Kıymetli katılımcılarımıza ve meslektaşlarımın her birine; birikimlerini bizimle paylaştıkları için öncelikle teşekkür etmek istiyorum.
Bu önemli etkinlikteki detaylı analizler ve sunulan bütün bilimsel veriler tek bir gerçeği yani “Allah’ın var olduğu gerçeğini” bizlere bir kere daha gösteriyor.
Bu önemli etkinlikteki detaylı analizler ve sunulan bütün bilimsel veriler tek bir gerçeği yani “Allah’ın var olduğu gerçeğini” bizlere bir kere daha gösteriyor.
Evren; gelişigüzel tesadüflerin, rastgele bir kargaşanın ürünü değil. Evrenin her köşesinde kusursuz, en ince ayrıntısına kadar ihtişamlı şekilde tasarlanmış, hataya kesinlikle yer bırakmayan, mükemmel bir plan var.
Çok açık olmasına rağmen bu gerçek bilim dünyasında bazı kişiler tarafından her nasılsa göz ardı edilmeye, gizlenmeye çalışılıyor. Öte yandan bütün bilim dallarının işaret ettiği bu gerçeği gören ve bunu dile getirmek isteyen akademisyenler ise; sırf evrim teorisini eleştirdikleri için üniversitelerdeki görevlerinden azlediliyorlar. Peki bilim adına konuşan bu insanlar bilimsel gerçekleri neden gizliyorlar?
Bu durumun nedenini anlamak için kısa bir özet yapmakta fayda var:
Darwinizm’in ideolojisi olan evrim teorisi doğada acımasız bir yaşam mücadelesi olduğunu iddia eder. Bu yaşam mücadelesinde güçlü olanların en güçsüzleri elimine edeceği ve bu sayede insanlığın gelişeceği, türlerin değişeceği hezeyanlarını anlatır. Evrim teorisi yani Darwinizm her türlü zulüm ve kan dökücülüğü legal hale getirmeye çalışır, bunun sonucu olarak da bugün dünyada zulmün her çeşidini, savaşları, kan dökmeyi, kargaşayı ve ırkçılığı görüyoruz. İşte bu yüzden Darwinizm’in geçersizliği bilimsel olarak anlatılmalıdır.
Geçtiğimiz yüzyılın insanlık tarihinin en karanlık, en çok kan dökülen, insanların en fazla korku ve şiddete maruz kaldığı yüzyıllardan biri olduğu herkesçe kabul edilmektedir.
20. yüzyılda Darwinizm’in dünyaya getirdiği belalara birkaç örnek verebiliriz:
◉ Stalin, Hitler, Pol Pot gibi kanlı diktatörler milyonlarca insanı katlederek zalimlikleriyle ün saldılar.
◉ Bu yüzyılda savaşlarda 160 milyon kişi öldürüldü. Ki bu rakam, tahminlere göre insanlık tarihinin başından 19. yüzyıla kadar olan savaşlarda ölenlerden çok fazladır.
◉ Hitler kendi halkından binlerce insanı gaz odalarında öldürttü. Neden? Çünkü onları kendince “işe yaramaz görüyordu”.
◉ İngiltere'den Almanya'ya, Amerika'dan İsveç'e kadar birçok Batı ülkesinde yüz binlerce insan ölüme terk edildi. Bunun nedeni de Darwinizm’di.
◉ Irkçılık kimi devletlerin ideolojisi haline geldi ve bazı insanlar sadece ırkından ötürü insan bile sayılmayarak kolayca katledildi.
◉ Doğu ile Batı, komünist ile kapitalist, sağ ile sol arasında çatışmalar, sıcak ve soğuk savaşlar yaşandı. Bu nedenlede aynı ülke halkları, hatta kardeşler bile birbirlerine düşman hale getirildi.
Evrimin bir safsata olduğunu mümkün olan her yayını kullanarak yaygınlaştırmak ve her bir kişiyi bilgilendirmek son derece önemlidir. |
1. ALLAH BİRDİR HERŞEYİN YARATICISIDIR |
İşte 20. yüzyılı böylesine çalkantıların, kargaşa, savaş ve çatışmaların içine iten, 21. yüzyılda da insanlar arasında kin ve düşmanlığa sebep olan ideolojik temel Sosyal Darwinizm’dir. Dolayısıyla dünyadaki kısır şiddet döngüsünün sona ermesi, insanlığın barışa, huzura ve mutluluğa, sevgi ve saygı dolu bir dünyaya yönelmesi için gereken çok açıktır. Sosyal Darwinizm’in temeli olan materyalist dünya görüşü fikren yenilgiye uğratılmalıdır. Bunun için materyalizmin dayanak noktası olan Darwinizm'in bilimin tüm dallarında çöktüğü, Darwinizm’in bilimle alakasının olmadığı, tam tersine bilimsel delillerle çeliştiği anlatılmalıdır.
Son olarak; burada bir kez daha bizimle bir araya gelen tüm katılımcılarımızın her birine Teknik Bilim Araştırma Vakfı ailesi olarak da, huzurunuzda teşekkür etmek istiyoruz.
Tarafsız ve gerçek bilimin gösterdiği deliller ışığında daha iyi bir dünya inşa etmemize destek verdiğiniz için sizlere de teşekkürü bir borç biliriz. Bugün kurduğumuz dostluklarımızın devamını temenni ederiz.
Katılımınız için teşekkür ediyor, hepinize iyi bir akşam diliyorum. Bir dahaki etkinliğimizde yine buluşmak, bir araya gelebilmek dileğiyle.
Doğa Kanunlarını İnsanlara Uygulama Hatası |
Darwin, evrim teorisini ortaya attığında, bilim dünyası birçok açıdan oldukça geri durumdaydı. Henüz elektron mikroskobu yoktu, dolayısıyla organizmaların detayları bilinmiyordu. Hücre basit bir leke olarak görülüyor, birçok organelden oluşan, en az bir şehir kadar kompleks bir yapıya sahip olduğu bilinmiyordu. Genetik bilimi henüz yoktu, kalıtım kanunları daha keşfedilmemişti. Birçok biyolog ve bilim adamı –bunlara Darwin de dahildir– kazanılan özelliklerin bir sonraki nesle aktarılabileceğini zannedecek kadar yanlış bilgilere sahipti. (Örneğin nalbantlık yaptığı için kol kasları güçlenen bir babanın güçlü kol kaslarına sahip oğulları olacağı gibi cahilce bir inanca sahiplerdi.) Darwin, teorisini böylesine bilimsel olarak ilkel bir ortamda geliştirdi. Evrim teorisinin materyalist ve ateist düşünceye bir zemin sağlaması, bu teorinin bilimsel zayıflığına rağmen bilim dünyasının bir kısmı tarafından hemen benimsenmesine neden oldu. Ne Darwin ne de taraftarı olan bir başka evrimci, evrim teorisi için paleontoloji, biyoloji veya anatomi gibi bilim dallarının hiçbirinden bir delil sunmamıştı. Dahası, ilerleyen yıllarda ve özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında yapılan gözlem ve deneyler, elde edilen yeni bulgular bu teorinin tamamen yanlış olduğunu açıkça ortaya koydu. Ancak evrim teorisi, bilimsel bir dayanağı olmadığı halde, içerdiği ideolojik mesajlar nedeniyle, bazı çevreler tarafından toplumsal alana da uygulandı. Soykırımlar, kitle katliamları, kardeşin kardeşi vurduğu iç savaşlar, onlarca ülkeyi yakıp yıkan büyük dünya savaşları ile geçen 20. yüzyılın simgesi haline gelen felaketlerin temelinde yer aldı. Din ahlakının insanlara kazandırdığı merhamet, şefkat, yardımlaşma, sevgi, fedakarlık gibi erdemler yerini sadece güçlülerin kazandığı, zayıfların ezilerek ortadan kaldırıldığı orman kanunlarına bıraktı. Bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan bir teori, bütün bir yüzyılı etkisi altına aldı. Sosyal Darwinistlerin en büyük yanılgılarından biri, bilimsel delili olmayan bir teoriyi toplumsal alana uygulamaya kalkışmalarıydı. Sosyal Darwinistlerin bir diğer büyük yanılgıları ise, hayvanlar için geçerli olan kanunların insanlar için de geçerli olduğunu sanmalarıdır. İnsanlar, hayvanlardan farklı olarak şuur, akıl, vicdan ve yargı yeteneğine sahiptirler. Dolayısıyla, sosyal Darwinistlerin iddia ettiği gibi, orman kanunlarına hiçbir şekilde tabi değildirler. Allah insanı akıl, şuur ve muhakeme yeteneği ile birlikte yaratmıştır ve her insan yaşamı boyunca bu yeteneklerini en iyi şekilde kullanmakla sorumludur. Allah her insanı belli bir ömür ile yaratmıştır. Rabbimiz'in kendisi için takdir ettiği süre sona erdiğinde her insan ölecek, sonra da dünyada yaptığı her tavrın hesabını vermek üzere yeniden diriltilecektir. |
Darwin'in döneminde kullanılan ilkel mikroskoplar hücreyi basit bir leke gibi gösteriyordu. Günümüzde kullanılan mikroskoplar ise, hücrenin ne kadar kompleks ve mükemmel bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. |
Doğada, bazı canlılar, içinde bulundukları koşullara uyum sağlayamadıklarında ölebilirler veya nesilleri tükenebilir. Örneğin koyu renk tüylü bir tavşan, karla kaplı bir ormanda kolaylıkla fark edilebileceği için, kısa sürede başka bir hayvanın avı olup ölebilir. Ama bu durum, Darwinistlerin iddia ettiği gibi yeni bir türün oluşmasını sağlamaz. Yani, ölen koyu renk tüylü tavşanların yerine başka bir tür, örneğin açık renk tüylü geyikler meydana gelmez. Ayrıca insanlar hayvanlardan çok farklıdırlar. İnsanlar yaşamak için doğa koşullarına adapte olmak zorunda değildirler. Bilakis, bulundukları ortamı kendi istek ve ihtiyaçlarına göre değiştirme imkan ve yeteneğine sahiptirler. Örneğin soğuk bir iklimde binalarını, ısıtma donanımlarını, kıyafetlerini iklime uydurabilirler. İnsan toplumlarında doğal seleksiyon olmaz, çünkü insan, aklı ve yetenekleriyle bu tür bir elemeyi engeller. Bu büyük yanılgılar sosyal Darwinistlerin toplumları insanlık dışı bir bakış açısıyla değerlendirmelerine neden olmuştur. Zayıfların, bakıma muhtaç olanların, güçsüzlerin, sakatların kendi başlarına terk edilmeleriyle toplumların ilerleyeceğini düşünmeleri, bu akıl ve vicdan dışı bakış açısının önemli bir örneğidir. Oysa bencillik, zayıf ve muhtaç insanlara yardım etmemek, ilerleme değil gerileme getirir. Çünkü sosyal Darwinizm'in bakımsız ve muhtaç durumda bırakılması gerektiğini iddia ettiği kişiler akledebilen, düşünebilen bilinç sahibi insanlardır. Bu insanlar, haksızlıkla, zulümle karşı karşıya geldiklerinde, ihtiyaç içinde bırakıldıklarında -eğer din ahlakının insanlara kazandırdığı sabır, affedicilik, anlayış gibi erdemlere de sahip değillerse- kendilerine bu muameleyi yapanlara karşı büyük bir öfke ve kin duyabilirler. Öfkelerini dindirebilmek içinse yakın tarihte de birçok örneği görüldüğü gibi şiddete başvurabilirler. Bu da büyük çatışmalar ve kavgalar doğurabilir. Bunun neticesinde, tüm maddi ve manevi imkanlar bu tür çatışmaları yatıştırmaya harcanacağı için ilerleme değil, aksine sanattan teknolojiye, ekonomiden bilime kadar her alanda gerileme yaşanır. Ayrıca, öjeni taraftarlarının yaptıkları gibi, hasta veya özürlü insanların öldürülmeleri hem çok büyük bir vahşettir, hem de bu vahşetin toplumun ilerlemesine katkı sağlaması hiçbir şekilde mümkün değildir. Cinayetin bu kadar açık bir şekilde işlenmesinin ve kabul görmesinin, toplumda oluşturacağı yıkım çok büyük kayıplar getirecektir. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %6'sı özürlüdür. Bu çok büyük bir sayıdır -yaklaşık yarım milyar insan-. Böyle bir durumda her insan ailesinden veya çevresinden birçok kişiyi kaybedecek, yakınlarından en az birkaç kişinin öldürülmesine izin vermiş olacaktır. Bunun getireceği ağır manevi yaralar, insanların ruh sağlığını ve dengesini bozacak, büyük bir ahlaki çöküntüyü beraberinde getirecektir. Annenin çocuklarına, çocukların anne babalarına, kardeşin kardeşe güvenemediği, her an birinin diğeri hakkında ölüm izni verebileceği bir toplumda çok ciddi bir dejenerasyon ve bunalım yaşanacağı açıktır. Ayrıca, insanların sadece özürlü oldukları için öldürüldükleri bir toplum, aslında korkunç bir ahlaki çöküntü yaşıyor demektir. Böyle bir toplumun tüm manevi değerlerden yoksun olması, insanlığını tamamen yitirmiş olması gerekir. Cinayet yoluyla insanlığı geliştirdiğini iddia etmek, hiç şüphesiz, çok ciddi zihinsel ve ruhsal sorunlar yaşandığının çok önemli bir göstergesidir. Kuşkusuz, en büyük felaketlerden biri de, "elemeye" maruz tutulan insanların çekeceği büyük acılardır. Bu acılar diğer insanların da vicdanlarında büyük yaralar oluşturur. İlerleyen sayfalarda da görüleceği gibi, Charles Darwin'in oldukça geri bir bilim anlayışı ile ortaya attığı evrim teorisinin toplumlara uygulanması ile gelişen sosyal Darwinizm, tamamen insan doğasına ters, uygulandığında insanlığı gerileten, aşağılayan, bunalıma ve karmaşaya iten, kargaşa, kin ve nefret getiren, savaşlara, cinayetlere, çatışmalara sebep olan bir dünya görüşüdür. Sosyal Darwinizm her ne kadar 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılda gerçek anlamda hakim olmuşsa da, günümüzde hala birçok alanda olumsuz etkisini göstermektedir. Evrimsel psikoloji, genetik determinizm gibi adlar altında toplumlar hala Darwinizm'in yanılgılarına göre değerlendirilmeye çalışılmaktadır. 21. yüzyılın yeni felaketlerden korunabilmesi için, sosyal Darwinizm'in tehlikeleri her yönüyle insanlığa gösterilmeli, ayrıca bu felsefeye temel oluşturan evrim teorisinin hiçbir bilimsel delili olmadığı dünyaya anlatılmalıdır. |