Eski kavimler… Hz. Adem’den bu yana, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın, Hz. İbrahim’in, Hz. Lut’un, Hz. Yunus’un, Hz. Yusuf’un ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) zamanından bu yana, milyonlarca insan yaşadı bu dünyada. Hepsinin içinde derin imanlı olan, Allah’a gönülden bağlı olan, ihlasla peygamberlerin ardından giden insanlar vardı. Ve gururla başkaldıran, nefsine uyan ve inatla peygamberlerin yoluna uymayan insanlar da… Hepsi görülmemiş güzellikte medeniyetler kurdular, göz alıcı evler inşa ettiler, göz kamaştıran bahçelerde dolaştılar, en güzel sedirlerde, saraylarda, tahtlarda oturdular. Fakat kuşkusuz her insanın ölümle tanışma zamanı var. Onlar da kendileri için kaderlerinde belirlenen ölüm anıyla karşılaştılar ve bir daha dönmemek üzere bu dünyadan göçüp gittiler…
Allah her dönemde putlara tapan, azgınlıkla başkaldıran, büyüklendikçe büyüklenen insanlara peygamberler gönderdi, kutsal kitaplarla ve binlerce ayetle onları doğru yola çağırdı. Fakat bu kavimlerde büyüklenme ve kibir o denli şiddetliydi ki, içlerinden ancak çok az insan iman etti. Bunun üzerine Rabbimizin helakı ile hepsi diz üstü çökertildi.
Ne var ki, orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık. (Zariyat Suresi, 36)
Biz, onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun? (Meryem Suresi, 98)
... Onlara uyarıcı-korkutucu geldiğinde, nefretlerinden başkasını arttırmadı. (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 42-43)
Her dönemde kendini vazgeçilmez sanan, küçük dağları ben yarattım havasında olan, şeytanı dinledikçe daha da kibirlenen, kendisini üstün gören, gururlandıkça gururlanan insanlar gelip geçti. İçlerinde ne bilim adamları, ne sanatçılar, ne devlet adamları, ne dünyayı yöneten hükümdarlar, ne bir sözüyle binlerce kişilik orduları yöneten komutanlar vardı. İçlerinde güzellikleriyle, ihtişamlarıyla, heybetleriyle herkesi hayran bırakan insanlar vardı. İçlerinde üstün zekâlarıyla insanların hayatını tamamen değiştiren buluşlara imza atan mucitler vardı. Ama sonuç hiçbir zaman değişmedi. Şimdi mezarların altı bu insanlarla dopdolu. Hiçbiri ölümden kaçamadı, hiçbiri kaderlerinde belirlenen ölüm anını bir an bile ileriye alamadı. Hiçbiri dünyadaki ömrünü bir tek gün bile uzatamadı. Hepsi o çok değer verdikleri bedenlerini, mallarını, mülklerini, aşiretlerini, ailelerini, kariyerlerini, topraklarını, saraylarını bırakıp yapayalnız Allah’ın huzuruna çıktı.
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Ali İmran Suresi, 185)
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (En'am Suresi, 94)
Bu dünyada merhamet, şefkat, akıl, doğruluk, tevazu, iman daima galip gelir. Ama zulüm, gaddarlık, acımasızlık, enaniyet, kibir ve büyüklenme hep yenilecek şekilde yaratılır. Şimdi yaşadığımız bu dönemde de geçmiş dönemlerde olduğu gibi her ülkede azametli insanlar var. Allah’ı unutup paraya, güce, iktidara tapan insanlarla dolu dünya. Ama bu insanların da geçmiş kavimlerde yaşayan insanlarla çok önemli bir ortak noktası var. Bunlar da tıpkı diğerleri gibi esas gücün, kudretin, azametin Allah’a ait olduğunu hiç düşünmüyorlar. Kendilerinde sadece Allah’ın sonsuz aklından, sonsuz güzelliğinden, sonsuz ilminden bir parça esinti olduğunun farkında bile değiller. Allah’ın kendilerine verdiği bir parça akılla, zenginlikle, güzellikle etrafa hava atıyorlar. Ama bir türlü nasıl gülünç duruma düştüklerinin şuuruna varamıyorlar. Tüm kâinatı kusursuz yaratan Rabbimizin baki kalacağını, ama kendilerinin her şeylerini bırakıp bir gün mutlaka toprağa gireceğini unutuyorlar. O çok değer verip büyüklendikleri, etrafa kibir saçtıkları bedenlerinin bu kupkuru toprakta çürüyeceğini göremiyorlar.
Onlar için de durum hiç değişmeyecek. Onlar da tıpkı diğerleri gibi bu dünyadan sanki hiç yaşamamışçasına göçüp gidecek. Onlar da milyarlarca insan gibi son derece yalın, sıradan, aciz bir şekilde Allah’ın huzurunda dikilecek. Ve diğer insanlar onların inşa ettikleri sarayların, yolların, köprülerin üzerinden geçip gidecek. Kimse onların isimlerini hatırlamayacak, kimse onların bu dünyadan geçip gittiğini anlamayacak. Onlar da bu dünyadan gelip geçen milyarlarca insanın arasına karışacak ve onların da üzerine mezarların kapakları kapanacak.
Bu dünyanın sonu büyüklenenler için sonsuz bir azap yurdudur. Cehennem ise delicesine susamış bir şekilde kibirlenenleri, Allah’a karşı büyüklenenleri bekler. İnsanın en büyük akılsızlığı bu kadar acizken, tüm güç ve kudret Allah’a aitken, şeytana kanıp böylesine şuursuzca bir büyüklenmeye kalkışmasıdır. Kuşkusuz öldükten sonra herkes gibi içine düştüğü bataklığın farkına varacak, ama artık geriye dönüş asla mümkün olmayacaktır.
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Ali İmran Suresi, 26)
Unutmayın ki büyüklendikçe büyüklenen, kibirlendikçe kibirlenen ve günlerini ziyanla geçiren milyonlarca insanın yanında bir de son derece tevazulu, Rablerine boyun eğmiş, ihlasla Allah’a yönelmiş samimi kullar var. Onlar bu dünyanın adeta bir rüzgar gibi gelip geçtiğinin çok iyi farkındalar. Sabah akşam demeden Allah rızası için büyük bir ihlasla çalışıyor, Adn cennetlerine girmek için yarışıyorlar. Her nerede olursanız olun, dünyanın hangi şehrinde yaşarsanız yaşayın, siz de bu salih müminlerin arasına katılın. Çünkü onlar cennetin mirasçılarıdır. Onlar bu dünyada çalışıp çabalarken cennetin en güzel köşkleri onlar için hazırlanmaktadır.
Sizler de bu salih müminler gibi dünya hayatının geçiciliğini fark edin ve ahirete için çalışın. Rabbimizin çok esirgeyen ve bağışlayan olduğunu, tüm kullarına karşı çok şefkatli olduğunu ve tövbe kapısının her zaman açık olduğunu unutmayın. Ne mutlu ki bize esirgeyen ve bağışlayan bir Rabbimiz var. Ne mutlu ki bize tüm kullarına sevgiyle ve merhametle davranan, şükrün, ihlasla yapılan salih amelin karşılığını eksiksiz olarak veren bir Rabbimiz var.
Adnan Oktar'ın Arab News & Muslims Today & Islam.ru'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/news/616131
http://islam.ru/en/content/story/and-him-shall-we-return
http://www.muslimstoday.info/content/story/and-him-shall-we-return