Bilindiği gibi, geçtiğimiz 3-4 Ekim tarihlerinde Rus savaş uçakları, Türkiye'nin Suriye sınırında kendilerine defalarca yapılan uyarılara rağmen angajman ihlalleri yapmışlardı. Buna rağmen Türkiye, uluslararası hukukun kendisine tanıdığı fiili müdahale hakkını kullanmamıştı. Rus makamlarının 'olayın teknik bir hatadan kaynaklandığı' yönündeki açıklamalarını kabul etmiş, gergin süreci barışçıl ve yatıştırıcı bir tutumla dengelemişti.
Bunun yanısıra, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov Dışişleri'ne çağırılarak kendisine angajman kuralları hakkında bilgi verilmişti. Benzer bir gerilimin tekrarını önlemek ve bölgedeki operasyonlar konusunda karşılıklı mutabakat sağlamak amacıyla, iki tarafın temsilcileri arasında görüşmeler yapılmış, Türk ve Rus temsilcileri bu konularda karşılıklı işbirliğine hazır olduklarını ifade etmişlerdi.
Tüm bunlara rağmen, 24 Kasım 2015 tarihinde bir Rus savaş uçağı Suriye sınırında Türk hava sahasını yeniden ihlal etti. Bunun üzerine de o sırada devriye görevinde bulunan Türk F-16'ları tarafından angajman kuralları çerçevesinde uçağa müdahale edilmek zorunda kalındı.
Türk Genel Kurmayı tarafından, hava sahasını ihlal eden uçağın olay sırasında milliyetinin belirsiz olduğu ifade edildi. Vurulan uçağın pilotunun, 5 dakika içinde 30'ar saniye arayla 10 kez ikaz edilmesine rağmen uyarıları duyduğu ancak dikkate almadığı belirtildi. Artık teknik hatayla açıklanması mümkün olmayan bu ihlalden sonra, isabet alan uçağın 'Sukhoi SU-4' tipi bir Rus jeti olduğu açıklandı.
Yetkililer, yeni angajman kurallarına göre 10 milden itibaren yapılması gereken uyarının, radarda tespit edilen uçağın Rus uçağı olma ihtimali gözetilerek iyi niyetle daha erkenden, 15 milden itibaren yapılmaya başlandığını ve her 2 milde bir tekrarlandığını söyledi.
Türk pilotların Rus uçağına yaptıkları uyarılara ait telsiz konuşmalarının resmi kayıtları medyada yayınlandı. ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri de Türk uçaklarının, sınır ihlali yapan Rus uçağını defalarca ikaz ettiğini doğruladı. ABD öncülüğündeki koalisyonun sözcüsü Albay Steve Warren Bağdat'ta gazetecilere yaptığı açıklamada, açık telsiz kanallarından yapılan söz konusu konuşmalarda geçen her şeyi duyduklarını söyledi. Olayın gerçekleştiği bölgedeki tüm uçakları takip eden teknolojileri olduğunu belirten Warren, radarlarında Rus savaş uçağını gördüklerini ve olayın Türk sınırında meydana geldiğini belirtti.
Elbette bu tür tatsız olaylar her iki tarafın da hiçbir zaman yaşanmasını arzu etmeyeceği türden. Türkiye'nin başından beri kötü niyetli bir tavır içinde olmadığı, Rus uçaklarıyla birkaç ay önceki angajman ihlalleri karşısında gösterdiği sağduyulu ve serin kanlı tutumuyla zaten ortada. Ancak bir ülkenin, sınır güvenliğinin ihlal edilmesi durumunda, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde hareket edilerek, hava sahasını ve topraklarını savunma hakkını kullanma kararına da saygı gösterilmeli.
Bu tür gergin ve hassas durumlarda en büyük görev yine, akılcı, sağduyulu, yatıştırıcı liderlere ve yöneticilere düşüyor. Benzeri tatsız olaylar her zaman ülkeler arasında meydana gelebilir. Önemli olan gerilimin tırmanmasına izin vermeden, karşılıklı iletişimle sorunların barışçıl zeminde çözülmesi. Bu tür vesilelerle savaşı, çatışmayı körükleyen kriz fırsatçılarına, savaş çığırtkanlarına karşı da çok dikkatli olmak gerekiyor.
Türkiye'nin talebi üzerine NATO Konseyi'nin yaptığı olağanüstü toplantıda Genel Sekreter Jens Stoltenberg, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili olarak, “Tansiyonun düşürülmesi gerekiyor, ciddi bir durum söz konusu. Tansiyonun düşürülmesine katkıda bulunmalıyız” ifadelerini kullandı. Stoltenberg'in, gerilimi düşürmeye davet eden sözleri örnek bir tavır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov'un da ilk andaki “krizi tırmandırma niyetinde olmadıklarını ifade eden açıklaması” elbette ki memnuniyet vericiydi.
Olayın ardından, Erdoğan ve Obama arasındaki telefon görüşmesinde de iki liderin, 'benzer olayların tekrarını önleyici düzenlemeleri yapmanın, gerilimi düşürmenin önemi' konusunda hemfikir olduklarını söyledikleri belirtildi. Ne var ki daha sonrasında bazı yetkililer tarafından yapıcı olmayan açıklamalar yapıldı. Buna rağmen ümit verici gelişmeler de yaşandı ve son olarak Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç, Bakan Mevlüt Çavuşoğlu'nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile telefonda görüştüğünü ve iki bakanın önümüzdeki günlerde bir araya gelmesinin kararlaştırıldığını bildirdi.
Her ne kadar uçak krizindeki açıklamalar anlık olarak değişse de unutulmaması gereken bir gerçek var:
Karşılıklı iyi niyet, uzlaşma ve anlaşmayla akılcı biçimde çözülebilecek basit askeri ve siyasi gerilimler yüzünden öfke ve intikam hisleriyle ağır dozda yaralayıcı sözler sarf etmek, duygusal yöntemler izlemek kimseye fayda sağlamaz. Aksine, dönüşü olmayan, telafisi güç kayıplara, siyasi, sosyal ve ekonomik büyük zararlara yol açar. Milyonlarca nüfusluk iki dev toplumu birbirine düşman haline getirmek son derece vicdansız ve insanlık dışı bir hareket olur.
Rus ve Türk halkları, devletler ya da hükümetler arasındaki gerginlikler ne olursa olsun yüzyıllardır köklü ilişkiler içinde yaşamış, iç içe geçmiş iki kardeş toplumdur. Bu tür olaylar bu köklü, kadim dostluğu ortadan kaldırmaz. Ancak, her iki toplumun bireylerinin bu dostluk ve kardeşliğin arasına nefret tohumları serpmeye çalışan, düşmanlık, çatışma, savaş ve kanla beslenen derin devlet elemanlarının provokasyonlarına karşı uyanık olmaları çok önemlidir.
Türkiye, Rusya'nın bir kısım Batı toplumu tarafından izole edilerek yalnızlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde dostluk, kardeşlik ve komşuluk bağlarını siyasi endişelerin önünde tutarak, Rusya'nın yanında yer almıştır. Rusya'ya her yönden cephe alan müttefiklerinin ısrarlarına rağmen Rusya aleyhinde bir tutum içerisine girmemiştir. Rusya'yla arasında, özellikle yakın dönemde ciddi boyutlarda gelişen karşılıklı siyasi, sosyal, ekonomik ve ticari ilişkileri sürdürmekteki kararlılığını korumuştur.
Tüm bu nedenlerden dolayı, her iki ülkenin zeki, tecrübeli, insancıl ve barış yanlısı liderleri Sayın Putin ve Sayın Erdoğan'ın, bu gerçekleri göz önüne alarak aklıselim ve sağduyu ışığında önümüzdeki günlerde iki ülke arasındaki tansiyonun düşmesi ve ilişkilerin hızla normale ve daha iyiye dönmesi konusunda öncü olacaklarını kuvvetle umuyoruz.
Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, Türkiye ve Rusya arasındaki köklü ve güzel ilişkilerin, karşılıklı sevgi, dostluk ve kardeşlik bağlarının her zamankinden daha güçlü ve sağlıklı olmasının bu ilişkiyi zedeleyebilecek her türlü çıkar, hesap ve beklentinin üzerinde olduğunu da özellikle vurgulamak istiyoruz.
Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi: