11 Eylül 2001 ya da yaygın ismiyle 9/11 saldırıları yaklaşık 3.000 kişinin can vermesi ile sonuçlanmıştı. Bu, o güne kadar, tarihin en kanlı terör saldırısıydı. 11 Eylül’den bugüne kadar geçen 15 sene içinde ise, yaklaşık 150.000 kişi terörist saldırılarda can verdi. 2000 yılında 3.500 olan yıllık ölü sayısı, 2011 de 7.000’e, 2014’te ise 32.865’e ulaştı. (1) Terör saldırılarına maruz kalan ülke sayısı da 62’ye çıktı. 11 Eylül’den sonra terörizm büyüdü, yayıldı ve daha çok can aldı. Açıkça görülüyor ki, şu an artık dünya çok daha tehlikeli bir yer haline geldi.
9/11’in ardından Başkan George W. Bush ve kurmayları “War on Teror” (Terörle Mücadele) programını başlattılar. Afganistan ve Irak işgal edildi. Hedef, ani ve şiddetli bir karşılıkla, başta El-Kaide ve Osama bin Laden olmak üzere, terörizmi ve terörü teşvik eden liderleri yeryüzünden kaldırmaktı. Fakat plan geri tepti. Bugün her ne kadar bin Laden öldürülmüş ve El-Kaide güçsüzleşmiş olsa da, dünyada 170 terörist örgüt bulunuyor. Militan sayısı ise on binlerle telaffuz ediliyor.
11 Eylül öncesinde global terörizm El-Kaide, Cezayir ve Kafkaslar’daki birkaç organizasyon ve Arap Yarımadası’ndaki bazı ufak gruplarla sınırlıydı. Bugün ise Endonezya’dan Batı Afrika sahillerine kadar yaygın bir etki alanı var. 11 Eylül öncesinde, terörizm profesyonel teröristlerin kontrolünde idi. El-Kaide, Afgan-Sovyet savaşında eğitilmiş sınırlı kadrolardan oluşmaktaydı. Bugün ise terör örgütleri tabanını savaş eğitimi almamış genç kadrolar arasından oluşturuyorlar. ABD’nin Irak, Afganistan, Pakistan ve en son olarak Suriye sokaklarına savaş getirmesi, terörizmi de halka indirdi. Hiyerarşik emir komuta zinciri ile yönetilen klasik terör yapılanmaları, birbirine zayıf bağlı, bağımsız hareket eden hücre organizasyonlarına döndü.
2014 yılında Batı’daki saldırıların %70’i “yalnız kurt” olarak tabir edilen bireysel vakalar tarafından gerçekleştirildi. Boston Maraton’u saldırılarını, üniversite öğrencisi Tsarnaev kardeşler gerçekleştirdi. Charlie Hebdo’nun Paris ofislerine saldıran Kouachi kardeşler operasyonel kararların kendi başlarına aldılar. Bu dönemde teröristlerin takibi zorlaştı, hatta imkansız hale geldi.
2001’den sonra terör örgütleri de değişti. Daha önce El-Kaide Afganistan’da, Taliban’ın hamiliğinde yaşayan, kısıtlı bir organizasyondu. Günümüz örgütleri ise, Irak ve Suriye’de yıkılan rejimlerin silah depolarına, cephaneliklerine, rafinerilerine, petrol yataklarına sahipler. Terör örgütleri prodüksiyon stüdyoları , sosyal medya ve Twitter’la dünyanın dört bir yanına anında e-propaganda yapabiliyorlar.
Batı dünyası teröre karşı potansiyel müttefiki olan sivil halkları de yanına çekemedi. Terörle mücadele adına yaşanan zulümler, yüzbinlerce masum sivilin ölümü, Ebu Garip ya da CIA Black Site’larında gerçekleştirilen işkenceler, sivil halkı terörle mücadeleden uzaklaştırdı. Batı İyi ile kötüyü, suçlu ile masumu ayırt edemeyerek en büyük müttefikini kaybetti.
Yükselen İslam karşıtlığı milyonlarca Müslümanı kapana kısılmış hissettiriyor. Müslümanlar terörizmle mücadele adına fişleniyor, ayrıştırılıyor. ABD’de Terörist İzleme Merkezi listelerinde 1.200.000 Müslüman kayıt altına alındı. 5 yıl önce bu sayı sadece 230.000’di. Birçok Amerikalı listeden uzak durma adına Müslüman dostları ile ilişkilerini minimuma indirdi. Uçuşa Yasaklılar Listesi adı altında 47.000 kişinin uçağa binmesi yasaklıyken birçok Amerikalı ancak ikinci bir aramadan geçtikten sonra uçağa binebiliyor. Suriye’ye savaşmaya giden ya da gitmeye çalışan ABD vatandaşı sayısının sadece 250 olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, milyonlarca Müslümanın potansiyel terörist olarak görülmesi elbette ki kabul edilebilir bir durum değil.
Bugün ABD’de terörist listeleri ile özel hayatın gizliliği, ifade özgürlüğü, seyahat edebilme gibi temel insan hakları ihlal edilmekte. CIA “Ölüm Listeleri” , Drone ile masum ya da suçlu ayırt etmeksizin yapılan infazlar, ABD’nin teröre karşı yürüttüğü haklı mücadelesini kirletiyor. Müslüman halklar arasındaki dostlarını kaybetmesine sebep oluyor. Halbuki milyonlarca Müslüman radikalizm ve terörizmle en az ABD kadar mücadele etmek istiyor.
11 Eylül sonrası politikalar, bu yönüyle ideolojik üstünlüğü terörist organizasyonlardan yana kaydırdı. Her geçen gün dünyanın dört bir yanından terör gruplarına katılım oluyor. 2011- 2015 yılları arasında 25-30.000 potansiyel savaşçı Suriye’ye akın etti. Bu rakam Somali, Yemen, Irak, Afganistan ve Pakistan’a son 20 yılda gelen potansiyel terörist sayısından daha fazla.
FBI’in en çok aranan teröristler listesi ilk kez 2001 yılında yayınlanmıştı. İlk listenin 9’u öldürüldü, 3’ü de yakalandı. Etkisiz hale getirilenler 18 yeni teröristle değişti. Hemen hemen her ülke kendi ‘en çok aranan terörist listesi’ni ilan etti. Dünya 2001’e göre çok daha tehlikeli bir yer haline geldi.
Başta ABD ve Batı dünyası olmak üzere, dünya devletleri yaşananlardan bir ders çıkarmak zorunda. Terörizmi, savaşla, topla, tüfekle, bombayla, terörist listeleri ile ortadan kaldırmak mümkün değil. 21. yüzyıl terörizmi kadro hareketi değil, İslam’ın yanlış yorumlanmasına dayanan bir ideoloji hareketedir. İdeolojiyi yenmenin yolu ise sadece fikri mücadeledir. Aksi her yöntem terörü besleyecek, büyütecek ve güçlendirecektir. Radikal terörizmin ilacı gerçek İslam’dır. Terörün yıkıcı felsefesi ancak Kuran İslam’ının yaygınlaşması ile yenilebilir. Bugün İslam adına yakıp yıkan, masumları öldüren radikaller Kuran dışı kaynaklardaki şiddeti yanlısı izahların etkisindedirler. Bu fitne ateşi ancak Kuran Ahlakın doğru ağızlardan anlatılması ile söndürülebilir. Batı dünyası savaşlar için harcadığı imkanlarını gerçek İslam’ın anlatılmasına kaydırmalıdır. Çünkü terör ancak gerçek İslam’ın anlatılması ve yaşanması ile ortadan kaldırılabilir.
Adnan Oktar'ın Middle East Monitor & Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:
https://www.middleeastmonitor.com/articles/americas/24355-is-the-war-on-terror-on-the-right-path
http://www.jeffersoncorner.com/is-the-war-on-terror-on-the-right-path/