Bir zamanlar Ortadoğu’da Hristiyanlar yaşardı
Üç ilahi dinin doğduğu Ortadoğu’da nüfusun yüzde 4’ünü oluşturan Hristiyanlar çok çeşitli baskılara maruz kalmaktadırlar. Yaşanan baskıların dozu arttıkça son on yılda gittikçe daha çok Hristiyan -tıpkı Birinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi- bölgeden kaçmak zorunda kalmıştır. Hristiyanların yaşadığı baskıyı 1950’lerden beri denetleyen bir insan hakları organizasyonuna göre 2015 yılı Hristiyanların en çok zulüm gördüğü yıldır. Yayınladıkları son istatistiklere göre 2015 yılında 7000’den fazla Hristiyan öldürülmüş, 2400’den fazla kilise hasar görmüştür. 1
Kilise saldırıları, hayatlarına kast edilmesi ve kutsal değerlerine küfür edilmesi gibi çeşitli baskı ve zorluklarla karşılaşan Hristiyanlardan bazıları da bu eylemlere maruz kalmadıkları halde korkudan yaşadıkları bölgeleri terk etmektedirler.
Suriye’de devam eden savaş yüzünden bu ülkedeki Hristiyan nüfusu da hızla azalmış ve son olarak yaklaşık 900,000 olmuştur. Çevre ülkelere kaçmak zorunda kalan mültecilerin içinde Hristiyanlar da bulunmaktadır. 1952 devriminden bu yana Mısır’daki Hristiyanların sayılarında da önemli ölçüde azalma meydana gelmiştir. Aynı şekilde Irak’ta da 10 yıl önce 1,5 milyon Hristiyan yaşarken şimdi sayıları 500,000’e düşmüştür. Ortadoğu’da 1910 yılından itibaren yüzde 14’ten bugün yüzde 4’e düşen Hristiyan nüfusu, bazı dini liderlere göre 2000 yıl önce doğduğu bu topraklarda tamamen yok olma riski altındadır.
Kendilerine yönelik saldırılardan, karşılaştıkları iftira ve suçlamalardan dolayı Hristiyanların vatanlarını terk ettiklerini görmek endişe vericidir. 2000 yıldır, Hz. İsa (as)’a gönülden bağlı olan bu insanların böylesine sıkıntılı bir hayat sürmelerine sebep olmak çok büyük günahtır.
Allah’ın varlığına ve ahirete inanan dindar Hristiyanların Müslümanlarca merhamet ve saygıyla karşılanmaları gerekirken, bu nefret politikalarını güya İslam adına güdenler radikal eğilimli Müslümanlardan başkası değildirler. Aslında bu kişiler İslam dininin ilkelerini açıkça ihlal eden bir tavır içindedirler. Kuran’da Allah Hristiyanları bizlere şöyle tanıtır: “…Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hristiyanlarız" diyenleri bulursun.”(Maide Suresi: 82)
Allah, Kuran’da Müslümanların Hristiyanlara şefkatle yaklaşması gerektiğini şöyle buyurur; “… Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.” (Ankebut Suresi, 46).
Müslümanlar olarak Hristiyanların haklarını savunmalı ve radikal eğilimli kişilerin onlara zarar vermesine engel olmalıyız. Bu saldırıları düzenleyenler din adına bu eylemleri düzenlediklerini iddia ederken, Kuran’da Hac Suresinin 40. ayetinde bahsedilen, “Kiliselerin Allah’ın koruması altında olduğu” gerçeğini dikkate almamaktadırlar.
Bundan sonra, Kuran’a bağlı Müslümanlar, Hristiyanlara merhamet ve saygı duygularıyla yaklaşıp, onlara yaşatılan tüm bu zorlukları telafi etmeye çalışmalıdırlar. Kuran’ı hatalı yorumlayarak Hristiyanların nefret edilmesi gereken varlıklar olduklarını savunanlar geçmişte Hazreti Muhammed (sav)’in gayri-müslimlerle olan ilişkilerini gözden geçirmelidirler.
Bizler sevgili Peygamberimizin (sav) zamanında olduğu gibi günümüzde de Hristiyanlarla uyum içinde yaşamayı umuyoruz. Müslüman toplumları zehirleyen ve geçmişte Müslümanların Hristiyanlara sevgi ve saygıyla yaklaştığını unutan radikal kafa yapısına sahip insanların uydurma hadislere itibar etmemelerini bir kere daha hatırlatıyoruz.
Elbette bu konuda sivil toplum kuruluşlarına ve gençlere de önemli görevler düşüyor. Yazılı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla Hristiyanlara yönelik sevgi, saygı ve merhamet mesajları verilmesi kesinlikle gönülleri fethedecektir.
Hiçbir İslam ülkesinde zarar gören tek bir Hristiyan kalmayana kadar bu konunun halledildiğine kanaat getiremeyiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in zamanındaki gibi Hristiyan toplulukların güven içinde yaşamalarını sağlamalı ve bizlerden ayrılmalarına razı olmamalıyız.