Derin devletler, şeytani amaçlarını uygulamada münafıkları 'birer piyon olarak' kullanırken, kendilerini ise hep gizlemiş, perde arkasında tutmuş ve kimi olayların tarihe de farklı şekilde geçmesini sağlamışlardır.
Günümüzde de, Deccaliyetin başını çeken dünya derin devletleri, 'tarihteki bu şeytani geleneği' incelemişlerdir. En kısa yoldan şeytani sonuçlar alabilmenin Firavunların, Nemrutların yöntemlerini uygulamak olduğunu görmüş ve onların izinden gitmişlerdir. Ve her türlü kirli işlerini hallederken münafıkları kullanmaya başlamışlardır.
Şu an hali hazırda İslam dünyasının çeşitli acılarla ve sıkıntılarla yaşaması da, işte bu Deccali derin devletler ile münafıkların kirli işbirliğinin bir sonucudur. "İslam alemini nasıl kontrol altına alabiliriz?", "Müslümanları nasıl etkisiz hale getirebiliriz?" diye düşünen Deccaliyet güçleri, en etkili yolun 'münafıkları kontrol altına almak ve menfaat sunarak onları istedikleri gibi yönlendirmek' olduğunu görmüşlerdir. Ve münafıkları ellerinde tuttukları sürece, -Allah'ın dilemesi dışında-İslam aleminde kolaylıkla kirli planlarını uygulayabileceklerini fark etmişlerdir.
Münafık Allah'tan korkmadığı, alçak karakterli, büyüklük, üstünlük, makam, mevki, para ve çıkar peşinde koşan, psikopat ruhlu bir varlık olduğu için, derin devlet mensupları, münafıkları kolaylıkla Müslümanların başına bela olacak hale getirmeyi başarmışlardır. Hemen her ülkede, çeşitli menfaatler sunarak ellerinde tutmayı başardıkları binlerce münafıkla, dünya çapında etkili, çok büyük şeytani organizasyonlar oluşturmuşlardır. Bunlardan bir kısmı 'Müslümanları ümitsizliğe sevk ederek', bir kısmı 'Müslüman toplumları birbirlerine düşürerek', bir kısmı da 'muhbirlik yapıp derin devletlere istihbarat sağlayarak' kargaşa çıkarmışlardır. Bir kısmı ise 'Müslümanların malını mülkünü talan edip onları fakirleştirerek' ya da 'savaş ve katliam kışkırtıcılığı yaparak, kitle imha bombalamalarını organize edip, oluk oluk kan akıtılmasını sağlayarak' İslam dünyasında büyük bir tahribat meydana getirmişlerdir.
Ancak Müslümanların tüm bu anlatılanları, kendi yaşadıkları ortamdan çok uzakta gelişen oyunlar olarak görmemeleri gerekir. Çünkü söz konusu derin devlet mensupları, kullanacakları münafıkları, 'hayatın tam içinden'; tüm insanların yolda giderken, okulda, işte ya da internette kolaylıkla rastlayabilecekleri kişiler arasından seçerler. Herhangi bir ülkede bir hastanede çalışan başarılı bir doktor, her gün yazıları herkes tarafından takip edilen tanınmış bir yazar, çok fazla sempatizanı olan bir şarkıcı ya da devlet dairesinde çalışan sıradan bir memur; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya platformlarında takip edilen herhangi bir insan da, bu derin dünya devletlerinin piyonlarından biri olabilir. Halktan herhangi biri gibi görünen bu insanlar, bazen üstlendikleri 'ajanlık görevi' gereği, özel olarak 'kendilerini dindar kimseler gibi tanıtıp' Müslümanlar arasında kendilerine yer edinmeye çalışırlar. Kimi zaman da, zaten Müslüman gruplardan birinin üyesiyken, şeytani yetenekleri ile derin devlet mensupları tarafından fark edilir ve yavaş yavaş Müslümanlar aleyhinde sinsice eylemler yapacak bir ajan olarak yetiştirilirler.
Şeytanın, Deccallerin ve derin devletlerin münafıklarla olan bu işbirliğine ve yüzyıllardır İslam dünyası üzerinde oynadıkları oyunlara karşı, her Müslümanın çok dikkatli olması gerekir. Ancak iman edenler şunu da asla unutmamalıdırlar ki, Deccallerin ya da derin devletlerin kurdukları bir tuzak, oynadıkları bir oyun varsa, onların hepsinin üzerinde bir güç olan Allah'ın da bir planı vardır. Allah, tarihin başlangıcından bu yana kaderi bu plan doğrultusunda ilerletmektedir. Bu nedenle kaderin seyri kesin ve net olarak bellidir. Dolayısıyla küfrün bu oyunlarından ve tuzaklarından tedirgin olmak da yersizdir.
Şeytan Allah'ın yarattığı son derece güçsüz bir mahluktur. Aynı şekilde küfrün de müstakil hiçbir gücü yoktur. Küfrü yaratan ve bu şekilde hareket etmesine izin veren Allah'tır. Münafık da Allah'ın zavallı ve aciz bir kuludur. Her biri, Müslümanların cennette yüksek makamlarla mükafatlandırılabilmeleri için yaratılan, imtihan ortamının özel varlıklarıdır. Hiçbirini gözde büyütmek için bir delil ya da sebep yoktur. Gözde büyütülecek ve Sonsuz Büyük olan yalnızca Allah'tır. Ve bu imtihan ortamı da Allah'ın kontrolünde kusursuz bir şekilde işlemektedir. Allah, sonuçta 'galip gelecek olanların mutlaka Müslümanlar olduğunu' haber vermiştir.
ADNAN OKTAR: "Dünya çapında münafıkları organize eden Dünya Derin Devleti'dir. Çünkü münafığın müthiş bir şeytani zekası vardır. Bunlar da münafığı elleriyle koymuş gibi seçip bulurlar ve onları Müslümanların aleyhine kullanırlar. Her türlü istihbaratta ve fitnede kullanılabilir münafık... Adam şeytani kafada bir sistem oluşturmuş. Şeytanlığı savunuyor. Kime müracaat edecek? Müslümana müracaat etse olmaz. Ahmağa müracaat etse olmaz. Şeytan gibi adama ihtiyacı oluyor. Onun için derin devletler şeytan gibi adamları bulmada uzmandırlar. Münafık bulma uzmanıdırlar. Ama münafıkların zaten zincirleme birbirlerini bulma güçleri vardır, o da büyük bir mucizedir. Münafık münafığı çok rahat bulabilir...
Onun için İngiliz derin devleti mesela Pakistan'ın münafıklarını topluyor, Hindistan'ın münafıklarını topluyor ama zincirleme. İşte bu, şeytanın verdiği bir yetenek. Yani bu zordur aslında, münafığı tespit etmek. Koca ülkede adam münafığı eliyle koymuş gibi buluyor. Bangladeş'te mesela gidip eliyle koymuş gibi buluyor. Mısır'ın bütün münafıkları İngiliz derin devletinin emrinde. Kendince muazzam bir organizasyon yapıyor. Sonra da kendi köşesine çekilip viskisini yudumluyor, zehirlemeye devam ediyor. Münafıklar da köpek gibi o yancı azgınlığı ile onlara hizmet ediyorlar. İşte münafık, İslam'a hizmette çok tembeldir, ama münafıklığa hizmette delice bir enerjisi vardır."(A9 TV, 28 Mayıs 2016)