Albert Einstein’ın şu sözüyle başlamak istiyorum:
“Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge gibi kalıyor.”
İşte bu hayranlık uyandırıcı aklın sahibi Allah’tır.
Aslında bunu anlamak için bir bilim adamının sözüne ihtiyacımız yok. Kendi aklımız bir Yaratıcı’nın varlığını anlamak için yeterli çünkü hepimiz gördüğümüzü muhakeme edebiliyoruz ve bir yargıya ulaşacak kabiliyetteyiz.
Milyonlarca çeşit canlının muhteşem mekanizmaları, binlerce çeşit meyve ve sebzenin varlığı, dünyanın hassas dengeleri, havadaki oksijenden azot oranına kadar her şey müthiş bir düzen içinde. Bunları bilmek ve görmek sonsuz akıl sahibi olan Allah’ın varlığını anlamamız için yeterli. Tabii ki bu konudaki en büyük yardımcımız her geçen gün ilerleyen bilim ve teknoloji.
Teknolojik gelişmelerin artması ile bilim daha net gözlem yapma imkanı buldu. Örneğin Hubble teleskobunun bulunması evrenin bir başlangıcı olduğunu ve yaratıldığını bize ispat etti. Teknolojik gelişmelerin artması ile elektron mikroskobunun keşfedilmesiyle birlikte canlı hücresinin alt parçacıklarına ve DNA’nın detaylarına inme imkanını da bulduk. Ve burada en küçük tesadüfe dahi yer olmayan mükemmel bir komplekslikle karşılaştık. Bu öylesine muhteşem bir düzendi ki geçtiğimiz senelerdeki önemli çalışmalardan biri olan İnsan Genomu projesini yürüten bilim adamları DNA’nın yapısının ve mükemmel işleyişinin kesinlikle üstün bir aklın varlığını gösterdiğini ifade ettiler. İnsan Genomu Projesinde görevli bilim adamı Gene Myers, DNA’da şahit olduğu düzendeki ihtişam karşısında şunları söylemişti:
Beni esas hayretler içerisinde bırakan yaşam mimarisidir... Sistem son derece kompleks. Sanki dizayn edilmiş gibi... Orada büyük bir akıl var. (San Francisco Chronicle, “İnsan Genomu Projesi”, Tom Abate, 19 Şubat 2001)
Canlılık konusundaki en önemli delillerden biri ise hiç kuşkusuz ki fosillerin varlığı. Şu ana kadar bulunmuş olan yaklaşık 600 milyon canlı fosilinin hepsi günümüzde yaşayan örnekleri ile birebir aynı. Canlılar hiç değişmemişler, yani evrim geçirmemişler. Tıpkı aşağıda görülen ve milyonlarca öncesine ait hiç değişmeden günümüze gelmiş denizanası ve kaplumbağa fosillerinde olduğu gibi....
Evet, bilimin tüm dallarıyla elde edilen sonuçlar bizi Yaratılış’a götürüyor. Buna rağmen insanların çoğu bu gerçeklerden haberdar değil. Çünkü bilim dünyası bu konuda öyle büyük bir baskı altında ki bilimsel gerçekler ya gizleniyor ya da çarpıtılıyor. İdeolojik olarak materyalizmin ve kariyer olarak da bu ideolojiye destek veren kapitalizmin baskısı bu. Bilim adamlarının akademik yükselişini sağlamakta ve görüşlerini ifade etmekte kullandıkları platformlar hep bu baskıyı kuranların kontrolünde.
Batıl Darwinizm dininin savunucuları bu konuda öylesine baskıcı ve zorba bir politika izlemektedirler ki, evrim karşıtı konuşmak o kişiye büyük zorlukların kapısını açmaktadır. Darwinist dayatmaya göre, evrim hakkında şüphe etmek veya Darwinist sahtekarlıkları dile getirmek suçtur. Evrimin kanıtlanmamış bir teori olduğunu ifade etmek de onlara göre büyük bir suçtur. Darwinizm aleyhtarı bir bilim adamının herhangi bir üniversitenin biyoloji bölümünde ders verebilmesi adeta imkansızdır. Darwinizm yanlısı bir gazetenin sayfalarında, evrimi çürüten bir fosilin resmini bulabilmek olanaksızdır. Bir lise biyoloji öğretmeninin, evrim teorisi üzerinde bazı şüpheleri olduğunu ifade etmesi büyük bir hatadır. Muhtemelen bu kişinin kısa bir süre içinde işine son verilecektir.
95 milyon yıllık boynuzluköpek balığı fosili yaşayan örnekleriyle tıpatıp aynıdır ve hiçbir değişim göstermemiştir. |
Bu baskının örnekleri çok fazladır: Örneğin biyoloji profesörü Caroline Crocker’ı ele alalım, evrim teorisini sorguladığı için George Mason Üniversitesi'nden atılmıştı. O dönem yaşadıklarını şu sözlerle anlatmıştı:
Amirim beni ofisine çağırdı ve "Yaratılış konusunu ders olarak öğrettiğin için seni disipline göndermem gerekiyor" dedi. O eğitim dönemi sonunda işimi kaybettim. (Expelled "No Intelligence Allowed" belgeseli)
Biyolog Dr. Richard von Sternberg'in ise, evrimi sorguladığı ve evrim karşıtı yazarların açıklamalarına yer verdiği için Ulusal Tarih Müzesi’ndeki (National History Museum) işine son verilmişti. Bu gibi işten çıkarılmaların, dışlanmaların tek bir nedeni vardır. Üniversiteler, bilim dergileri ve benzeri kurum ve kuruluşlar materyalist felsefeyi destekleyenlerin idaresindedir. Ve onlar da tesadüf masalını savunan evrim teorisinin desteklenmesini ve anlatılmasını isterler. Bunun dışında görüş ifade edenleri bilim dünyasında barındırmazlar. Üniversitelerden ilişiğini keserler, dergilerde yazılarını yayınlatmazlar. Hatta bütün ülkelerde eğitim sistemine de hakimdirler ve evrim teorisinin hikayelerini sanki doğruymuş gibi çocuklara anlattırmaktadırlar.
Evrimin “güçlü olan kazanır” ya da “hayatta kalmak için ezmelisin” benzeri dogma inançlarıyla büyüyen çocuklar acımasız bir ahlakın eğitimini almaktadırlar. İnsanın bir hayvandan türediği dolayısıyla değersiz olduğu gibi Darwinist yalanlarla büyüyen nesiller elbette ki sorunlu yetişmektedir. İşte bütün bu tehlikelere karşı bilime ve vicdana inanan sizin gibi gerçekleri anlatan dürüst bilim insanları geleceğimizin aydınlanmasında öncü olacaklardır. Çekinmeden gerçeği ifade edebilmek bir erdemdir ve cesur yürekli insanların önemli bir meziyetidir. Gerçek, bütün yanlışları, yalanları mutlaka ortadan kaldırır. Bu, bazen biraz zaman alabilir. İşte bizler şimdi o zamanın içindeyiz. Hiç kuşkusuz ki bu zamanı sizler gibi, bizler gibi iyi kullanan, doğruyu anlatmak için çaba gösteren insanlar kazanacak. Bu insanların gözünde ve bu insanları yaratan Yaratıcımız Katında değerlidir. Ve onlar sayesinde diğer insanlar da kazanacak. Benliklerini, yaşamlarını ve sonsuz geleceklerini. Konuşmamı tamamlamadan, bir konuyu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Tabii ki Darwinizm denilince hemen aklımıza sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da çok önemli etkisi olan bir insan geliyor. Vakfımızın Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar ya da yurtdışında bilinen müstear ismiyle Harun Yahya. Bu konferanstaki birçok çalışma da kendisinin eserlerinden faydalanılarak hazırlandı.
Sayın Adnan Oktar’ın 300’ü aşkın eseri var ve kendisi eserlerinin çoğunda Darwinizm’i bilimsel delillerle çürütüyor. Darwinist diktatörlüğe yazılı ve sözlü olarak çok kapsamlı şekilde dikkat çeken, evrim teorisi ve Sosyal Darwinizm bağlantısını ortaya koyan, bunun toplumsal zararlarını da yoğun olarak anlatan kişi yine Fahri Başkanımız Sayın Adnan Oktar’dır. Özellikle belirtmek isterim ki, kendileri sizlerin ülkemizde bulunmanızdan ve bu bilim etkinliğine katılmanızdan büyük memnuniyet duydular. Bunu da ifade etmek isterim.
"Ara Fosil Bulundu" İddiası Bir Sahtekarlıktır |
Darwin döneminde ara fosillerin yokluğu, aşılabilir bir problem olarak görülüyordu. Darwin, yeryüzü katmanlarında teorisini doğrulayabilecek tek bir ara fosil bulunamamış olmasını şaşkınlıkla karşılıyor, ama yine de bunların "gelecekte bulunacağına" inanıyordu. Türlerin Kökeni kitabının "Teorinin Zorlukları" bölümünde konuyla ilgili olarak şunları yazmıştı: Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.1 Darwin'in beklentisini yalanlayan ve yaklaşık 150 yıldır bir tane bile bulunamayan ara fosiller, Darwin'in teorisini yerle bir etti. Yapılan kazılar sonucundan 600 milyondan fazla fosil çıkarıldı. Bu fosiller, Darwinizm’in dehşetli yenilgisini kesin olarak ilan ettiler. bu fosillerin tamamı tam ve mükemmel canlılara aittiler. Büyük bir kısmı günümüzde yaşayan canlıların milyonlarca yıl önceki örnekleriydiler. 600 milyon fosil arasında ise bir tane bile ara fosil bulunmuyordu. Ara fosil yokluğu Darwinizm'in ölümü demekti ve batıl Darwinizm dininin savunucuları tarafından kabul edilemez bir durumdu. İşte bu nedenle Darwinistler, geleneksel yöntemlerine başvurdular ve hayali ara fosiller üretmeye başladılar. Bugün Darwinist kaynaklı yayınlara, bu konuyu işleyen lise ve üniversite kitaplarına baktığımızda ara form adı altında tanıtılmış olan tüm canlı fosillerinin aslında birer sahtekarlık ürünü olduğunu görürüz. Kimi zaman soyu tükenmiş canlılar, kimi zaman hayali çizimler, kimi zaman tek bir diş fosili, kimi zaman da bir laboratuvar ortamında hileyle hazırlanmış kafatasları kullanılarak üretilmiş olan bu uydurma deliller, ara fosil olmayışının ve Darwinizm'in bir aldatmaca olduğunun önemli birer kanıtıdır. Matematik profesörü Wolfgang Smith ara fosil olmadığı gerçeğini açıkça itiraf eden bilim adamlarındandır: En temel düzeyde, çok açık ve ayrıntılı şekilde ortaya çıkmıştır ki, ara fosil yoktur ve sözde kayıp halkalar gerçek anlamda var olmamıştır.2 Evrimci paleontolog Stephen Stanley ise ara fosil olmadığı gerçeğiyle ilgili şunu söylemiştir: Bilinen fosil kayıtları büyük bir morfolojik geçişi gerçekleştirebilen tek bir filetik (ırka ait) evrim örneği bile gösterememiştir bu nedenle de basamaklı modelin geçerli olabileceğine dair bir kanıt da sunmamaktadır.3 Kansas Üniversitesi'nden Jeolog Ronald R. West'in ise bu konudaki yorumu şöyledir: Eğer evrim doğru olsaydı, fosil kayıtlarının şunları göstermesi gerekir: ◉ Hayata dair deliller taşıyan en eski kayaçlarda fosilizasyona girebilecek en eski başlangıç yaşam formlarına rastlanmalı, ◉ Daha genç kayaçlar daha komplex yaşam formlarının fosillerinin delillerini taşımalı, ◉ Yaşam formlarında basitten daha karmaşığa doğru basamaklı bir geçiş olmalı, ◉ Çok yüksek sayıda ara geçiş formları fosilleri olmalıydı. Oysa ki, birçok bilim adamının yazdığının aksine, fosil kayıtları Darwin'in evrim teorisini desteklemez.4 |
Yeryüzünde 380'den daha fazla fosil yatağı bulunmaktadır. Bu fosil yataklarından şimdiye kadar 700 milyondan fazla fosil çıkarılmıştır. Bu fosillerin tamamı yaratılışı ispat etmektedir. Ele geçirilen fosillerden ise tek bir tanesi bile ara fosil değildir. Tüm fosiller yaratılışı ipsat etmektedir. |
Darwinistler, şimdiye kadar tek bir gerçek ara geçiş form örneği getirememişlerdir. Yeryüzü katmanlarından tek bir tane bile ara fosil çıkarılmamıştır. Evrim müzelerinde sergilenen tek bir gerçek ara form örneği yoktur. 600 milyon fosilin tamamı evrimi reddetmiştir. Bunların tümü, ya günümüzde yaşayan ya da soyu tükenmiş canlıların, tam, eksiksiz, mükemmel fosil örnekleridir. Ara form yokluğu artık Darwinistlerin bile inkar edebilecekleri gibi değildir. Kimi zaman Darwinistler, çeşitli zorunluluklar karşısında bunu açıkça belirtmek durumunda kalırlar. Buna bir örnek evrimci paleontolog Colin Patterson'un konuyla ilgili ifadeleridir: Evrimsel geçişlere dair kitabımdaki (Evolution) doğrudan örnek eksikliği konusundaki yorumlarınıza tamamen katılıyorum. Eğer fosil ya da canlı bildiğim bir tane olsaydı, kesinlikle kitabıma eklerdim... Açık konuşacağım fosil kayıtlarında, birinin sağlam bir argüman oluşturacağı tek bir tane ara geçiş formu yoktur.5 Ara form yokluğu, Darwinistlerin büyük çoğunluğunun yaptığı gibi laf arasında geçiştirilecek veya önemsiz bir konu gibi karşılanacak bir durum da değildir. Ara form yokluğu evrimin yokluğu anlamına gelir. Evrim teorisinin geçerli olması için tek bir fosil yeterli değildir, birkaç fosil de yeterli değildir. Bu fosillerin milyonlarca olması gerekir. Fakat mevcutta bir tane bile ara fosil bulunmamaktadır. Dolayısıyla yalnızca bu gerçek – yani 2000'li yılların başlarında fosil kayıtları yaklaşık %100'e ulaşmışken milyarlarca olması gereken ara fosillerden tek bir tanesine bile ulaşılamamış olması – evrimin bir yalan olduğunun başlı başına çok güçlü ve kesin bir kanıtıdır. Oxford Üniversitesi zooloji bölümünden Mark Ridley fosil kayıtlarının evrime bir Darwinist yalanı ortaya çıkarmak dışında hiçbir şey sağlamadığını şu şekilde açıklamıştır: İster aşamalı ister sıçramalı evrimi savunuyor olsun, hiçbir gerçek evrimci, fosil kayıtlarını özel yaratılışın karşısında evrimi savunmak için kullanmaz...6 İlginç olan, Darwinistlerin -bu gerçeğe rağmen- daha sonra örneklerini göreceğimiz gibi, eksiksiz, tam, mükemmel formdaki fosilleri halen ara fosil olarak sunmaya çalışmaları veya ara form fosillerini kendileri üretmeleridir. Sahtekarlığa başvurulmasının sebebi kuşkusuz bilimsel gerçek bir delil getirememeleridir. Darwinizm'i sahte yapan en önemli unsur zaten bu batıl dinin savunucularının, yalana, aldatmaya mecbur olmalarıdır. Bu batıl dini savunanlar sözde bilim adına hareket ettiklerini söylemektedir, oysa ki bilimin getirdiği sonuçlar evrim teorisini açıkça yalanlamaktadır. Darwinistlere göre, batıl Darwinizm dininin ayakta kalması yalnızca sayısız yalan yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu nedenledir ki Darwinistlerin, bu düsturun bir parçası olarak yaptıkları "ara fosil bulundu" propagandası da büyük bir sahtekarlıktır. |
Darwinist Eğitimin Getirdiği Felaket: Çocuk Katiller |
Son yıllarda Avrupa ve ABD’de gerçekleşen silahlı okul baskınlarında çok sayıda öğrenci katledildi. Medya çoğu zaman bu katliamları bunalımlı veya antisosyal kişilik bozukluğa sahip insanların eseri olarak yansıttı. Ancak dikkatlice incelendiğinde bu katliamların ardında bambaşka bir etken daha göze çarpıyordu: Yaşamın, güçlü ile zayıfın mücadelesi olduğunu iddia eden evrim teorisi. Darwinist eğitimde anlatılan evrim teorisi, insanlara hayatlarının bir amacı olmadığı yalanını aktararak onları her türlü umut ve sevinçten yoksun, karamsar ve cani kişilikli ruh hastalarına çevirmektedir. Bu da insanları seri katil yapmakta, hatta onları insan eti yiyecek kadar psikopatlığa sürüklemektedir. İnsanlara, bir Yaratıcı’ya karşı sorumlu olmadıkları yalanını telkin etmeye çalışan; onları amaçsız, sorumsuz, başıboş varlıklar olduğuna inandıran; insanı bir hayvan olarak gören ve ölümü bir son gibi göstererek insanları ahiret gerçeğinden uzaklaştırmaya çalışan bu sahte dinin okul katliamları benzeri çok sayıda olumsuz sonucu vardır: Jokela Lisesi Katliamı7 Kasım 2007 tarihinde, 7 öğrenciyi ve 1 öğretmeni katleden, ardından da intihar eden 18 yaşındaki Pekka-Eric Auvinen, katliamı gerçekleştirmeden önce YouTube internet sitesine bıraktığı mesajda kendisini anti-sosyal bir sosyal Darwinist olarak tanımlıyor ve şunları söylüyordu: "Ben sadece doğal seleksiyona inanan bir anarşistim. İnsanlar doğal seleksiyonu tekrar uygulamaya sokmalı. Hayvanlar bu şekilde yaşıyor, insanlar da neden öyle yaşamasın ki, bizler de nihayet sadece hayvanlarız. Biz insanlar yeryüzündeki en kötü hayvanlarız... Bu yüzden [doğal seleksiyon] olmalı. Ne kadar erken olursa o kadar iyi... Güçlü olanlar hayatta kalırken, zayıf olanlar ölmeliler. Bu, güçlü olanın hayatta kalmasıdır, doğal seleksiyondur. Hayvanlar sürekli olarak ölürler. Bir köpeği, başka bir köpek öldüğü için ağlarken görmezsiniz. İnsanlar da ölürler. Tepki, aynı şekilde olmalıdır. Bu sadece doğal birşeyden ibarettir, büyük veya önemli bir şey değildir. Kanun da yargılayıcı da benim. Benim üzerimde hiç bir otorite yok. Amacım için savaşmaya ve ölmeye hazırım. Doğal Seleksiyoncu olarak yeterli görmediğim, insanlığın yüzkaralarını, doğal seleksiyonun başarısızlıkları olan herkesi elimine edeceğim... Ben farklıyım, bir adım daha evrimleştim." (Pecca-Eric Auvinen'e ait "My Philosopy" isimli video) Columbine Lisesi Katliamı20 Nisan 1999 tarihinde ABD'nin Colorado eyaletinde Columbine Lisesi'nin iki öğrencisi, 18 yaşındaki Eric Harris ve 17 yaşındaki Dylan Klebold da okullarına silah ve bombalarla gitmişler, 12 öğrenciyi ve 1 öğretmeni 30 dakika içinde öldürdükten sonra intihar etmişlerdi. Saldırı anında Harris'in üzerindeki tişörtte, "Doğal Seleksiyon" yazıyordu. Saldırıdan sonra Harris'in evinde ele geçirilen yazıların çoğunda doğal seleksiyon ve üstünlük hislerinden söz ediliyordu. Haris ve Klebold, daha önce internete yükledikleri anlaşılan videolarında da sürekli olarak sözde "daha evrimleşmiş" olduklarından ve sözde "insanlığın üstünde" olmanın nasıl bir duygu olduğundan söz ediyorlardı. Sadece bu örneklerde bile görüldüğü gibi Darwinizm, masum beyinleri, rahatlıkla bir canavara dönüştürebilmektedir. Bir an önce yapılması gereken, Darwinizmin tek taraflı telkin edilmesine son verip, müfredatta Darwinizme karşı çıkan bilimsel gerçeklere de yer verilmesidir. Eğitim politikalarını belirleyenler, Darwinist eğitimin bu tarz sonuçlar oluşturabileceğini bilmeli, bu sorumluluğu üzerlerinde hissetmelidirler. Müfredatın bu yönde düzenlenip, gençlerin Darwinizm'in bilimsel çöküşü ve ideolojik arka planı hakkında bilgilenmesi sağlanmalıdır. |
1- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 172, 280
2- Wolfgang Smith, Teilhardism and the New Religion, A Thorough Analysis of the Teachings of Pierre Teilhard de Chardin, Rockford IL, Tan Books and Publishers, Inc. 1988, s. 8 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 181
3- Stephen Stanley, Macroevolution: Pattern and Process, San Francisco CA, W. H. Freeman, 1979, s. 39 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 153
4- Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 153
5- Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 152
6- Mark Ridley, "Who Doubts Evolution?", New Scientist, vol. 90, 1981, s. 831 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 152