Bir canlının yavrusunu korumak için kendini tehlikeye atması ya da onun bakımını yapabilmek için günlerce aç kalması, fedakar davranışlardır ve büyük bir özen gerektirir. Fedakarlık ve özen için şuurun ve aklın var olması gerekir. Çünkü yavrusunun bakımına ve korunmasına özen gösteren canlının düşünmesi, yavrusunun ihtiyaçlarını tespit etmesi, bu ihtiyaçlara göre kararlar vermesi ve bu kararları uygulaması gerekir. Oysa bu canlılar, yavrularına gösterdikleri irade ve şuura kendi kendilerine sahip olmamışlardır. Bu canlılar Yaratıcımız olan Allah’ın emriyle hareket etmektedirler. Allah yapmakta olduklarını onlara ilham etmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:
“Şu halde hamd göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah’ındır. Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Casiye Suresi, 36-37)
Yavrularını Karınlarında Taşıyan Yengeçler
Harlequin yengeçleri yumurtalarını karın bölgelerinin alt kısmında yer alan bir bölümde taşır. Yengeçler bu dönemde kıskaçlarını açarak düşmanlarına karşı saldırgan bir hava vermeye çalışırlar. Aynı şekilde Trapez yengeçlerinin dişileri de yumurtalarını karınlarında bulunan koruyucu bir kapağın altında taşır. Sert mercanlarda yaşayan bu canlılara yavrularını koruyabilecekleri vücut yapısını ve yavrularını koruma içgüdüsünü veren Allah’tır.
Yavrularını Ağızlarında Taşıyan Balıklar
Banggai Kardinal balığı hem yumurtalarını, hem de zamanı geldiğinde yumurtadan çıkan yavrularını ağzında taşımaktadır. Yumurtalar ve yavrular ağzından çıkana kadar bekleyen Banggai balığı önemli bir fedakarlık yapmaktadır. Büyüyen yavrular birkaç hafta içinde bu korunaklı yuvayı bırakarak terk ederler. Yavruların bundan sonraki sürekli barınma yerleri ise deniz kestanelerinin bulunduğu yerlerdir.
Kemik dilli balık (Scleropages Leich Hardtii), Yeni Gine’de yaşar. Erkek balık, yumurtaları ağzında taşır. Bu durumda olması beklenen balığın sindirim salgılarının harekete geçmesi ve yumurtaların balık tarafından yenerek sindirilmesidir. Oysa böyle olmaz. Erkek balığın ağzında gelişimlerini tamamlayan yavrular yumurtadan çıktıkça suya atlar ve yeni hayatlarına başlarlar. Bu durum milyonlarca yıldan bu yana devam etmektedir. Rabbimiz’in muazzam detaylarla yarattığı iştahı kesen, sindirimi temin eden ve salgıları durduran böyle bir düzenin fiziksel olarak nasıl çalıştığı henüz açıklanamamaktadır.
Dişi ve erkek sihlid balıkları yumurtaları ve yavrularıyla yakından ilgilenirler. Balıklardan biri, yumurtaların bulunduğu yerin yukarısında durur ve devamlı olarak kuyruk ve yüzgeçleriyle onları yelpazeler. Dişiyle erkek birkaç dakikada bir nöbet değiştirirler. Yelpazelemenin amacı yumurtaların iyi gelişebilmeleri için daha fazla oksijen sağlamaktır. Bu çalışma ayrıca mantar sporlarının yumurtaların üzerine yerleşerek gelişmelerini de önler.
Sihlidlerin yumurtalarıyla ilgilenmelerinin temelinde yumurtaların temizliğinin sağlanması vardır. Bunun için döllenmemiş yumurtaları da yiyerek geriye kalan sağlıklı yumurtaların hastalanmasını önlerler. Daha sonraki evrede ise yumurtaları bulundukları yerlerinden alarak kumda kazdıkları oyuklardan birine götürürler. Taşıma işlemini ise her seferinde ağızlarına birkaç yumurta alarak yaparlar. Biri çukura giderken, diğeri nöbet bekler. Daha sonra yine aynı işlem tekrarlanır. Yavrular yumurtadan çıktıkları zaman dişiyle erkek onları dikkatle korur. Genellikle yumurtadan yeni çıkan yavrular hep bir arada kalırlar, gruptan biri ayrıldığında dişi ya da erkek bu yavruyu ağzına alarak tekrar diğerlerinin yanına götürür.
Evrimciler canlıların yavrularına gösterdikleri özenli tavırlar ve fedakar davranışlar için sözde programlandıklarını söylemektedirler. Evrim teorisine göre bu programın sahibi, cansız ve şuursuz doğada meydana gelen yine şuursuz tesadüflerdir. Canlıların sahip oldukları son derece kompleks ve olağanüstü özellikler düşünüldüğünde, bu iddianın ne kadar akıl ve mantık dışı olduğu açıkça görülmektedir. Tüm canlıların Allah’ın ilhamı ile hareket ettikleri, akıl ve vicdan sahibi her insanın kolaylıkla görebileceği apaçık ve kesin bir gerçektir.
“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Suresi, 24)
Yavruları İçin Kendilerini Feda Eden Fener Balıkları
Fener balığının erkeği dişisinden 10-15 kat daha küçüktür. Denizin derinliklerinde yaşayan erkek fener balığı, daha yavru iken dişlerini kaybeder ve açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşır. Bu yüzden en kısa zamanda bir dişi bulmak zorundadır. Erkek, kafatasının dörtte birini kaplayan çok iri burun delikleri sayesinde dişilerin salgıladığı “feromenleri” (bir tür salgı) algılar. Bu şekilde dişi balığı bulur ve kıskaçları ile ona tutunur. Bundan sonra inanılmaz bir olay gerçekleşir; erkek ve dişinin deri ve damar sistemleri birbirleriyle kaynaşır ve erkek besini dişiden almaya (daha doğrusu çalmaya) başlar. Bir dişi balık 3-4 tane cüce erkeği sırtında taşır. Dişi yumurtalarını suya bırakır bırakmaz erkek de spermini salar. Yumurtalar döllendikten sonra erkeğin görevi sona ermiştir, erkek yavaş yavaş eriyerek yok olur.
Üremek İçin Uzun Yollar Kat Eden Gri Balinalar
Her yıl Kaliforniya’da Aralık ve Ocak aylarında gri balinalar Kuzey Buz Denizi’nden Kuzey Amerika’nın güney sahillerinden geçerek Kaliforniya’ya doğru yüzerler. Doğurmak için ılık sulara doğru hareket ederler. Bu yolculukları sırasında en ilginç olan ise, hamile olan anne balinanın hiçbir şey yememesi ve buna ihtiyacının da olmamasıdır. Uzun yaz günleri boyunca, kuzeyin be-sin yönünden zengin sularındaki yiyeceklerle kendini doyurur. Ve böylece uzun süren göç dönemi için gerekli olan enerjiden daha fazlasını içeren kalın bir yağ tabakasına sahip olur. Anne balina, Batı Meksika’nın astropikal sularına ulaşır ulaşmaz doğum yapar. Yavrular, annelerinin sütleriyle beslenir, yağ takviyesi yaparlar, böylece kendi türlerinin Mart ayında başlattıkları kuzeye yapılan göç için güç kazanmış olurlar.
Yunus ve Balinaların Yavrularına Gösterdikleri Özenli Bakım
Balina yavruları suyun altında bir seferde 1 dakikadan fazla kalamazlar. Bu da beslenmelerinde problem oluşturur. Yavrular genellikle sütü, annelerinden emerler. Yavrunun boğulmaması için bu olay yüzeye yakın bir yerde ve aynı zamanda balinalar yavaşça yüzerlerken gerçekleşir. Yavrunun suyun içinde boğulmadan beslenebilmesi için anne balinanın ona yardım etmesi gerekir. Anne bu yardımı sütü yavrunun ağzına fışkırtarak sağlar.
Doğum anında dişi yunusların yanında başka iki dişi yunus daha bulunur. Bu hayvanlar anne yunusun iki yanında yüzerler. Görevleri doğum anında savunmasız kalan anne yunusu ve yavruyu korumaktır. Doğum sırasında akan kanın kokusuna gelebilecek köpek balıklarına karşı anneyi ve yavruyu bu yardımcı yunuslar korur.
Yumurtalarını Özenle Koruyan Balıklar
Pisi balıkları, yeterli miktarda yiyecek buldukları kumlu deniz tabanlarında yaşayan yassı balıklardır. Ancak yetişkin pisi balıkları yumurtalarını bu bölgede bırakacak olurlarsa, akıntılar savunmasız yumurtaları güvenli yerlerinden uzağa taşıyacaktır. Bu nedenle pisi balıkları akıntıya karşı yüzerek, suyun daha derin olduğu başka bir yere doğru göç ederler. Bu göç sırasında 60 milyon pisi balığının yumurtlamak üzere toplandığı tahmin edilmektedir. Güvenlikli sularda yumurtadan çıkan yavru yassı balıklar deniz yüzeyinde kalarak bir ay kadar beslenirler ve gelişirler. Bir ayın sonunda akıntıyla beraber sürüklenerek beslenme bölgesine geri gelirler. Bu süre içinde yavru pisi balıkları ebeveynlerine benzeyen balıklar haline gelmişlerdir. Onlar da büyük balıklar gibi su dibine inerler ve orada yaşamlarını sürdürürler.
Boynuzlu köpek balıkları, Pasifik ve Hint Okyanusları’nın dip bölgelerindeki kumluklarda yaşarlar. Bu köpek balığı türünün kıvrımlı bir burnu, sivri uçlu omurgaları ve tuhaf görünüşlü yüzleri vardır. Yavru boynuzlu köpek balıkları yumurtadan çıkmadan önce, spiral şeklindeki bir yumurta kesesinin içerisinde gelişimlerini yaklaşık 9 ay kadar sürdürürler. Boynuzlu köpek balıkları yumurtalarının bulunduğu 1.5 cm uzunluğundaki spiral keselerini akıntıya kapılıp sürüklenmemeleri için bir alg yatağı ya da kayalıklardaki yarıklara yerleştirirler. Yumurtadan çıkan yavrular kendilerini yüzgeçlerinde bulunan dikenlerini kullanarak korurlar.
Canlıların Yavruları İçin Gösterdikleri Fedakarlık Rabbimiz’in Şefkatinin Tecellilerinden Biridir
Hayvanların yavruları çoğu zaman bakıma ve korunmaya muhtaç olarak doğarlar. Genellikle kör veya tüysüz olan, henüz avlanma yeteneği bulunmayan yavrular eğer ebeveynleri veya sürülerindeki diğer yetişkinler tarafından korunup kollanmazlarsa kısa sürede açlıktan veya soğuktan ölürler. Ancak yazı boyunca verdiğimiz birkaç örnekte de görüldüğü gibi Allah’ın izniyle böyle bir şey asla yaşanmaz. Çünkü hayvanlar alemindeki yetişkinler yavrularını herşeyi göze alarak korurlar. Gerekirse kendi canlarını da tehlikeye sokarak veya çok zor koşullarda yaşamayı göze alarak büyük fedakarlıklar yaparlar.
Elbette ki, bu canlıların böyle davranışlar sergilemelerinin nedeni, onları Allah’ın bu şekilde yaratmış olmasıdır. Bu canlılar da yeryüzünde var olan herşey gibi Allah’ın ilhamı ile hareket etmektedirler. Bu hayvanların böylesine bilinçli, şefkatli, merhametli hareket etmesini sağlayan, onları bu özellikleri ile yaratan göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’tır. Allah, bu canlılara ilhamıyla sonsuz şefkat ve merhametinin örneklerini sergilemektedir. Allah Kuran’da kullarına Kendini şöyle tanıtır:
“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Suresi, 24)
Balıkların yuva yaptıkları pek bilinmez. Ancak bir çok balık türü yumurtaları ve larvaları için özenli yuvalar hazırlarlar. Bununla da yetinmeyip yumurtalarının başında nöbet tutarlar. Ayetlerde şöyle buyrulur. “Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır...” (Müminun Suresi, 21)