Ashab-ı Kehf

11219

Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'de aktarılan geçmiş kavimlere dair kıssalar insanlara pek çok konuda yol göstericidir. Peygamberlerin hayatları, kavimlerine yaptıkları tebliğler ve uygulamaları iman edenler için birer örnektir. Bunun yanı sıra Kuran'da geleceğe dair işaretler ve müminlerin üzerinde düşünmesi gereken bazı sırlar da vardır. Kehf Suresi bunlardan bir tanesidir.

Kuran'ın "Kehf" (yani mağara) isimli 18. suresinde, Allah'ı tanımayan, inananlara karşı baskı ve zulüm uygulayan bir rejimden sakınmak için bir mağaraya sığınan gençlerden söz edilir.  Ashab-ı Kehf'in yaşadığı şehir ve sığındığı mağara konusunda çeşitli kaynaklarda değişik yerler gösterilmektedir. Bu mağaranın neresi olduğuyla ilgili hem Müslüman, hem Hıristiyan kaynaklara göre en makul görünen bir kaç yer vardır. Bu yerlerden biri Efes’te, biri Tarsus’ta, bir diğer görüş ise mağaranın Afşin’de olduğudur.

Genellikle Hıristiyanlar tarafından kabul edilen görüş, Kehf Ehli’nin sığındığı mağaranın Efes’te bulunan 7 uyuyanlar mağarası olduğudur. Ashab-ı Kehf'in Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Efes’te yaşamış olması, onlara göre büyük ihtimaldir. Bazı Müslüman tefsirciler de Efes’deki Yedi uyuyanlar mağarasının Kuran’da bahsi geçen mağara olduğunu düşünürler.

Ashab-ı Kehf'in yaşadığı yer olarak gösterilen ikinci yer ise Tarsus'tur. Gerçekten de Tarsus'un kuzeybatısında Encilüs veya Bencilüs adıyla bilinen dağda Kuran'daki tariflere uygun bir mağara vardır. Tarsus fikri birçok İslam aliminin de ortak görüşü olmuştur.

Hemen hemen tüm Hıristiyan kaynaklar, Kuran’da Kehf Suresi’nde haber verilen Kehf Ehli gençlerinin sığındıkları mağaranın bulunduğu yer olarak Türkiye’de 3 yerden bahsederler. Bunların birisi Efes’tedir, diğeri Kahramanmaraş Afşin’de, ve şu an bizim dikkatimizi çeken yer ise Mersin’in Tarsus ilçesinde bulunan Yedi Uyurlar Mağarasıdır.  Müslüman tefsircilere göre Kuran’da bildirilen Kehf Ehli’nin sığındığı mağara ve olayların geçtiği yer kuvvetle muhtemel yer olan Tarsus’tayız.

Burada bulunan Yedi Uyuyanlar Mağarasına ismini veren Yedi Uyurların Kuran’da Kehf Suresi’nde haber verilen Kehf Ehli gençleri olduğu düşünülmektedir. Biz de şimdi Kuran’da anlatılan Kehf Ehli’nin bulunduğu varsayılan mağarada bulunuyoruz.

Kehf Suresi'nin bahsi geçen gençlerin bir mağaraya "sığındıkları" bildirilmektedir. Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, Allah'ın dinini gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.

İslami kaynaklarda Ashab-ı Kehf (yani Mağara arkadaşları) olarak adlandırılan ve  7 genç kişiden oluşan bu arkadaş grubunun hikayesi şu şekilde :

Ashab-ı Kehf Hıristiyanlığı seçer ve putperestliği reddederler. Bundan dolayı da yaşadıkları dönemin din karşıtı hükümdarının baskı ve zulmü ile karşılaşılar. Bulundukları topluma putperestliği terkedip, Allah'ın dinine yönelmeleri konusunda birçok uyarılarda bulunurlar. Toplumun dine çağırmalarına kayıtsız kalmaları, imparatorun baskıyı arttırması ve ölüm ile tehdit edilmeleri sebebiyle gençler yaşadıkları yerden uzaklaşmaya karar verirler. Ayetlerde Allah'ı bırakıp imparatora ve din karşıtı bir sisteme boyun eğmeyi kabul etmeyen bu gençlerin şöyle dedikleri haber verilir:

Şeytandan Allah’a sığınırım

... Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız. Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? (Kehf Suresi, 14-15)

Allah, Kehf kıssasında, inkarcı kavimlerinden ayrılan iman sahibi gençlerin, yaşadıkları yerden uzaklaşıp mağaraya sığınmayı tercih ettiklerini Kehf Suresi’nin 16. ayetinde şöyle bildirilir:

 (İçlerinden biri demişti ki:) "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Kehf Suresi, 16)

Ayette Kehf Ehli'nin inkarcıların fikir sisteminden tamamen ayrıldıkları, uzaklaştıkları ifade edilmektedir. Bu ayrılık, inkarcılarla iman edenler arasında fikri bir çatışma meydana getirmiştir. Ve inkar edenler Müslümanlar üzerinde bir baskı oluşturmuşlardır. Bu baskının neticesinde iman edenler kendilerini tamamen tecrit etme ve inkarcılardan tamamen koparma ihtiyacını hissetmişlerdir. Mağaraya sığınma da bu tecrit durumunu ifade etmektedir. İşte biz de şu anda ayette bahsi geçen Ashab-ı Kehf gençlerinin sığındığı düşünülen mağaradayız.

Allah, Kehf Suresi 14. Ayette bu gençlerin Kendisi'ne iman etmede ne kadar kararlı ve sabırlı olduklarını da bildirmiştir.  

Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız." (Kehf Suresi, 14)

Ayette, Kehf Ehli'nin gizlendikleri dönem sona erdiğinde, kralın karşısına çıktıkları belirtilmektedir. Bu dönem, Allah'tan başka güçlerin ilah haline getirildiği, inkarın insanlar arasında yayıldığı ve din ahlakından uzaklaşıldığı bir dönemdir. Müslümanların inançları baskı altına alınmıştır. Buna rağmen Kehf Ehli krala hiçbir koşulda "Allah'a Bir olarak iman etmekten" vazgeçmeyeceklerini, Allah'tan başka hiçbir şeye tapmayacaklarını söylemişlerdir. Eğer usulen de olsa tersini söyleyecek olsalar, bununla Allah'a karşı suç işlemiş olacaklarını samimi kanaatleri olarak ifade etmişlerdir.

Ahir zaman da, insanların Yüce Allah'tan başka ilahlar edindikleri, inkarı yaygınlaştırdıkları bir dönemdir. Aynı şekilde ahir zamandaki samimi Müslümanların da, dönemin baskıcı ve totaliter rejimleri karşısında imanlarını aynı kararlılık ve cesaretle korumaları gerekmektedir.

Dönemin baskıcı, zalim ve otoriter kralı karşısında gösterdikleri bu cesur ve kararlı tutum, onların samimi Müslümanlar olduklarının da bir delili niteliğindedir. Herşeyi kaderde en güzel şekilde Allah yaratır ve Allah dilemedikçe hiçbir güç onlara bir zarar veremez. Bu gerçeği bildikleri için çok güzel bir tevekkül ve kararlılık örneği göstermişlerdir. Ayette geçen "raptetmiştik" ifadesi herşeyi kaderde Allah'ın yaptığına bir işarettir. İman edenlere zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabretme gücünü de, kararlılığı da veren Allah'tır.

Ayrıca Kehf ehlinin Allah'a olan güçlü bağlılığının ve sadakatinin önemli belirtilerinden biri bu kişilerin genç olmaları.  Kehf Ehli, genç olmalarına rağmen, bu gençliklerinin kendilerine sağladığı tüm imkanları, Allah'ın rızasını kazanmak için kullanmaya adamışlardır. 

Allah'a ibadet edebilmek için, herşeyden vazgeçip bir mağaraya sığınmayı göze almış olmaları ve böylesine bir kararlılık göstermeleri, şüphesiz ki bu gençlerin Allah'a olan güçlü sevgileri, bağlılıkları ve sadakatleriyle açıklanabilir. Allah Kuran'da, Kehf Ehlinin Allah'a olan güçlü imanlarını ve göstermiş oldukları teslimiyetli tavırlarını şöyle bildirir:

Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (Kehf Suresi, 9-10) 

Gençlerden oluşan Kehf Ehli'nin yaşadıkları alışılmışın dışında, metafizik olaylardır. Hayatlarının her anı mucizevi gelişmelerle doludur.  Kehf ehlinin mağaraya çekildikten sonra uzun yıllar mağarada uyudukları bir sonraki ayette şöyle anlatılır:

Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).”  (Kehf Suresi, 11)  

Günümüzde de bir kısım Müslümanlar bir nevi rahmani uyku içindedirler. Bu sayede, insanları dinden uzaklaştırmaya çalışan materyalist ideolojilerin sebep olduğu belaların dehşetinden ve şiddetinden etkilenmemektedirler. Bu maddeci akımlar yüzünden oluşan ahlaki dejenerasyondan, zulüm ve kargaşadan etkilenmeden Kuran ahlakını yaşamayı sürdürmektedirler.

Onların Sayısını Sadece Allah ve Az Sayıda Kişi Bilmektedir

Çeşitli dini kaynaklarda Kehf ehlinin 7 gençten oluştuğu anlatılır. Mağaranın ismi de bu yüzden “Yedi Uyurlar” olarak anılır. Kuran ayetlerinde kaç kişi olduklarına dair bilgi şöyle verilmiştir:

(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. (Kehf Suresi, 22)

Bu ayette Kehf Ehli'nin kaç kişi oldukları hakkında zanla tahminlerde bulunan insanların durumundan bahsedilmektedir. Oysa ayette bu sayıyı sadece gaybın tek sahibi olan Rabbimizin bildiği ve bu bilgiyi de ancak az sayıdaki kullarına bildirdiği ifade edilmektedir.

Ayetin devamında, bilinmeyen bir konu üzerinde tartışmanın, sürekli yeni fikirler getirmenin, tahminlerde bulunmanın doğru olmadığı da bildirilmektedir. Böyle bir tartışma ayette, "bilinmeyene-gayba taş atma" olarak ifade edilmektedir. 

Ayetinin sonunda geçen "onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma" şeklindeki ifade ise iman edenlerin vahiyle bildirilenlerin dışında hiçbir bilgiye rağbet etmemeleri gerektiğini ifade etmektedir. Çünkü gaybı bilen Allah'tır. İnsanların kendi bilgilerine, zanlarına ve yorumlarına dayanarak ortaya attıkları yanlış rivayetlerin müminler nezdinde hiçbir kıymeti yoktur. Dolayısıyla kaynağı belli olmayan, ağızdan ağıza dolaşarak gelen, kulaktan dolma aktarılan, uydurma rivayetlere, haberlere önem vermemeyi Allah bu ayetle yasaklamaktadır.

Bu ayette dikkat çekilen bir diğer konu da Kehf ehlinin köpekleridir. Kehf Suresi 18. Ayette deSen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu.” ifadesiyle Kehf Ehli'nin köpeklerinden söz edilerek, müslümanların hayvan sevgisine de dikkat çekilmektedir. Ayrıca Müslümanların güvenlik amacıyla bekçi köpeği bulundurabileceklerine işaret edilmiş olabilir. Müminler, hayvanları koruma amacının dışında,  onlara duydukları sevgi ve şefkat nedeniyle de yanlarında tutarlar. Köpek güvenilir bir canlıdır, dostane bir tavrı vardır, sahibine sadıktır, tehlikeyi hemen fark edebilecek kadar hassastır ve refleksi çok yüksektir. Dolayısıyla ayette, Müslümanların öncelikle Allah'a sığınıp, daha sonra da kendilerini koruyup kollamak için bir tedbir olarak bekçi köpeği edinebileceklerine işaret ediliyor olabilir.

Ashab-ı Kehf’in Mağarada Kalış Süresi

Ayetlerde Ashab-ı Kehf'in mağarada uyku halinde  kaç yıl kaldıkları tam olarak bildirilmez. Bunun için yıllar yılı tabiri kullanılır ki sürenin çok kısa olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ayette üç yüz yıl kaldıkları bildirilmektedir. Uyanmalarına yakın bir zamanda bu süre uzatılmış ve üç yüz yılın üzerine dokuz yıl daha eklenmiş olabilir. Böylece onlar mağarada üç yüz dokuz yıl kalmış olabilirler. Ayet şu şekildedir:

Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 25-26)

Mağaranın Konumu

Kuran tefsirlerinde Kehf ehlinin uyuduğu mağaranın ağzının kuzeye baktığından ve bu nedenle güneş ışığının içeri girmediğinden de söz edilir. Böylece mağaranın önünden geçen birinin içeriyi görmesi de mümkün değildir. Bu durum Kuran’da şu şekilde bildirir:

"(Onlara baktığında) görürsün ki, güneş doğduğunda onların mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah'ın ayetlerindendir." (Kehf Suresi, 17)

Kehf Ehli’nin yaşamlarından alınacak bazı dersler

Daha sonra Allah'ın takdir ettiği zamanda, O'nun dilemesi ile bu gençler uyanmışlardır. Ayette Kehf Ehli'nin mağarada ne kadar süre kaldıklarıyla ilgili aralarında bir konuşma geçtiği de aktarılmakta, ardından ise bir kişinin "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir" dediği bildirilmektedir.

Burada önemli olan husus, anlaşılmayan ya da sonucu bulunamayan herhangi bir konu olduğunda, müminlerin hemen "Allah bilir" deyip, hayır ve hikmeti Allah'a bırakmalarıdır. Çünkü gaybı sadece Allah bilmektedir. O nedenle de insanların bilmedikleri bir konu üzerinde tartışmaları, cevabını araştırıp bulmaya çalışırken bunun sıkıntısını yaşamaları tevekküllü bir tavır olmaz. Önemli olan o anda gösterilen teslimiyet ve hemen kaderin hatırlatılmasıdır.

Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf Suresi, 19)

Bu ayette müminlere başka işaretler daha bulunmaktadır.  Bunlardan birincisi müminlerin alışverişe gönderdikleri kişiden herhangi bir yiyecek değil, temiz yiyecek istemeleridir. İman edenlerin temizlik konusundaki hassasiyetleri pek çok Kuran ayetinde bildirilmektedir. Kehf Suresi'nin bu ayetinde dikkat çekilen diğer bir husus da  müminlerin her zaman için nezaketli ve saygılı olmalarıdır. Bu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakın bir gereğidir.

Ayetin sonunda ise “sakın sizi kimseye sezdirmesin” diye belirtilmiş ve bunun gerekçesi bir sonraki ayette açıklanmıştır:

Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız."  (Kehf Suresi, 20)

Bu ayette "taşa tutarlar" ifadesiyle terörist bir karakter tarif edilmektedir. Günümüzde de dinsiz ideolojilerin etkisi altında kalan insanlarda bu karakter açıkça görülür. 

Kehf kıssasında ayrıca ayetlerde üzerilerine bina ve mescit yapılması için tartıştıkları bildirilir. Tam da mağaranın yanında Encülüs dağının doğu tarafında bu mescidin inşa edildiğini görüyoruz.

...(Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. (Kehf Suresi, 21)

Bu ayette, insanların, Kehf Ehli'nin bulunduğu yere bir mescid yaptırmak hakkında konuştuklarından bahsedilmesiyle, iyi ve güvenilir insanların hayatlarını geçirdikleri yerlere binalar ve mescidler yapmanın makbuliyetine dikkat çekiliyor olabilir. Bunun amacı hem sevilen insanları yadetmek, hem de bu vesile ile o mekanları bir nevi eğitim ve ibadet yeri haline getirmektir. Bu sayede faydalı düşüncelerin ve güzel ahlakın insanlar arasında yaygınlaşması sağlanacaktır. Bu gibi yerler, iman edenlerin biraraya gelecekleri ve birlikte Allah'ın adını anacakları mekanlar olacaktır.

Kehf Suresi’nde Sırlar ve Ahir Zamana Dair İşaretler Bulunmaktadır

Kehf Suresi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in ve pek çok İslam aliminin dikkat çektiği bir suredir. Kehf Suresi'nde aktarılan Kehf Kıssasında pek çok sırlar ve ahir zamana işaret eden birçok ifadeler bulunmaktadır.

Kehf Suresi'nin ahir zamanla bağlantısı bulunduğuna dair Peygamberimiz (sav)'in de pek çok hadisi mevcuttur. Bu hadislerden biri şöyledir:

Nevvas b. Seman el-Kilabi'den (ra) rivayet edilmiştir.

"Sizden kim Deccal'e yetişirse Kehf Suresi'nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal'ın fitnesinden kurtuluşunuzdur.

(Sünen-i Ebu Davud, 5/121)

Hz. Muhammed (sav)'in Müslümanlara Kehf Suresi'ni mutlaka okumalarını tavsiye etmesinin hikmetlerinden biri, Kehf Suresi'nin ahir zamana bakan çok önemli işaretler taşımasıdır. Kehf Suresi'nde, ahir zamanda çıkacak olan Deccal'den ve onun yeryüzüne yaymak istediği dinsizlik akımlarından korunmak ve insanlığa bela getirecek olan bu fitneye karşı mücadele edebilmek için gerekli işaretler, ayrıca Müslümanların istifade edebileceği dersler bulunmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanda bu sureyi dikkatle okumayı ve ezberde tutmayı tavsiye etmesi, bu duruma açık bir işarettir.

Kehf Suresi iman edenler için bir müjde de içermektedir. Bu müjde, Peygamberimizin de hadislerinde bildirdiği, kutlu bir dönem olan ahir zamanın yaklaşmasıdır. Kehf Suresi bu açıdan bakıldığında, İslam'ın ahir zamanda Hz. Mehdi’nin zuhuru ile gelişen ve Hz. İsa'nın gelişi ile birlikte sonuçlanacak olan hakimiyet dönemlerine işaret etmektedir.

Kuran'ın pek çok ayetinden anlaşıldığı üzere, Allah'ın istediği hikmete ve derinliğe ulaşan müminlere zafer ve hakimiyet müjdelenmektedir. Bu, en son aşamadır ve Nur Suresi'nde bize bildirilen bir müjdenin, Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiği bir dönemdir:

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Söz ettiğimiz bu dönem Allah'ın izniyle çok yakındır ve insanların bu konu üzerinde derin derin düşünmeleri çok daha büyük bir önem kazanmıştır. Bu nedenle tüm Müslümanların burada kısaca anlattığımız Kehf Ehlinin durumunu ve Kehf Suresinde anlatılan diğer ayetleri de dikkatle düşünmeleri, her bir ayeti diğer Kuran ayetleri doğrultusunda incelemeleri ve akılda tutmaları son derece önemlidir. 


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER