Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatının ardından, İslam dünyası uzun bir dönem İslam ahlakının özünde bulunan ittifak ile hareket etmiş ve Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik ruhu hakim olmuştur. Ancak günümüzde İslam dünyasını biraraya getirecek, Müslümanlara yol gösterecek çağdaş bir merkezi otorite bulunmamaktadır. Böyle bir birliğin oluşturulması zorunludur. Bu noktada, öncelikli olarak Türkiye'nin önderliğinde, ortak bir tarihi, dili ve dini paylaşan Türk Devletleri arasında sağlanacak öncü bir birlik çok önemlidir. Çünkü bu tür bir ittifak güzel bir model olarak, tüm İslam alemini kapsayacak olan birliğin çekirdeğini oluşturacaktır.
Müslüman Türk Milleti'nin Tarihten Gelen Deneyimi
Dünyaya barış ve huzur getirecek bir İslam Birliği'nin sağlanması konusunda Türkiye'nin önemli bir konuma sahip olduğu açık bir gerçektir. Çünkü Türkiye, sözünü ettiğimiz manada bir İslam Birliği'ni kurmuş ve beş asırdan uzun bir süre bu birliği başarıyla korumuş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısıdır. Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Türkiye, İslam dünyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir ki; bu, Batı ile İslam dünyası arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilmesine Allah'ın izniyle imkan sağlayacaktır.
Türkiye'nin İslam dünyasında dar bir mezhebi değil, dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğunun izlediği Ehli Sünnet inancını temsil etmesi, hoşgörülü ve ılımlı bir anlayışa sahip olması onu İslam Birliği'ne önderlik etmeye aday kılan önemli bir vasıftır.
Türkiye; geliştireceği stratejilerle hem tüm Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışı temin edebilecek, hem de böyle bir birliktelikten oluşacak gücü en etkili şekilde idare edebilecek bir tarihi birikime sahiptir.
Büyük Türk Milleti'nin tarih boyunca kurduğu devletlerin sayısının 100'ün üzerinde olduğu kabul edilmektedir. Hatta pek çok tarihçi, araştırmalar derinleştirildikçe bu sayının daha da artabileceğini belirtmektedir. Bu devletlerden 16 tanesi ise dünya tarihinde etkili rol oynamış, çok güçlü devletlerdir. Ancak Selçuklu ve Osmanlı devletleri başta olmak üzere, Türk Milleti'ni bu coğrafyayla bütünleştiren ve güçlü kılan nedenleri sadece askeri güçle açıklamak mümkün değildir. Anadolu'yu fetheden, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar dünyanın en karışık ve en hassas bölgesini asırlar boyunca hakimiyeti altında tutan güç, Türk Milleti'nin özünde var olan ve Türklerin İslam'ı kabul etmesiyle birlikte tam bir olgunluğa ulaşan Kuran'a dayalı ahlak anlayışıdır. Eğer Türkiye, sahip olduğu büyük medeniyet mirasını iyi değerlendirir, yüzünü hep ileriye dönük tutup, geçmişini de unutmazsa, önünde çok aydınlık bir gelecek bulacaktır. Türkiye, tarihin en köklü medeniyetlerinden birinin varisidir. Bu büyük miras iyi değerlendirildiği ve maddi manevi önemi iyi kavrandığı takdirde, uluslararası platformda ülkemiz Allah'ın izniyle 21. yüzyılın lider devletlerinden biri haline gelecektir.
Türk Birliği'nden İslam Birliği'ne Doğru
Türk-İslam ahlakının en güzel örneklerinden olan Osmanlı Devleti'nin adalet anlayışı, hoşgörüsü ve oluşturduğu uzlaşma ortamının temelinde İslam ahlakı vardır. Kuran'da bildirilen bu ahlakın başlıca özellikleri; dürüstlük ve mertlik, zulümden ve haksızlıktan uzak durmak, adaleti her zaman ayakta tutmak, hoşgörüden ve uzlaşmadan yana olmaktır. Bu özellikler nedeniyledir ki, kendilerine tabi olan halklar da her zaman Müslüman Türklerin yönetiminden razı olmuş, hatta çoğu zaman kendi istekleriyle onların yönetimleri altına girmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan bu adaletli yönetim sayesinde tüm Balkanlar'ı, Kafkasya'yı ve Ortadoğu'yu kapsayan coğrafyada, üç İlahi dine ve muhtelif mezheplere mensup, dilleri, kültürleri, ırkları birbirlerinden tamamen farklı milyonlarca insan asırlar boyunca hiçbir zulme maruz kalmadan huzur içinde yaşamışlardır.
Türkiye ve Türki Cumhuriyetler arasında tesis edilecek işbirliği ve bütünleşme politikalarının da ilk adımı, bu ülkeler arasında "Türklük ve Müslümanlık" bilincinin geliştirilmesidir. Türkiye önderliğinde gerçekleştirilecek
"Türk-İslam Birliği" bir öncü model olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Türkiye'nin, Balkanlar'dan Doğu Türkistan'a kadar uzanan bölgede bu yönde yapacağı başarılı girişimler yıllarca "Adil Türk İdaresi" altında yaşamış Ortadoğu Müslümanlarını da olumlu yönde etkileyerek İslam Birliği'nin bir an önce oluşturulmasını sağlayacaktır. Milli ve dini kimliklerin giderek daha da önem kazanacağı ve medeniyetler arasında çatışmalara sahne olacağı düşünülen bir çağda sağlanacak İslam Birliği, böyle bir çatışmanın zeminini de ortadan kaldıracaktır. Bununla birlikte, Allah'ın izni ile, yaşanacak bu güzel gelişmelerle tüm dünya aydınlık bir çağa kavuşacaktır.
"Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın
taraftarlarıdır." (Maide Suresi, 56)