İnsan hakları birçok kanuna, sözleşmeye ve mevzuata konu olmuş; bir ülkenin gelişmişlik düzeyini, demokrasi anlayışını, ideolojisini, yani yaşanacak bir yer olup olmadığını gösteren en önemli değerlerden biridir. Bu bakımdan da, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en ön plana çıkartılan hukuki ve sosyal kavramlar arasında yer almaktadır.
2000’li yıllara gelene kadarki süreçte Türkiye’nin insan hakları karnesi zayıftır. O dönemde ülkemizde yaşanan darbeler, bürokratik vesayet dönemleri ve iç çatışmalar, çeşitli insan hakları ihlallerine yol açmıştır. O yıllarda hakları ihlal edilen insanların, mağduriyetlerini giderme imkanları da neredeyse hiç olmamıştır.
Söz konusu dönemde insan haklarının korunması ve geliştirilmesi hususunda elbette ki atılan bazı olumlu adımlar olmuştur. Örneğin 1987 yılında vatandaşlarımızın AİHM’ne başvuru yapmasına izin verilmiştir. TBMM nezdinde insan hakları konusunda atılan ilk ciddi adım ise, 1990 yılında İnsan Hakları Araştırma Komisyonu’nun kurulmasıdır. Ayrıca 1992 yılında İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı oluşturulmuştur. Ancak atılan bu adımlar, hem vatandaşlarımızın ve kurumların başlatılan yeniliklere adapte olmalarının vakit alması hem de 28 Şubat döneminde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle, o dönemde hızlı sonuçlar alınmasında yetersiz kalmıştır.
1990’lı yılların sonuna gelindiğinde ise Türkiye-AB ilişkilerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. AB üyesi devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla 1999 yılında gerçekleşen Kopenhag Zirvesi’nde, Türkiye’nin “AB adayı ülke” olarak kabul edilmesi, ülkemizde insan hakları alanında yeni bir sayfanın açılmasına vesile olmuştur.
Bununla birlikte 2000’li yılların hemen başında ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, o dönemki hükümetin dikkatini ağırlıklı olarak ekonomiye çevirmesine yol açmış, AB ilişkileri kapsamında insan haklarındaki eksiklikleri giderme sorumluluğu 2002 yılında tek başına iktidara gelen AK Parti’ye kalmıştır.
2001 yılında Anayasa’nın temel haklarla ilgili 32 maddesinin değiştirilmesinin ardından, AK Parti iktidarı döneminde temel hak ve özgürlüklere saygının tam olarak sağlanması için bir çok reform gerçekleştirilmiştir.
AK Parti yaklaşık 14 yıllık iktidarı boyunca AİHS hükümleri, AİHM içtihatları ve ulusal programı doğrultusunda, insan hakları alanında büyük atılımlar yapmıştır. Bunların bir bölümü şöyledir:
· Kişilerin güvenlik, ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı, kültürel ve siyasal yaşama katılım haklarını güçlendirmeye yönelik Anayasa değişiklikleri yapılmıştır.
· Medeni Kanun’da, Ceza Kanunu’nda ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda savunma haklarını ve kişilik haklarını iyileştiren düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.
· Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, iç hukuk metni haline getirilmiş ve normlar hiyerarşisinde Anayasa düzeyinde bir üstünlük verilmiştir.
· Olağanüstü Hal uygulamasına son verilmiştir.
· 2004 yılında ölüm cezası tam olarak kaldırılmıştır.
· İşkence suçunda zamanaşımı kaldırılmıştır.
· Asayiş birimlerinin ve terörle mücadele eden kurumların çalışanları, Avrupa’da yürürlükte olan çalışma ve davranış standartları çerçevesinde eğitilmişlerdir.
· Yargıçlar, savcılar ve yerel yöneticiler de insan hakları konusunda eğitim görmüşlerdir.
· Etnik ve dini azınlıkların özgürlük alanları genişletilmiş ve bu konuda mevzuat değişikliklerine gidilmiştir.
· Savaş ve diğer olağanüstü dönemlerdeki şartlarda, azınlıkların ve azınlık vakıflarının el konmuş varlıkları sahiplerine iade edilmiştir.
· Sivil otoritenin askeri alanlardaki denetimi artırılmıştır.
· Farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasının önündeki tüm engeller kaldırılmıştır. TRT bünyesinde Arapça ve Kürtçe yayın yapan iki kanal kurulmuştur.
· Basının özgürlük alanını genişletmek amacıyla yeni Basın Kanunu çıkartılmıştır.
· Cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bazı düzenlemeler yapılmıştır. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu yürürlüğe sokulmuştur.
· Siyasi partilerin kapatılma şartları zorlaştırılmıştır.
· İnanç ve ibadet özgürlüğü güçlendirilmiş, ve başörtüsü yasağı kaldırılmıştır.
· Yeni Vakıflar Kanunu ile azınlıklara ait vakıfların önündeki sosyal ve hukuki engeller kaldırılmıştır.
· TBMM, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni onaylamıştır.
· Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girmiştir.
· İnsan hakları konuları ilköğretim müfredatına dahi girmiştir.
· 2012 yılında Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuş ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu Yasası çıkarılmıştır.
Ülkemizin, 15-20 sene önceye kıyasla, insan hakları konusunda hayli yol aldığını kabul etmemiz gerekiyor. Bu durum, elbette ki ülkemizde insan haklarına saygı konusunda bazı eksiklikler olduğu gerçeğini görmemize de engel değil. Önümüzde çözülmesi gereken sorunlar da var.
Örneğin, ülkemizde yargı süreleri hala çok uzun. Bu durum vatandaşlarımızın maddi ve manevi mağduriyetlerine yol açıyor. İnsanların masum veya suçlu olduklarını tespit edebilmek için davalar bazen on yıldan fazla süre devam ediyor ki bu da ülkemize yakışmıyor.
Ülkemiz, yasal yönde alınan tedbirlere rağmen, kadına yönelik şiddeti engellemek ve cezalandırmak konusunda da yetersiz kalmış durumda. Uygulamada hala çok sorunlar var. Mesela kadınların şiddet gördüklerine dair başvurularının, emniyet aşamasında ciddiye alınmadığına yönelik çok sayıda şikayet bulunuyor. Kadınlara şiddet uygulayan erkeklerin, aynı şiddeti bir kez daha uygulamalarına engel olacak yasal tedbirler kağıt üstünde mevcut olsa da bunların hayata geçmesi zor olabiliyor.
İnsanların yaşam tarzlarına müdahale olmaması, ifade ve düşünce özgürlüğü konularında önemli yasal tedbirler alınmış olsa da, uygulamada ortaya çıkan sorunlar hala tam olarak çözüme kavuşmuş değil.
AK Parti’nin geleceğe yönelik ortaya koyduğu idealler ve İslam’a dayalı ahlak anlayışımız, ülkemizde insan haklarının en kusursuz şekilde korunmasını gerektirmektedir. Bu nedenle bu konuda bir gün bile gecikmeden eksiklerimizin giderilmesi için gerekli tüm adımlar atılmalıdır. Hiç kuşku yok ki İslam alemine örnek bir ülke olma idealinde olan Türkiye’nin, insan haklarını korumada geri kalması ya da bu konudaki bazı eksiklikleri önemsememesi asla kabul edilemez.
Adnan Oktar'ın Diplomacy Pakistan News'de yayınlanan makalesi:
http://www.diplomacypakistan.com/main-front/where-is-turkey-on-the-journey-of-human-rights/