Kitap boyunca gördüğümüz gibi müminler Allah'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakı, günlerinin 24 saati boyunca en mükemmel şekilde yaşamayı kendilerine ilke edinir; koşullar ve ortam ne olursa olsun güzel ahlak göstermekten kesinlikle taviz vermezler. Onların ahlakı değişken değildir; her zaman Allah'ın öğütleri ve emirleri doğrultusundadır. Rabbimizin Kuran'da "Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin" (Kalem Suresi, 4) şeklinde övdüğü Hz. Muhammed (sav)'i kendilerine örnek alırlar.
Dünyada hüsrandan, ahirette ise sonsuz azaptan kurtulmanın tek bir yolu vardır: Kuran ahlakını yaşamak... Çünkü Allah insanlara "asıl şan ve şereflerini" bu ahlak ile kazandırır. İnsanları içine hapsoldukları cahillikten, ilkel mantık örgülerinden, sıkıntılı ortamlardan, olumsuz karakter özelliklerinden, asılsız korkulardan, sapkın inançlardan ve tüm bunların sebep olacağı cehennem azabından kurtarır. Bunların yerine temiz bir akıl, güzel bir ahlak, cennet benzeri huzur dolu ortamlar ve en önemlisi de sonsuz nimetlerle dolu sonsuz bir cennet hayatı kazandırır.
Dünya üzerinde yaşanan tüm sıkıntıların, savaşların, kavgaların, dargınlıkların, yoksulluğun, sefaletin, öfkenin ortadan kalkmasının da tek bir çözümü vardır: Kuran ahlakını yaşamak... İnsanlara arzuladıkları mutluluğu, huzuru, refahı, adaleti, sevgiyi ve barışı getirecek başka hiçbir kesin bir çözüm yolu yoktur. Adaletsizlik, ihtilaf, eşitsizlik, çekişme, kavga, haksızlık, israf, kuruntu, taassup, zulüm, şiddet, ahlaksızlık ve bunlar gibi sayısız sorun hakkında Kuran ahlakının yaşanması, insanların yaşamlarını kolay, rahat ve mutlu kılacak en temel, en adaletli, en mükemmel ve en köklü çözümleri getirir.
Bu gerçeklere rağmen insan, küçük hesaplar, dünyevi çıkarlar, nefsani zaaflar nedeniyle hak dinden yüz çevirdiği takdirde, en büyük zararı yine kendisi görecektir. Çünkü insanın Kuran'dan yüz çevirmesi demek, onun, kendisi için gereken en hayati gerçeklerden habersiz kalması anlamına gelir. Oysa ne kendisinin ne de kendi gibi gelmiş geçmiş insanların taşıdıkları birikim bu dünyada karşısına çıkacak şartlarla ve sorunlarla başa çıkmasına yetmeyecektir. Tüm hayatı, sıkıntı, endişe, stres, kuruntu, terslik ve çözümsüzlüklerle geçecektir. O da bir süre sonra bu durumu kabullenecek, dini yaşamamasının cezası olan azaplarla dolu yaşantısını "hayatın bir gerçeği" sanarak büyük bir aldanış içinde ömrünü tüketecektir.
Allah'ın Kuran'da tarif ettiği üstün ahlak modelini benimseyen müminler ve yaşamlarının her dakikasına hakim edenler ise en güzel şekilde yaşayacaklardır. Allah bu müminleri şu şekilde müjdeler:
Bizim katımızda sizi (Bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe Suresi, 37)
İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 277)
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22)