15 Temmuz 2016... O gün yaşanan ve Allah’a şükürler olsun ki başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimini Türkiye için bir dönüm noktası olarak nitelendirmek mümkün, bunun nedenini anlamak içinse o gün yaşananları hatırlamakta fayda var.
15 Temmuz gecesi başlayan ve sabaha kadar süren olaylarda dehşet verici görüntüler vardı. Tanklar masum insanları ezdi, yaşlı kadınlara hatta çocuklara bile ateş açıldı. Anadolu Ajansı'nın haberine göre, darbe girişimi sırasında 55'i Ankara'da, 5'i İstanbul'da, 2'si Muğla'da olmak üzere 62 polis, 4'ü Ankara, biri İstanbul'da 5 asker, 78'i Ankara, 94'ü İstanbul, 1'i Malatya'da 173'ü sivil toplam 240 kişi şehit oldu. Olaylarda 2.195 kişi yaralandı. http://aa.com.tr/en/politics/turkish-pm-81-000-sacked-or-suspended-over-coup-bid/627964
Darbe girişiminde 35 uçak, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi ve 4000’den fazla da hafif silah kullanıldı ve 9000’in üzerinde de asker katıldı.
Köprüler kapatıldı, TBMM'ne bomba yağdırıldı ve Özel Harekat Daire Başkanlığı hedef alındı. Tüm bu saldırılar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı sokağa çağırması ve emniyet güçleriyle birlikte hareket eden halkın fedakarane ve yoğun çabasıyla püskürtüldü.
Bütün bu yaşananlar 15 Temmuz darbe girişiminin gecesinde Türkiye için bundan sonra her şeyin farklı olacağını göstermesi bakımından önemlidir. Beklenildiği gibi, 15 Temmuz tarihi bir milat, bir dönüm noktası oldu. Yepyeni bir dönem başladı. İşte bu dönemin getirdiklerinden birisi 7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ydi.
İstanbul Yenikapı’daki miting çeşitli ilklerin yaşandığı gelişmelere sahne oldu. Öncelikle, şu ana kadar benzeri görülmemiş katılımdan bahsetmek gerek. Katılımcı sayısı Anadolu Ajansı’nın verilerine göre yaklaşık 5 milyondu. Helikopterle miting alanı ve çevresinde, havadan yapılan denetimlerde, metrekareye düşen kişi sayısı analizi sonucu bu rakam belirlenmişti. Dolayısıyla, sadece Türkiye Cumhuriyetinin değil, belki de dünya tarihinin en kalabalık mitingiydi. Dahası, muazzam rekor bununla da sınırlı kalmadı. Çünkü aynı saatlerde, Türkiye’nin diğer şehirlerindeki meydanlarda da milyonlarca kişi toplanmıştı.
Yine Türk siyasi tarihinde görülmedik başka şeylere tanık olduk. Alanı dolduran milyonlar Türk toplumunun belirli bir kesimini değil, tümünü temsil ediyordu. Sünni, Alevi, dindar, ateist, komünist veya Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Musevi, Ermeni kısacası her düşünceden, inançtan, mezhepten, partiden insanlar oradaydı; parti bayraklarını evlerinde bırakarak, Türk bayraklarını yanlarına alarak geldiler ve Yenikapı’yı Türk bayrağının renklerinden oluşan adeta kırmızı-beyaz bir denize dönüştürdüler. 15 Temmuz öncesi aralarında uçurumlar bulunan taraflar tek yürek oldular, darbeye karşı kenetlendiler, heyecanla ve coşkuyla meydanlara aktılar.
Benzer bir durum siyasi liderler için de geçerliydi. 15 Temmuz öncesinde birbirleri ile konuşmayan, el sıkışmayan, hatta birbirlerine ağır ithamlarda bulunan parti liderleri 7 Ağustos’da bir araya geldiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Meclis’teki üç büyük partinin liderleri birlik ve beraberlik mesajları verdiler. Darbe girişimine karşı ittifak içinde hareket ederek kardeşlik ve sevgi ruhunun temellerini attılar. Onların mitingdeki konuşmaları ve tavırları şunu açıkça gösterdi: Türkiye’de artık gerginlik, çatışma, ayrılık ve anlaşmazlığa dayalı siyaset anlayışının yerini yapıcı, olumlu ve uzlaşmacı bir model alacak.
Ülkemizde son bir ay içinde yaşananlar gerçekten hayranlık uyandırıyor. Darbe girişimi, Türk toplumundaki yıkılmaz ve aşılmaz denilen kutuplaşmayı tek bir gecede ortadan kaldırdı. Toplumun tüm kesimlerini ortak bir paydada birleştirdi. Türk milletinin kardeşlikle kaynaşmasına ve sevgiyle el ele vermesine; demokrasiye, laikliğe, özgürlüğe ve milli iradesine sahip çıkmasına yol açtı. Milletimizin gerektiğinde canını gözünü kırpmadan feda etmeye hazır olduğunu, cesaretini, azmini ve kararlılığını tüm dünyaya gösterdi. Darbeciler böyle bir gelişmeye neden olacaklarını bilselerdi, asla darbeye kalkışmazlardı şüphesiz.
Demokrasi ve Şehitler Mitingi’nde Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı konuşma da dikkat çekiciydi. Orgeneral Akar darbecilere karşı asla ödün vermeyen tutumu ile bu süreçte halkın büyük sevgisini kazanmıştı. Konuşması sırasındaki coşkulu tezahüratlar Türk milletinin hem kendisine hem de ordusuna duyduğu teveccühün bir göstergesiydi.
7 Ağustos günü meydanlarda toplanan milyonlar sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya hayati önem taşıyan mesajlar gönderdiler. Bunların içinde en önemli ise, darbeye, teröre ve işgale karşı tek millet, tek vücut, tek yürek, tek ses olmuş bir Türkiye tablosuydu. Türk halkı devleti zorla ele geçirmeye çalışan gözü dönmüş katillere, kanunları hiçe sayan eli kanlı darbecilere 15 Temmuz gecesi hak ettiği cevabı vermişti. Yenikapı Mitingi ise bu cevabı bir kez daha kesin olarak teyit etti; Türk halkının göz alıcı bir gövde gösterisi, bir imzası oldu. Umulur ki Türkiye’ye yönelik karanlık planlar içindeki çevreler bu onurlu ve güçlü karşı duruştan kendilerine düşen dersleri çıkarırlar ve vazgeçerler.
Darbe planı sadece Türkiye’de değil dünyadaki birçok ülke tarafından da şiddetle kınandı.
İngiliz basınında, halkın meydan ve sokaklarda darbe karşısında durduğu vurgulandı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Türkiye'deki darbe girişimiyle ilgili olarak, askeri müdahalenin kabul edilemez olduğunu vurguladı. http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=54471#.V69UnmU-LzI Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert yaptığı açıklamada, “Türkiye’de demokratik düzene saygı duyulmalı. İnsanların hayatını korumak için her şey yapılmalı.” dedi. http://www.bbc.com/news/world-europe-36812863
İran, Gürcistan, Somali, Ukrayna, Fas, Katar, Bosna Hersek, Tunus, Pakistan, Baltık ülkeleri, Azerbaycan da darbe girişimini tepki gösteren ülkelerden birkaçıydı.
Peki, bundan sonra ne olacak? Türkiye zor ve sürekli olarak dikkatli ve uyanık olması gereken günlerden geçiyor. Ancak kararsızlığa kapılıp, ümitsizliğe düşmek için hiçbir sebep yok. Her geçen gün zorlukla beraber kolaylıklara ve umut verici yeni gelişmelere şahitlik ediyoruz. Zorluk ve sıkıntılar daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh, daha maneviyatlı, daha kaynaşmış, daha modern bir Türkiye’nin kapılarını açacaktır.
Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’nin varlığı tüm dünya için gerekli. Bu değerlendirme, yalnızca Türkiye’ye yönelik değil, bölge ve diğer ülkeler açısından da çok önemli. Dünyanın en zorlu coğrafyası ve en stratejik bölgesinin, Ortadoğu’nun barışa, huzura ve refaha kavuşması için Türkiye’nin varlığı bir zorunluluk. Hiç kuşkusuz, güçlü ve istikrarlı bir Türkiye Ortadoğu’da insan hakları, sosyal adalet, demokrasi, özgürlük, laiklik gibi üstün değerlerin garantisidir.
Adnan Oktar'ın New Straits Times'da yayınlanan makalesi:
http://www.nst.com.my/news/2016/08/165825/turkey-will-never-be-same-again