dehşet yaşatmayı, kendi ülkesinin askerine, polisine saldırmayı, masumları göz kırpmadan öldürmeyi emreder.
Bu sistemde, insani duygular, acıma, insaf etme, vicdan gibi hisler tamamen yok edilir. Nasıl vahşi bir hayvan, besin ve yerleşim yeri elde etmek için kendi türüyle kıyasıya bir çatışmaya girerse, insanların da aynı şekilde "hayvanlar" gibi davranmaları öngörülür. Çünkü komünizmin temeli Darwinizm’e dayanır. Darwinizm de insanlara aslında sözde bir hayvan olduklarını ve hayvanlar nasıl yaşam için mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranması gerektiği yalanını öğretmektedir.
Kanın bittiği yerde komünizm de biter. Kan olduğu yerde komünizm de devam eder. Proleterya diktatörlüğü kan üzerine kuruluyor. Bakın kendileri söylüyor, diyor ki “Bu büyük kan denizinin ufkundan bir büyük kızıl güneş doğacak.” Daha ne desin adam. Bakın “Kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacak” diyor. Komünist güneş. Komünizm doğacak diyor. Deniz gibi kan akatacağız diyor adamlar, daha ne desinler. Sloganlarında var, bütün yazılarında, her yerde var. (Sayın Adnan Oktar'ın 22 Temmuz 2011 tarihli röportajından)
Nitekim komünist yayınlara bakıldığında, bu kan dökme arzusu çok açık olarak görülür:
Lenin'in en ünlü destekçilerinden biri olan Bolşevik Gazetesi Krasnaya 'da Lenin tüm Rusya'yı kana bulaması şöyle savunulur:
Kalplerimizi... özgürlük için mücadele eden kana susamış savaşçılara çevireceğiz. KALPLERİMİZİ ZALİMLEŞTİRECEĞİZ; SERT VE YERİNDEN OYNAMAZ HALE GELECEKLER Kİ İÇİNE HİÇBİR ŞEKİL DE MERHAMET GİRMEYECEK, DÜŞMANIN KAN DENİZİNDE YÜZDÜĞÜNÜ GÖRDÜĞÜNDE KILI KIPIRDAMAYACAK... Hiçbir merhamet hissetmeden, hiç kaçınmadan, düşmanlarımızı yüzer yüzer öldüreceğiz. BIRAKIN KENDİ KANLARINDA BOĞULSUNLAR. Lenin ve Uritsky, Zinovief ve Volodarski’nin kanı için burjuvanın kanları seller gibi aksın- daha çok kan, mümkün olduğu kadar çok kan…” (1 Eylül 1918, Bolşevik Gazetesi Krasnaya)
Sadece Lenin değil, hemen hemen tüm komünist liderlerin eserlerine, yazılarına, açıklamalarına bakıldığında terörün komünizm ayrılmaz bir parçası olduğu açıkça görülür. Örneğin dönemin komünist liderlerinden Dzerzhinsky kendisiyle yapılan bir röportajda şunları söyler:
“BİZLER ÖRGÜTLÜ TERÖR SAVUNUCULARIYIZ- BU AÇIKÇA KABUL EDİLMELİDİR. TERÖR DEVRİM ZAMANLARINDA MUTLAK BİR GEREKLİLİKTİR."(14 Temmuz 1918, Novaia Zhizn gazetesinde dönemin komünist liderlerinden Dzerzhinsky ile yapılan bir söyleşiden bölüm)
Yeterince gaddar olmadığı ve kendileri kadar kan dökmeyi hedeflemediği için Leninistler tarafından dışlanan Troçki de terör olmadan komünizm olmadığını açıkça ifade eder:
"Fakat ihtilal, ihtilalci sınıftan emrindeki bütün yöntemlerle gayesine varmasını talepeder; eğer gerekirse silahlı bir ayaklanma ile, eğer mecbur olursa terörizmle."
60 milyondan fazla insanın ölümünden bizzat sorumlu olan, psikopatlıklarıyla ünlü Mao ise komünizmin şiddet olmadan savunulamayacağını anlatır:
Devrim, bir isyan ve ayaklanma, bir sınıfın diğerini devirdiği bir şiddet hareketidir. (Mao Tse-Tung, Kızıl Kitap, 2. Bölüm: Sınıflar ve Sınıf Mücadelesi)
Bugün de Türkiye'de, Marksist, Leninist, Stalinist, komünist bir örgütlenme olan PKK bu kan dökücü liderlerin yöntemlerini izlemektedir. Yaşamı bir çatışma alanı gibi gösteren Darwinist telkinler neticesinde bölücü militanlar, hiç düşünmeden bebeklerin, yaşlıların, masumların canlarına kıyabilmektedir. Askerimizi, polisimizi şehit etmekte ve her türlü terör yöntemine başvurmaktadırlar. Kendilerini ve diğer insanları, Allah'ın yarattığı, ruha, akla, vicdana ve anlayışa sahip varlıklar olarak görmedikleri için, hayvanın hayvana yaptığını, birbirlerine ve diğer insanlara yapmaktadırlar. Bu belanın tam anlamıyla son bulabilmesi ise, bu vahşetin temel dayanak noktasının yani Darwinizm'in ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Marksist-Leninist-komünist propaganda ile taraftar toplayan komünist bölücü harekete karşı geniş çaplı bilimsel anti-komünist, anti-Darwinist propaganda şarttır.
PKK’ya karşı çözüm; fikirdir, imandır. PKK imansızlıkla ortaya çıkıyor. İmansızlık karşısında bir güç gerekir, imansızlığa karşı imanla çıkılması lazım. İman nedir? Kuran hakikatleridir, Kuran’ın gerçekleridir, anti-komünist, anti-materyalist, anti-Darwinist, anti-Stalinist faaliyettir. Suskunluk değildir, çorba tavsiyesi değildir. Din gerçeğini görmezlikten gelmemek lazım. Komünist bir ideolojinin karşımızda olduğunu ve komünist bir ayaklanma olduğunu kabul etmeliyiz, görmezlikten gelmek akılcı bir hareket olmaz. Gerçeklere göz yummakla gerçekler ortadan kalkmaz. Hareket komünist harekettir; Stalinist-komünist ayaklanma vardır. Buna karşı mutlaka bilimsel, ilmi, akılcı mücadele yapılması lazım. Bunun ikinci bir yolu, ikinci bir açıklaması yok. (Sayın Adnan Oktar, A9 TV, 2 Ağustos 2011)