Ege Denizi’nin bir deprem bölgesi olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Ancak 28 Ocak 2025 tarihinde başlayan deprem fırtınası insanlara Ege Denizi’nde yoğun volkanik faaliyetlerin olduğunu da hatırlattı. Bunlardan 3500 yıl önce gerçekleşen volkan patlaması etkilediği alan ve tarihe etkisi ile diğerlerinden ayrılır.

Minos veya Santorini Thera patlaması olarak bilinen bu patlama insanlık tarihinde kayda geçmiş en şiddetli volkanik faaliyettir. Bilim insanları bu olayı Volkanik patlama indeksinde 8 üzerinden 7 olarak kategorize etmiş, "süper devasa" bir patlama olarak sınıflandırmışlardır. (i) NASA’nın hesaplamalarına göre Ege Denizi'ndeki bu Volkan patlamasının gücünün, 2. Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücünün tam ‘iki milyon’ katı olduğu düşünülmektedir. (ii) Bu o kadar büyük bir patlamadır ki; bazı bilim insanları patlamanın yol açtığı gürlemenin doğu Akdeniz’den bile duyulduğunu söylemektedir. (iii) Nitekim daha küçük bir patlama olduğu düşünülen 1883 yılında Endonezya'nın Krakatoa kentinde gerçekleşen ünlü patlamanın sesi 4.500 km öteden duyulmuştu. (iv)

Bu volkanik patlama sırasında gaz, kül ve magmanın yanı sıra, volkan bombası olarak adlandırılan kısmen eriyik kaya parçaları da püskürmüştür. Volkandan çıkan ve büyüklüğü zaman zaman 5-6 metreye ulaşan volkan bombası yağışı büyük yıkımlara yol açmaktadır. Thera’da ise, etrafa saçılan volkan bombaları Girit’te ve çevre adalarda yangınlara yol açmıştır. Ayrıca kızgın kaya şeklindeki volkan bombaları soğudukça iç gaz basıncından patlayabilmeleri nedeniyle yere düştükten sonra bile tehlike arz etmeye devam ederler. Bu nedenle yanardağdan akan lav akıntısı önüne gelen her şeyi yıkıp yakmış denize ulaştığında katılaşırken patlamalara da yol açmıştır.

 

Kor halindeki bir lav bombası (solda). Bazı lav bombalarını büyüklüğü 5-6 m’yi bulmaktadır. Sağda donarak kayalaşmış bu boyutta bir lav bombası yer alıyor.

Patlama eski adı Thera olan ada üzerinde gerçekleşmiştir. Patlama sonrasında ada kısmen denizin içine çökmüş ve bugünkü Thirasia, Santorini ile Nea Kameni adaları ortaya çıkmıştır. 

Thera adası kırmızı dairesel alanı kaplayacak kadar büyüktü. Uydu fotoğrafı volkanik patlamadan sonra geride kalan kısımları gösteriyor.

Ege Denizi’nin ortasındaki yanardağın patlaması 30.000 megatonluk bir termonükleer bomba kadar güç içerse de volkanik olay enerjisini uzun bir zaman diliminde açığa çıkarmıştır. Böylece adanın dışında gerçek bir nükleer bombanın patlamasıyla ilişkilendirilebilecek türden bir ışıma ya da blast etkisi yaşanmamıştır. Buna karşın yeryüzünde geniş bir coğrafyada fiziksel ve iklimsel değişimler görülmüş, bunların da insanlık üzerinde büyük etkileri olmuştur. 

 

Adım Adım Gelen Felaket

Patlamadan önce, volkanik aktivitenin artmasıyla birlikte bölgede şiddetli depremler meydana gelmiştir. Bu depremler, yer kabuğunda yeni çatlaklar ve kırılmalar oluşturmuş, bunlar da başka yerlerde depremler oluşmasına yol açmıştır. Volkanik faaliyet ile bağlantılı sismik hareketler bir dizi tsunami dalgasına yol açmıştır. Nitekim Çeşme Bağlararası kazılarında üst üste gelen üç tsunaminin izlerine ulaşılmıştır. (v) Dahası insanlar tehlikenin geçtiğini düşünerek ölülerini çıkarmaya ve kalan eşyalarını toplamaya çalıştığında ilki kadar büyük dördüncü bir tsunami dalgası gelmiştir. Tüm bu dizinin birkaç gün veya hafta aralarla gerçekleştiği varsayılmaktadır. (vi)

Patlamadan önce magmanın yüzeye yaklaşmasıyla birlikte, volkanik gazlar (su buharı, karbondioksit, kükürt dioksit) serbest bırakılmıştır. Bu gazlar, patlamanın şiddetini artırmakla kalmamış yakınlardaki havanın zehirlenmesine de yol açmıştır. 

Volkanik gazların ve magmanın birikmesiyle birlikte, büyük bir patlama gerçekleşmiştir. Bu patlama, çok büyük miktarda volkanik kül ve taşın atmosfere fırlatılmasına neden olmuştur. Girit’in yer yer kalınlığı 11 metreye ulaşan bir kül tabakasının altında kaldığı düşünülürse püskürmenin şiddeti daha iyi anlaşılabilir. (vii) Volkanik patlamadan çıkan küllerin yüksekliği 35 km'ye ulaşmış, (viii) çevreye yayılan zehirli gazlar ve kül bulutu yerleşim yerlerini ve tarım alanlarını yok etmiştir. Patlama sonrası volkan dışına 60-100 km3 malzeme püskürmüş ve 39 km2’lik bir alan tamamen tahrip olmuştur. (ix)

Resimdeki kırmızı renkli yaylar patlama ile saçılan kül bölgelerini ve burada bulunan kül tabakasının kalınlığını (cm olarak) gösteriyor. Kırmızı noktalar ise kül tespiti yapılan yerleri göstermektedir. Harita denizde ve karada kül çöken bölgeleri göstermekte ise de atmosferde kül dağılan bölge dağılan çok daha geniş bir alanı kapsamaktadır.

Volkan etrafındaki kara alanları, patlama sonrası fırlatılan “ponza taşı” da denen süngertaşı ve kül yığınlarının altında kalmıştır.  Ponza taşı püskürmesi o kadar şiddetlidir ki, 27 km doğudaki Anafi adası’nda denizden 250 m yüksekteki yamaçlarda ponza taşı tabakaları tespit edilmiştir. Ayrıca Akdeniz'in başka yerlerinde de Thera püskürmesiyle gönderilmiş olabilecek ponza yatakları bulunmaktadır. Volkandan çok uzaktaki kıyılardaki ponza taşının varlığı bilim insanlarının bunların tsunami ile buraya taşınmış olabileceğini düşündürmüştür.

Bazı yerlerde kıyı şeridi “tüf olarak isimlendirilen sonradan kayalaşan kalın bir kül tabakasının altında kaybolmuştur. Santorini’nin yüzeyi bugün artık katılaşmış olan 60 m kalınlığında lav kütleleri ile kaplıdır. (x) Araştırmalar bu tabakaların tek bir seferde değil zamana yayılan üç veya dört evreli bir süreçte oluştuğunu ortaya koymuştur. Bu da volkanın aylarca faal olduğunu göstermektedir. (xi)

Benzersiz Minos Uygarlığının Sonu 

Patlamanın doğuya etkisi büyükse de en çok etkilenen yer başta Girit olmak üzere Ege Denizi’ndeki adalarda hüküm sürmekte olan Minos uygarlığını olmuştur. Minos, MÖ 3500’lü yıllarda doğmuş ve volkan patlaması sırasında en gelişmiş dönemini yaşamakta olan bir uygarlıktır. 

Resimde bir Minos yerleşkesinin canlandırması yer almaktadır. Yerleşim kendi zamanına göre benzersiz inşaat teknikleri ve üstün bir estetik anlayışı ile inşa edilmiştir.

Yapılan kazılar sayesinde volkanik kül kalıntılarının altından çıkarılan yapılar Girit merkezli Minos uygarlığı hakkında geniş bilgiler sunmuştur. Adalarda tarım ve hayvancılık yaptığı anlaşılan Minosluların asıl uğraşıları ise denizciliktir. Mezopotamya’dan İspanya’ya kadar yayılan geniş bir ticaret ağına hükmeden Minosluların en önemli ticaret partnerleri Mısırlılardır. Tunç imalinde kullanılan kalay ve bakır en önemli ticari mallarıdır. Bunun yanında arkeolojik araştırmalar Giritlilerin bu dönemde safran, seramik, bakır ve çok daha lüks mallar olan altın ve gümüş ticareti de yaptığını ortaya çıkarmıştır. 

Ticaret yoluyla zenginleşen Minos halkı yaşadıkları dönemde örneği olmayan bir biçimde 2-3 katlı villalar ve saraylar inşa etmiş, buralarda sıcak sulu duş sistemleri kurmuşlardır. Girit’teki yerleşim alanlarını birbirlerine taşla kaplanmış yollarla bağlamış ve caddelerde borular kullanarak saraylara ve konutlara hem sıcak hem de soğuk su akışı sağlayan sistemler kurmuşlar ve kanalizasyon şebekeleri de oluşturmuşlardır. (xii) Sitelerde büyük saraylar, üç katlı binalar, değirmenler ve tüccarlar için depolama tesisleri inşa etmiş, yapılarını estetik duvar resimleri ile süslemişlerdir. İnce el işçiliği içeren çömlekler ve saklama kapları yapmış, altın ve gümüş takılar işlemişlerdir.

Çok tanrılı putperest bir inanca sahip Minos halkı daha çok tanrıçalara tapınmaktadır. Daha çok çocuk bakımından sorumlu olan Minos kadınları yaşları ilerleyince ticaretle ilgilenmeye ve danışmanlık yapmaya başlarlar. Ana erkil bir toplum yapısını çağrıştıran özelliklere sahip Minoslular arasında eşcinsellik yaygın kültürel bir özellik olup kurumsal bir yapı taşımaktadır. Nitekim Trinity Southwest Üniversitesi Arkeoloji ve İncil Tarihi Fakültesi Dekanı ve Ürdün'deki Tall el-Hammam kazısının baş arkeoloğu Dr. Steven Collins Minos’ta uygulanan eşcinselliğe dayalı kurumsal bir yapıyı ayrıntılı olarak araştırmıştır. Buna göre 12 yaşına gelen erkek çocukları 22 yaşındaki başka bir erkek tarafından kaçırılarak eğitilip hayata hazırlama bahanesi ile senelerce tecavüze uğramaktadır. Bu şekilde sözde eğitilen çocuk erişkin hale geldiğinde ise yeni bir çocuğu kaçırarak bu kez de onunla eşcinsel birliktelik yaşamaya başlamaktadır. Dr. Collins’e göre bu sistem kadınların genellikle erkeklerden ayrı yaşadıkları Girit’te eşcinselliğe dayalı sosyal örgütlenmeyi desteklemek için oluşturulmuş ve Minos resmî kurumlarınca geliştirilmiştir. (xiii)

Ne var ki Minosluların sonu kendileri gibi eşcinselliği bir yaşam tarzı olarak benimseyen Lut Kavmi ile aynı olmuş volkanik patlama sonrası yok olmuşlardır. Bilindiği üzere Hz. Lut'un kavmi, eşcinselliğin yaygın olduğu sapkın bir kavimdir. Hz. Lut, Allah'ın tebliğini getirdiğinde onu inkâr ederek, sapıklıklarına devam etmişlerdir. Sonunda Allah Lut kavmini, korkunç bir felaketle helak etmiştir.

"Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık." (Kamer Suresi, 33-34)

 

Antik Mısır’da Kıtlık

Thera’daki patlamanın etkisi sadece Ege denizindeki adalar veya yıkındaki Anadolu kıyıları ile kısıtlı kalmamıştır. Bilimsel bulgular patlamanın batıda Sicilya’ya doğuda Mısır’a ve İsrail kıyılarına kadar etki ettiğini göstermektedir. Patlama ile birlikte ortaya çıkan depremler, volkanik kül, zehirli gaz ve magma yayılımı ve büyük tsunami dalgaları doğu Akdeniz havzasında önemli tarihi ve sosyal gelişmelere yol açmıştır. Bu gelişmelerden en önemlisi Antik Mısır’da gözlenmiştir. 

Bilim insanları Thera patlamasının tam tarihi hakkında bazı teknik zorluklar nedeniyle uzlaşamasa da patlamanın hangi dönemde gerçekleştiği bellidir. Bazı arkeolojik ve jeolojik bulgular, Mısır kayıtlarında da bahsedilen bazı olaylar bu dönemin Hz. Musa’nın yaşadığı döneme denk geldiğini göstermektedir. Thera patlamasının Hz. Musa ve beraberindekileri nasıl etkilemiş olabileceğini bilmek için yapılması gereken ilk şey Hz. Musa’nın yaşadıkları hakkında bilgi sahibi olmaktır. Kuran bu konuda oldukça ayrıntılı anlatımlar içermektedir:

Hz. Musa (as) ile Hz. Harun (as) firavun ve Mısır halkına Allah’ın varlığını, birliğini ve hak dini tebliğ etmiştir. Firavun, Hz. Musa (as)'ın sözlerini dinlemek yerine, kendi düşük aklınca onu yenmek ve yalanlamak için uğraşmış, kendisine yapılan tebliği reddetmiştir. Hz. Musa da İsrailoğulları'nı Mısır’dan ayrılmak üzere kendisiyle göndermesi için Firavun'dan istekte bulunmuştur. 

Musa dedi ki: "Ey Firavun, gerçekten, ben alemlerin Rabbinden (gönderilme) bir elçiyim." "Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı benimle gönder." (Araf Suresi, 104-105)

Ancak bu talebi karşılamaya hiçbir şekilde yanaşmayan Firavun, Hz. Musa (as)'a karşı bir mücadele yürütmüştür. İnkarda direten Firavun ve kavmini Allah peş peşe çeşitli belalarla imtihan etmiştir. Bu belalardan birisi Mısır’da baş gösteren kıtlıktır. Nitekim o dönemde Mısır için su son derece önemlidir. Halkın geçimi tamamen Nil kıyılarında ve delta havzasında yapılan tarıma dayalıdır. Kuraklık olduğunda ise Nil çekilmekte ve tarım imkânsız hale gelmektedir. Aşırı yağış durumunda da su baskınları ve seller nedeniyle ekinler telef olmaktadır. Allah Mısır’da yaşanan kıtlığı bir ayette şöyle bildirmiştir:

Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)

Pek çok araştırmacı ve bilim insanı Mısır’da daha önce benzeri görülmeyen büyüklükteki böyle bir kuraklığı Thera volkanik patlaması ile ilişkilendirmektedir. Bu görüşe göre patlama ile saçılan devasa kül bulutlarının atmosferdeki yayılımı iklim değişikliklerini tetiklemiş bu da Doğu Akdeniz havzasında ekinlerin yok olmasına yol açmıştır. (xiv)

Büyük volkanik patlamalar sırasında atmosfere atılan gazlar ve toz parçacıkları iklimi etkiler. Toz ve kül gibi, volkanlardan püsküren parçacıklar, atmosferde yeterince yükseğe fırlatılırsa atmosferin üst katmanlarına kadar çıkabilir ve çok küçük parçacıklardan oluştukları için hava akımları ile oldukça uzak mesafelere yayılabilirler. Sonuçta volkanik bir patlama sonucu açığa çıkan toz ve kül bulutu yeryüzüne gelen güneş ışınlarını keserek havanın kararmasına, geçici soğumaya ve şiddetli yağışlara neden olurlar. (xv) Bu olayın bir örneğin, 1815'te Endonezya'daki Sumbawa'da meydana gelen Tambora yanardağının patlamasıdır. Patlamadan sonra 1816 yazında İngiltere'den Baltık'a kadar uzanan bir bölgede sürekli yağmur yağmıştır. Bilim insanları 1816 yılına “yazı olmayan yıl” adını vermişlerdir.

Küçük bir volkandan püsküren kül bulutunun büyüklüğü.

Mısır’da bulunan Tempest stelinde yazanlarda bu görüşü doğrular nitelikte anlatımlar mevcuttur. Boyu eninden geniş bir yazılı levha şeklindeki bir taş anıt olan stelde, Teb bölgesinde meydana gelen, mezarları, tapınakları ve piramitleri tahrip eden bir fırtına, bu fırtınayla gelen yağış ve firavunun oluşan zararları giderme çabası anlatılır. (xvi) Firavun Ahmose tarafından MÖ 1550 yılında dikildiği düşünülen stelde fırtına ile ilgili detayların yer aldığı kısım tahrip olmuş haldedir. Ancak sağlam kısımda gökyüzünde Mısır’ı karanlığa boğan ve büyük bir uğultusu olan bir fırtınanın oluştuğu, fırtına ile gelen yağmurların her barınak ve yapının papirüs kağıtları gibi suda yüzdüğü bir sele yol açtığı ve bunun günlerce sürdüğü anlatılır. Stelde ayrıca Mısır’ı vuran fırtına ve selin suyunun tahliyesine çalışıldığı piramitlerde bile çökmeler olduğu bilgisine de yer verilmektedir. (xvii)

Mısır’dakine benzer iklimsel anomaliler Çin İmparatorluğu’ndaki bambu yıllıklarında da kayıtlıdır. En eski Çin hanedanı olan Xia'nın son kralı olan Kral Chieh zamanında Güneş’in söndüğü, kış ve yaz arasında düzensizlikler olduğu temmuz ayında don yaşandığı ve Sarı nehir vadisinde buzlanma meydana geldiği gibi çok sıra dışı olaylar görüldüğü haber verilmektedir. Ayrıca kayıtlarda çok fazla yağış olduğu, insanların sellerde yok olduğu ve bir sonraki (Shang) hanedanlığına kadar yedi yıl süren şiddetli kuraklık ve kıtlık yaşandığı da bildirilmektedir. (xviii)

Thera’daki volkanik patlamanın tarihsel izlerinin yanında jeolojik izlerini de görmek mümkündür. Havaya saçılan devasa kül bulutu o anki hava akımlarına bağlı olarak doğuya doğru yayılım göstermiş, küller Karadeniz ve Akdeniz’in doğu sahillerine kadar gitmiştir. Örneğin Dinar fayı üzerinde yapılan araştırmalarda patlamadan kalan 50 cm. kalınlığındaki bir kül tabakası tespit edilmiştir. Benzer tespitler kuzeybatı Kıbrıs’ta (xix) ve bugünkü Mısır ile İsrail kıyılarında da yapılmıştır (xx).

Afyon Dinar’da yapılan bir kazıda Thera patlamasından sonra oluşan kül birikintisi fay kırıklarının arasında bulunmuştur (beyaz oklarla gösteriliyor). Kül hattı depremlerle oluşan kırılmalar nedeniyle tek bir hat şeklinde görünmemektedir. Mavi ok 19955 yılında Dinar depreminde oluşan yüzey kığını göstermektedir.

Thera’nın Felaketleri ve Hz. Musa 

Bir Kuran ayetinde İsrailoğullarına zulmeden ve Hz. Musa’nın hatırlatma ve uyarılarını hiç dikkate almayan Mısır’da pek çok felaketin yaşandığı şöyle haber verilmiştir:

Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkâr bir kavim oldular... (Araf Suresi, 133)

Bazı araştırmacı ve bilim insanları bu felaketlere çeşitli doğal olayların sebep olduğunu düşünmektedir. Bu görüşlerine de yakın zamanda yaşanmış benzer doğa olaylarını delil gösterirler. Bu örneklerden birisi 1999'da ABD’de Kuzey Carolina'daki New Burn kasabasında yaşanan çevre felaketidir. Kasaba sakinleri bir gün uyandıklarında Neuse isimli nehirlerinin suyunun kırmızıya döndüğünü görmüşlerdir. Kirlilik sebebiyle balıklar ölmüş ve yakınlarında çalışan insanların vücutları yaralarla kaplanmıştır. Kirlilik nehrin yukarısında bir domuz çiftliğinden gelmiş, milyonlarca galon domuz atığı nehre ulaşmış, ölümcül etkileri olan pfisteria adlı bir deniz mikroorganizması ölümlere ve yaralara yol açmıştır. 

Bu olayın gelişimine paralel bir şekilde, çevresel felaketler konusunda uzmanlaşmış bir epidemiyolog olan John Marr, antik Mısır'daki kirliliğin belalara neden olmuş olabileceğine inanıyor. Marr’a göre; Pfisteria veya buna benzer bir şey, balıkların ölmesine neden olarak nehri kan rengine boyamış; kirlilik kurbağaları karaya sürmüş, karada kurbağalar ölünce sinek ve bit patlamasına neden olmuştur. Pfisteria olarak isimlendirilen bu teoriye göre en sonunda sinekler daha viral hastalıkları çiftlik hayvanlarına bulaştırarak onları öldürmüştür. (xxi)

Biyolog Stephan Pflugmacher Mısır’daki belaları şiddetli kuraklık ile ilişkilendiren bir başka isim. Onun görüşleri biraz daha farklı. Ona göre şiddetli kurak hava Nil'in yavaş hareket eden ılık sularında mikroskobik "Bordo Kanı" yosunlarının çiçek açması için ideal koşullar yaratmış olmalı. Zehirli tatlı su yosunları balık popülasyonlarını öldürmüş ve Mısır'ın nehirlerini kan kırmızısı bir renge dönüştürmüş olabilir. Yosun patlaması Nil Nehri'ni oksijenden mahrum bırakmış olabilir ve kurbağalar, bitler, sinekler, hayvancılık salgınları ve hayvanlarda ve insanlarda çıbanlar gibi beş sonraki salgına denk gelen bir dizi mikrobik bulaşa yol açmış olabilir. Oksijen ve balıktan mahrum kalan kurbağalar doğal yaşam alanlarından kaçmış ve öldükleri Mısır evlerini istila etmiş olabilirler. Ayrıca doğal avcılarının yok olması böcek popülasyonlarının çoğalmasına neden olmuş olabilir. Bu aşamadan sonraki senaryo Curtis Malloy ve epidemiyolog John Marr tarafından 1996'da yapılan bir çalışmada ortak bir hal alıyor; Bu noktada balık ve kurbağa gibi çürüyen hayvanlarla beslenen ve sığırlara, atlara ve koyunlara ölümcül enfeksiyonlar bulaştırdığı bilinen culicoides böcekleri ortaya çıkıp hastalık yayıyorlar. (xxii)

Hz. Musa zamanında Mısır’da yaşanan felaketleri Ege’deki volkanik patlama ile ilişkilendirenler de vardır. Santorini patladığında, bulunan kül bulgularının yönü ve kalınlığı tespitlerine göre rüzgar batı ve güneydoğu yönünde, Mısır'a doğru esmektedir. Bu görüş doğrultusunda Santorini külü örnekleri deniz yatağından toplanmıştır ve en yoğun toplanmalar Nil Deltası yönündedir. Oşinograf Dr. Daniel Stanley, külün Mısır'a ulaşıp ulaşmadığını görmek için çamur ve silt örnekleri almak üzere deltaya gitmiş ve patlamayla kesin olarak ilişkilendirilebilecek volkanik parçalar bulmuştur. Peki volkan Mısır’daki felaketleri nasıl tetiklemiş olabilir? New York Üniversitesi'nden iklim modelleyicisi Mike Rampino, Santorini patlamasının iklimsel etkilerini incelemek için bir bilgisayar simülasyonu yürütmüştür. Bu simülasyondan yola çıkan Rampino’ya göre; kül bulutu sıcaklıkların 2ºC'ye kadar düşmesine neden olmuştur, bu da Delta'daki yağış miktarını azaltmış ve kuraklığa yol açmıştır. Nehir seviyesi düştüğünde, su durgunlaşmaya başlamıştır. Kül bulutundan yağan zehirli minerallerle durgun su ile birleşince, Nil nehri ölümcül bir kokteyl haline gelmiş ve koşullar daha fazla salgının patlak vermesi için olgunlaşmıştır. (xxiii)

Çekirge belası Afrika kıtasında dönem dönem yaşanan bir gerçekliktir. Örneğin 2020 yılında “son 70 yılın en büyük felaketi” olarak isimlendirilen devasa bir çekirge afeti yaşanmıştır. Binlerce hektar ekili araziye zarar veren ve 20 milyon kişiyi gıda kriziyle karşı karşıya bırakmıştır. Nitekim Afrika’dan günde 150 km hızla ilerleyerek Asya’ya geçen devasa çekirge sürüleri bazı iklimsel koşullardaki değişimlere göre dönem dönem gözlenmektedir. (xxiv) İşte benzeri iklim koşulları Hz. Musa zamanında da günümüzdekine benzer devasa çekirge sürülerinin bir benzerinin, yani yukarıda yer verilen ayette bildirilen çekirge belasının ortaya çıkmasına neden olmuş olabilir.

Felaketler ile ilgili tezler farklılıklar içerse de hepsinin ortaya koyduğu gerçek insanların kendilerini güvende hissettikleri, geçimlerini garanti altında olduğunu düşündükleri ortamların her an bozulup dağılmasının mümkün olduğunu göstermesidir. Böyle bir son için hiç gitmedikleri, hiç görmedikleri bir yerdeki bir doğa olayı bile yeterli olmaktadır.
 

Patlama Sonrası Gelen Ölümcül Darbe: Tsunami

Patlamanın şiddetiyle birlikte, volkanın iç kısmında yer alan magma odasının üst kısmı çökmüş ve bu da deniz seviyesinin altında büyük bir boşluk yaratmıştır. Volkanın çökmesiyle birlikte, denizde büyük dalgalar (tsunami) oluşmuştur. Açık denizde saatte 750 km.ye kadar varan bir hızla ilerleyen tsunami, çevredeki adaları ve doğu Akdeniz’deki kıyı bölgelerini etkilemiş ve büyük bir yıkıma neden olmuştur. Tsunami, Kuzey Afrika kıyılarını sular altında bırakmış ve deniz suyunun Mısır’ın 330 kilometre içerisine kadar girmesine neden olmuştur. (xxv)

Geçmişte yaşanan tsunamileri tespit etmek hiç kolay değildir. Hele Pompei’dekine benzer görüntüler ya da Krakatoa patlamasının ardından oluşan tsunamide ölen 35.000 kişinin cesedini gözleme imkânınız yoksa bu iş bir hayli zordur. Ne Thera Adası’nda ne de Minos uygarlığının merkezi olan Girit’te insan ölüleri yoktur. Bilim insanları bunu Minosluların günümüzde olduğu gibi o zaman da felaketten önce bölgeyi erkenden terk etmesine bağlıyorlar. 

Bu kaçışa karşın M.Ö. 1500’lü yıllarda gerçekleşen volkanik patlama 30-40 metre yüksekliğinde tsunami dalgaları oluşturmuş, dalgalar 110 km güneydeki Minos uygarlığının merkezi olan Girit Adası’nın kuzey kıyılarında ağır hasarlara neden olmuştur. Bununla birlikte tsunami dalgaları Thera adasının dört bir yanına; Sicilya’dan Anadolu kıyılarına, Kıbrıs’tan, Mısır ve İsrail kıyılarına kadar ulaşmış ve kıyı bölgelerinde önemli hasara yol açmıştır. 

Buralardaki tsunaminin izleri karaya sürüklenen deniz yaşamının bıraktığı bazı fiziksel-kimyasal izler ile geride kalan tortu ve birikintiler sayesinde tespit edilmiştir. 

Çeşme Bağlararası kazılarında tsunami yatağının molozları tespit edilmiş, hatta kazı yerinde tsunamide ölen genç ve sağlıklı bir erkeğin iskelet kalıntıları bulunmuştur. Kalıntının yanındaki arpa tanesine yapılan radyokarbon tarihlemesi volkanik patlamanın tarihi ile denkleşmiştir. (xxvi)

Daha da ilginci, Jeolog Dr. Iain Stewart ve bazı bilim bazı akademisyenlere göre, 3.500 yıl önce Santorini'de büyük bir patlama olmuştur ve bu da Hz. Musa ve takipçilerinin Mısır'da kölelikten kaçtığı zamana yakın bir zamanda gerçekleşmiştir. Eğer Hz. Musa gerçekten de bazı uzmanların inandığı gibi, bir zamanlar Sazlık Denizi olarak adlandırılan Nil Deltası'nın doğusundaki bir bölgeden geçtiyse, Akdeniz'deki yanardağ kaynaklı bir tsunaminin önce bölgedeki suyu boşaltmış ve sonra da kıyıyı sular altında bırakarak takip eden firavunun ordusunu boğmuş olması mümkündür. (xxvii)

Ege’de gerçekleşen volkanik bir patlamanın yarattığı deniz dalgasının doğu Akdeniz’e ulaşması Allah’ın gücünün göstergesidir

Mısır’daki tsunami ile ilgili bir diğer ayrıntı ise deniz seviyesine oldukça yakın olan Nil Deltası’nın denizden gelen dalga ile kaplanması ve buradaki ekinlerin ölmesidir. Sonuç olarak bahse konu tsunami, Hz. Musa ve beraberindekilerin kurtuluşuna vesile olsa da olmasa da belli ki Mısır’da büyük bir gıda sıkıntısı yaratmıştır.

Geniş bir perspektifle olan bitenin tümünü bir arada düşünmek yaşananların olağanüstü bir duruma işaret ettiğini göstermektedir. Ege adalarında ve Anadolu kıyılarında art arda gelen ve yıkıma neden olan çok sayıda deprem. Etrafa yayılıp zehirli gazlar ve şehirleri kaplayan, ekinleri yok eden küller. Aniden soğuyan hava, güneşin görünmez hala gelmesiyle uzunca bir süre devam eden bir karanlık. Volkanik yıldırımlar ve güçlü fırtınalar. Etrafa yayılan ponza taşlarının metrelerce bir örtü oluşturması. Göğe saçılan kızgın kayalar, denize akan magma ve metrelerce yükseklikte dalgaların kıyılara vurarak kara içlerine girmesi. Batan gemiler ve tahrip olan sahil kentleri. Ticaretin ve ulaşımın durması, yaygın biçimde görülen kıtlık. Tüm bu afetler göreceli şiddette de olsa Minos kıyıları ile birlikte Batı Anadolu’yu, Kıbrıs’ı, Levant’ı (Doğu Akdeniz kıyıları), Mezopotamya’yı, Kuzey Afrika’yı derinden etkilemiştir. O kadar ki yaşananlar tarihi, sosyal ve siyasi pek çok değişikliği tetiklemiştir.

Böylesi büyük çaplı bir etkinin Hz. Musa ve takipçileri ağır haksızlığa uğradığı bir dönemde vuku bulması elbette ki bir tesadüf değildir. Allah elçisini ve ona uyanları bir dizi doğa olayı ile gözetmiştir. Peygamberimizin hadisleri ahir zamanda da benzer bir manzarayı resmetmektedir. Dolayısıyla günümüzde de üst üste gelen büyük afet ve felaketlerin yakında gerçekleşeceği bildirilen büyük bir değişimin habercisi olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır.

 

Felaketlerdeki Olağanüstülüğü Fark Etmek

Kuran-ı Kerim’in Hz. Musa zamanında yaşanan bazı olayları bizlere aktardığı açık olmakla birlikte yine de bir tarih ya da jeoloji kitabı olmadığını unutmamak gerekir. Nitekim felaketlerin ne olduğunun haricinde ne şekilde ve hangi sıralamayla ortaya çıktıklarına ya da ne kadar süre etkili olduklarına vakıf değiliz. 

Aslında Kuran’da firavun ve ona tabi olanların tepkileri ve başlarına gelenlerin anlatılmasının en temel gayesi iman edenlerin bundan bir ders çıkarması olduğundan bu yöndeki detay bilgilere de ihtiyaç yoktur. Çünkü gerek geçmişte eski Mısır’da gerekse bugün dünyada ve özellikle ülkemizde giderek artan bir felaketler silsilesini doğru bir düşünüş tarzı ile değerlendirmek son derece önemlidir. Günümüz insanlarının pek çoğu bu felaketleri hiç umursamadan yaşamlarına devam etmeye çalışmaktadır. Bir kısım insanlar ise yaşananları sadece doğal bazı olayların sonucu olarak açıklayarak sıradan gelişmeler gibi göstermeye çalışmaktadır.

Bu yapıdaki insanlara eğer bu kadar felaketin peş peşe gelmesinde ilahi bir uyarı olabileceğini söyleyecek olsanız muhtemelen “ne ilgisi var?” şeklinde bir yorum ile karşılaşırsınız. Ardından da depremleri fay hatlarındaki enerji birikimlerinin tetiklediğine, dayanıksız yapıların yıkımlara yol açtığına, dere yataklarına bina yapmanın selleri ölümcül kıldığına ya da çam ağaçlarının çabuk tutuşarak yangınları kolaylaştırdığına dair bir yığın teknik itirazla karşılaşırsınız. Ancak bu tür yaklaşımların firavunlar zamanında dikilitaşlardaki veya papirüslerdeki felaketlerin betimlenmesinin yapılmasından hiçbir farkı yoktur.

İster Hz. Musa zamanında olsun isterse günümüzde olsun yaşanan tüm felaketlerin bazı bilimsel-teknik mekanizmalarla tetiklenmesi son derece normaldir. Bu durum, felaketlerdeki olağanüstülüğü ortadan kaldıran bir husus değildir. Yüce Allah bütün doğayı kendi dilemesi ile bir sebep-sonuç ilişkisi içinde yaratmaktadır. Ege denizindeki bir volkanın patlamasının Mısır’a etki etmesi ve bunun İsrailoğulları’nın firavunun zulmünden kurtulmasına vesile olması Allah’ın yaratma sanatına ve kudretine son derece uygundur. Nitekim hiçbir volkan Allah’ın dilemesi dışında faaliyete geçmeyeceği gibi hiçbir fay da Allah’ın bilgisi dışında yerinden kıpırdayamaz. Allah bize bu gerçeği bir ayette şöyle bildirmektedir:

Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.(En’am Suresi, 59)

Thera volkan patlaması depremler, kül -ponza taşı yağışı ve tsunamiler ile birlikte magma akışı ve lav bombaları ileyerleşim yerlerini yakarak yok etmiştir. Tamamen doğal bir süreçle gerçekleşen bu yok oluş Allah dilemesi ile olmuştur.

Kuran’da da günümüzde yaşananlara benzer biçimde deprem, sel, fırtına, kuraklık, yıldırımlar ve çekirge istilası gibi türlü felaketlerden bahsedilir. Pek çok ayette Allah, felaketlerin isabet ettiği toplumların bazı ortak tutumları hakkında bize bilgiler aktarmıştır.

Kuran’da bu toplumların felaket öncesinde kendilerine tebliğ edilen hak dine uymak yerine atalarından gelen geleneksel anlayışa göre yaşadıkları bilgisi verilmektedir. İnsanlar toplumun önde gelenlerinin yanlış inançlarına uymuş, onların çarpık inançlarını ve gelenekselleşmiş düşüncelerini mutlak doğru olarak kabul etmişlerdir. Ahiret hayatı yerine dünyayı tercih etmişlerdir. Çevrelerinde işlenen ve kendilerinin işledikleri suçları bilmelerine rağmen bunlardan vazgeçmemişlerdir. Bu tutumlarından dolayı haksız uygulamalar, -firavunlarınkine benzer- zulme dayalı sistemler ve türlü vicdansızlıklar toplum geneline yayılmıştır. Sonuçta Mısır’ın yerli halkı gibi gittikçe kendi kendini körleştiren, akıl ve vicdandan uzaklaşmış bir toplum ortaya çıkmıştır. Kendilerine yapılan tüm hatırlatmalara rağmen Allah’ın emrettiği yoldan farklı yollara girmiş olan bu toplumlar da türlü felaketlerle karşılaşmışlardır.

Kendilerine katıksızca Allah’a iman etmeleri ve yalnızca Allah’a kul olduklarını unutmadan yaşamaları, sadece Allah’tan korkmaları hatırlatılan ancak bunu reddeden kişilerin de karşılaştıkları felaketleri Allah ile bağdaştıramadıklarını Kuran’da net olarak bize göstermektedir. Allah açıkça bir algı bozukluğu ve vicdan çöküntüsü içinde olan bu kişilerin durumunu “Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.”(Zuhruf Suresi, 36) 

ayeti ile açıklamaktadır. Sonraki ayette kendilerine yapılan hatırlatmaları görmezden gelmelerine karşın bu kişilerin kendilerinin doğru yolda olduklarını sanmaları ise şöyle haber verilmektedir:

Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf Suresi, 37)

Allah Kuran’da uyarılan toplumların karşılaştıkları felaketler hakkında takındıkları genel tavır ve yaptıkları yorumlar hakkında da bizlere detaylı bilgiler vermiştir.

Bunlardan ilkine göre; inkârlarında ısrarcı olan insanlar, üzerlerine gelen felaketleri ilahi ikaz olarak görmek istememeleri nedeniyle hayatın doğal akışında karşılaşılabilecek tabiat olayları şeklinde yorumlayarak hataya düşmektedirler:

Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, 

"Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgâr; onda acı bir azab vardır. (Ahkaf Suresi, 24)

Allah ile bağlantısı zayıf olan veya hiç olmayan insanlar karşılaştıkları felaketleri zaman zaman karşılaşılan doğal bir olay, hayatın sıradan bir parçası olarak görürler. Bu zihniyettekiler geçmişte de bazen iyi bazen kötü durumların yaşanmış olmasından yola çıkarak karşılaştıkları olaylardaki olağanüstülüğü görmezden gelmektedirler. Allah, sıkıntıları ve refahı bir ibret konusu olarak değil, hayatın akışının normal bir parçası olarak görenleri bize şöyle bildirmektedir:

onlar, çoğaldılar ve: "Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakaladık. (A’raf Suresi, 95)

Kendilerine bir uyarı, Allah’tan bir hatırlatma olarak isabet eden afetleri “zamanın felaketleri, çağın getirdikleri” ve benzeri tanımlarla doğal gösterme çabası içinde olanlar aslında yaşadıklarından dolayı korku içindedirler. Ne var ki bu korku onları iman edenlere karşı çaba yürütmekten de alıkoymamaktadır. Ancak Yüce Allah bu kişilerin yaptıklarından pişman olacaklarını bize haber vermektedir:

İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (Maide Suresi, 52)

 

Referanslar:

(1) Oregon State University, How Big are Volcanic Eruptions?, Erişim tarihi: 1 Mart 2025 https://volcano.oregonstate.edu/how-big-are-eruptions

(2) Thera/Santorini Eruption, 1 Aralık 1989, NASA Jet Propulsion Laboratory, https://www.jpl.nasa.gov/news/therasantorini-eruption/

(4) Heather Wipps, How The Eruption of Thera Changed the World, LiveScience 25 Şubat 2008
https://www.livescience.com/4846-eruption-thera-changed-world.html

(5) Vasıf Şahoğlu, Johannes H. SterbaTimor Katz  ve Beverly N. Goodman-Tchernov 

Volcanic ash, victims, and tsunami debris from the Late Bronze Age Thera eruption discovered at Çeşme-Bağlararası (Turkey), PNAS Bilimsel Araştırma Makalesi 27 Aralık 2021
https://www.pnas.org/doi/10.1073/pnas.2114213118#:~:text=The%20Late%20Bronze%20Age%20(LBA,1).

(6) Ruth Schuster, Victims of Thera Eruption 3,600 Years Ago Finally Found, 200km Away in Turkey, Haaretz 28 Aralık 2021
https://www.haaretz.com/archaeology/2021-12-28/ty-article/victims-of-huge-volcanic-eruption-from-1600-b-c-e-finally-uncovered/0000017f-e0f7-d75c-a7ff-fcff55600000 

(7) Haberturk, 'Santorini Adası'nda 3 bin 600 yıl önceki volkanik patlama bugünkü senaryoyu anlatıyor', 15 Şubat 2025
https://www.haberturk.com/zonguldak-haberleri/111669640-santorini-adasinda-3-bin-600-yil-onceki-volkanik-patlama-bugunku-senaryoyu-anlatiyor?page=2 

(8) Santorini, Oregon State University 8.10.2011
https://volcano-oregonstate-edu.translate.goog/santorini?_x_tr_sl=auto&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=wapp#:~:text=Santorini%20is%20complex%20of%20overlapping,an%20eruption%2021%2C000%20year%20ago 

(9) Physics Today. 2013. doi:10.1063/pt.5.027586. ISSN 1945-0699.

(10) Thera and the Aegean world. D̲oumas, Christos. Londra: Thera and the Aegean World. 1978-1990. ISBN 0-9506133-0-4OCLC 6041094.

(11) Keenan, Douglas J. (2003). "Volcanic ash retrieved from the GRIP ice core is not from Thera" (PDF). Geochemistry, Geophysics, Geosystems. 4 (11): 1097. Bibcode:2003GGG.....4.1097Kdoi:10.1029/2003GC000608. 1525-2027. Retrieved 2011-04-24. 

(12) "History – Minoan Akrotiri"Santorini Official Guides. Archived from the original on 29 Ocak 2024

(13) Dr. David E. Graves, Possibşe Minoan connection to Tal el-Hammam (Sodom), Kişisel Blog14 Mayıs 2013 
https://smyrnaean.blogspot.com/2013/05/possible-minoan-connection-to-tall-el.html 

(14) Walter L. Fredrich, The Minoan Eruption of Santorini around 1613 B. C . and its consequences, Tagungen des Landesmuseums für Vorgeschichte Halle, Band 9, 2013, s. 37

(15) How Volcanoes Influence Climate, UCAR Center for Science Education
https://scied.ucar.edu/learning-zone/how-climate-works/how-volcanoes-influence-climate

(16) Shaw, Ian. The Oxford History of Ancient Egypt. p. 209−210 Oxford University Press. 2000. ISBN 0-19-280458-8

(17) E.N. Davis , A Storm in Egypt during the Reign of Ahmose, The Thera Foundation, ISBN 09506133 6 3, Londra ss. 232-235,
https://web.archive.org/web/20111227182804/http://www.therafoundation.org/articles/chronololy/astorminegyptduringthereignofahmose/view?searchterm= 

(18) Thera/Santorini Eruption, 1 Aralık 1989, NASA Jet Propulsion Laboratory, https://www.jpl.nasa.gov/news/therasantorini-eruption/ 

(20) Kenan Butakın, Santorini'de tehlikenin kanıtları: Volkan bombaları! Habertürk 18 Şubat 2025
https://www.haberturk.com/santorini-de-tehlikenin-kanitlari-volkan-bombalari-3766582

(21) BBC, Moses, 6 Temmuz 2009 https://www.bbc.co.uk/religion/religions/judaism/history/moses_1.shtml 

(22)Christopher Klein, What Caused the 10 Plagues of Egypt? History.com
https://www.history.com/news/10-plagues-egypt-causes

(23) BBC, Moses, 6 Temmuz 2009 https://www.bbc.co.uk/religion/religions/judaism/history/moses_1.shtml

(24) NTV, Çekirge İstilalarının Temel Sebebi Küresel Isınma, % Haziran 2020
https://www.ntv.com.tr/teknoloji/cekirge-istilalarinin-temel-sebebi-kuresel-isinma,XGHbrBoV-EqH6eGREHg95g

(25) Thera Eruption: Tsunami, End Of The Minoans And Akrotiri, europe.factsanddetails.com Eylül 2024
https://europe.factsanddetails.com/article/entry-130.html

(26) National Geographic, 3,600-year-old tsunami ‘time capsule’ sheds light on one of humanity’s greatest disasters, 27 Aralık 2021
https://www.nationalgeographic.com/premium/article/tsunami-thera-santorini-atlantis-volcano-mediterranean-archaeology

(26) BBC, 10 Things You Didn't Know About... 29 Haziran 2011
https://www.bbc.co.uk/programmes/p00hvxkl