Çekiç, örs, üzengi

7811

"İşitme sistemi" belgeselinden.

Çekiç, Örs, Üzengi

Kulak zarı, kendine ulaşan titreşimleri güçlendirerek orta kulak bölgesine aktarır. Burada birbiri ile çok hassas bir dengede temas eden, çekiç, örs ve üzengi olarak bilinen üç küçük kemik vardır. Bu üç kemikçik birbirleriyle bağlantılı bir biçimde kulak zarı ile iç kulağımız arasında bulunurlar.

Kemikçikleri iterek harekete geçiren kulak zarıdır. Sonuçta kulak zarı dış dünyadan aldığı ses sinyalleriyle titreşir. Bu titreşim kemikçikleri hareketlendirir, zara bitişik olan çekiç örsü, örs de üzengiyi iter. Bir kaldıracın parçacıkları gibi hareket eden orta kulak kemikçikleri zardan aldıkları kuvveti işitme sisteminin bir başka üyesi olan salyangoza taşırlar. Allah her üç kemiğin şekli, boyu ve birbirlerine bağlanma biçimlerini zardan gelen kuvveti % 30’luk artışa neden olacak biçimde yaratmıştır.

Peki, ama zaten zarda aşırı şiddette titreşimlere neden olacak bir sesin daha da büyütülerek iletilmesi büyük zararlara neden olmaz mı? Kulaktaki mükemmel tasarımda bu gibi zararları ortadan kaldıracak tedbirler de alınmıştır. Kaldıraç sistemini oluşturan kemikçikler klasik hareketlerinin dışında ‘patinaj’ olarak nitelendirilen bir hareket de yapabilirler. Patinajın amacı, şiddetli seslerin iç kulağın hassas dokusuna zarar vermesini önlemektir.

Orta kulağın aşırı derecede yüksek sesleri aşağı indirmek için kullandığı başka bir tür “tampon” özelliği daha vardır. Bu özellik, örs, çekiç ve üzengi kemiklerini kontrol eden, vücudun en küçük boyuttaki iki kası tarafından sağlanır. Kasların biri çekiç, diğeri ise üzengi kemikçiklerine tutunmuştur. Şiddetli bir sesle karşılaştığımızda; sinyal, işitme siniri ile beynimize ulaşır ulaşmaz refleks bir mekanizma harekete geçer. Bu iki kas, sinirler yoluyla uyarılır.

Kasların kasılmasıyla çekiç ve üzengi, ses sinyalini ilettikleri yönün tersine doğru çekilirler ve adeta frenlenirler! Böylece, iç kulağa giden ses şiddeti azaltılmış olur. Bu refleks bir saniyenin beşte biri kadar kısa bir sürede devreye girer. Ancak minik kaslar, hızlı olmalarının yanı sıra, son derece akıllıdırlar da; çünkü seçerek kasılırlar! Her ses şiddetinde kasılıyor olsalardı, dış dünyadan gelen normal seslerin de şiddetini azaltmış olacaklardı… Dolayısıyla, dünya üzerindeki tüm insanlar işitme güçlüğü çekeceklerdi.

Yüksek seslerin olduğu, kalabalık bir ortamda bulunduğumuzu düşünelim… Kasların devreye girmesiyle, perde arkasındaki bu sesler baskılanır; böylece, konuştuğumuz insanı daha rahat işitiriz.

Allah’ın eşsiz yaratışının bir ürünü olan bu kaslar, çok özel bir amaç için oradadırlar çünkü sadece iç kulağa zarar verebilecek yüksek seviyedeki seslere karşı kasılırlar. Bu denli ince hesapların yapılması ve minicik yapıların görevlerini kusursuzca üstelik milyonlarca yıldan beri uygulaması, evrimcilerin öne sürdüğü kör tesadüflerin değil aksine kusursuz ve ihtişamlı bir yaradılışın ürünü olduklarını gözler önüne sermektedir.

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. [Haşr Suresi, 24]

Bu denli kusursuz bir yapıya sahip olan orta kulağın önemli bir dengeyi korumaya ihtiyacı vardır. Bu denge, orta kulaktaki hava basıncı ile, kulak zarının diğer tarafındaki, yani atmosferdeki hava basıncının eşit olması zorunluluğudur. Çünkü basıncın artması veya azalması işitmeyi engelleyen bir durumdur. Ancak bu denge de düşünülmüş ve orta kulak ile dış dünya arasında hava alış verişi sağlayan bir “havalandırma kanalı” var edilmiştir.

Bu kanal, orta kulaktan ağzımıza kadar uzanan içi boş bir boru olan östaki borusudur. Östaki borusu herhangi bir nedenle dış ortam basıncı ile orta kulaktaki basınç farklı olduğunda devreye girer. Bu basınç farkı, kısa süre sonra dengelenir.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER