Cumhuriyet Bilim Teknik (CBT) dergisinin 6 Mart 2004 tarihli sayısında "Yaşamı Göktaşları mı Başlattı" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda Tempe"deki Arizona Eyalet Üniversitesi"nden kimyacı Sandra Pizzarello ve arkadaşlarınca gerçekleştirilen bir çalışmaya1 dayanılarak, "yeryüzüne göktaşları aracılığıyla taşınan bazı kimyasalların, yaşamın yapıtaşlarına ‘kalıp"lık görevi yapmış olabileceği" iddia ediliyordu. Pizzarello"nun çalışması, yaşamın rastlantısal başlangıcı teorilerine en büyük bilimsel açmazlardan birini oluşturan "sol ellilik"le ilgiliydi.
Sol-ellilik kavramını proteinlerden örnek vererek açıklayalım. Proteinlerin yapıtaşları olan amino asitler sağ elli ve sol elli olmak üzere doğada iki formda bulunmaktadırlar. Bunlar birbirlerinin aynadaki görüntüleri gibidirler. Proteinler sadece sol elli amino asitlerden oluşurlar. Doğal şartlarda her iki form da denk oranlarda bulunur. Rastlantısal olarak biraraya gelen aminoasitlerin birbirine yakın oranlarda sol elli ve sağ elli aminoasitlerden meydana gelmesi beklenir. Ancak hücreyi oluşturan onbinlerce proteinin bir tanesi bile sağ elli değildir. Açıkça bilinçli bir tercihi gösteren bu sol ellilik konusunda materyalistlerin getirebileceği hiçbir açıklama yoktur.
Aşağıda göstereceğimiz gibi, sözkonusu çalışma da bu problemi çözme adına hiçbir katkı sağlamamaktadır.
Pizzarello, 1969 yılında Avustralya"nın Murchison Kasabası"na düşen Murchison göktaşındaki izovalin adlı aminoasiti, yeryüzünün ilk oluştuğu zamanlarında bol miktarda olduğu düşünülen karbon temelli kimyasallarla karıştırmıştır. Bu işlemin sonucunda canlılarda sıkça rastlanan treoz (throse) adlı basit bir şeker formu oluştuğunu ve bunun "sağ-elli" versiyonunun yüzde 5 oranında daha fazla olduğunu görmüştür. Pizzarello, bunun, şekerlerde asimetrinin (sol veya sağ elli olma) başlangıcına işaret ettiğini iddia etmektedir.
Oysa bu çalışmada elde edilen sonuçlar, yaşamın temel taşlarındaki sol-elliliğin kökenini açıklamaktan çok uzaktır. Yaşamın temel taşlarında görülen asimetri, Pizzarello"nun çalışmasında elde edildiği gibi sağ-elli değil, sol-ellidir . Dahası, Pizzarello"nun deneyinde sağ-elliliğin sol-elliliğe oransal üstünlüğü sadece %5 iken, canlılarda sol-ellilik %100 oranındadır.
Bu durumda Pizzarello"nun sonuçlarını, sol-elliliği materyalist bir açıdan açıklamaya katkı sağlamış göstermek tamamen tutarsız bir davranıştır. Bu davranış, 100 milyon kere ardarda tura atarak ödül alacak bir oyuncunun, atışların yüzde 45"inde tura atmış olduğu halde ödülde hak iddia etmesi gibidir.
CBT"nin "İlksel Çorba" Çarpıtması
CBT"deki haberin girişinde, Pizzarello"nun bu deneyi "ilksel çorbanın" ortamını taklit ederek gerçekleştirdiği yazılmaktadır. Bu ise ilginçtir. Çünkü varlığı hakkında hiçbir bilimsel kanıt bulunmayan ve sadece hayalgücüne dayalı olan spekülatif bir ortamı bir deneyde taklit etmiş olmanın imkanı yoktur. Bunu iddia eden birisi, olsa olsa kendi hayallerine göre bir deney yapmış sayılabilir. İlksel çorba da böyle hayali olan ancak materyalistlerce sıkça tekrarlandığı için bir efsane halini almış bir masaldan ibarettir.
CBT"de sözü edilen ilksel çorba, efsanevi bir inançtan ibarettir. Avustralyalı moleküler biyolog Michael Denton, ilksel çorba iddiasının hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını şu sözlerle ortaya koymuştur:
"İlksel çorbanın yaşamın kökeniyle ilgili tartışmalarda bu kadar sıkça kanıtlanmış bir gerçek olarak gösterilmesi düşünüldüğünde, bunun varlığına dair kesinlikle hiçbir kanıtın olmadığını öğrenmek bir tür şok etkisi meydana getirmektedir " 2
CBT"nin Aldatıcı Başlığı
CBT ekibinin bu haberi vermede kullandığı başlık da tamamen aldatıcıdır. Dikkat edilirse Cumhuriyet Bilim Teknik , sol-elliliği açıklama çalışmalarıyla ilgili bir başlık kullanmamakta, bu çalışmayı çok daha geniş bir çerçevede, yaşamın başlangıcı yani hücrenin kökeni alanında ele almaktadır. Sol-ellilik, ilk hücrenin rastlantısal oluşumu iddialarına başlı başına aşılmaz bir engel oluşturmakla birlikte, ilk hücrenin rastlantısal meydana gelişi senaryolarında ele alınması gereken tek faktör değildir.
Rastlantılarla ortaya çıktığı iddia edilen bir ilk hücrenin, bir hücre zarına sahip olması; bu zarın dış kısmının suyu seven (hydroliphic) iç kısmının ise suyu iten (hydrophobic) olması gerekmektedir. Bu zarın bazı yararlı maddeleri hücrenin içine transfer edebilir ve potansiyel olarak zararlı maddeleri hücrenin dışına taşıyabilir olması gerekmektedir. Hücre, zarının dışında enerji ve enerjiden faydalanmasını sağlayacak bir sisteme sahip olması gerekmektedir. Hücresel yapıları ve fonksiyonları üretip sürdürmede gerekli olan ve bilgi saklayan DNA ve RNA gibi moleküllere sahip olmalıdır. İhtiyaç olan maddeler ile zararlı maddeler arasında ayırım yapabilecek bir mekanizmaya sahip olmalıdır. Hücre içinde yaşam için gerekli malzemeleri üretecek fabrikalara sahip olmalı ve nihayet hücrenin çoğalabilmesi için gerekli hücre bölünme mekanizmalarına sahip olmalıdır.
Bizim yukarıdaki paragrafta birer cümleyle özetlediğimiz bu şartlar kendi içlerinde çok karmaşık başka şartlara dayanmaktadır ve bunların herhangi birinin evrimcilerin dayandığı doğal mekanizmalarla ortaya çıkmış olması kesinlikle imkansızdır. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hücredeki Mucize , Araştırma Yayıncılık; Harun Yahya Hücre Zarındaki Mucize , Araştırma Yayıncılık)
Görüldüğü gibi CBT"de yer verilen çalışma sol-elliliği açıklamanın yanına dahi yaklaşamadığı halde, "Yaşamı Göktaşları mı Başlattı" sorusuyla okurlara, yaşamın rastlantılarla başladığı iddiasıyla bağlantılı bilimsel bir kanıt gibi sunulmaktadır. Gerçekte, bu çalışmanın sonuçlarına bakarak yaşamın göktaşı çarpmasıyla ortaya çıkmış olabileceğini düşünmek; bir bebeğin çizdiği belli belirsiz şekilleri harflere benzeterek bu bebeğin Ana Britannica ansiklopedisinin yazarı olduğunu iddia etmek gibidir. Yani akıl dışıdır.
Sonuç
Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde yer alan bu haber materyalist felsefeye olan inanç doğrultusunda yorumlanarak sunulmuştur. Aslında CBT"nin sözkonusu haberi bu yorumla vermesi, materyalizmin içinde bulunduğu bilimsel açmazı açığa çıkarmaktadır. Modern bilimin bulguları karşısında çaresiz kalan materyalistler, böyle dar kapsamlı ve zayıf bulgularla kendilerini avutmaktadırlar. CBT yetkililerine bu körükörüne inançlarını terk etmelerini ve modern bilimin bilinçli tasarımı desteklediğini kabullenmelerini tavsiye ediyoruz.
1. Sandra Pizzarello ve Arthur L. Weber, "Prebiotic Amino Acids as Asymmetric Catalysts", Science, Volume 303, Number 5661, 20 Şubat 2004, sf. 1151
2. Denton M.J., "Evolution: A Theory in Crisis," Burnett Books: London , 1985, pp.260-261