Düşünürseniz, birçok defa bir tanıdıkla göz göze gelip merhabalaştığınızı hatırlarsınız. Peki sizin için bir iki saniyelik bir süreç olan bu olayın, oldukça kompleks ve son derece hızlı işlemler sonucunda gerçekleştiğini biliyor muydunuz?
Bir lokantada iki kişinin ayrı ayrı masalarda oturduklarını varsayın. İyi dost olmalarına rağmen henüz birbirlerini fark etmemişler... Bu kişilerden birisinin, henüz görmediği arkadaşına doğru yüzünü çevirmesi, bir biyokimyasal olaylar zincirini başlatır:
Arkadaşının vücudundan yansıyan ışık, saniyede 10 trilyon foton (ışık parçacığı) geçecek şekilde gözbebeğine varır. Işık önce bu merceğin daha sonra da göz yuvalarını dolduran sıvının içinden geçer ve retinanın üzerine düşer. Retinanın üzerinde, "koni hücreler" ve "çubuk hücreler" olarak adlandırılan yaklaşık yüz milyon hücre vardır. Çubuklar aydınlık ve karanlığı ayırt edebilirken, koniler renkleri seçebilir.
Dışarıdaki cisimlere göre, retinanın farklı noktalarına farklı ışık demetleri düşer.
Örneğimizdeki kişinin, arkadaşını gördüğü anı düşünelim. Arkadaşının yüzündeki bazı noktalar, örneğin kaşları koyu renklidir ve retinanın üzerindeki bazı hücrelere çok zayıf bir ışık düşmesine neden olur. Bu hücrelerin yanında bulunan diğer bir grup hücre ise, arkadaşının alnından gelen ışıkla muhatap olur, yani daha fazla ışık alır. Söz konusu kişinin arkadaşının tüm yüz hatları, etraftaki diğer detaylar dahil, bu şekilde retinanın farklı hücre gruplarına farklı ışıklar düşürür.
Bunlar sadece lokantadaki adamın, arkadaşından yansıyarak gözüne gelen fotonlarla ilk temasıdır. Retina hücreleri, karmaşık kimyasal işlemler sayesinde fotonları algılamış ve elektrik sinyalleri üretmiş olur.
Görmenin Sonrasında Gerçekleşen Olaylar
Beyne iletilen sinyallerde öyle bir bilgi vardır ki, söz konusu arkadaşın yüzü, vücudu, kıyafeti, saçının rengi ya da yüzündeki küçücük bir iz bile işlenmiştir. Sadece bu kişinin değil, etraftaki her cismin en küçük detayı bile atlanmamış ve elektrik sinyallerine kodlanmıştır. Ama bir de bu sinyallerin beyne ulaştırılması gerekmektedir.
Beyin Hücreleri Harekete Geçiyor
Retina moleküllerinin hareketiyle uyarılan sinir hücreleri (nöronlar), tepki gösterir. Bu tepki kimyasaldır; bir nöron harekete geçtiği anda yüzeyindeki protein molekülleri aniden şekillerini değiştirir. Bu hareket, pozitif elektrik yüküne sahip olan sodyum atomlarının akışını bloke eder. Elektrik yüklü atomların akışındaki bu değişiklik, hücrenin içinde bir voltaj farklılığına neden olur. Voltaj farklılığı, elektrik sinyali demektir. Bu sinyal, milimetre cinsinden ifade edilen bir mesafeyi kat ettikten sonra sinir hücresinin ucuna ulaşır. Ancak burada bir sorun vardır: İki sinir hücresi arasında bir boşluk bulunmaktadır ve elektrik sinyalinin bu boşluğu aşması için özel bir önlem gereklidir. Nitekim bu önlem alınmıştır:
İki sinir hücresi arasında bulunan bazı özel serbest moleküller, sinyali taşıma işini üstlenir. Bir milimetrenin dört ile kırkta biri kadar bir mesafe kat ederek diğer nörona ulaşır ve mesajı tekrar iletir. Retinadan gelen elektrik uyarısı, bu sayede bir nörondan bir diğer nöron hücresine iletilerek ilerler ve beyne varır.
Burada, bu özel sinyaller görme korteksine gider. Bu görme korteksi 2.5 mm kalınlığında 13 m2 alanında üst üste binmiş doku tabakalarından oluşmuştur. Bu tabakaların bir tanesi yaklaşık 17 milyon nöronu içerir. Gelen sinyali ilk olarak 4. tabaka alır. Ön bir analiz yapar ve bilgiyi diğer tabakalardaki nöronlara ulaştırır. Her aşamada her bir nöron diğer bir nörondan sinyal alabilir.
Bu sayede dışarıdaki kişinin görüntüsü, kusursuz bir biçimde beynin korteks merkezinde oluşur. Ancak bir de bu kişinin tanınabilmesi için, hafıza hücrelerinin yoklanması, bu kişinin yüzü ile hafızadaki bilgilerin karşılaştırılması gerekmektedir. Bu iş de başarı ile yapılır. En ufak bir detay bile atlanmaz. Hatta kişinin yüzü, beyin korteksindeki görüntüde, hafızadaki yüz bilgisine göre biraz daha renksiz duruyorsa, arkadaşı bu farkı hissedecek ve "yüzü bugün acaba neden solgun" diye düşünecektir.
Böylece bir saniyeden çok daha kısa bir zaman dilimi içinde, "görme" ve "tanıma" gibi iki ayrı mucize gerçekleşmiş olur.
Allah Üstün Güç Sahibi Olandır
Yüzlerce milyon ışık parçacığıyla gelen bilgi, yan masadaki adamın bilincine ulaşmış, işleme tutulmuş, bu arada hafıza taranmış ve kişi böylece arkadaşını tanımıştır.
Bu kompleks sistem, evrim teorisinin asla açıklayamadığı eşsiz özelliklerle doludur. Görmenin, işitmenin, akıl yürütmenin kendi başına var olamayacağı açık ve kesin bir gerçektir. Bu kusursuz sistemleri birbiri ardınca yaratan, insan vücudundaki hücrelere yapacakları davranışları ilham eden sonsuz güç sahibi Yüce Allah'tır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
"Allah, sizi anne-lerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi." (Nahl Suresi, 78)
... "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?`` (Kehf Suresi, 37)