Gizli Tehlike - 8. Bölüm / Komünist Diktatörlük ve Global Ekonomik Kriz

59256

KOMÜNİST DİKTATÖRLÜK VE GLOBAL EKONOMİK KRİZ

 

ALTUĞ BERKER: Bu hafta , "Komünizm Artık Bir Tehlike Değil" diyenlerin aslında komünistler tarafından aldatılıyor olmalarından ve komünizmin halen bir tehlike olduğundan ve uygulanan komünist taktiklerden bahsedeceğiz.

GÜLEN BATURALP: Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bazı kişilerin, başlarına gelebileceklerin farkında olmayarak, günümüzde komünizm diye bir tehlikenin olmadığını savunduklarını görüyoruz. Komünizmin bir 20. yüzyıl felaketi olduğunu, o dönemin yaşanıp bittiğini ve artık tehlikenin geçtiğini zannediyorlar. Bu fikre o kadar inanmışlardır ki, ne başlarına gelebilecek tehlikeden haberdarlar, ne de buna karşı bir tedbir alabilecek durumdalar. Tam tersine, komünizm tehlikesi yok diyerek, hem çevrelerindeki insanları rehavete sürüklüyorlar hem de kendilerini bu belanın içine çekiyorlar. Bu yaklaşımlarıyla da komünist zihniyetin rahatlıkla güçlenmesine, zemin bularak yaygınlaşmasına imkan sağlıyorlar.

ALTUĞ BERKER: İmkan sağlıyorlar diyoruz, çünkü komünizm, insanların "artık komünist tehlike yok" deyip rehavete sürüklendikleri ve bu belaya karşı hiçbir tedbir almadıkları zamanlarda güçlenir ve yaygınlaşır.  "Komünizm tehlikesi 20. yüzyılda sona erdi" diyenler çok büyük bir yanılgı içindeler. Komünizm asla yok olmamıştır. Darwinizmden beslenen komünizm, Darwinizm varlığını sürdürdüğü müddetçe de varolmaya devam edecektir. Çünkü her ikisi de temelde tek bir ortak felsefeye dayanır: Diyalektik materyalizme.

GÜLEN BATURALP: Bildiğiniz gibi, Darwinizm, yani "evrim teorisi" denildiğinde Darwin'den sonra akla gelen ilk isimlerden biri Stephen Jay Gould’tur. Gould Marksizm’e Darwinizm kadar bağlıydı. Gould'a göre, Darwinizm ve Marksizm bir madalyonun iki ayrılmaz yüzüydü. Gould'un Darwinizm'e olan bağlılığı, aslında diyalektik materyalizme olan bağlılığının bir sonucuydu. Stephen Jay Gould’tan bahsetmemim sebebi şu:

Stephen Jay Gould , 1992 yılında Rusya’ya bir ziyarette bulunmuştu. Bu ziyaretinden bir kaç yıl önce Doğu Bloku parçalanmış, bir yıl önce de Sovyetler Birliği çökmüş, Komünist Parti tarih olmuştu. O zamanlar tüm dünya "komünizmin mutlak şekilde yıkıldığını" konuşuyordu. Ama Gould, olayı daha farklı yorumladı. Gezi dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada; "Marksizm'in bir uygulaması yıkıldı, ama Marksizm tarihin bilimsel yorumu olarak geçerliliğini koruyor" demişti.  Yani Gould'a göre Marksizm hala yaşıyordu.

ALTUĞ BERKER: Gould’un bu tespiti doğruydu. Darwin diyalektik materyalizmi doğaya, Marx ise tarihe ve toplumlara uyarlamıştır. Dolayısıyla, bir Marksist olan Stephen Jay Gould’un da net bir şekilde belirttiği gibi, 20. yüzyılda olduğu gibi günümüzde de Marksizm varlığını sürdürmeye devam ediyor ve Darwinizm var olduğu müddetçe asla dünya siyasetinden yok olmayacaktır.

Zaten şu anda "Darwinist diktatörlük", neredeyse bütün devletlere, eğitim kurumlarına, basın-yayın organlarına hakim durumda. Bu hakimiyet, komünist düşünce sistemini besliyor ve eğitim sistemi hiç hızını kesmeden yeni komünist militanlar üretmeye devam ediyor. Kısaca söylemek gerekirse komünizm yok olmadı, şu anda sadece pusuda bekliyor diyebiliriz.

GÜLEN BATURALP: Hatırlarsanız komünistlerin 20. yüzyılda Rus komünizminin başarısızlıkla sonuçlanmasını, Marksizmin yanlış uygulanmasına bağladıklarından söz etmiştik. Şu anda ise aynı hataları yapmayarak, komünist sistemi yeniden canlandırabileceklerini düşünüyorlar. Bu düşünce, dünyada halen Marksizm'e inanan çok sayıda örgüt, düşünce kuruluşu ve sivil toplum kuruluşu tarafından savunuluyor. Bu güncel komünistler, daha henüz Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku varken, bu ülkelerdeki komünist rejimler ile Marksist ideolojiyi birbirinden ayırmışlardı. Mevcut komünist rejimlere "reel sosyalizm", yani yaşanan sosyalizm derken, buna karşılık sosyalist ideolojinin bu rejimlere bağlı olmadığını, bu rejimler yıkılsa da ayakta kalacağını ileri sürüyorlardı.

Bugün ise bu iddiayı daha etkili bir biçimde dile getiriyorlar. Şimdi bu iddialarına bir bakalım:

Marx'a göre her toplum belirli evrelerden geçmelidir. Önce kapitalizmi yaşamalı, ardından sosyalizme ve sonra da komünizme ilerlemelidir. Oysa Rusya'da ve diğer 20. yüzyıl komünist rejimlerinde tarım toplumundan sosyalizme doğru ani bir geçiş olmuştur. Aradaki kapitalist aşama atlanmıştır. Dolayısıyla Marksistlere göre bu rejimlerin başarısızlığı doğaldır. Şu an bu ülkelerin kapitalizmi benimsemesiyle birlikte, Marx'ın sözünü ettiği "kapitalist aşama" yaşanacak ve ardından sosyalizm daha kalıcı ve güçlü olarak geri gelecektir. Komünistler kapitalizmin dünyaya hakim olduğu bu anı beklemişlerdir.

ALTUĞ BERKER: Lenin'in meşhur bir taktiği vardır: "Bir adım ileri, iki adım geri." "Bir adım ileri, iki adım geri" taktiğine göre komünistler hedeflerine ulaşmak için gerektiğinde birkaç geri adım atarak sanki hedeflerinden uzaklaşmış gibi görünürler. Oysa pusuda beklerler. İşte Lenin'in üzerine kitap yazdığı bu uygulama şu anda yerine getirilmeye çalışılıyor.

Lenin’in bu durumu ifade ettiği açıklaması şu şekilde:

Bir adım ileri, iki adım geri... Bireylerin yaşamında, ulusların tarihinde ve partilerin gelişmesinde böyle şeyler olur. Ama devrimci sosyal-demokrasi ilkelerinin, proletarya örgütünün ve parti disiplininin eninde-sonunda tam zafer kazanacağından kuşku duymak, alçaklığın en canicesi olur. (Viladimir İliç Lenin, Bir Adım İleri, İki Adım Geri, Mart 1979, s. 267)

GÜLEN BATURALP: Lenin'in bu sözlerinden şu sonucu çıkarabiliriz; bir komünist için komünizmden vazgeçmek, hatta komünizmin eninde sonunda başarısız olacağından kuşku duymak mümkün değildir. Günümüzde yapılan da sadece bir geri adım atmadır.  Komünist sisteme geçmek için uygun bir dönem bekleniliyor. Bu uygun dönem, tüm dünyada kapitalizmin en fazla yaygınlaştığı dönem olacaktır. Vahşi kapitalizmi uygulayan devletler içinde bir kapital kavgası yaşanacak, insanlar manevi değerlerinden çok maddiyata düşkünlük gösterecek, böylelikle dinden uzaklaşacaklardır.

ALTUĞ BERKER: Toplumların dinsizleşmeleri elbette en çok komünistlerin işine gelecektir. Bildiğiniz gibi komünist toplumlar için gereken ilk şart olan insanların dini, ahlaki ve manevi değerlerden uzaklaştırılmalarıdır. Bu durum, kapitalist sistem tarafından yerine getirilmiş olacaktır. Bundan sonra pusuda bekleyen komünistlere düşen görev, kapitallere el koymak, burjuvayı etkisiz hale getirmek, aile ve devleti ortadan kaldırmaktır. Onlara göre inancını ve ahlaki değerlerini büyük ölçüde yitirmiş amaçsız bir toplum üzerinde bunu gerçekleştirmek de son derece kolay olacaktır.

GÜLEN BATURALP: Şu anda dünya üzerinde yaşananlar tam da komünistlerin istediği ve beklediği şekilde gelişiyor. Ülkeler kapitalizmi tam anlamıyla uyguluyorlar. Maddiyata olan düşkünlük gerçekten de insanları manevi ve ahlaki değerlerden uzaklaştırdı. Din ahlakından uzak, amaçsız ve boşluk içinde toplumlar oluşmasına sebep oldu. Rusya'da şu anda komünistler, kendilerince, tarihi sıralamalarının, yani kapitalizmden komünizme geçiş sıralamasının bozulmasından kaynaklanan bir düzenleme yapıyorlar. Bu nedenle Rus halkı mafyanın eline verilmiş ve klasik bir kapitalizmin yaşanmasına ortam hazırlanmış. Kurdukları bu sistemle halkı yoğun olarak ezdiriyorlar ve onlara adeta "başka çözüm yok, tek çözüm komünizm" dedirtmeye çalışıyorlar.

ALTUĞ BERKER: Kapitalist yaşam sistemi insanlar üzerinde hipnoz benzeri bir etki oluşturur. Genellikle bu toplumlarda insanlar para kazanmanın, rahat yaşamanın ve tüketmenin peşinde olduklarından pusudaki tehlikelerin de farkında olmazlar. Teyakkuzda değildirler. Komünistler bu durumun bilincindeler. İnsanların, mal ve kazanç hırsına daldıkları için, komünist düşüncenin güçlenmesini fark edemediklerini ve bu sebeple de komünizm karşısında sürekli yenildiklerini sıklıkla dile getirirler. Komünist düşüncenin kendilerini yutacağını görmelerine rağmen büyük bir çoğunluk, mal ve dünya hırsı nedeniyle körleşir ve savunma reflekslerini yitirir. İşte bu ortam, komünistlerin harekete geçmeleri için en müsait ortamdır.

GÜLEN BATURALP: "Bir adım ileri iki adım geri" stratejisinin bir sonucu olarak, komünizm hala gizliden gizliye varlığını sürdürüyor. Özellikle Rusya'da iktidar ve bürokrasi kadrolarının tümü, eski komünistlerden oluşuyor. Diyalektik materyalizm ile eğitilmiş bu kişiler, komünizm hayallerinden elbette ki vazgeçmediler. Aksine komünizmin kapitalist safhadan geçmesi gerektiğine inananlar, "komünist" olmanın bir gereğini yerine getirmek için kapitalizmin yaşanmasına seyirci kalıyorlar. Gerçek komünist oldukları için, şu an kapitalizmi uyguluyor ve savunuyorlar.

ALTUĞ BERKER: Tabii bu durum, yalnızca Rusya'da değil, dünyanın pek çok yerinde de bu şekilde. Avrupa'da neredeyse tüm ülkelerde komünist partiler varlıklarını sürdürüyor; hatta bir kısmı oldukça yüksek oylar alıyor. Eski Doğu Bloku ülkelerinin hemen hepsinde eski komünist kadrolar tarafından yönetilen sosyalist partiler var. Komünist yazarlar, sanatçılar sessiz de olsa bir kenarda varlıklarını sürdürüyor ve alttan alta komünist düşünceyi insanların bilinç altlarına yerleştirecek mesajlar veriyorlar. Yani aslında değişen hiçbir şey yok. Onlar sadece kapitalizmin kendilerine ortam hazırlamasını sabırla bekliyorlar. Yani Marx'ın öğüdüne uyuyorlar.

GÜLEN BATURALP: Belki de komünistlerin en fazla işlerine gelen şey, şu an tüm dünyayı sarmış olan ekonomik krizdir. Kısa bir süre öncesine kadar, ekonomik ve demokratik yapının zarar görmeyeceğine dair bir inanç varken, bir anda tüm dünyayı büyük bir ekonomik krizin sarması, insanların siyasi eğilimlerinin yanı sıra, hayata bakış açılarını da büyük ölçüde değiştirdi. Ve bu da, komünistler için önemli bir menfaat aracı oldu.

Hatırlarsanız, geçmişte de buna benzer bir olay yaşanmıştı. 1929'da yaşanan Büyük Buhran sonucunda tüm dünyada büyük bir ekonomik kriz meydana gelmiş, bu da Avrupa'daki komünist ve faşist partilerin popülaritesini bir anda artırmıştı. Büyük Buhran'ı "kapitalist sistemin çöküşü" olarak yorumlayan komünistler, kitleleri çok daha kolay etkileme imkanı elde etmişlerdi. Halk, çözümsüzlük içinde tek yolun komünizm olduğunu kabul etmek zorunda bırakılmıştı.

ALTUĞ BERKER: Şu anda da böyle bir tehlike söz konusu. Pusuda bekleyen tüm eski kuşak komünistler, onların yetiştirdikleri yeni komünist gruplar ve komünist gençler, böyle bir ekonomik krizden faydalanmanın peşindeler. Dolayısıyla içinde yaşadığımız şu yıllar, komünizm tehlikesinin tekrar dünya siyasetinde etkin bir konum kazanması için son derece elverişli. Komünist partilerin büyük bir kısmı ekonomik krizi, ülkeleri komünist batağın içine çekebilmek için hayati bir fırsat olarak görüyorlar.

GÜLEN BATURALP: Doğu Avrupa ve Rusya örnekleri, komünizmin 1990'larda yıkılmış, ama yeniden hayata geçmesi muhtemel olan örnekleri. Ancak bugün Uygur Özerk Bölgesinde Müslüman Uygur Türkleri'ne sistemli bir soykırım uygulayan Maocu komünist Çin’e baktığımızda, komünizmin hala yıkılmayan en acımasız versiyonu olarak ayakta duruyor.

ALTUĞ BERKER: Sovyet Rusya 91’de, ardından Lenin ve Stalin'in her yeri süsleyen heykelleri söküldü, Rusya komünizmi resmi olarak terk etti. Oysa Çin'de bu tip olaylar hiç yaşanmadı. Mao'nun 1976'da ölümünden bu yana Çin hala Komünist Parti tarafından yönetilmeye devam ediyor. Çin de, kapitalist ekonominin kurallarını benimsedi ve bu yolla büyük bir ekonomik gelişim elde etti ama siyasi sistemi hala komünizm. Daha da önemlisi, siyasi ve toplumsal kültürü de hala komünist. On milyonlarca Çinli'yi katleden eli kanlı Mao, garip bir şekilde hala Çinliler tarafından adeta kutsal bir kişi gibi görülüyor.

Yani komünizm Çin'den hiç ayrılmadı. Almanya ve Rusya'nın aksine, Çin hiçbir zaman geçmişiyle hesaplaşmadı, hiçbir zaman "Maoculuktan vazgeçme" çabasına girmedi.

 

1950'lerde Büyük Atılım Projesi altında Mao'nun kasti olarak sebep olduğu kıtlık sonucunda on milyonlarca Çinli hayatını kaybetti. Kültür Devrimi sırasında ise devlet teşviki ile patlayan barbarlık, okul çocuklarını yamyamlığı teşvik etme noktasına kadar geldi. Günümüzde Çin’de Komünist Parti, komünist diktatörlük halen Büyük Atılım ve Kültür Devrimi sırasında yapılan vahşetlerin sorgulanmasına izin vermemektedir.  Bu konular hakkındaki gerçekleri konuşma girişimleri ise bastırılmaktadır. Örneğin; 1993 yılında Mao'nun kıtlığında 40 milyon kişinin öldüğünü yazan Şanghay Üniversitesi Dergisi komünist yönetim tarafından acilen toplatılmıştır. Maoizmin Çin'e hala hakim olmasının nedeni, sadece Mao döneminden miras kalmış yaşlı komünist parti yöneticileri değil, Marksizm'e körü körüne bağlanmış genç kuşakların da var olmasıdır. Çin’de köylüler ve eğitimsiz kitleler Mao'yu çok üstün bir varlık olarak görüyor, entelektüellerin büyük bölümü ise Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisini bilinçli olarak savunuyor ve yayıyor. Çin'in kapitalizmi ise Maoizm'in gizlenmesine ve güçlenmesine destek sağlıyor. 1.2 milyarı aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in ekonomisi ise giderek güçleniyor. Çin bir yandan da silahlanmaya büyük önem veriyor. Bu derecede bir güce sahip olan Çin'in hala komünist Maocu olması, Çinlilerin akılalmaz şekilde bir "Mao çılgınlığı" ile yaşaması, komünizmin ölmediğini, sadece gizlendiğini bizlere bir kez daha gösteriyor.

GÜLEN BATURALP: Evet, Çin’de komünizm gizleniyor. Üstelik komünizmin bu versiyonu, belki de insanlık tarihinin şahit olduğu en kötü, en barbar, en vahşi versiyonu.

Ancak komünizm sadece Çin’de yaşamıyor tabii ki. Uzağımızda değil, hemen yanı başımızda, Doğu Avrupa'nın büyük bölümünde ve birçok Batı Avrupa ülkesinde iktidarda  komünist veya sosyalist partiler bulunuyor. Bu partilerin, eğer uygun sosyal şartlar oluşursa -Almanya'da 1933'te seçimle iktidara gelen ama ardından bir diktatörlük kuran faşist Nazilerle benzer şekilde- kalıcı bir komünist rejim kurmaları da olası bir durum. Rusya, her ne kadar komünizmden faşizme ve vahşi kapitalizme doğru bir savrulma yaşadıysa da, bu  ideolojiler arasındaki ince sınır nedeniyle yeni bir sosyal hareket sonucunda Rusya tekrar komünizme geri dönebilir. Halen komünist olan Küba, Kuzey Kore ve Vietnam'da da komünizmin etkisi açık.

ALTUĞ BERKER: Komünizmin alenen yaşadığı net bir biçimde ortada iken, komünizmin yok olduğunun iddia edilmesi ya cahilce ya da samimiyetten uzak gerçekleri yansıtmayan bir iddiadır.

Burada üzerinde durmamız gereken nokta; komünizme karşı kapsamlı bir ilmi çalışma yapılmasının aciliyetli ve elzem olduğunun anlaşılması gerektiği.

Dünya, komünist terör belasından kurtulmak istiyorsa, dünya çapında anti-komünist ve anti-materyalist ilmi bir çalışmanın yapılması şart. Böyle bir çalışmayı gereksiz ve etkisiz görenler, Darwinizm’i yalnızca doğa olaylarıyla sınırlandırılmış bir teori olarak değerlendirenler, genellikle karşı karşıya oldukları tehlikenin çapının pek de farkında olmayanlar.

GÜLEN BATURALP: Şu an PKK terör örgütünün mantığı, Stalin’in, Lenin’in, Mao’nun, Pol Pot’un Darwinizm’in ideolojik gereklerini uygularken kullandığı mantığın birebir aynısı. Komünizme destek veren ideolojik temel, yani Darwinizm, doğrudan hükümetler ve devlet kurumları tarafından savunulurken, teröriste “silahlarınızı bırakın” demek elbette çok zor. Darwinizm durdukça, komünist tehlike de varlığını sürdürmeye devam edecektir.

ALTUĞ BERKER:  Oysa Darwinizm olmadan komünizm de var olamaz. 100 milyondan fazla insanın canına mal olan ve hala alttan alta örgütlenme ve güçlenme çabası içinde olan komünizmin ve komünist PKK’nın tek gerçek panzehiri, Darwinizm'in bilimsel ve fikri alanda çürütülmesidir. Beladan kurtulmak için tek ama tek yol, Darwınizm’in tümüyle bilimsel olarak yok edilmesidir.

Darwinizm'in bilimsel yönden tamamen çökmüş bir teori olduğu, canlıların evrimle var olmadıkları, Allah'ın her birini kusursuzca yarattığı ortaya konduğunda, geriye ne Marx, ne Lenin, ne Mao, ne PKK ne de duvarlarına bunların posterlerini asarak kan döken veya dökmeye hazırlanan militanlar, teröristler kalacaktır.

GÜLEN BATURALP: Darwinizm aldatmacasının ortadan kalkması, komünizmi yok ederken, bir yandan da insanların gerçek Yaratıcımız ve Rabbimiz olan Allah'a dönmelerine ve O'nun öğrettiği ahlaka göre yaşamalarına vesile olacak ve bu sayede, insanlar topluca barış ve güvenliğe kavuşacaklardır inşaAllah.

ALTUĞ BERKER:  Bugünkü programımızın sonuna geldik. Programımızı bir Kuran ayeti ile bitirmek istiyoruz. Haftaya yeniden sizlerle olacağız inşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Güzel bir hafta geçirmenizi diliyoruz, inşaAllah. Hoşçakalın.

 

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız.

"Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır." (Bakara Suresi, 208)

 


 


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER