Teknolojik bir aletin boyutunun küçülmesi, o alet için kullanılan teknolojinin daha üstün hale geldiğini gösterir. Geçmişte kullanılan kameraların boyutları ile günümüz kameraları buna bir örnektir. İnsanların fabrikalarda dahi yapamadıkları fotosentez işleminin hücre gibi mikroskobik bir yapının içine sığdırılmış olması ise Allah'ın sonsuz kudretinin ve yaratışındaki üstünlüğün tecellilerinden biridir. |
Bilindiği gibi evrim teorisi canlıların ve canlılardaki kusursuz ve karmaşık yapı ve sistemlerin kendiliğinden, doğal şartlar altında tesadüfen oluştuğunu iddia eder. Oysa buraya kadar açıkça gördüğümüz gibi, değil canlı bedenleri, bir bitkinin tek bir yaprağındaki fotosentez sistemleri dahi son derece karmaşık bir tasarıma sahiptir. Dolayısıyla evrimin iddia ettiği gibi bunların tesadüfen, kendiliğinden meydana gelmeleri imkansızdır.
Bütün bu apaçık gerçeklere rağmen yine de evrim teorisini savunmaya devam edenler için sorular sorarak bu sistemin tesadüfen oluşamayacağını bir kere daha görelim. Boyutu mikroskobik ölçülerle tanımlanan bir alanda kurulmuş bu örneksiz mekanizmayı tasarlayan kimdir? Elbette bu soru ile birlikte sorulması gereken başka bir soru da şudur: Böyle bir sistemi şuursuz bitki hücrelerinin planladıklarını yani bitkilerin düşünerek planlar yaptıklarını varsayabilir miyiz? Elbette böyle bir şeyi varsayamayız. Çünkü, bitki hücrelerinin tasarlaması, akletmesi gibi bir şey söz konusu değildir. Hücrenin içine baktığımızda gördüğümüz kusursuz sistemi yapan hücrenin kendisi değildir. Peki öyleyse bu sistem düşünebilen yegane varlık olan insan aklının bir ürünü müdür? Hayır değildir. Milimetrenin binde biri büyüklüğünde bir yere yeryüzündeki en kompleks tesisi kuranlar insanlar da değildir. Hatta insanlar bu mikroskobik tesisin içinde olan bitenleri gözlemleyemezler bile.
Evrim teorisi bütün canlıların aşama aşama geliştiğini, basitten komplekse doğru bir gelişim olduğunu iddia eder. Fotosentez sistemindeki mevcut parçaları belli bir sayıyla sınırlayabildiğimizi varsayarak, bu iddianın doğru olup olmadığını düşünelim. Örneğin fotosentez işleminin gerçekleşmesi için gerekli olan parçaların sayısının 100 olduğunu varsayalım (gerçekte bu sayı çok daha fazladır). Varsayımlara devam ederek bu 100 parçanın -böyle bir şey imkansız olmakla birlikte- bir iki tanesinin evrimcilerin iddia ettikleri gibi tesadüfen, kendi kendine oluştuğunu kabul edelim. Bu durumda geriye kalan parçaların oluşması için milyarlarca yıl beklenmesi gerekecektir. Oluşan parçalar birarada bulunsalar bile diğer parçalar olmadığı için bir işe yaramayacaklardır. Tek biri olmadığında diğerleri işlevsiz olan bu sistemin ise hiçbir işe yaramadan diğer parçaların oluşumunu beklemeleri imkansızdır. Dolayısıyla canlılara ait tüm sistemler gibi, karmaşık bir sistem olan fotosentezin de evrimin öne sürdüğü gibi, zaman içinde, tesadüflerle, yavaş yavaş oluşan parçaların eklenmesiyle meydana gelmesi akıl ve mantıkla bağdaşan bir iddia değildir.
Bu iddianın çaresizliğini fotosentez işleminde gerçekleşen bazı aşamaları kısaca hatırlayarak görebiliriz. Öncelikle fotosentez işleminin gerçekleşebilmesi için mevcut bütün enzimlerin ve sistemlerin aynı anda bitki hücresinde bulunması gereklidir. Her işlemin süresi ve enzimlerin miktarı tek bir seferde en doğru biçimde ayarlanmalıdır. Çünkü gerçekleştirilen reaksiyonlarda oluşabilecek en ufak bir aksaklık, örneğin işlem süresi, reaksiyona giren ısı veya hammadde miktarında küçük bir değişiklik olması, reaksiyon sonucunda ortaya çıkacak ürünleri bozacak ve yararsız hale getirecektir. Bu sayılanların herhangi bir tanesinin olmaması durumunda da sistem tamamen işlevsiz olacaktır.
Onlar, Allah'ınkadrini hakkıyla takdir edemediler.
Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.
(Hac Suresi, 74)
Bu durumda akla bu işlevsiz parçaların sistemin tümü oluşana kadar nasıl olup da varlıklarını sürdürdükleri sorusu gelecektir. Ayrıca boyut küçüldükçe o yapıdaki sistemin gerektirdiği aklın ve mühendisliğin kalitesinin arttığı da bilinen bir gerçektir. Bir mekanizmadaki boyutun küçülmesi bize o yapı üzerinde kullanılan teknolojinin gücünü gösterir. Günümüz kameralarıyla seneler önce kullanılan kameralar arasında bir karşılaştırma yapıldığında bu gerçek daha net anlaşılır. Bu gerçek, yapraklardaki kusursuz yapının önemini daha da artırmaktadır. İnsanların büyük fabrikalarda dahi yapamadıkları fotosentez işlemini bitkiler nasıl olup da bu mikroskobik fabrikalarında, üstelik milyonlarca yıldır, gerçekleştirmektedirler?
İşte bu ve benzeri sorular evrimcilerin hiçbir tutarlı açıklama getiremedikleri sorulardır. Buna karşın, çeşitli hayali senaryolar üretirler.
Üretilen bu senaryolarda başvurulan ortak taktik ise, konunun demagojiler ve kafa karıştırıcı teknik terim ve anlatımlarla boğulmasıdır. Olabildiğince karışık terimler kullanarak bütün canlılarda çok açık görülen gerçeği, "Yaratılış Gerçeği"ni örtbas etmeye çalışırlar. Neden ve nasıl gibi sorulara cevap vermek yerine, konu hakkında ayrıntılı bilgiler ve teknik kavramlar sıralayıp sonuna bunun evrimin bir sonucu olduğunu eklerler.
Bununla birlikte en koyu evrim taraftarları bile, çoğu zaman bitkilerdeki mucizevi sistemler karşısında hayretlerini gizleyememektedirler. Buna örnek olarak Türkiye'nin evrimci profesörlerinden Ali Demirsoy'u verebiliriz. Prof. Demirsoy, fotosentezdeki mucizevi işlemleri vurgulayarak, bu kompleks sistemin karşısında şöyle bir itirafta bulunmaktadır:
Fotosentez oldukça karmaşık bir olaydır ve bir hücrenin içerisindeki organelde ortaya çıkması olanaksız görülmektedir. Çünkü tüm kademelerin birden oluşması olanaksız, tek tek oluşması da anlamsızdır.85
Fotosentez işlemindeki bu kusursuz mekanizmalar şimdiye kadar gelmiş geçmiş bütün bitki hücrelerinde vardır. En sıradan gördüğünüz bir yabani ot bile bu işlemi gerçekleştirebilmektedir. Reaksiyona her zaman aynı oranda madde girer ve çıkan ürünler de hep aynıdır. Reaksiyon sıralaması ve hızı da aynıdır. Bu, istisnasız bütün fotosentez yapan bitkiler için geçerlidir.
Bitkiye akletme, karar verme gibi vasıflar vermeye çalışmak elbette mantıksızdır. Bunun yanı sıra bütün yeşil bitkilerde var olan ve kusursuz bir şekilde işleyen bu sisteme "Tesadüfler zinciri ile oluştu" şeklinde bir açıklama getirmek de her türlü mantıktan uzak bir çabadır.
İşte bu noktada karşımıza apaçık bir gerçek çıkar: Olağanüstü kompleks bir işlem olan fotosentez bilinçli olarak tasarlanmıştır, yani Allah tarafından yaratılmıştır. Bu mekanizmalar bitkiler ilk ortaya çıktıkları andan itibaren vardır. Bu kadar küçük bir alana yerleştirilmiş olan bu kusursuz sistemler bize kendilerini tasarlayan Yaratıcının gücünü gösterirler.
Tek hücreli canlılar gibi bakterilerin de ilkel canlılar olduğunu söyleyen evrimcilerin bu iddiaları da tamamen hayal ürünüdür. Fotosentez yapan bakteriler bu iddianın ne kadar çürük temeller üzerine kurulduğunu kanıtlayan en önemli delillerden biridir. Siyano bakteri, üç milyar yıldır fotosentez yapan bir bakteridir. Bakterinin içinde bunun gibi henüz nasıl çalıştığı tam olarak anlaşılamamış sistemler devrededir.
Çeşitli bakteri türleri, fotosentez yapmak için su kullanmazlar; bunun yerine bulundukları çevredeki inorganik ve organik molekülleri okside ederler. Oksijenli fotosentezi bile tam olarak çözemeyen bilim adamları için oksijensiz fotosentez de büyük bir sır konusu olmaya devam etmektedir.
Bu kadar farklı fotosentez çeşidi olması yine Allah'ın belirlediği bir hikmet üzerinedir. Oksijen karadaki ve denizdeki canlılar için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.
Allah her türlü ortamda oksijen üretilmesi için benzersiz sistemler kurmuştur. Dahası bu sistemler öyle yüksek teknolojilere sahiptirler ki, bu sistemlerin nasıl çalıştığı 21. yüzyıl insanları için bile hala bir sırdır.
Bakterilerin diğer özelliklerini incelediğimizde bir başka gerçeğe daha şahit oluruz. Allah yeryüzünü birbiri içine geçmiş milyarlarca denge ile yaratmıştır. Bakterilerin varlığı da bu vazgeçilmez dengelerden biridir. Bakteriler ekolojik sisteme temel oluştururlar, atmosferdeki gaz oranının sabit kalmasını sağlarlar.
Yeryüzündeki sayısız canlının besin zincirinin ilk halkalarından birini oluştururlar. En büyüğünden en küçüğüne kadar yeryüzündeki her canlı sahip olduğu özellikler ve yeryüzündeki görevleri ile, üstün ve kudretli tek bir Yaratıcının varlığını ispatlamaktadır.
Siyano bakteri |
Algler, denizden tatlı suya, çöl kumlarından kaynar yer altı kaynaklarına, hatta kar ve buz altına kadar her ortamda bulunan, fotosentez yapabilen organizmalardır. Tek hücreli formlardan 60 metreye kadar büyüyen dev kelp yosununa kadar değişen şekillere sahiptirler. Karmaşık yapılarının yanı sıra çeşitli üreme şekilleri ve diğer bitkilerle kurdukları ortak yaşam şekilleriyle bütün dünyaya yayılan algler, yaptıkları büyük miktardaki fotosentezle atmosferdeki oksijenin büyük bir kısmını sağlarlar.
Evrimci bakış açısına göre tek hücreli canlılar, çok hücreli canlılardan daha ilkeldirler. Bu ise onlara göre çok hücrelilerin tek hücrelilerden evrimleştiklerinin sözde kanıtıdır. Ancak diğer evrimci senaryolar gibi bu görüşün de bilimsel bir dayanağı yoktur. Bilakis tek hücrelilerin bazı formları son derece kompleks bir hücre yapısı sergilerler. İşte fotosentez yapan algler bu kompleks hücre yapısına sahip ve atmosferdeki oksijenin büyük bir kısmını sağlayan canlılardır. Tek hücreli alglerin kompleks hücre yapılarının yanı sıra, sahip oldukları şekiller, doğadaki en zarif geometrik desenleri sergilemektedir. Çıplak gözle görülemeyen bu canlılar ortalama 0,5 mikrometre (1 mikrometre, metrenin milyonda biridir) çapındadırlar.86
Bu küçük boyutlarına rağmen yeryüzünde inanılmayacak kadar çok sayıda bulunurlar. Okyanuslardaki canlı organizmaların %90'ını oluştururlar. Diğer fotosentez yapan canlılarla (plankton) beraber yılda yaklaşık 130 milyon ton organik karbon üreterek dünyadaki besin zincirinin de temelini oluştururlar.87
Bu canlıların her biri dünyaya besin ve oksijen sağlamak için çalışan mikro makinelerdir.
Elektron mikroskobuyla elde edilen resimlerde, bu canlıların etkileyici güzellikleri, her türlü geometrik şekil kullanılarak elde edilmiş mükemmel simetrileri hepsinin tek tek üstün bir Yaratıcının eseri olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı hücreye sahip 10.000 farklı türdeki bu canlıların birbirine hiç benzemeyen şekillere sahip olmaları, bu şekillerin sadece estetik amaçlı olması, hücrenin bu şekilleri oluşturmak için selüloz gibi karmaşık liflerden oluşmuş silisli bir yapıya şekil vermesi, olayları tesadüfle açıklamaya çalışan çevreleri çaresiz bırakmaktadır.88
Ayrıca evrimcilerin ilkel ve basit canlılar olarak nitelendirdikleri bu canlıların, hücre duvarlarını oluşturmak için kullandıkları yapılar incelendiğinde onların hiç de basit ve ilkel olmadıklarını görürüz.
Dokuların üretimi için kullanılan organik poliamin, karmaşık bir kimyasal maddedir ve birçok canlı tarafından kullanılmaktadır. Ve bu canlılar hücre duvarlarını inşa ederken doğadaki en uzun organik poliamin zincirlerini kullanırlar.
Evrimcilerin ilkel olarak nitelendirdikleri bu tek hücrelilerin kompleks yapıları bununla da sınırlı değildir. Bu canlılar fotosentez yapan karmaşık klorofil pigmentlerinin yanı sıra, altın sarısı bir renk veren sarı "xantofil pigmenti"ne de sahiptirler. Balıklardaki D vitaminin en büyük kaynağı olan bu tek hücreli canlılar belirli bir amaç için tasarlanmış kompleks yapılara sahiptirler.89 Tesadüflerle ortaya çıkması mümkün olmayan özel yaratılmış bir sistemin parçasıdırlar.