Darwinizm, şiddet ve terör bağlantısı nedir?
Şiddet ve terörün temeli olan Darwinist eğitime karşı nasıl önlem alınmalıdır?
Dünyada hiçbir şey tesadüfen olmadığı gibi, 20. ve 21. yüzyılda tüm dünyanın sürüklendiği herc-ü merc (insanlar arasında meydana gelen fitne-fesat) de tesadüf değildir. Allah bu olaylarla insanlara önemli bir örnek göstermiştir ve hala bunu görmelerini istemektedir. Tüm insanlığın anlaması gereken şudur: Eğer insanlar sevgi, kardeşlik, dostluk ve fedakarlık için yaratıldıklarını unuturlarsa, birlik olup güçlenmek yerine bölünüp çekişmeyi tercih ederlerse, batıl ideoloji ve akımlara kapılır “ilerlemek için öldürmenin ve savaşın gerekli olduğuna” inanırlarsa, bekledikleri çatışma kendi başlarına gelir. Ve çok önemli bir gerçekle yüzleşirler: Çatışma ilerleme değil, sadece yıkım getirir.
Darwinizm ve Bu Felsefeden Doğan Komünizm Çatışma ve Savaşı Esas Alır
İlk olarak eski Yunan’da başlayan ve “tartışmacılık” anlamına gelen diyalektik, Herakleitos (576-480) tarafından şöyle tanımlanmıştı: “her şey karşıtların kavgasından doğar.” Herakleitos’a göre savaş bütün herşeyin babasıdır. Dolayısıyla diyalektiğin gerektirdiği tez, antitez ile çatışırken onunla savaşmalıdır. Bir tezin savunucuları diğer tezin savunucuları tarafından yenilecekse bu ancak savaş ve kavga yoluyla olmalı ve karşı tezin savunucuları mutlaka yok edilmelidir. Meydana gelen sentez bir süre sonra yeni bir tez halini almalı ve aynı kavga ve savaş aynı hızıyla devam etmelidir.
Hegel ve ardından Marks, buna doğrudan savaş adını vermeseler de “çatışma” demişlerdir. Komünist kanlı liderlerin bunu savaş ve katliam olarak algılamaları uzun sürmemiştir. Onlar daima savaşın gerekliliğine inanmışlar ve bunu Marksizm’in en temel şartı olarak görmüşlerdir. Günümüzün yeşil komünistleri şu anda bu savaş kavramını reddetseler de, komünizmin gereği mutlaka hain pusular, gerilla savaşları, kadın-çocuk-yaşlı demeden kitle katliamları yapılmasıdır. Şu an Suriye’de gerçekleştirilen katliamlar, komünist PKK’nın Güneydoğu’da yaptığı eylemler bunun örneklerindendir.
Günümüzde Terörle Uğraşan Her Ülke Aslında Komünizmle Savaşmaktadır
Türkiye de dahil olmak üzere şu anda terörden yakınan her ülke aslında komünizmle savaşmaktadır. Komünizm o kadar canlı ki, adı resmen konulmasa da Kuzey Amerika’nın bir bölümüne, Kuzey Avrupa’ya, Ortadoğu’nun neredeyse tamamına hakimdir. Zaten resmi olarak komünist idare altında olan Güney Amerika ülkelerini, Çin, Kuzey Kore gibi kızıl ülkeleri saymaya bile gerek yoktur. Bu komünist Marksist hakimiyet nedeniyle neredeyse bütün dünyada terör vardır. Bu apaçık ortada olan Marksist tehdide gözlerini kapatanlar da hala uzun tartışma programlarında teröre çözüm aramaktadırlar. Fakat aynı anda kendi ülkelerinin okullarında kendi çocuklarına diyalektik eğitimi vermektedirler. Kendi çocukları, devletin okullarında iki karşıt fikrin mutlaka ve mutlaka çatışması gerektiği yalanını, tarihin bu çatışmalardan ibaret olduğunu ve sözde bu çatışma sonucunda toplumlarda ilerleme ve refah olacağını öğrenirler. Dağda teröristler de okullarda çocuklarımız da bu eğitimi alırlar. Komünist bir ülkede de kapitalist ülkelerde de bu eğitimi verirler. İşte bu yöntemle savaşı şart koşan Marksist zihniyet, sinsi ama müthiş emin adımlarla, dünyadaki hemen her ülkede ilerlemeye devam eder.
Burada şunu hatırlatmak gerekir: Kapitalizm, Marksizm’e vurulmuş bir darbe değildir. Tam tersine kapitalizm, Marx’a göre, toplumların komünizme geçişi için önemli bir şarttır. Komünizm pusuda beklemekte, kapitalizmin etkisiyle bencilleşmiş, tüm ahlaki, dini ve insani değerlerinden uzaklaşmış, sadece kendi menfaatini düşünen bir kısım kişilerin ve toplumların üzerine çökmeyi beklemektedir. Son ekonomik kriz, komünizme adeta bir ilaç gibi gelmiştir. Marksist ve komünistler için ortam hazırdır. Bunu görmek isteyenler, dünyadaki olağanüstü karışıklıklara yakından bakabilirler.
Mücadelenin Gereği Savaş Değildir
Zıtlar daima var olmuştur. İyi ve kötüler arasındaki çelişki ve mücadele, dünya tarihinin başından beri vardır. Fakat bu mücadelenin tanımının iyi yapılması gerekir. Mücadelenin gereği hiçbir zaman savaş değildir. Zıtların mücadelesi; karşılıklı konuşma, ilmi delilleri sunma, sevgi ve saygıya dayanmalıdır. Hiç kimse zorla bir fikre alıştırılamaz. Alışmıyor diye katledilemez. Hiçbir savaş şimdiye kadar toplumlara ilerleme getirmemiştir. 20. yüzyılın kanlı savaşları ve nihayet günümüzün sona ermek bilmeyen çatışmaları, silah üzerinden para kazanan kirli sektörü beslemekte, fakat halkı, medeniyeti, teknolojiyi, şehirleri, ekonomiyi mahvetmektedir. Gitgide korku içinde yaşayan bir halk ile ileriye gidilmez. Gitgide yoksullaşan, az beslenebilen, eğitim alamayan, çalışıp üretemeyen halk ile ileriye gidilmez. Şehirler ve altyapılar füzelerle yıkılarak daha teknolojik hale gelmezler. Genç neslin ölmesiyle toplum ilerlemez. Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları nesiller süren bir felaketten başka bir şey değildir. Marksizm’in sunduğu kanlı diyalektik, toplumlara o hayali ilerlemeyi hiçbir zaman getirmemiştir ve getirmeyecektir. Eğer buna izin verirsek, dünyayı daha büyük felaketler saracak, her yer kan gölüne dönecektir.
Darwinizm, dünyada yaşanan birçok çatışmanın felsefi dayanak noktasıdır. Evrim teorisi, canlı türlerinin, tek bir canlı hücreden (ki Darwinistler bu canlı hücrenin nasıl oluştuğunu da bilimsel olarak açıklayamamaktadır), sözde tesadüfler sonucunda sürekli değişim geçirerek meydana geldiğini iddia eder. Bu hayali değişim ve ilerleme sürecinin ana unsurlarından biri ise çatışmadır. Canlıların ancak çatışma ile gelişebileceklerini savunan bu acımasız ideolojinin temeli, güçlü olanların güçsüz olanları yok etmesine dayanır. Sapkın Darwinizm dininin sözde bilimsel bir teori gibi lanse edilip, dünya çapında okul müfredatlarına dahil edilmesi ise, büyük bir kitle aldatmacasını beraberinde getirmiş ve sapkın Darwinist fikirler toplumlara yayılmıştır. Bu durum, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan belalarla neticelenmiştir.
Kanlı İdeolojilere Karşı Kökten Çözüm Okullarda Tek Yönlü Darwinist Eğitimin Kaldırılmasıdır
Karşıt fikirler; ancak ve ancak sevgiyle, şefkatle, saygıyla, hür düşüncenin öneminin vurgulanmasıyla ve ilmi delillerle karşı karşıya geldiğinde sonuç elde edilebilir. Zorbalıkla değil. Şimdi bütün herkesin, dünyayı saran bu felaketlerin sebebini anlaması zamanıdır. Savaşın mantığını toplumlara Marksizm vermiştir. Gizliden gizliye Marksist topluluklar bunun altyapısını hazırlamışlardır. Buna dur demenin en önemli yolu, savaşı sözde meşru kılan bu kanlı diyalektik mantığının bilimsel olarak bir sahtekarlık olduğunu göstermektir. Tarihin kanlı diyalektiği gibi sapkın bir fikre zemin hazırlayan doğanın diyalektiği fikrinin mantıksızlık olduğu anlatılmalı, doğada avlanan canlılar olduğu gibi birbirleriyle fedakarlıkta yarışan canlılar olduğunun da gösterilmesi gerekmektedir. Bu önemli gerçeği göstermek için asıl yapılması gereken ise, tüm dünyada, çocuklarımıza okullarda bu kanlı diyalektik fikrini veren eğitim sisteminin acilen değiştirilmesidir. Dünya ne bizim için ne de diğer canlılar için savaş alanı değildir. Dünya, tüm hak dinlerde Allah’ın bildirdiği gibi ancak sevgi ile güzelleşir. Allah bizden sevgiyi ister. Allah bizden bir, bütün ve kardeş olmayı ister. Allah sevmeyi ve sevilmeyi sever. Biz ancak Allah’ın isteğine uygun davranır ve “seversek” bu dünya değişir.
Bediüzzaman, Darwinizm ve Materyalizmle İlmi Mücadelenin Önemine Dikkat Çekmiştir
Hayatı boyunca dinsizliğe karşı ilmi bir mücadele yürütmüş olan büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde dinsizliğin Darwinizm ve materyalizmden kuvvet bulduğunu söylemiştir. Bu nedenle de bu ideolojilerle yapılacak ilmi mücadelenin önemine dikkat çekmiştir.
Bediüzzaman, bir sözünde inkarcıların kendisine ve çevresindekilere karşı kurdukları tuzaklarda materyalizmin etkisini şöyle açıklamıştır:
“Ve salisen (üçüncü olarak): Maddiyyun (materyalizm) felsefesinin ve medeniyetinin cazibedar (çekici) sefahat ve uyutucu lezzetli zehirleriyle ifsad etmek (bozmak) ile mabeynlerinde tesanüdü (aralarındaki dayanışmayı) kırmak ve üstadların ihanetlerle çürütmek ve mesleklerini fennin (bilimin), felsefenin baz düsturlaryla nazarlarndan sukut ettirmektir (susturmak) ki...” (Şualar, s. 300)
Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, inkarcılar Üstadımızın mücadelesini etkisiz hale getirebilmek için, materyalist kültürün neticesi olan geçici ve dünyevi tutkularla iman edenleri aldatmaya çalışmışlar, yine materyalist kültürün telkinleriyle iman edenlerin birlik ve beraberliğini bozmaya kalkışmışlar, Bediüzzaman’a çeşitli iftiralar atmışlardır. Ancak bu planlarında başarılı olamamışlardır.
Bediüzzaman açıklamalarında, özellikle ahir zamanda Darwinizm ve materyalizmin güçleneceğini, inkarcılığın bu güçten destek alarak yayılacağını, ancak Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın fikri mücadeleleriyle bu fitnelerin son bulacağını belirtmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın birinci görevinin de, Darwinizm ve materyalizmi fikren etkisiz hale getirmek olduğunu söylemiştir. Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, Hz. Mehdi (a.s.) bu görevini tam olarak yerine getirecek, Darwinizm’i ve materyalizmi fikren ortadan kaldırarak, insanların imanlarının kurtulmasına vesile olacaktır:
“Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (etkisiyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (Darwinizm ve materyalizm hastalığı), beşer içine intiçar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini (materyalizmi) tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.” (Emirdağ Lahikası, s. 259)
Bediüzzaman, Darwinizm’in ve materyalizmin deccaliyetin dayanak noktası olduğunu, Hz. İsa (a.s.)’ın bu fitneye karşı büyük bir mücadele vereceğini ve etkisiz hale getireceğini ise şöyle anlatmaktadır:
“Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (Darwinizm felsefesinin) verdiği cereyan-ı küfriye (inançsızlık hareketi) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkara) karşı İsevilik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden ve batıl inanışlardan arınıp temizlenip) İslamiyete inkılab edeceği (yöneleceği) bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini yok eder; öyle de Hazret-i İsa Aleyhisselam, İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal’ı yok eder...” (Mektubat, s. 6)
“Şahs-ı İsa Aleyhisselamın kılınciyle maktul olan şahs-ı Deccal’in, teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk (materyalizm) ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı manevisini öldürecek ve inkar-ı uluhiyet (Allah’ı inkar) olan fikr-i küfrisini (inkarcılık hareketini) mahvedecek...” (Şualar, s. 493)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman Said Nursi, inkarcılığın ve din ahlakından uzaklaşmanın temelinde Darwinizm ve materyalizm olduğunu söylemektedir. Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.) önderliğinde Müslümanların bu iki sapkın ideolojiye karşı büyük bir fikri mücadele yürüteceklerini belirtmektedir. Allah’ın izniyle, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın liderliğinde bu ideolojiler fikren ortadan kaldırılacak ve İslam ahlakı yeryüzüne hakim olacaktır.