Montreal’deki Palais des Congrès’de yaklaşık 1000 kişiye yaptığı konuşmasında, İsrail -Filistin çatışmasını çözümlemenin, Batı ile İslam Dünyası arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için yegane önemli adım olduğunu belirten eski İngiltere Başbakanı Tony Blair; “Eğer İsrail-Filistin ihtilafını çözebilir, İsrail’in güvenliğini sağlayabilir ve Filistinliler için bir devlet oluşturabilirsek, Batı olarak çifte standartlı hareket etmediğimizi ve adaletin sadece Yahudi-Hıristiyan geleneğine mensup kişiler için olmadığını, aynı zamanda İslam dininden olan kişileri de kapsadığını en iyi şekilde göstermiş oluruz.” diyor.
2007 yılının Temmuz ayından beri Ortadoğu Barış Görüşmeleri Dörtlüsü’nün (ABD, AB, Rusya ve BM) özel elçisi olan Blair, bunun aynı zamanda, dünyanın herhangi bir yerinde ittifak kurmaya ihtiyaç duyulan Batı değerlerini arttırmak açısından güçlü bir sembol olacağını da sözlerine ekliyor.
Tony Blair’in yaptığı konuşmasında seyreden dikkat çekici ifadeleri şöyle:
Blair, dini aşırılığı “İslam gerçeğini saptırma” olarak nitelendiriyor ve aslında Müslümanların itidalli olduklarına, Batıyla barışçı bir işbirliği kurmak istediklerine inandığını ifade ederek, Libya, Cezayir, Yemen ve Körfez ülkeleri dahil olmak üzere pek çok Arap ülkesinin de bu tehditten Batılı ülkeler kadar çekindiğini dile getiriyor.
“… Bizim toplumlarımız adalet ve eşitlik fikri üzerinedir. Bu da, yalnızca almak ve vermek değil aynı zamanda bizden daha az imkanlara sahip insanlara merhamet etmek demektir.”
“… Başkalarını düşünmek, kendi sınırlarımızın dışına çıkmak anlamına gelir.”
Global dünyada hızla gelişen ekonomik krizin bugün dünya ülkelerinin birbirlerine ne kadar bağımlı olduklarını gösterdiğini ifade eden Blair, ayrıca global çözümler bulmak adına uluslararası ittifakları ve kurumları kuvvetlendirmek gerektiğini de anlatıyor.
“Global çapta zorluklarla karşı karşıyayız ve ülkeler, politik, ekonomik veya güvenlik açısından izole yaşayarak varlıklarını daha fazla sürdüremezler. Yapacağımız en kötü şey, ayrı kalarak kendimizi diğerlerinden soyutlamaktır. Oysa şimdiye dek hiç olmadığı kadar başkalarına açık olmalıyız.”
Ayrıca Blair’e göre, Birleşmiş Milletler ihtiyaç duyulan global tepkiyi veremiyor çünkü hala yıl 1948’deymiş gibi faaliyetini sürdürüyor.
“Bugün, eğer hiçbir ülke, bu problemlere çözüm bulmayı tek başına garanti edecek kadar güçlü değilse ve ittifak kurma zorunluluğumuz da bir gerçekse, o zaman ulusal çıkarlar fikrinin peşinde dar bakış açısıyla koşmak tamamen yanlıştır.”
Blair savaş için de, “silahlarla kazanılamaz ama fikirlerimizin gücüyle kazanılabilir.” diyor.
Dünyadaki sorunlara Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin elele vererek çözüm bulmaları son derece önemlidir. Bu, ortak değerleri savunan ve aynı amaç için mücadele eden güzel ahlaklı insanların birliği olmalıdır. Sevgi ve merhametin eksik olduğu, her ulusun yalnız kendi çıkarları için yaşadığı bir dünya, insanların mutluluğunu ve güvenliğini acımasızca tehdit etmekten başkasına yaramayacaktır.
Yüce Allah, Kuran’da ve İncil ile Tevrat’ta sevginin, merhametin ve birlik içinde yaşamanın önemini şöyle bildirmiştir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah"tan başkasına kulluk etmeyelim, O"na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah"ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Al-i İmran Suresi, 64)
Fakat Allah"ın kulları gibi iyilik işleyerek, akılsız adamların cehaletini susturun. Bütün insanlara hürmet edin. Kardeşliği sevin. Allah"tan korkun... (Petrus"un Birinci Mektubu, Bap 2, 15-17)
Ey adam, iyi olanı sana bildirdi; ve hak olanı yapmak ve merhameti sevmek ve Allah"la alçakgönüllü olarak yürümekten başka Rab senden ne ister? (Mika, Bap 6, 8)