Sayın Imran Khan ile Ekim 2012 tarihinde yapılan röportaj
OKTAR BABUNA: Merhaba. Bugün çok seçkin bir konuğumuz var; Sayın Imran Khan. Sayın Imran Khan Niazi Pakistan Parlementosu'nun bir üyesi. Politik yönünün yanı sıra, Sayın Imran Khan aynı zamanda bir yardımsever, bir kriket yorumcusu ve Braadford Üniversitesi'nde Şansölye. Kendisi aynı zamanda UNICEF iyi niyet elçisi. 1992 Dünya Kupasında Pakistan'a ilk kez birinciliği getiren dünya çapında bir kriketçi olarak muhteşem kariyerinden emekli olduktan sonra, Sayın Khan insanların hayatına pozitif, sağlıklı bir değişiklik getirmeyi amaç edindi. İnsani alandaki başarılarının en önemlilerin arasında, merhum annesinin adını alan ve %75 ücretsiz tedavi veren ve bağışlarla kurulan Pakistan'ın ilk ve tek kanser hastanesi Shaokot Khan Memorial Kanser Araştırma Merkezi'nin kurulması geliyor. Imran şu anda Karaçi'de başarılı Lahore modeline göre ikinci bir hastane kuruyor. Sayın Khan eğitim, sağlık ve temel sosyal hizmetler alanlarında bağış toplayan birisi. Yakın dönemde meydana gelen sellerden sonra, Imran Khan Vakfı'nı kurdu: sellerden hemen sonra Imran Khan Vakfı yiyecek, çadır ve battaniye gibi çok acil ihtiyaçları sağlayabildi. Birkaç ay içinde Vakıf, milyonlarca Pakistanlıyı kötü bir şekilde etkileyen tahrip olmuş ekinleri yerine koyabildi ve aynı zamanda ilk etapta tahmini olarak yüz adet köy kurulmasını sağlayacak bir köy geliştirme projesini hayata geçirdi. Son olarak, 6 Ekim 2012'de, Sayın Khan İslamabad'dan Pakistan'ın Güney Waziristan bölgesindeki Kotai köyüne giden bir karavana öncülük etti; bu protestonun amacı Pakistan'daki kabile bölgelerindeki İslami militanlara karşı Amerika'nın başlattığı uzaktan kumandalı füze saldırılarıydı. Sayın Khan aynı zamanda bir çok Amerikalı'nın da desteğini aldı, bunların arasında Amerika tabanlı bir barış grubu olan Code Pink'in üyeleri de bulunuyordu. Sn Khan hoş geldiniz. Çok güzel bir özgeçmiş; barış için çalışıyorsunuz ve sadece Pakistan'da değil, dünya çapında.
IMRAN KHAN: Evet. Teşekkürler, ama bir şeyi söylemeyi unuttunuz; önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde ortalığı silip süpürecek bir politik partinin başkanı olduğumu inşaAllah.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah, inşaAllah. O halde bazı sorularım olacak. Bildiğiniz üzere, Orta Doğu'da zorlu durumlar var; Pakistan'ı, Suriye'yi ve diğer ülkeleri yakından ilgilendiren sorunlar ve çatışmalar yaşanıyor. Sizin bu konularla ilgili düşüncenizi sormak istiyorum, sonuçta bir politikacısınız. İlk sorum şu; lütfen izleyenlerimiz için politik partinizin temel ideolojisini açıklar mısınız?
IMRAN KHAN: Politik partim olan Tehreek-e-Insaf ideolojisi Pakistan'ın ideolojisi ile aynıdır. Pakistan modern, refah bir İslam devleti olacaktı. Bu Pakistan'ı kuran kişilerin hayalinde olan şeydi, ve bu bizim de bir politik parti olarak vizyonumuz. Pakistan'ın bir refah devleti olmasını istiyoruz, insanlarına bakan bir devlet, onlara sağlık, eğitim, adalet, iş sağlayan bir devlet ve kesinlikle kanunlarla yönetilen bir devlet. Şu anın aksine, eğer zenginler için bir kanun ve fakirler için başka bir kanun değil, demokratik bir devlet. Türkiye'den ve Türkiye'yi değiştiren Başbakan Erdoğan'dan çok fazla ilham alıyoruz. Pakistan'ın bir refah devleti, insani bir devlet olmasını istiyoruz.
OKTAR BABUNA: Evet. Ve tabii ki bizde aynı şeyi istiyoruz, bizim de hedefimiz aynı. Pakistan'ın iyi olmasını istiyoruz, Türkiye'nin iyi olmasını istiyoruz, tüm İslam ülkelerinin iyi olmalarını istiyoruz. Bildiğiniz gibi, Pakistan'da ciddi bir yozlaşma var, sizce bunu sona erdirmenin en iyi yolu nedir, ve bunu başarmak için planınız nedir?
IMRAN KHAN: Şimdi yozlaşma kötü yönetimin bir göstergesi. Yönetim sisteminiz ne kadar iyi olursa, kanunun işleyişi ne kadar iyi olursa, yozlaşma da o kadar az olur. Üçüncü Dünya ülkeleri çoğu zaman fakirler ama bunun nedeni kaynaklarının yeterli olmaması değil. Bu ülkeler fakirler çünkü yönetim sistemleri çok zayıf, ve bu nedenle yozlaşmış bir elit tabaka ülkeyi ele geçirmiş durumda. Pakistan'da da aynı durum söz konusu; en yozlaşmış kişi bizim Cumhurbaşkanımız konumunda ve ne yazık ki elit tabaka yozlaşmış olunca, tüm sistem çöküyor. Bu nedenle güçlü kurumlar, daha iyi yönetim oluşturmak, polisi , bürokrasiyi politikadan uzak tutmak, kuvvetli bir adalet sistemi oluşturmak ve bağımsızlık meydana getirmek, ekonomik sistemi merkezileştirmeden çıkarmak; yani diğer bir deyişle daha bağımsız bir yönetim sistemi istiyoruz. Bu nedenle hazır bir planımız var, ve bence Pakistan'ın büyük bir çoğunluğunun ülkeyi yönetecek en iyi parti olduğumuzu düşünüyor olmasının nedeni bizim yozlaşmayı bitirecek bir programı olan tek parti olmamız.
OKTAR BABUNA: Evet. Sizce bunda dinin önemi ve rolü nedir? Örneğin, Türkiye'de AKP daha dindar bir parti, ve Türkiye'yi değiştirmede çok başarılı oldular. Size göre dinin önemi nedir?
IMRAN KHAN: Bence bizi insan yapan şey din. Sadece dinler materyalizme karşı mücadele verebilir. Dünya materyalistler ve spiritüalistler olarak ikiye bölünmüş durumda. Sadece maneviyat bir kimsenin diğer insanları düşünmesini sağlayabilir, çünkü tüm dinler aynı şeyi söylüyor; tüm dinler adaletten ve insan olmaktan bahsediyor, bu da bizim insanların iyiliğini gözetmek dediğimiz şey. Tüm dinler aynı şeyi söylüyor; ki bu da neo-liberal ekonominin getirdiği çıplak materyalizme zıddı. Zengin daha zenginleşiyor; fakir daha fakirleşiyor, ve zengin ülkeler daha zenginleşiyor, ve fakir ülkeler daha da fakirleşiyor. Bu nedenle din bizi akıllı hayvanlar yerine insan yapıyor, çünkü hayvanlar aleminde güçlü olan haklı ve güçlü olanın hayatta kalması fikri geçerli, ancak bir insan topluluğunu insani yapan şey adalet ve şefkatten ibaret.
OKTAR BABUNA: Kesinlikle size katılıyorum. İnsanların bilinçaltlarına savaş veren hayvanlar olduklarını, hayatta kalmak için mücadele etmeleri gerektiğini ve daha güçlü olanların zayıf olanları ezmesi gerektiğini, ve çatışmanın gelişim için bir şart olduğunu sokarsanız, işte bu tür fikirler 20. yüzyılın komünizm, faşizm, anarşizm, terörizm gibi sapkın fikirlerine yol açar; bu ideolojiler hep tür fikirler üzerine kuruludur.
IMRAN KHAN: Güçlü olan zayıf olanın kaynaklarını ele geçirdiğinde, hayvan gibi davranmaya başlıyor. Bu hayvanların yaptığı şey. Ve Kuran'da bir ayette şöyle bildiriliyor, "İnsanlar Allah tarafından yaratılan en üstün varlıklarıdır. Ancak düştüğü zaman, hayvandan daha aşağılık bir seviyeye düşüyor." Hayvanlar sadece ihtiyaçları kadar yerler, ancak insanlardaki açgözlülük hissi çok güçlüdür. Tüm bu banka sistemindeki çöküş, hiçbir şeyin hiçbir zaman yeterli gelmediği, daima daha fazlasının istendiği düpedüz açgözlülüğün göstergelerinden biri. Hayvanlar sadece ihtiyaçları kadar yerler. Bu nedenle şu anda gördüğünüz şey tüm çatışmaların temelindedir; tüm bu teröre karşı savaş – Neden Amerika Irak'a saldırdı? Irak'ın terörle ne ilişkisi vardı? Bu sadece petrolle alakalıydı. Bunu insanoğlunun tarihinde hep görüyoruz; güçlü olan her zaman daha zayıf olanın kaynaklarını ele geçirmeye çalışıyor.
OKTAR BABUNA: Evet, kesinlikle haklısınız. Size göre, tarihsel deneyimlere bakıldığında Türkiye'nin barışın sağlanmasındaki rolü nedir, bölgede bir lider olarak rolü nedir ?
IMRAN KHAN: İlk kez Türkiye'nin aktif bir rol aldığını görüyoruz; ilk kez Türkiye'yi İslam aleminde bir lider olarak görüyoruz. Normalde hatırladığım kadarıyla Türkiye sadece Avrupalılaşmak ile ilgileniyordu. Bazı Türkler ikinci sınıf Avrupalılar, sahte Avrupalılar gibi davranarak Avrupalılar tarafından kabul edilmeye çalışıyorlardı. Ve son 10 yıldır Türklerde bu gururu görüyoruz, Türk milliyetçiliği ve kendine güvende bir canlanma görüyoruz. Bu Müslüman dünyası için çok güzel karşılanan bir değişim, çünkü Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın öncülüğünde bir liderlik vasfı kazanıyor. İstanbul Ekonomi Forumu'nda bir konuşmasını dinledim ve dinlediğim en etkileyici konuşmalardan biriydi; yolu gösteren bir lider gibiydi. Bu çok iyi bir işaret.
OKTAR BABUNA: Evet çok fazla şey olup bitiyor. Sadece Pakistan'da değil, Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Tunus'ta ve Ürdün'de kan dökülüyor: ciddi iç sorunlar ve çatışmalar var. Sizce bir İslam Birliği, bir Türk İslam Birliği altında bir araya gelmek Pakistan, Suriye, Ürdün, Mısır ve Tunus'taki tüm sorunları çözer mi?
IMRAN KHAN: Müslüman dünyasındaki sorun Müslüman ülkelerin demokratik olmamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle Arap Baharı'nda demokratik bir hareketin başlangıcını gördük, Pakistan'da da aynı şekilde. Partimin bu demokratik hareketin öncüsü olduğunu düşünmek istiyorum. Gerçek demokrasi istiyoruz; bağımsız bir adalet sistemi istiyoruz; bağımsız bir seçim komitesi istiyoruz; özgür ve adil seçimler istiyoruz. Doğal liderliğin gelişmesini istiyoruz. Türkiye'de olanlar çok ilgi çekici, çünkü demokratik bir transformasyon yaşadınız. Pakistan'da yaşadığımız sorunları Türkiye de yaşadı; demokrasi sürekli ordu tarafından müdaheleye uğradı. Bu nedenle biz bir adım attık, ordu bir adım attı ve sonra biz bir adım geri attık. Ancak şimdi Pakistan'da gördüğünüz, zor zamanlar geçiriyor olmamıza rağmen, kurumlarda bir çöküş yaşandı, her yerde bir kargaşa var, teröre karşı bir savaş var, vahşet var, ancak bütün bunların ortasında değişim için kuvvetli bir hareket var; benim partim de bunu yansıtıyor ve bu nedenle de Pakistan'daki en popüler parti. Arap Baharı Orta Doğu'daki gençliğin demokrasi için bir çağrısı; yıllardan beri oturup duran bu diktatörlerden, soylulardan bıkmış durumdalar; insanlar haklarını ve temsil edilmeyi istiyor.
OKTAR BABUNA: Evet. Tamamen haklısınız. Ancak bunun arkasında bir de ideoloji var. Mesela Irak'taki Saddam Hüseyin rejimi esnasında, Baas partisi ve Arap sosyalizmi, şiddetli bir milliyetçilik ile birleşmişti. Suriye'de aynı durum vardı, Mısır'da Nasir Marksistti; Filistin'de Habbash bir Marksistti. Yani Marksizm birçok Müslüman ülkeyi kontrol eden bir ideolojiydi ve dejenerasyona neden oldu ve bu ideoloji insanları din ahlakından uzaklaştırdı, bu da radikalizme ve yobazlığa neden oldu, ve sonuç olarak da Müslümanlar, Allah'ın haram olarak bildirdiği şekilde bölündü. Allah (Şeytandan Allah'a sığınırım.) Kuran'da “Allah'ın ipine sımsıkı sarılın” diye bildiriyor, ve Allah'ın ipi Kuran'dır ve Allah ayrılmayın diyor. Bu nedenle, örneğin, eğer Pakistan Türkiye ile birleşirse, ve daha sonra Mısır ile birleşirse, sonra da İran ile, bu barış, zenginlik ve sonunda da bölgede bilim, teknoloji ve sanatta gelişme getirecektir.
IMRAN KHAN: Öncelikle Marksizm ve Sosyalizm bazı yönlerden İslam'a oldukça yakınlar; tabii ki ateist olmaları ve Allah'a inanmamaları dışında. Ancak bu eşitlikçi bir toplum düşüncesi, örneğin, eğer Peygamberimiz (sav)'den sonraki Müslüman toplumuna bakacak olursak, Medine'deki en eşitlikçi toplumlardan birini oluşturdu; tüm insanlar kanunlar karşısında eşitti ve bu insanlık tarihindeki ilk refah devletiydi. Zayıflar ve fakirler devletin sorumluluğundaydı; zayıf olanlar, dullar, sakatlar, yetimler devlet tarafından korunuyordu. Bu nedenle bazı yönlerden bu sosyalist ideal aslında İslam ile başladı. Hindistan'da Shah Waliullah adında büyük bir alim vardı ve eğer onun yazılarını okursanız, sosyalizme oldukça benzediğini göreceksiniz. Çünkü sosyalizmin temel konsepti çok iyi; eşitlikçi bir toplum olması ve zenginlerin fakirlerin sorumluluğunu alması - bunlar harika idealler. Ancak sorun şu: ateist oldular, ya da toplumdan Allah inancını çıkardılar, Komünizm gibi, bu nedenle başarısızlığa mahkumdular. Çünkü Müslüman halklar ile aynı tınıda değillerdi. Bu nedenle Müslüman ülkelerde orijinal bir düşünce yapısını canlandırmayaihtiyacımız var; ve orijinal düşünce derken şunu kastediyorum; Müslümanların dünyada düşünce, eğitim ve bilim alanında lider olmasını sağlayan şey neydi? Ve bir toplum daha eşitlikçi olursa, toplumun yükselme olasılığı daha fazla olur; eğer zenginle fakir arasındaki fark büyürse, o zaman toplumun gelişme ihtimali düşer.
OKTAR BABUNA: Bu gerçekte İslam'a karşı. Allah adaleti emreder. Sizin de söylediğiniz gibi adalet ve eşitlik olması gerekir. Aslında Karl Marx bu düşünceyi Tevrattan aldı, çünkü kendisi haham bir aileden gelmişti. Ancak bunu deccali bir sistemde, ateist bir sistemde oluşturmaya çalıştı, ki bu tabii ki imkansızdır. Çünkü komünist ülkelerde, 150 milyondan fazla insan katledildi; kan dökme komünist ideolojinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak İslam'da, 3 İbrahimi dinde de, şefkat, merhamet, sevgi, zayıf olanları koruma esastır, ve inşaAllah bu günleri göreceğiz.
IMRAN KHAN: Bakın, tüm dinler, Kuran'da Allah bize bildirmiştir; "tüm insanlara, tüm toplumlara bir mesaj gönderdim," demister. Yani aslında İslam tüm dinleri kabul eder. Allah'ın mesajının tüm insanlara gönderildiğini kabul ediyoruz, ve herkese gönderilen temel mesaj her yerde aynı; ki bu şefkattir. Bu en önemli mesajdır; şefkat. Ve ikincisi de adil olmak. Bu iki mesaj tüm insan topluluklarına gönderildi. Şimdi ne yazık ki, her ideoloji insanoğlu tarafından kendi şahsi çıkarları için çarpıtılmıştır; (İslam dışındaki) tüm dinler tahrif oldu. Komünizm tahrif oldu; orijinal komünizm fikri kötü değildi ama o da bozuldu. Milyonlarca insanın öldürülmesi; bir fikri nasıl milyonları öldürerek empoze edebilirsiniz? Ve aynı şekilde neo-liberalizme bakın; o da bir yönden insanları öldürüyor. Zenginler daha zengin oluyor, fakirler zenginleri sübvanse ediyor. Zengin bankacılar milyarlar kazandı ve sistem çöktüğünde zayıf olanlar onların doyumsuzluklarının bedelini ödedi. Bu nedenle her ideoloji insanlar tarafından tahrif edilebilir. Ama en saf haliyle, din en güzel sonucu sağlar.
OKTAR BABUNA: Pakistan'da kan, terör ve kargaşa var, ve herkes bu durumdan muzdarip ve birlik olmak çok önemli. Müslümanlar arasındaki bu düşmanlık ve nefretin nedeni nedir ve bu nasıl düzeltilebilir?
IMRAN KHAN: Aşırıcılığın nedenlerinden biri Müslüman toplumların tehdit altında hissetmeleri; insanlar yaşam tarzlarının risk altında olduğunu düşündüklerinde, hemen silaha sarılıyorlar. Ancak bir diğeri de; Müslüman toplumlar içinde bölünmeler var. Ve bu Kuran'da lanetleniyor; ayrılmamamız gerekiyor, mezheplerin olması Kuran'da yasaklanıyor- dağılıp ayrılmayın deniyor. Ancak kendi çıkarları için bilerek Müslüman toplumlarını bölen insanlar var.
OKTAR BABUNA: Çok önemli bir şey söylediniz. Radikalizm varsa, radikaller ve bağnaz kişiler varsa, tabii ki çözüm bu insanları öldürmek değil, onları eğitmek. Lütfen bunu biraz açar mısınız?
IMRAN KHAN: Söylediğim gibi, 1935 yılında vefat eden ve en önde gelen Müslüman alimlerden olan Ikbal, -ki kendisi bana da ilham veren biriydi- ilmi yollarla aşırı bağnazlıkla mücadele etti. Bu dar kafalı aşırıcı radikal düşünce yapısına herhangi birinden çok daha fazla zarar verdi. İlmi yollarla İkbal'in yaptığını yapabilecek hiçbir silah yoktur. Bu nedenle, bu insanları hapse attığınızda, ki Pakistan'da bu şekilde oldu, onları yakalamaya başladığınızda, sadece daha fazla aşırıcı yobaz oluşturuyorsunuz; bu kişilere şehit gözüyle bakılıyor, daha fazla insan onları izlemeye başlıyor ve sonuçta bölünen bir toplum oluşuyor ki Pakistan'da olan da buydu.
OKTAR BABUNA: Amerika Birleşik Devletleri Pakistan'la ilişkileri geliştirmek için neler yapabilir ve tam tersi olarak, Pakistan bu konuda ne yapabilir?
IMRAN KHAN: Bakın, Amerika'nın yapması gereken Afganistan ile ilişkisini kesmek. Amerika Afganistan'da ne kadar uzun süre kalırsa, Afganistan'da aşırıcılık o kadar gelişecektir. Ve kabile bölgelerinde de öyle, çünkü karışım olarak sadece din değil; aynı zamanda Peştun milliyetçiliği de var. Çünkü temelde Peştun'lar sınırın iki tarafında da savaşıyorlar; Taliban Peştunlardan oluşuyor. Afganistan'da Peştun tarafında faaliyet gösteriyorlar ve Pakistan'ın kabile bölgelerinde savaşan Peştunlar var. Bu savaşı durdurmanın yolu Amerika'nın ayrılması ve Afganistan işgaline son vermesi. Bu olduğu anda her şey yatışmaya başlayacak. İkinci olarak, bu uzaktan hava saldırıları; bu saldırılar daha fazla aşırıcılığa neden oluyor; ciddi bir anti-Amerikancılığa neden oluyorlar ve anti-Amerikancılık ne kadar artarsa, militanlarda o kadar artıyor ve militanlara daha fazla yardım geliyor. Yani bu aşırıcılığı besliyor; nefret ve öfke yaratıyor. “Şüphelilerin” ortadan kaldırılması tüm insani kanunlara aykırı. Bu bir savaşı sürdürmenin ve insanları öldürmenin en barbarca yolu, çünkü sadece bir televizyon ekranının karşısında oturup bir düğmeye basıyorsunuz ve insanlar ölüyor. Ve tabii ki, birçok masum insan da hayatını kaybediyor ve sevdiklerini kaybeden kişiler özellikle de kabile bölgelerde- zaten savaşçı kişiler oldukları için hepsi gidip militanlara katılıyorlar. Bu tamamen ters tepecek bir durum. Sonra Pakistanlı güvenlik güçlerine karşı intikam arayışı içine giriyorlar, çünkü bunun Pakistan ordusunun rızası ile gerçekleştiğini düşünüyorlar.
OKTAR BABUNA: Çok açık, bütün bu sorunların tek çözümü birlik; Müslüman ülkelerin bir araya gelmeleri. Yani, örneğin, eğer Pakistan ve Türkiye birleşirse, bunu diğer ülkeler mutlaka takip eder. Tek çözüm bu. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu dönemine bakın. Bu askeri bir modeldi, ve tabii ki bugün Osmanlı modeline ihtiyacımız yok, daha demokratik, daha iyi bir yöntem var. Ancak o zaman birlik vardı ve kan dökülmüyordu, sorun yoktu. Yani Allah bize bir model gösterdi. Peygamberimizin (sav) zamanında da aynı şekilde. Bu nedenle, bir birliğe yol verecek ve diğer ülkeleri de yönlendirecek şekilde Pakistan ve Türkiye arasındaki bağı kuvvetlendirmek için ne yapabiliriz?
IMRAN KHAN: Evet, Pakistan ve Türkiye'nin her zaman yakın ilişkileri oldu ve bu Hindistan'daki Hilafet hareketine kadar gidiyor. 1920lerde Türkiye'ye tüm cephelerden saldırılırken Türkiye'ye yardım edilmesi için büyük bir hareket vardı ve sonra General Kemal Atatürk Türkiye'yi kurtardı. Ancak bu hareket şu anda Pakistan olan Hindistan'dan çok fazla para toplanmasını gerektirdi, ve bu paralar Türkiye'ye gönderildi. Bu nedenle Türk ve Pakistan insanları arasında her zaman yakın bir bağ olmuştur. Ancak Müslüman toplumundaki sorun şu; Müslüman ülkeler demokratikleşmeden Avrupa Birliği benzeri bir yapıya kavuşamazlar. Demokratikleştikleri zaman işbirliği için doğal bir istekleri olacaktır. Diktatörlükler oldukça ve demokrat olmayanlar Müslüman dünyasını yönettikçe, ve insanlar kendilerini ifade edemedikçe, bu ülkeler manipüle edilebilir ve birbirlerine karşı kullanılabilirler.
OKTAR BABUNA: Evet. İnşaAllah bu günler gelecek. Sizce modern demokratik bir hükümette ibadet, düşünce, vicdan ve birlik özgürlüğü önemli mi, ve bu sadece Pakistan'da değil ama tüm İslam coğrafyasında nasıl uygulanabilir?
IMRAN KHAN: Bir ülke daha demokratik oldukça, insanlara daha fazla özgürlükler tanınıyor. Örneğin, Pakistan'da, Hıristiyanlar, Hindular ve çeşitli mezhepler var, ve eğer Pakistan demokratik bir devlet olsaydı, her parti doğal olarak oy isterdi. Oylarını almak için onlara özgürlükler verirlerdi, ancak bir ülke demokratikleştikçe, insanların demokratik eşitlik kazanmak için daha fazla fırsatı oluyor.
OKTAR BABUNA: Evet. Ve inşaAllah, bizim işbirliğimiz ve sizin gibi hikmet sahibi kişilerin biraraya gelmesiyle ve diğer alimlerin biraraya gelmesiyle inşaAllah bu şekilde savaşların ve çatışmaların olmadığı bir dünyanın kapılarını aralayacağız, ve Peygamberimiz (sav)'in bu günlerin gelmesi ile ilgili çok sayıda müjdesi var. Allah dünyayı değiştiriyor; bu ekonomik kriz, Arap Baharı, tüm bu olaylar bir değişimin yaklaştığını bize gösteriyor. Allah insanları daha dindar, daha merhametli, şefkatli ve toleranslı olmaya zorluyor ve birlik oluşmasını sağlıyor inşaAllah.
IMRAN KHAN:Bakın, doyumsuzluk dünyayı daha çok sardıkça, dünya daha materyalist bir hale geldikçe, insanlar içlerinde insanlar içlerinde daha büyük bir boşluk hissederler. Bir şeylerin eksik olduğu hissi. İyi durumda olmanız, “mutlu” olduğunuz anlamına gelmiyor; mutluluk ve mutmainlik bedenin ve ruhun dengeli olması durumunda oluşur. Bu nedenle eğer sadece bedensel isteklerinize göre hareket ederseniz, dengeniz bozulur. İnsanların bu boşluk hissine, bu kötü hislere sahip olmalarının nedeni bu. Materyalizmin hakim olduğu, materyalizm adı verilen bu batıl ilahın tapıldığı ve bunun mutluluk zannedildiği batılı toplumlarda çok fazla vakit geçirdim - bir süre sonra böyle olmadığının farkına varıyorlar. Ve bir şeyin eksik olduğunu fark ediyorlar ve bu boşluğu doldurabilecek tek şey maneviyat. Ne yazık ki Müslüman toplum şu anda kötü bir halde; Müslümanlar İslam'ın iyi birer temsilcisi değiller ve insanlar İslam'a materyalizmin oluşturduğu bu boşluğu doldurabilecek bir şey gözüyle bakmıyorlar. Ancak bence adım adım, dünyada İslam'ın ışığının yayıldığını gördükçe, insanların İslam'a farklı bir gözle baktıklarını göreceğimizi düşünüyorum.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah, inşaAllah. Kesinlikle haklısınız. Batı'daki bu sözde İslamofobinin nedeni bir çok Müslüman ülkesinde gerçek İslam'ı temsil etmeyen bu yobazlığı görüyor olmaları. Gerçek İslam herkes için çok güzeldir. Söylediklerinizde haklısınız, Batı dünyasında gördüğümüz Darwinist/Materyalist düşünce dünyadan sevgiyi, şefkati aldı ve bunun yerine bencillik, enaniyet meydana getirdi, ve örneğin bu da şu andaki ekonomik krizin oluşmasına neden oldu.
IMRAN KHAN: Bu doğru. Örneğin paranın mutluluk getireceği fikri. İnsanlar hayatlarında bir noktaya geldiklerinde farkediyorlar ki; paraları var ama mutlu değiller. Mutluluk aslında ruhun tatmin bulmasından gelir ve tüm dinler öncelikli olarak aynı şeyi söyler: şefkatli olduğunuzda, sahip olduklarınızı verdiğiniz zaman, daha fazlasına sahip olursunuz ve daha az imkanlara sahip olan kişilere karşı daha fazla sorumluluğunuz vardır. Bu temel olarak tüm dinlerin mesajıdır, ve insanlar ancak vererek mutlu ve mutmain olabilirler. Eğer almaya devam eder ve yalnızca kendiniz için yaşarsanız, ki materyalizmin öne sürdüğü budur, sonuçta mutlaka mutsuz olursunuz.
OKTAR BABUNA: Elhamdülillah. Sizinle konuştuğumuzda akıl sahibi bir insan görüyoruz maşaAllah, yüksek düzeyde bir eğitim sahibi, Kur'an'a uygun hareket eden bir insan görüyoruz inşaAllah. Ve herkes için barış, demokrasi, düşünce özgürlüğü isteyen bir insan. Umarım Allah sizin yolunuzu açar, ve inşaAllah bu Pakistan'ın, Türkiye'nin, İran, Tunus, Ürdün, Mısır'ın birleşmesine ve aynı zamanda Türk İslam Birliğinin kurulmasına vesile olur, çünkü bu birlik aynı zamanda Hıristiyanları ve Musevileri de içine alıyor.
IMRAN KHAN: Bu doğru; İslam herkesi kapsar, kucaklayıcı bir dindir. İnsanlar dine sanki bir futbol maçı gibi davranıyorlar; öyle değil. Allah tüm insanların Rabbi, ve bence bu tüm dinlerin temel mesajı, insanlığın birleşmesi. Kendinizi değil, başkalarını, insanları düşünmek temeldir. Bu materyalizme karşı olan tek anlayış ve çıplak materyalizm dünyada çok fazla tahribata neden oluyor. Bu açgözlülük, bu sınırsız tüketimcilik, tüketim Dünya'ya da zarar veriyor; ve bunun karşısında sadece tek bir şey var; Maneviyat.
OKTAR BABUNA: Bu güzel sohbetin sonuna geldik. Türk halkına ve İslam dünyasına yönelik mesajınızı alabilir miyiz?
IMRAN KHAN: Evet, umarım hep birlikte bu sorunlardan kurtulacağız ve Türkiye maşaAllah çok iyi gidiyor. Pakistan, bence mevcut durumundan kurtulmak aşamasında, ben iyimserim bu konuda.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah. Güzel günler kapıda inşaAllah. On yıl içinde inşaAllah dünya çok farklı olacak, ve bu günleri hatırlayacağız inşaAllah, ve tüm çatışmalar çözümlenecek, daha fazla kan dökülmeyecek ve Altın Çağ geliyor inşaAllah.
IMRAN KHAN: Eğer inancınız varsa, o zaman ümitvar olursunuz. İnançsızlık ümitsizliği getirir. İnanç umut oluşturur, bu nedenle ben her zaman ümitvarım.
OKTAR BABUNA: MaşaAllah. Sizi konuk etmek bir zevkti. Çok çok teşekkürler.
IMRAN KHAN: Ben teşekkür ederim.