Ne demiştiNe oldu

Sayın Adnan Oktar yaptığı sohbet programlarıyla PKK tehlikesine etkili şekilde dikkat çekmektedir. “Kürt kardeşlerimizin Güneydoğu’da güvenlik içinde yaşayamamaları, PKK’nın Kürt halkına baskısı, Türkiye’nin düzenli ordusu ve efendiliğini fırsat bilerek PKK’nın şımarması, İran’ın izlediği politikayla PKK’nın bir kolu olan PEJAK’ı ezmesi” Sayın Oktar’ın en çok üzerinde durduğu konulardandır.

Nitekim emekli Binbaşı Mete Yarar da katıldığı bir televizyon programında Sayın Oktar’ın PKK ve Güneydoğu halkının durumu konusunda yaptığı yorumlarla paralel açıklamalarda bulunmuştur.

8 Şubat 2015, A9 TV

ADNAN OKTAR: Devlet neyi bekliyor, hükümet neyi bekliyor,  ben anlamıyorum.  Yeterli değil mi bunlar? Bunu yaptığına, yağacağına pişman etsene neyi bekliyorsunuz? Her gün neredeyse bir kardeşimiz ya şehit ediliyor, ya dövüyorlar, ya sövüyorlar, ya bombalıyorlar. Bu çakallara kanunla hukukla bu ülkeyi dar etmenin vakti geldi. Bu konuyu bitirsin artık hükümet.


20 Ocak 2015, A9 TV

ADNAN OKTAR: Bakıyor devlet korumuyor kendini, hükümet korumuyor. O zaman “Biz PKK’ya teslim olalım bari” diyorlar. Bu felaketin durdurulması lazım. Vatan topraklarının işgal edilmesi ne demek? Gerekirse yeniden bir Kurtuluş Savaşı verilir. Gerekirse seferberlik ilan edilsin, vatandaş da askere alınsın, kazıyıp atalım. Bir kurtuluş savaşı gerekiyorsa kurtuluş savaşı verilsin.

Güneydoğu’da bir mafya yapılanması var. Bu mafyanın, bu lağımın temizlenmesi gerekiyor.


19 Aralık 2014, A9 TV

ADNAN OKTAR: Türkiye’de düzenli orduyla, tabii kanun var hukuk var. Anayasa var onunla yapamaz. Bunların sistemi kahpelik. Kadın kıyafeti giyip sırttan vuruyor. “Bununla baş edemezler” diyor. Senin ne aradığını ben anladım. Belanı arıyorsun sen. “O dönemde İran, PJAK karargahı ve iki kampı ele geçirmişti. İki kampı daha ele geçirseydi Kandil’in denetimini almış olacaktı.” Bak İran, İran’ın gücünü görüyor musun? Ne yapıyorsun sen İran karşısında? Köpek gibi önünde diz çöküp iki büklüm olup İran’ın ayağının altını yalıyorsun. Burada da Mehmetçiğe, yiğit polislerimize kahpelik yaparak, sırttan vurarak bir şeyler yapacağını zannediyorsun. Kabadayılık yapıyor.


20 Ekim 2014, A9 TV

ADNAN OKTAR: Mesela İran PKK’nın kolu PEJAK. Bunlar azmışlardı. İran bunları tek bir operasyonda, tek bir operasyonda dağlarda toprak haline getirdi. Geri kalanları topladı, PEJAK üyelerinin hepsini. Hepinizi asacağım dedi. Tamamını. İpleri hazırladılar. Bunlar köpek gibi yalvardı, PKK’lılar. “Etmeyin, çatmayın, ne istiyorsanız yapalım” dediler. İran da, dağılacaksınız dedi. Derhal dediler ve dağıldılar. Şu an İran’da PKK sorunu yok. Sıfır, bitti yani.

İran nasıl PKK’nın kökünü kazıdıysa, Türkiye de PKK’nın kökünü kazıyabilir. Ama önce fikir, düşünceyle, sonra savunma. Sen ne yapıyorsun? Darwinist, materyalist eğitim veriyorsun. PKK ne yapıyor? O da Darwinist, materyalist eğitim veriyor. O zaman ısrarla Darwinizm’in, materyalizmin geçersizliğinin anlatılması gerekiyor.


9 Ekim 2014, A9 TV

ADNAN OKTAR: Polis, asker son derece güçlü. Türk askeri PKK gibi böyle it kopuk takımını en az bin kere katlayacak güce sahip. Türk askeri hiçbir zaman için gücünün ufak bölümünü dahi kullanmadı. Türk polisi de öyle. Sadece savunmada kaldı. O kadar. Hiçbir zaman için atakta bulunmadı. Onun için devlete güvenmek çok önemli. Devlete saygı çok önemli. 


7 Ekim 2014, A9 TV

ADNAN OKTAR: PKK'nın derdi Türkiye'yi savaşa sokmak! Bir şekilde savaşa sokmak istiyor ki, işi kolay olsun. Türkiye savaşa girmeyecek. Bizim savaşla işimiz yok. Kobani'yle de işimiz yok.

Türkiye'nin şehirlerinde Van'da, Şırnak'ta, Diyarbakır'da polise taş atmak, yangın çıkartmak, otobüs yakmak, bunlar kolay. Burada bir engel yok. Bunu İran'da yapamazlar. İran'da yapıldı mı İran hükümeti gereğini yapar. Ve daha önce de yaptı. Ama Türkiye'nin mülayim tavrından dolayı bu tip olayları yine yaparlar ve yapmaya da devam ederler. YANİ AKIL ALMAZ BİR ŞIMARMA VAR.


A9 TV, 8 Temmuz 2012

ADNAN OKTAR: Biz vatanı bölme olayına karşıyız. Yani bunu kabul etmiyoruz. Bu konuda zıttız. Yoksa benim canlarım Kürtçe konuşuyor, ben iftihar ederim gayet güzel, konuşsun. Ama Türkiye’de ana dil Türkçedir. Her yere gittiğimizde anlaşırız. Mahkemede anlaşırız, lokantada anlaşırız, mağazada anlaşırız. Bu bir konfor ve kolaylık.

22 Eylül 2010, Samsun Aks TV

ADNAN OKTAR:… bizim milletimizin hiçbiri bölünmeyi istemiyor. Güneydoğu’daki halkımız da, kardeşlerimiz de tehditle kabul ediyormuş gibi görünüyorlar, tehditle. Hiçbiri kabul etmez. Mesela çocuklar okula gitmediler belirli bölgelerde, kardeşim nasıl gitsin yani? Şimdi bir düşün sen. Yani gece adam evini yıkabilir, suikast yapabilir, delik deşik edebilir, her şeyi yapabilir…. Yani Güneydoğu’daki milletimizin, kardeşlerimizin canı burnuna geldi. Ve PKK’dan akıl almaz derecede nefret ediyorlar...

 

6 Mart 2015, Ohaber

Emekli Binbaşı Mete Yarar katıldığı bir televizyon programında PKK ile ilgili sorulara şu şekilde yanıt verdi:

“Bir grubun bir ülke topraklarında silahla gezmesine kimse müsade edemez. Önce bunlar çıkacaklar, Türkiye’yi terk edecekler, bir tek dahi silahlı adam kalmayacak. Ondan sonra oturup silahı nasıl bırakacağını konuşursun.

Düşünün evinde bir tane silahlı adam var. Evine gelmiş senin. Eşinle beraber oturuyorsun evde, bir tane silahlı adam kapıyı çalıyor diyor ki “Kardeşim ben bunları bunları yapacağım” Ne diyeceksin adama? Estağfirullah gel otur beraber yapalım mı diyeceksin, yoksa bununla ilgili tedbir mi alacaksın?

Bu arkadaşlar bu ülkede tek silahlı gezme yasal güçleri olan emniyet güçleri dışında neden silah taşıyorlar, önce bunu açıklamak lazım.

PJAK İran'dan çekilirken şart mı koştu İran hükümetine? Hiç bir şart koşmadan çekildi. İran her gün bölgede 4-5 tane  Kürt muhalif lideri idam ediyor. PJAK İran'da yeniden silahlı eyleme başladı mı? Hayır. İran 'sen silah bırak ben de bu şartları kabul ederim' dedi mi? Hayır."

Ülkenin kendi içindeki vatandaşları ile barışması ayrıdır, bunu silahlı bri örgütle pazarlık etmek ayrı şeydir. Siz bu hakları silahlı bri örgütle müzakere edemezsiniz. Ben buna karşıyım. Tabi ki ben Kürt vatandaşlarımla barışacağım, yanlışlar varsa düzelteceğim. Ama bunu PKK istedi diye yapmayacağım. Demokrasi süreci, PKK'nın namlusunun ucundaysa benim buna itirazım olur. Ben baştan beri bunu reddediyorum. Ama sosyal ve kültürel hakların hepsinin hakları olduğunu düşünüyorum. Herkesin kendi ana dilini özgürce konuşması gerektiğini düşünüyorum. Ama iş PKK ile görüşülmesine geldiğinde benim de şerhlerim var. Öcalan'ın serbest bırakılması konusunda benim de şerhim var. 

Düşünün İstanbul’dayız, birileri bir yerleri basıyor, çıkıyor ondan sonra bir yerde duruyor ve polisler orada olduklarını bildikleri halde müdahale etmiyor. Bu, o ülkede güvenlik olduğu anlamına mı gelir? Bir ülkede silahlı mücadele devam ederken müzakere yapamazsın. Önce çıkartacaksın topraklarından.

Ülke PKK karşısında yenildi ve biz bunu tartışıyoruz diye düşünülüyor. Öyle bir şey yok. Biz PKK'ya karşı yenilmedik. TSK'nın, emniyetin böyle bir şeyi kabul ettiği yok. Ama asker de polis de bu sorunun konuşularak çözülmesini istiyor. Durum bu. İsteniyor ki silahların bırakılması için bir huzur ortamı yaratılsın. Yoksa kimsenin bir şeyden vazgeçtiği ya da teslim olduğu yok. Ama maalesef böyle bir algı yaratılıyor.

Bu tartışmalar halkımızda da moral bozukluğu yaratıyor. Kimsenin bir yere çekildiği yok. Bütün karakollar, askerler orada duruyor. Emniyet güçleri aynen varlığını koruyor. Ama siyaseten bir çözüm üretilmeye çalışıldığı için siyaset bu doğrultuda emir veriyor, ve normal bir ülkede olması gerektiği gibi emniyet güçleri de bu emre itaat ediyor. Ama bu teslimiyet değildir.”