Prof. Cemal Yıldırım:
Ne var ki, doğal seleksiyon kimi yönleriyle ne ilk ortaya atıldığında ne de bugün tartışma konusu olmaktan kurtulamamıştır. Teologlar bir yana, kimi biyologların da evrimi açıklamada bu düzeneği yeterince doyurucu bulmadıklarını biliyoruz.(Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.36)
19. yüzyılda bilim adamları çoğunlukla çalışma odalarında ya da laboratuvarlarda kapalı kaldıkları, doğayı doğrudan tanıma yoluna gitmedikleri için canlıların salt savaşım içinde olduğu tezine kolayca kapılmıştır. Dünya çapında seçkin bir bilim adamı olan Huxley bile kendini bu yanılgıdan kurtaramamıştı.(Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s. 49)
Bilimsel açıdan bir başka eleştiri de canlı dünyanın bir çatışma bir var olma savaşımı olduğu savına ilişkindir. Gerçekten, organizmaların, özellikle ileri gelişmişlik düzeylerinde dayanışma, dahası "iş birliği" diyebileceğimiz davranışlar da sergilendiğini gösteren güvenilir pek çok gözlem ortaya konmuştur. Daha önemli bir üçüncü eleştiri doğal seleksiyonun açıklayıcı bir ilke olarak yetersizliğine ilişkindir. Buna göre, amipten insana uzanan tüm aşamalarında canlılar, fizik ve kimya çözümlemelerine elvermeyen olağanüstü bir düzen, ereksel (amaca yönelik) bir eğilim sergilemektedir. Bunun, rastlantısal varyasyonlar üzerinde mekanik bir düzenek olan doğal seleksiyonla açıklanması olanaksızdır. Örneğin insan gözünü ele alalım. Yapı ve işleyişi bu denli kompleks, ince ve yetkin dokunmuş bir organın, belli bir amaca yönelik hiçbir yaratıcı güç içermeyen salt mekanik bir düzenekle oluştuğu olası mıdır? Sanat, felsefe ve bilim çalışmalarıyla uygarlık yaratan insanın doğal seleksiyonla evrimleştiği yeterli bir açıklama olabilir mi? Annenin yavru sevgisini, hiçbir ruhsal öğe içermeyen "kör" bir düzenekle açıklamaya olanak var mıdır? Biyologların (bu arada Darwinistlerin) bu tür sorulara doyurucu yanıt verdiklerini söylemek güçtür, kuşkusuz.(Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.185)