Fizik ve Astronomi: Rastlantısal Evren Fikrinin Çöküşü

24383

20. yüzyıldaki astronomik buluşların çökerttiği bir diğer ateist dogma ise, "rastlantısal evren" iddiasıdır. Evrendeki maddelerin, gök cisimlerinin, bunları düzenleyen kanunların amaçsızca ve tesadüfen ortaya çıktığı iddiası, çok çarpıcı bir biçimde yıkılmıştır.

 

Bilim adamları evrendeki tüm fiziksel dengelerin insan yaşamı için çok hassas bir biçimde düzenlendiğini ilk kez 1970'li yıllarda farkettiler. Araştırmalar derinleştikçe, evrendeki fizik, kimya ve biyoloji kanunlarının; yerçekimi, elektromanyetizma gibi temel kuvvetlerin ve elementlerin yapılarının insanın yaşamı için en uygun şekilde düzenlendikleri bulundu. Örneklerini birlikte inceleyelim.

 

Evrenin ilk genişleme hızında yani Big Bang'in patlama şiddetinde olağanüstü derecede hassas bir denge vardır. Bilim adamlarının hesaplarına göre eğer ilk patlama hızı milyar kere milyarda bir bile farklı olsa, o durumda madde ya tekrar içine çökmüş veya tamamen dağılmış olacaktı. Bir diğer deyişle, daha evrenin ilk anında, milyar kere milyarda birlik bir isabet vardır.

 

Elbette bu bir tesadüf değildir. Yerçekimi veya elektromanyetizma gibi fiziksel kuvvetler düzenli bir evren ortaya çıkması ve yaşamın var olabilmesi için tam olmaları gereken değerlerdedirler. Bu kuvvetlerdeki çok küçük oynamalar, örneğin milyar kere milyar kere milyar kere milyarda 1'lik farklar evrenin sadece bir radyasyondan veya bir hidrojen bulutundan ibaret olmasına sebep olabilirdi.

 

Bu durumda Güneş sistemi, gezegenler ve dünyamız da var olmayacaktı.

 

Evrenin her detayı gibi bizim kendi Güneş sistemimiz de hassas ayarlarla yaratılmıştır.  Güneş'in büyüklüğü, güneş ışınlarının dalga boyu ve Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığı tam insan yaşamı için gereken değerlerdedir. Bu değerlerdeki çok ufak sapmalar bile yeryüzündeki yaşamı bir anda yok edebilir. Dünya atmosferinin solunum için en ideal orandaki gazları içermesi veya Dünya'nın manyetik alanının, yeryüzü şekillerinin tam insan yaşamına uygun biçimde olması da önemli "hassas ayar" örneklerinden sadece birkaçıdır. Dünyamızın dörtte üçünü kaplayan suyun da insan yaşamına göre ayarlanmış özellikleri vardır. Su, diğer tüm sıvıların aksine üstten donar. Bu ise denizlerin bir buz yığınına dönmesini engeller ve yaşamın devamını sağlar. Suyun akışkanlık değeri ya da fiziksel ve kimyasal özellikleri de canlılar için olabilecek en ideal ölçülerdedir.

 

Burada birkaç örneğinden söz ettiğimiz bu hassas ayarlar bilim insanlarını önemli bir sonuca götürmüştür. Bilim insanlarının deyimiyle evrende bir insani ilke vardır. Yani evrendeki her ayrıntı, insan yaşamını gözeten bir amaçla yaratılmıştır. Ancak ilginç bir şekilde bu gerçeği ortaya çıkaran bilim insanlarının büyük bölümünün, aslında bu sonuca varmayı pek de istemeyen materyalist kişiler oluşudur.

 

Amerikalı astronom George Greenstein, The Symbiotic Universe (Simbiyotik Evren) adlı kitabında bu gerçeği şöyle ifade eder:

Kanıtları inceledikçe, ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliyoruz; evrenin kökeninde bir doğa üstü Akıl devreye girmiştir. Yoksa bir anda, hiç de o niyeti taşımamamıza rağmen, İlahi bir Varlık'ın var olduğuna dair bilimsel delillerle mi yüzyüze geliyoruz? (Sayfa 27)


Ünlü moleküler biyolog Michael Denton ise, Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor adlı kitabında şu yorumu yapmaktadır:

20. yüzyıl astronomisinde ortaya çıkan yeni tablo, geçmiş dört yüzyılda bilim çevrelerinde giderek yükselmiş olan varsayıma çok güçlü bir meydan okuma oluşturmaktadır. Bu, yaşamın evrensel tablo içinde tamamen rastlantısal ve önemsiz olduğu varsayımıdır.... (Sayfa 14)

 

Kısacası, ateizmin belki de en temel dayanağı olan "rastlantısal evren" kavramı bugün çökmüş durumdadır. Bu kavramın bir yanılgı olduğu ise zaten insanlara bundan 14 asır önce Kuran'da bildirilmiştir.

 

Allah'ın Kuran'da şöyle buyurmuştur:

 

Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır… (Sad Suresi, 27)


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER