Darwinist Deccaliyetin Ölümü
''150 Yıl Süren Darwinist Aldatmacanın Sonu''
(Link)

3. Bölüm - Darwinistlerin Dünyayı Aldatma Yöntemleri

Darwinist aldatmaca yönteminin en açık tanımını, kendisi de bir Darwinist olan ve yaptığı katliamları Darwinizm'den ilham alarak gerçekleştiren 20. yüzyılın en zalim diktatörü Adolf Hitler'in sözlerinden anlayabiliriz:

Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.116

İşte Darwinizm'in insanları aldatırken kullandığı yöntem budur. Darwinizm yalanı, o kadar yüksek sesle, o kadar çok, o kadar dogmatik bir inançla söylenmiştir ki, dünyada pek çok kişi araştırıp soruşturmadan evrim teorisini doğru sanmıştır. Üstelik bu konuda kitlelerin aldatılması çok açık, çok aleni yöntemlerle yapılmasına rağmen, hiç kimse bu yalanı savunan bilim adamlarından, bu yalanın bilim dergilerine girmesinden, müfredata alınıp okullarda okutulmasından şüphe duymamıştır. Bu bilim adamları, "proteinler tesadüfen çamurlu suda oluştu" yalanını ortaya atmış ve bunu yüksek sesle, taraftarlarıyla birlikte, bilimsel kelimeler kullanarak tekrar tekrar adeta bilimsel bir gerçekmiş gibi anlatmışlardır. Tek bir proteinin tesadüfen oluşması ihtimalinin sıfır olduğundan habersiz olan insanlara bu masalı ısrarla tekrar etmiş ve adeta bir büyü etkisi oluşturarak onları aldatmışlardır. "Sayısız ara fosil var" yalanını savunan Darwinist bilim adamları, fosil kayıtlarından haberi bile olmayan insanlara öyle bir telkin vermiştir ki, insanlar yıllarca sayısız fosille evrimin desteklendiğini zannetmişlerdir. Dahası insanlar, bu garip telkinin etkisi altına girerek maymundan geldikleri yalanına inanmış, okullarda bunu okumuş, atalarının tuhaf görünümlü, tüylü, maymun benzeri canlılar olduğunu sanmışlardır. Bunun en temel nedenlerinden biri şudur: Darwinizm yalanının deşifre edilmesine kadar insanlar, "bilim adamı doğru söyler" "biz bilimin konularını anlayamayız, bilim adamları ne söylerse ona inanmak gerekir" yanılgısıyla hareket etmiş, hatta adeta onların söylediklerine iman etmiş ve çarpık bir inanç sistemi kurmuşlardır. Oluşturdukları sistem bu yanlış temele oturunca, evrimin geçersizliği tartışmaya bile açılamaz bir hal almıştır.

Bu önemli ve şaşırtıcı bir gerçektir: Darwinist bilim adamları, Darwin'den beri insanları kandırmaktadırlar. "Bilim adamı doğru söyler, söylediği tartışılmaz" yanılgısına dayanan bu sistem insanları bir yalana inanmaya, hatta tüm hayatlarını bu yalana göre yaşamaya yöneltmiştir. Öyle büyük çaplı bir oyun oynanmıştır ki, bilimsel gerçekler insanlardan gizlenmiş, onun yerine yalan ve sahte olan kullanılmış, elde edilen veriler çarpıtılarak evrim yalanına uyarlanmaya çalışılmıştır. Eğer veriler evrim yalanına uymuyorsa ya saklanmış ya da yok edilmiştir. İnsanlar yıllar boyunca açıkça ve zalimce aldatılmış, Darwinist bilim adamlarından edindikleri bilgilerin gerçek olduğunu zannetmişlerdir.

Darwinistlerin insanları bir aldatmacaya inandırmak için geliştirdikleri binlerce sahte şemadan biri...

Bu hayali varlıklar, zihinlere gerçekmiş gibi telkin edilmeye çalışılmaktadır.

Darwinizm'in kökeninde materyalist felsefeye olan kayıtsız şartsız bağlılık vardır. Materyalizm, canlılığın kökenine ve evrenin varoluş amacına dair madde dışında tüm açıklamaları, hiçbir bilimsel bulguya dayanmadan akılsızca reddettiğinden ve evrim teorisi de canlılığın ortaya çıkışına sahte bir açıklama sunduğundan, materyalizm ile Darwinizm arasında köklü bir bağ vardır. Darwinist bilim adamları aynı zamanda materyalisttir ve Darwinizm'e verilen destek aslında materyalizmin ayakta tutulma çabasıdır. İşte bu nedenle Darwinistlere göre, evrim teorisinin ne pahasına olursa olsun savunulması gerekmektedir. Evrim eğer yeterince güçlü savunulmazsa, evrimin yalanları tüm imkanlar kullanılarak örtbas edilmezse, Darwinizm'e karşı olanlar baskı ve yıldırma yöntemleriyle susturulmazsa, Darwinizm'in geçersizliğini ortaya koyan bilimsel deliller özenle gizlenip saklanmazsa, tek ve mutlak gerçek olan "tüm varlıkları Allah'ın yarattığı gerçeği" insanlığa hakim olacak ve materyalizm yok olup gidecektir. İşte Darwinistlerin, yıllardan beri evrim yalanını yüksek sesle ve ısrarla savunmalarının sebebi budur. Jonathan Wells bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapar:

... Darwinizm'i gerçek gibi gösteren şey kanıt değil, materyalist felsefedir. 1997'de Harvard genetikçilerinden Richard C Lewontin, kendisinin ve Carl Sagan'ın bir keresinde Darwinizm'i bir münazarada nasıl savunduğunu anlatmıştı: "Kurgularının bazı aşikar saçmalıklarına rağmen bilimin tarafını tuttuk … Çünkü öncelikli bir sorumluluğumuz vardı, materyalizm için sorumluluğumuz."117

Dikkat edilirse Lewontin'in sözlerinde önemli bir Darwinist saplantı bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Lewontin, "bilimden taraf oldukları için evrimi savunmak durumunda kaldıkları" iddiasındadır. Oysa, samimi ve ön yargısız bir bakış açısıyla bilimsel bulgular değerlendirildiğinde, bilimden yana olduğu iddiasında olan bir insanın Darwinizm'i savunabilmesi imkansızdır. Darwinistler her zaman olduğu gibi, "bilim eşittir Darwinizm" yalanı ve dogmasıyla hareket etmekte, yaptıkları açıklamalarla da insanların bilinç altına bu yalanı işlemektedirler.

Darwinistler bu aldatmacanın hep süreceğini zannetmişlerdir. Ama şu anki durum pek düşündükleri ve bekledikleri gibi değildir. Materyalist felsefe çöküştedir. Darwinistlerin oyunları birer birer ortaya çıkmıştır. İnsanlar, nasıl bir yalana, sahte bir dine körü körüne iman etmeye mecbur bırakıldıklarını fark etmeye başlamışlardır.

İsveçli embriyolog Soren Lovtrup, Darwinizm yalanını şu sözlerle dile getirmiştir:

İnanıyorum ki, bir gün Darwin miti bilim tarihindeki en büyük aldatmaca olarak yerini alacak. Bu olduğunda ise pek çok insan şu soruyu soracak: "Böyle bir şey nasıl olabildi?"118

İnsanlar gerçekten de günümüzde Darwinistler tarafından aldatılmış olmanın şokunu yaşamaya başlamışlardır. Dünya çapında bir oyunun parçası olduklarını gün geçtikçe daha fazla fark etmektedirler. Yakın bir gelecekte batıl Darwinizm dininin gerçek yüzü, tüm dünya tarafından tam olarak anlaşılacak ve insanlar gerçekten de aldatılmış olmayı şaşkınlıkla karşılayacaklardır. Bir yalandan kurtulmalarının ardından Darwinizm'in kirlettiği akıl ve vicdanları temizlenmiş olacak ve her şeyin Allah'ın muhteşem eserleri olduğunu kavrayacaklardır. Deccaliyet fikren tam manasıyla yok edilecektir. Allah ayetlerinde şöyle buyurur:

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, herşeye güç yetirendir. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 189-190)

Peki deccali sistem olan masonluğun kirli oyunu Darwinizm'in 1.5 asırdır insanları kandıran sinsi yöntemleri nedir? Darwinistler, sinsice, ittifakla nasıl bir sahte sistemle tüm insanlara ulaşmışlar ve bir yalanı gerçek gibi göstermişlerdir? Deccalin büyüsü, nasıl insanlar üzerinde bu denli etkili olabilmiştir? İşte bu büyüyü etkili kılan sahte Darwinist taktiklerden bazıları şunlardır:

1. Darwinizm ve Materyalizm Tüm Canlılığı "Basit" Gibi Göstermeye Çalışır

Darwinizm "büyüsü" insanları düşünmekten alıkoymak üzerine kuruludur. Darwinistler işte bu nedenle yoğun olarak görsel ve işitsel telkinle, hitap ettikleri insanları oyalamaya çalışırlar. Üzerlerinde adeta bir büyü etkisi oluşturarak, insanları gerçeklerden uzaklaştırma azmindedirler. Darwinizm'in bu yoğun büyülü telkinleri karşısında pek çok insan düşünmekten, incelemekten, araştırmaktan vazgeçer ve önlerine sunulan sözde bilimsel açıklamalara ister istemez teslim olur.

Fakat ilginç olan, insanları oyalayan ve düşünmekten alıkoyan süslü telkinler, aslında temelinde çok basit ve akıl dışı bir mantık barındırır. Darwinist yayınlar, bir hücrenin oluşumunu sayısız bilimsel ve teknik terim kullanarak yüzlerce sayfa boyunca anlatabilirler. Oysa anlatmak istedikleri özetle sadece şudur: Çamurlu su + tesadüfler + zaman = canlılık! Süslü kelimeler, anlaşılması zor Latince tanımlar, teknik karmaşık terimler Darwinist telkini oluşturmak için bu yayınlara kasıtlı olarak dahil edilir. Yoksa Darwinist izahların ardında karmaşık, kompleks, anlaşılması güç bir mantık veya açıklama kesinlikle yoktur.

çamur, zaman, doğa olayları  ve tesadüf biraraya geldiğinde canlılığı oluşturamaz

1. Çamur
2. Zaman

3. Tesadüf
4. Doğa Olayları

5. GÜYA
A. TÜM YAŞAM

Çamur + Zaman + Tesadüf + Doğa Olayları (= GÜYA) TÜM YAŞAM

PBS Nova TV kanalının "The Miracles of Life" belgeselinden bir bölüm bu konuya iyi bir örnek oluşturmaktadır:

Dört buçuk milyar yıl önce yeni oluşan Dünya, kozmik toz ve parçacıklar yığınından oluşuyordu. Başlangıçta var olan denizler tarafından neredeyse tamamen yutulmuş durumdaydı. Güçlü rüzgarlar atmosferden rastgele molekülleri topladı. Bunların bazıları denizlerde yığıldı. Gelgitler ve akıntılar molekülleri bir araya topladı. Ve bu eski okyanusun bir yerlerinde yaşam mucizesi gerçekleşti... İlkel yaşamın ilk organize formu küçük bir protozoan idi (tek hücreli bir hayvan). Milyonlarca protozoan eski denizlerde bir araya geldiler. Bu ilk organizmalar deniz suyundan oluşan dünyaları içinde kendi kendilerine yetiyorlardı. Sudan oluşan bu ortamlarında bakteri ve diğer organizmalarla beslenerek hareket ediyorlardı... Bu tek hücreli canlılardan yeryüzündeki canlılık evrimleşti.119

Bu garip açıklamaları izleyen çoğu kişi, hücreyi oluşturan yalnızca tek bir proteinin tesadüfen meydana gelme ihtimalinin imkansız olduğunu bilmiyordur kuşkusuz. Çünkü bir proteinin oluşması için mutlaka başka bir proteinin var olması gerekmektedir. Bu kişiler muhtemelen üzerinde yaşadığımız muhteşem denge ve idealliğe sahip gezegende, düzene etki edecek herhangi bir değişimin veya oluşumun rastgele meydana gelme ihtimalinin 101000'den daha fazla olduğunu, yani ne kadar zaman verilirse verilsin asla böyle bir değişimin meydana gelmesinin mümkün olmadığını da bilmiyordur.120 Aynı izleyici bahsi geçen "yaşam mucizesinin" oluşması için çok daha büyük ihtimallerin gerçekleşmesi gerektiğini ve bunun çok daha büyük imkansızlıklar içerdiğini de bilmiyordur muhtemelen. İşte bu nedenle bu hayali senaryoyu izlemek ve ona inanmak, konu hakkında bilgisi olmayan kişiler için çok da zor olmamaktadır.

Bu PBS belgeselinde Dünya'nın oluşumu, ilk hücrenin meydana gelişinin hayal ürünü hikayesi ve bu hayali ilk hücrenin başlattığı canlı çeşitliliği öylesine basit bir olaymış gibi anlatılmaktadır ki, tüm bunlar konu hakkında fazla düşünmek istemeyen bir kişiyi ikna etmeye yetecek kadardır. Bu kişinin önüne hazır bir bilgi gelmiştir. Bu insan, ne de olsa;

◉ bir proteinin tesadüfen oluşamayacağını,

◉ bunun ardından da ikinci, üçüncü, dördüncü, nihayet bir milyonuncu proteinin de aynı imkansız tesadüfi oluşumu gerçekleştirmesinin olanaksız olduğunu

◉ imkansız olmasına rağmen tesadüfen oluştuğunu varsaysak bile dünyanın bir ucunda hayali şekilde oluşan ilk proteinin, dünyanın diğer ucunda hayali şekilde oluşan ikinci protein ile birleşmesinin de aynı şekilde imkansız olduğunu bilmemektedir.

Bu aşamaya kadar her şeyin çok basit gerçekleştiğini zanneden bu kişi;

◉ yine olasılık hesaplarına göre teasadüfen oluşması imkansız olan hücre organellerinin meydana gelmesini,

◉ bu "mucizevi" şekilde ortaya çıkmış organellerin hücre oluşana kadar yok olmadan bir arada kalmalarını,

◉ ardından mükemmel seçici geçirgen zarı ve olağanüstü sistemi ile, laboratuvarlarda bilim adamlarının denetiminde bile oluşturulamayan, bilim adamlarınca "bir galaksiden daha kompleks" olarak tanımlanan hücrenin, çamurlu su içinde hayali bir şekilde tesadüfen meydana geldiği masalını makul karşılayacaktır.

Çünkü bu izleyicinin karşısında, kendisine sunulan bilgileri düşünmeden kolayca kabul edebilecek bir kimse için son derece basit bir açıklama vardır. Üstelik bu açıklamayı bir bilim adamı, hatırı sayılır bir belgesel kanalında yapmaktadır. Artık onun verilen bilgiyi muhakeme etmesine, inceleyip araştırmasına, proteinin mucizevi sistemi üzerinde düşünmesine gerek yoktur. Bu belgeseli izleyen kişiye, hücrenin yalnızca basit bir baloncuk olduğu telkini verilmektedir. Bu bilim dışı basit mantığa göre, nasıl uzun zaman açıkta kalmış bir miktar meyve suyunun üzerinde küf oluşuyorsa, söz konusu izleyiciye de hücrenin çamurlu suyun içinde imkansız oluşumunun da basit ve mümkün olduğu izlenimi verilmeye çalışılır.

Oysa küfler, tek hücreli canlılardır ve meyve suyunun üzerine dışarıdan gelen tek bir hücrenin çoğalması sonucunda oluşurlar. Dolayısıyla onlar da meyve suyunun üzerinde kendi kendilerine kör tesadüfler sonucu yoktan var olmazlar. Bu arada söz konusu belgeselde, hayali ilk hücrenin oluşumunun yanı sıra Dünya'nın oluşumu, ilk atmosferin oluşacak hayali ilk hücreyi hemen yok etme gücü, protozoanların nasıl olup da çok hücreli canlılara dönüştüğü ve hali hazırda bakteriler varken protozoanın nasıl bu hayali ilkel yaşamın "ilk canlıları" olduğu gibi hayati önem taşıyan konular Darwinistler tarafından açıklanmaya gerek duyulmamıştır. Bunlar, bu bilim dışı basit açıklama dahilinde zaten sözde "detay" konular olarak kabul edilmektedir. Oysa bu detayların her biri, evrim teorisi mantığı içerisinde bilimsel olarak açıklanması asla mümkün olmayan konulardır ve Darwinizm'i sona erdiren temel konu olan "hayatın kökeni" konusudur. Türlerin nasıl oluştuğu, maymunsu hayali varlıkların sözde insana nasıl dönüştüğü üzerine kitaplar dolusu masal anlatan Darwinistler, henüz daha hayatın kökeni sorusu karşısında cevapsızdır.

İnsanların bir kısmı, detaylara girmeyip, doğrusunu araştırmayıp sadece duyduklarını kabul etme eğilimindedirler. Darwinistler de söz konusu insanların bu zaafını kullanırlar. İnsanların büyük çoğunluğu, Darwinistlerin bu aldatıcı tuzağına düşerek, kendilerine mantıklı gelmese de, bilimsel bir delil görmemiş olsalar da doğrudan Darwinizm'i kabul etmeye meylederler. Bu yüzden Darwinistlerin basit ve mantıksız açıklamaları, 150 yıldır belli bir kesim üzerinde amacına ulaşmış ve insanlar aldatılmışlardır.

Darwinistler propaganda yöntemlerinde basını da kullanırlar.

Darwinistler propaganda yöntemleri için yoğun olarak basını kullanarak, görsel telkinlerle izleyicileri aldatmaya çalışmaktadırlar.

Bu konuya başka bir örnek ise, çocuklar için yazılmış olan Wonderful Egg (Muhteşem Yumurta) kitabındaki izahlardır. Kitapta, son derece mantıksız bir senaryo dahilinde bir hikaye anlatılmıştır. Buna göre anne dinozor yumurta bırakır ve ilginç bir şekilde bu yumurtanın içinden "ilk kuş" çıkar. Dinozor anneden doğan "kuş" zamanla gelişir, büyür ve mucizevi şekilde mükemmel kanatlara ve tüylere sahip olur. Sonra uzun bir ağacın dallarına doğru mutlu bir şekilde uçmaya başlar. Burada ilginç olan ve belki de olayın Darwinistler açısından en trajik yönü, bu hayret verici saçmalığı anlatan kitabın, American Association for the Advancement of Science (Amerikan Bilimsel Gelişim Kurumu), the American Council on Education (Amerikan Eğitim Konseyi) ve Association for Childhood Education International (Uluslararası Çocuk Eğitimi Kurumu) tarafından desteklenmesi ve tavsiye edilmesidir.121

Söz konusu yayınlar, böyle iddialarla ortaya çıkarak veya bunu destekleyerek son derece küçük duruma düşmektedirler. Elbette, bir sürüngen yumurtasından tamamen farklı anatomik yapıya, uçma gibi bir yeteneğe, buna uygun uzuvlara, tüy, kanat, sıcakkanlılık, özel akciğer sistemi gibi tümüyle farklı fizyolojik yapılara sahip bir kuşun çıkamayacağını bir ilkokul çocuğu bile rahatlıkla bilebilir. Fakat buna rağmen, Darwinist ideolojinin takipçileri, komik duruma düşeceklerini bildikleri halde, bu mantıksız iddiayı savunmaktan çekinmezler.

Bilim editörü Darwinist Gordon Rattray Taylor'un bu konudaki itirafı, Darwinizm'in sunduğu basit mantığı n yanlışlığını çok doğru şekilde açıklamaktadır:

Evrim tarihi bu tür değişikliklerle doludur, hatta yalnız bunlardan ibaret olduğu bile söylenebilir. Pullar, tüylere dönüşür. Bacaklar kanat olur. Mideler hava keselerine değişir. Hatta biyokimya süreçleri seviyesinde değiştirmeler ve düzenlemeler meydana gelir. Darwinizm'in bu mucizeler hakkında söyleyebileceği tek şey ise tüm bunların tesadüf eseri olduklarıdır.122

Missouri Üniversitesi'nden doktor Nicholas Comninellis'in kitabında yer verdiği bir gazete yazısında ise şu açıklama yer almaktadır:

Evrim teorisi yetişkinler için bir peri masalıdır. Bu teori, bilimin gelişmesine hiçbir katkıda bulunmamıştır. İşe yaramaz bir teoridir.123

Sahtekarlıklara Ses Çıkarmayan Darwinist Bilim Adamları

Darwinizm büyüsünün insanlar üzerinde etkili kılınması için geliştirilen Darwinist bilim adamları arasındaki gizli ittifak da oldukça dikkat çekicidir. Birkaç kısık ses dışında neredeyse hiç kimse, evrim teorisini savunmak amacıyla geliştirilen, bilimle bağdaşmayan, çocuksu, mantıksız ve tutarsız açıklamalara ses çıkarmamaktadır.

Ancak kimi zaman sunulan evrimci iddialar Darwinist bilim adamları için dahi o kadar büyük ve aleni bir utanç vesilesi olur ki, çevrenin tepkisinden çekinerek bunlara itiraz etmek zorunda hissederler kendilerini. Örneğin bizzat Darwin'in, Kuzey Amerika'da siyah ayının ağzını geniş bir şekilde açarak sudaki böcekleri yakalaması sonucunda balinaya dönüştüğü; veya çırpınan yüzgeçlerinin yardımıyla yükselen, dönüşler yapan, havada uzaklara doğru süzülen balığın, mükemmel kanatları olan hayvanlar haline geldiği iddiaları, halen bazı muhafazakar Darwinistler tarafından savunulmasına rağmen, pek çok Darwinist tarafından utanç verici olarak görülmektedir.124 Son olarak 2009 yılında sözde "insanın (hayali) evriminin en büyük delili", "bulunamayan kayıp halka" denilerek manşetlerde haftarca yer alan, hakkında Darwinistler adına utanç verici bir propaganda gerçekleştirilen lemur fosili Ida da, bazı Darwinist bilim adamlarından aynı karşılığı almıştır. Darwinist bilim adamlarının bazıları bunu "sirk", bazıları "maskaralık" olarak tanımlamış, kimisi de kayıp halka iddiasıyla yakından uzaktan ilgisi olmayan bu fosil hakkında başlatılan yaygaradan dolayı ne kadar utanç duyduğunu açıkça ifade etmiştir.125

İDA sahtekarlığı
IDA Sahtekarlığı:

Darwinistlerin, soyu tükenmiş mükemmel bir lemur fosilini insanın hayali evrimine delil olarak göstermeye çalışmaları çaresizliklerinin önemli bir göstergesidir. Darwinistler, bu utanç verici Ida şovunun ardından özür dilemek zorunda kalmışlardır.

Fakat yine de bu utancın farkında olan Darwinistlerin de tepkileri cılız kalır. Çünkü kendi ideolojilerine göre, Darwinizm'in basit dünyasını - mantıksız da olsa - sonuna kadar savunmak zorundadırlar. Evrim, Darwin'e göre havada uçan bir balık gibi bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan varlıkları üretmiştir. Onu izleyen Darwinistler de aynı fikrin savunuculuğunu yapmak mecburiyetinde hissederler kendilerini.

Bristol Üniversitesi inorganik kimya bölümünden D. T. Rosevear, Darwinizm'in bu basit mantığını ve bilim adamlarının göz göre göre bu oyuna alet olmalarını şu sözlerle ifade eder:

Evrim hiçbir delile dayanmayan bir hipotezdir ve gerçeklerle uzlaştırılamaz. Bu klasik evrim teorileri, aşırı derecede kompleks ve dolambaçlı bir gerçek yığınını oldukça basite indirgemektedir. Ve bunun uzun bir zamandır, tek bir protesto mırıltısı bile gelmeden, oldukça fazla sayıdaki bilim adamı tarafından eleştirilmeden ve itirazsız şekilde hazmedilmesini hayretle karşılıyorum. 126

Darwinistler, canlılığa diledikleri kadar kendilerince "basit" yakıştırması yapmaya çalışsınlar, canlı aleminin müthiş ve hayret uyandırıcı bir komplekslik sunduğu onların da inkar edemedikleri açık bir gerçektir. Dünya, birbirinden farklı milyonlarca hayvan ve bitki türü barındırmaktadır. Bunların her birinin sahip olduğu en küçük yapı bile müthiş bir kompleksliğe sahiptir. Günümüzde, canlıların sahip oldukları yapı ve organların işlevlerini bir nebze olsun "anlayabilmek", laboratuvarlarda bunu inceleyip keşfedebilmek bir başarı sayılmaktadır. Akıllı bir varlık olan insan, kendi hücresinin neye benzediğini ancak geçtiğimiz yüzyılda yalnızca genel hatlarıyla anlayabilmiştir. Üstelik değil bu hücreyi, bu hücrenin yüzbinlerce proteininden tek bir tanesini bile hala oluşturabilmiş değildir. Darwinistler tarafından en "basit" canlı olarak tanıtılmaya çalışılan bakteri, sahip olduğu organelleri, DNA ve hücre zarı, antibiyotiklere karşı muhteşem direnç yeteneği ve üstün özellikleriyle olağanüstü bir komplekslik örneğidir. İngiliz zoolog Sir James Gray'in ifadesiyle bir bakteri, bir laboratuvarın faaliyetlerinden çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir.127 Evrimci James A. Shapiro ise, bakterinin sahip olduğu bu özellikler nedeni ile son derece kompleks bir canlı olduğunu şu şekilde itiraf etmektedir:

Bakteriler çok küçük olmalarına rağmen, bilimsel tanımlamanın çok ötesine giden biyokimyasal, yapısal ve davranışsal komplekslikler gösterirler. Günümüzün mikroelektronik devrimine uygun olarak, bakterilerin büyüklüğünü basitlikten ziyade komplekslikle eşit saymak daha mantıklı olabilir... Bakteriler olmaksızın yeryüzünde hayat şu anki haliyle var olamazdı.128

Darwinistlerin Çaresizlikten Sığındıkları Son Aldatmaca: Ardi

Darwinistler, günümüzde yaşayan Bonobo maymunlarının aynısını bulup getirmiş ve buna"Ardi" adını vermişlerdir. Ve şunu demişlerdir,"tamam maymun, ama dik duruyor"! İşte bu, çok yakından tandığımız Darwinist aldatmacanın oldukça ilkel örneklerinden biridir.

1994 yılında bulunan fosil iskeleti, ilk bulunduğunda paramparça haldedir. Canlının özellikle fosilleşmiş leğen kemiği, küçük parçalar halindedir ve paleontologların ellerine aldıkları anda parçalanan son derece kırılgan bir yapıdadır. Darwinistler, şekli belli olmayan milimetrik parçaları almış ve kendi istedikleri gibi bir leğen kemiği inşa etmişlerdir.

Ardi fosili kemikleri

Darwinistler 15 yıl sonra ortaya çıkardıkları bu fosili özel olarak seçmişlerdir. Ellerinde ara form olmadığı için,"parçalanmış" bir fosili spekülasyon malzemesi yapmaları son derece kolay olmuştur.

Long Island, Stony Brook Üniversitesi Tıp Merkezi'nde anatomik bilimler bölümü şefi olan Darwinist William Jungers, bu konu hakkında şunları söylemektedir:

Eğer elinizde imkan varsa, bu parçaları, zihninizde olan şeye benzetmeme ihtimaliniz oldukça zor... Ardi, oldukça fazla tahmin gerektiriyor.

Ardi'nin ayaklarındaki içe dönük başparmak ve insanlarda olmayan ayak kemeri, canlının dik bir yürüyüşe sahip olmadığının en belirgin delillerindendir. Jungers, fosili inceledikten sonra ise,"elde edilen veriler kasıtlı olarak ihmal edilmediği veya bunlar tamamen uydurma olmadığı sürece, böyle bir hayvanın arka bacakları üzerinde sürekli yürüyemeyeceğini" açıkça belirtmiştir.

Ardi'nin insanın hayali evriminde kayıp halka olduğunu öne süren California Üniversitesi'nden Darwinist Tim White da fosil hakkında ortaya çıkan gerçekler karşısında şu itirafı yapmak zorunda kalmıştır:

Ardipithecus ramidus'un (Ardi), Australopitecusların atası olduğu çıkarımını yeterli derecede haklı çıkaracak, görünürde hiçbir özellik bulunmamaktadır.

Darwinistlerin Ardi hakkındaki iddiaları aslında Darwinistlerin düştüğü çaresiz durumun önemli bir kanıtıdır. Darwinistler, utanılacak duruma da düşseler, sapkın Darwinist ideoloji uğruna, bu aciz iddiaları tekrarlamak zorunda kalırlar.

Kaynak: Katherine Harmon, How Humanlike Was "Ardi"?, Scientific American, 19 Kasım 2009

Durum böyleyken, canlılık için "basitlikten" bahsetmek kuşkusuz ki mümkün değildir. Canlı bedeni, üstün bir Yaratıcı'nın, tüm varlıklara hakim olan Azim bir Gücün varlığını ve üstünlüğünü göstermektedir. O Yaratıcı, varlıklara can veren, onların her durumunu bilen, her şeyi yoktan yaratan, yaratıcıların en güzeli olan Allah'tır. Allah'ın eşsiz yaratması, Rabbimiz'in yalnızca "Ol" emriyle gerçekleşir. Yüce Allah için, en muhteşem varlıkları dilediği anda dilediği şekilde yaratmak kuşkusuz ki çok kolaydır. O, her şeyin sahibidir, her şeye hükmedendir. Rabbimiz ayetlerinde şöyle buyurur:

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir. O, Evveldir, Ahir'dir, Zahir'dir, Batın'dır. O, herşeyi bilendir. Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür. (Hadid Suresi, 2-5)

2. Darwinistler, Tesadüfleri Mucizeler Gerçekleştiren Sahte Bir İlah Gibi Göstermeye Çalışırlar (Allah'ı tenzih ederiz)

kuş kanatları, hummingbird

Kanatlardaki mükemmel yapıyı yaratan kuşkusuz üstün güç sahibi olan Allah'tır.

Tesadüfler, Darwinistlerin sözde her şeyi gerçekleştiren, adeta mucize meydana getiren sahte ilahıdır. Darwinistlerin basit dünyasına göre zaman ve tesadüfler birlikte hayali bir şekilde her şeyi meydana getirebilirler. Bu akıl dışı inanca göre tesadüfler insanların başaramadıklarını başarır, her nasılsa laboratuvardan ve bilim adamlarından daha üstün bilgi, yetenek ve teknik imkana sahip olabilirler. Darwinizm'e göre tesadüfler, her şeyi mükemmel komplekslikte ve kusursuz bir şekilde meydana getirmiş, hatasız, öngörülü, tedbirli birer uzmandırlar. Darwinistlerin, yaşama dair açıklamalarının ardındaki hayali kahraman, Darwinist masallara göre daima şuursuz, bilinçsiz tesadüfler olmuştur.

Darwinistler için bunu insanlara kabul ettirmenin de çeşitli yöntemleri vardır. Elbette aklı başında hiç kimse bir sürüngenin anatomisinin tamamen değişerek mükemmel görünümlü, süzülerek uçan bir kuş halini aldığına normal şartlarda inanmaz. İnsanları, böylesine mantığa aykırı bir hikayeye inandırmak için, bir tür büyü sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenle Darwinistler tarafından, tesadüf putunun hayali becerileri çeşitli bilimsel terimleri içeren bir masal şeklinde insanlara telkin edilir. Bu masala göre bir canlı varlığın oluşumundaki her aşama kör tesadüflerin eseridir ve tesadüfler bunu mucizelerle gerçekleşmiştir. Bir Darwiniste "ilk canlı hücre nasıl ortaya çıktı" diye sorsanız, alacağınız cevap, "bir çamur yığını içinde mucizevi bir şekilde kendi kendine" olacaktır. Gözün nasıl oluştuğunu sorsanız, "Mucize" cevabını alacaksınızdır. "Kanatlar nasıl meydana geldi, kuşlardaki mükemmel tüyler nasıl oluştu" deseniz, "Bir gün bir şekilde bir mucize oldu" mantığında açıklamalar yapacaktır. Darwinistlerin akıl ve bilim dışı izahlarında bu hayali süreci yönlendiren hiçbir bilinç, hiçbir akıl yoktur. Oysa, evren son derece hassas dengeler üzerine kuruludur. Yeryüzü kusursuz bir düzene sahiptir. Bu düzendeki en küçük bir sapma tüm sistemin tamamen yok olması anlamına gelecektir. Her bir canlı türü de son derece kompleks yapılara ve hayranlık uyandırıcı özelliklere sahiptir. İşte tüm bu detayların her biri üstün güç ve kudret sahibi bir aklın, yani Yüce Allah'ın eseridir.

Darwinist hikayelerde ise bu mükemmel denge ve hayranlık uyandırıcı komplekslik göz ardı edilir. Bilimsel terimlerle süslenip anlaşılmaz hale getirilen evrim hikayesinin içinde tüm bu saçmalıklar adeta büyü yapar gibi özenle ve sürekli telkin edilir ve pek çok insanın hiç dikkatini çekmez.

Teolog R. C. Sproul bu konuyla ilgili şunları söylemiştir:

Bilim adamları tesadüfe bir güç atfettiklerinde fiziğin alanını sihire terk etmiştir. (Darwinistlere göre) Tesadüf, sadece tavşanları değil, fakat tüm evrenin hiçlikten ortaya çıkmasını sağlayan sihirli bir değnektir.129

canlılar

Darwinistlerin iddia ettiği gibi tesadüfler hiçbir zaman canlılık meydana getiremezler. Hepsi Allah'ın sanatıdır.

Darwinistler ne kadar bu telkini canlı tutmaya çalışırlarsa çalışsınlar, aslında mucize bahşettikleri güç akılsız, şuursuz, bilinçsiz, kör tesadüflerdir. Tesadüfler, ardında hiçbir bilinçli etmen olmadan, hiçbir akıllı, yönlendirici, tasarlayıcı bir güç bulunmadan meydana gelen rastgele olaylardır. Tesadüfi gelişen bir olayın deneme yanılma ile en doğrusunu bulabilmesi, gelecekte meydana gelecek olayları tahmin edip buna göre tedbir alması, bir organın neye benzeyeceğini önceden tasarlayabilmesi, fedakarlık yapması, vefa ve sevgi göstermeyi bilmesi kuşkusuz ki mümkün değildir. Bir toplu iğneyi bile meydana getiremeyecek hayali bir gücün, dünya üzerindeki muhteşem canlı çeşitliliğini meydana getirdiğini iddia etmek akla, mantığa, bilime ve elbette sağduyuya aykırıdır.

Burada "bir toplu iğneyi bile meydana getiremez" ifadesi, Darwinist iddialara bir yanıt olması ve bu iddiaların imkansızlığını vurgulamak için kullanılmıştır. Aslında tesadüflerin herhangi bir şey "meydana getirdiğini" iddia etmek ciddi bir mantık bozukluğuna ve akıl yetersizliğine işaret eder. Fakat Darwinistler bu bozuk mantığı kullanarak bütün dünyayı aldatabilmişlerdir. Darwinistlerin garip mantıklarına göre, yeterli zaman verildiğinde, tesadüflerin yapmayacağı şey yoktur.

Nobel ödüllü evrimci biyolog George Wald'ın aşağıdaki sözleri, Darwinistlerin, tesadüf + zaman formülüne bir sihirli bir formül olarak inandıklarını açıkça ifade etmektedir:

Sadece beklenmelidir: Zaman mucizeler gerçekleştirir. Çok zaman verildiğinde, imkansız mümkün, mümkün muhtemel ve muhtemel sanal olarak kesin hale gelir.130

Elbette tüm bu mantık dışı açıklamaların amacı, Darwinistlerin, canlılığın varlığına -kendilerince- yaratılış dışında bir açıklama getirebilme çabasıdır. Kuşkusuz zaman ile tesadüflerin bir araya gelip, bir çamur birikintisinden çiçekler, kediler, balıklar, kuşlar, sürüngenler, insanlar meydana getirdiğinin kabul edilemez olduğunu Darwinistler de bilmektedirler. Fakat onlar, doğru olan açıklamayı kabul etmek yerine, mantıksız olanı mantıklı gösterme gayretindedirler.

Görüldüğü gibi, Darwinistlerin tüm açıklamaları bir aldatmacaya dayanır. Darwinistlerin süslü kelimelerini, Latince tanımlarını, anlaşılmaz bilimsel kelimelerini ortadan kaldırdığımızda geriye "tüm canlılık rastgele olaylar sonucunda, bilinçsizce, kör tesadüflerin bir araya gelmesiyle, hiçbir kontrol, hiçbir tedbir, hiçbir bilinçli müdahale olmaksızın şans eseri meydana geldi" aldatmacası kalmaktadır. İşte Darwinistlerin asıl olarak insanları inandırmaya çalıştığı aldatmaca budur.

Günümüzün en ateşli Darwinistlerinden biri olan ateist evrim biyoloğu Richard Dawkins'in aşağıdaki sözleri, Darwinist mantığın ne kadar çıkmazda olduğunu görmek için yeterlidir:

... Hayvanlar aceleyle bir araya getirilmiş, geçmişten yamalanarak gelmiş, kabaca düzenlenerek hantallaşmış gülünç canavarlar olmalıydılar. Fakat avlanmakta olan bir çitanın son derece zarif hareketlerini, dağ kırlangıcının aerodinamik güzelliğini veya yaprak görünümlü böceğin (kamuflaj yoluyla yaptığı) göz yanıltıcı detaylarına yönlendirdiğimiz merak dolu dikkatimizi bu beklentimiz ile nasıl bağdaştırabiliriz?131

Allah, deccali öyle büyük bir tuzağa düşürmüştür ki, sonunda deccal yanlıları kendilerince Allah'a karşı mücadele etmek için "tesadüf" gibi mantıksız, akıl dışı ve ilkokul çağındaki çocukları dahi güldürecek bir masala sığınmak zorunda kalmışlardır. Tesadüf öyle sapkın ve akılsızca bir iddiadır ki, böceklerin üstün yeteneklerini kullanarak teknolojik aletler meydana getirdiğini iddia etmek bile bunun yanında daha mantıklı kalır. Fakat deccalin büyüsü, bir kısım insanları bu saçmalığa inanacak hale getirmiş, bu saçmalık okullarda okutulacak şekle dönüştürülmüştür. Ancak insanlar, tesadüflerin mantıksız şekilde ilahlaştırıldığını ve onlara bir yaratıcı vasfı verildiğini (Allah'ı tenzih ederiz) görüp anladıkça, deccalin ahir zamandaki en büyük oyunu olan Darwinizm, acınacak hale gelmiştir.

Allah ayetlerinde şöyle buyurur:

manzara

Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler. "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Veya önceki atalarımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
(Saffat Suresi, 11-18)

3. Darwinistler Evrimin Temel Açmazlarını Gözardı Ederler

Darwinizm yalanı ile ilgili bilinmesi gereken çok önemli bir gerçek vardır: Darwinizm henüz hayatın kökeni konusuna, yani canlılığın ilk nasıl ortaya çıktığı sorusuna akılcı ve bilimsel bir açıklama getirebilmiş değildir. Darwinistlerin her şeyin kökeni saydıkları o hayali "ilk hücre"nin, hatta onun ilk proteininin bile nasıl ortaya çıktığı belli değildir. Evrim teorisi, nasıl oluştuğuna açıklama getiremediği tek bir protein karşısında zaten kesin olarak çökmüş durumdadır.

Bu gerçek tüm Darwinistler tarafından bilinir. Bu yüzden okuyacağınız her Darwinist yayında, izleyeceğiniz her Darwinist programda bu konu alelacele geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılır. Darwinizm propagandası yapan hiçbir yerde, bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimallerinin imkansızı gösterdiği, bilim tarihi boyunca laboratuvarlarda gerçekleştirilmiş sayısız deneyin hücrenin tek bir proteinini, tek bir organelini meydana getiremediği, hücrenin tesadüfen oluşamayacak kadar mükemmel ve indirgenemez komplekslikte bir yapı olduğunu öğrenebilmek mümkün değildir. Çünkü bu gerçekler, canlılığın kökenine dair bilim dışı basit Darwinist açıklamayı yerle bir etmektedir. Tesadüflerin, bir proteinin içindeki amino asitlere dahi açıklama getiremediği dikkate alındığında, evrim teorisinin hayali "zaman + tesadüfler + çamurlu su" formülü anaokullar için hazırlanmış masal kitabı başlıklarını anımsatmaktadır.

Zaten daha önce belirttiğimiz gibi, bir proteinin oluşması için başka proteinlere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu, Darwinistler için büyük bir kısır döngüdür ve büyük bir açmazdır. Tek bir proteinin varlığını açıklamak için 100 kadar farklı proteinin, DNA’nın ve hatta bir bütün olarak hücrenin varlığını açıklamak zorundadırlar. Darwinizm, bu konuda kesin bir yenilgi ve hüsran içindedir.

Ancak tüm bunların gerçekleştiğini, Darwinizm'in sihirli formülünün işe yaradığını ve hayali ilk hücrenin oluştuğunu varsaysak bile (ki bu bilimsel olarak mümkün değildir), Darwinistler yine çok büyük açmazlarla karşı karşıyadırlar. Darwinistlerin, bir hücrenin organellerinin her birinin üstlendiği görevleri, bir enzimin vücutta yaptığı görevleri, karaciğer, dalak, mide, akciğer, beyin gibi kompleks organların meydana gelişini ve işleyişini, daha da önemlisi iddia ettikleri şekilde tüm bunların başka canlılardan dönüşüm yoluyla kusursuz ve mükemmel şekilde mucize eseri var oluşunu açıklamaları gerekmektedir. Fakat Darwinistler, beklendiği gibi, açıklamaları imkansız olan bu konuların yanına bile yaklaşmazlar.

Uzay, Güneş, Dünya

Yaşadığımız muhteşem gezegen, Güneş, Ay ve yıldızlar, Allah'ın ihtişamlı yaratmasının, üstün kudretinin tecellileridir.

Çünkü en küçüğünden en büyüğüne organizmaların tümündeki muhteşem kompleksliği sahte Darwinist mekanizmalarla açıklayabilmek mümkün değildir. Tüm Darwinistler aslında yeryüzünde, gökyüzünde, tüm canlıların ve insanın yaratılışında açıkça bir mucize olduğunun farkındadırlar. Döllenmiş bir hücrenin bölünerek 100 trilyon hücreden oluşan mükemmel bir insan bedenini meydana getirmesini, bunların 30 trilyonunun insan beynini meydana getirmek üzere özelleşip ayrılmasını, bunların içinde 120 trilyon bağlantı yapan 12 milyar beyin hücresinin mükemmel şekilde çalışmaya başlamasını ve tüm bunların sonucunda, ortaya düşünebilen, varlığının farkında olan mükemmel bir canlının çıkmasını Darwinist aldatmaca yöntemleriyle açıklayamayacaklarını kendileri de bilmektedirler.

Bilim yazarı ve gazeteci Fred Heeren, Darwinistlerin de gözlerinin önünde olan bu gerçeği şu sözlerle açıklamaktadır:

Apaçık olan gerçek oldukça anlaşılırdır. Mantıklı çıkarım; gördüğümüz her şeyin çok büyük, doğa üstü bir sebep gerektiren bir sonuç olduğudur. Güneş ve yıldızlar, Ay ve bu Dünya bir şeylerden kendi kendilerin meydana gelmiş değildirler. Bu mantıksızdır - yalnızca Batı mantığı için değil, tüm insan mantığı için mantıksızdır. Evrendeki her hadise buna sebep olan şey ile bağlantılı olarak açıklanabilir. Ama söz konusu hadise evrenin kendisinin nasıl ortaya çıktığı olduğunda, bunun evrenin içinde bir açıklaması yoktur. Burada artık doğaya ait bir açıklama yoktur.134

Kuşkusuz evrenin tamamına, yere ve göğe, tüm canlı varlıklara hakim olan, onların tümünü yaratan Yüce Allah'tır. Allah, tek bir hücrede yarattığı muhteşem alem içinde öyle kompleks bir düzen var etmiştir ki, bunun değil tesadüflerle, insan becerisi, yeteneği ve aklı ile bile açıklanması imkansızdır.

İşte Darwinizm'in en büyük açmazlarından bir tanesini bu gerçek oluşturmaktadır. Darwinistler, bir konuda açıklamasız kaldıklarından, genellikle "geçiştirme" politikası uygularlar. Evrim teorisinin sahte mekanizmalarını sayar, fakat bunların nasıl bir sözde evrim meydana getirdiğine dair hiçbir bilimsel açıklamada bulunamazlar. Evrim teorisi, kendi açıklamaları içinde boğulmuştur, fakat okuyucuya bunu fark ettirmemeye çalışırlar. Oysa evrimci biyolog ateist Richard Dawkins'in aşağıdaki itiraflarından da anlaşılacağı gibi, evrimin temel açmazları Darwinistler tarafından çok iyi bilinmektedir:

Doğa, dezavantaj oluşturmalarına rağmen bir dizi mutasyonu bir araya getirerek, bir canlı soyu için genel anlamda en ideal gelişime ulaşacak yolu belirleme öngörüsüne sahip değildir.135

Karadan, denize geçen bir neslin hareket sisteminde olduğu kadar, solunum sisteminde değişikliklere ihtiyacı olacağı muhtemeldir, fakat bunların arasında doğası gereği bir bağlantı olduğunu düşünmek için makul bir neden bulunmuyor. Yürüme uzuvlarını yüzgeçlere dönüştüren gidişat, neden oksijen alımı için akciğerlerin verimliliğini artıracak eğilimler ile ilişkili olmalı? Elbette aynı anda adaptasyonu gerçekleşen bu eğilimlerin, embriyolojik mekanizmaların tesadüfi bir sonucu olarak bağlantılı hale gelmesi olasıdır, fakat bu ilişkinin negatif yerine pozitif sonuç vermesi pek muhtemel değildir.136

Günümüzün en tanınmış ateistlerinden olan Richard Dawkins bile, canla başla savunduğu evrimin hiçbir mekanizmasının sözde evrime delil teşkil etmediğini açıkça itiraf etmektedir. Dawkins, bu sözleriyle, mutasyonların hiçbir faydalı sonuç veremeyeceğini ve bir canlının sudan karaya geçişi için gereken dönüşümlerin oluşmasının imkansız olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Dawkins'in bu itirafları, bilimsel hiçbir delili olmayan sapkın Darwinizm dininin nasıl körü körüne savunulduğunu teyid eder niteliktedir.

Dawkins kitabında aynı zamanda Nobel ödülü sahibi immünolog Profesör Sir Peter Medawar'dan da konuyla ilgili bir alıntı yapmıştır:

'... elimizde evrimsel gelişim ile ilgili ikna edici bir tarif bulunmuyor…'137

Temel açmazların gözardı edilmesi, elbette konu hakkında eğitimsiz olan kişiler üzerinde etkili olmuş olabilir. Fakat insanlar evrim teorisi hakkında bilgilendikçe, konu edilmeyen bazı gerçekler, kasıtlı olarak atlanan detaylar ve örtbas edilmeye çalışılan temel konulara ilişkin sorular sormaya başlayacaklardır. Bugün bazı ülkelerin okullarında, ABD'nin çeşitli eyaletlerinde ve Avrupa'da yaşanan durum budur. Öğrenciler, körü körüne bir eğitim almayı reddetmekte, bu temel açmazlar konusunda eğitmenleri ile çeşitli tartışmalara girmekten çekinmemektedirler. Deccalin insanları aldattığı dönem sona ermiştir. Darwinizm'in temel açmazları insanların dikkatini çekmekte, bütün bunlar için bir açıklama beklemektedirler. Darwinistlerin bu konudaki uzun süren sessizliği, Darwinizm yanlılarını bile şüpheye düşürmüş, insanlar Darwinizm dışında bir açıklama arayışına girmişlerdir. Elbette Darwinizm büyüsünden kurtulan her kişi, akıl ve şuur sergileyen, muhteşem komplekslikteki canlılığın yaratılmış olduğunu açıkça görmektedir.

Darwinizm açmazdadır, çünkü canlılar evrimleşmemiş, yaratılmışlardır. İnsanlar, artık bunu açıkça görmekte; akıllarıyla ve vicdanlarıyla bu gerçeği kabul etmektedirler. Allah yüce kudreti ile her şeye kadir olduğunu ve Darwinizm'in sahte ilahlarının hiçbir gücü olmadığını ayetlerinde şu şekilde belirtir:

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir. (Hac Suresi, 73-74)

4. Darwinistler, Ara Fosil Varmış Telkini Yaparlar

yeryüzü katmanı

Darwinistlerin insanlara ara fosil diye gösterdikleri tüm fosiller, çizimler, maketler sahtedir. Gerçekte, tek bir tane bile ara fosil yoktur.

150 yıl boyunca bir yalanı doğru gibi göstermeyi amaçlamış, evrim teorisinin sayısız sahtekarlığını bir gerçek gibi insanlara sunmuş, sahte fosilleri onlarca yıl sergilemiş ve bu yalanı okul müfredatına dahil edip bir gerçek gibi okutmuş olan Darwinistler için, Darwinizm'in ara fosillerle desteklendiği gibi bir yalana da insanları inandırmak zor değildir. Darwin'den beri süregelen bu aldatmaca, bizzat Darwin'in, ileride ara fosillerin bulunacağına dair boş vaadleri ile başlamıştır. Aslında Darwin, günümüzden 150 yıl önce oldukça önemli bir kehanette bulunmuş ve bu kehaneti doğru çıkmıştır.

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz?.. Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.138

Darwin'in kehaneti doğru çıkmıştır. Kendi döneminde bulunamayan ara fosiller ileriki yıllarda da bulunamamıştır ve bu gerçek, Darwin'in teorisini kesin olarak çökertmiştir. Darwinistler de bu süreçte 150 yıl önce var olmayan hayali ara fosillerin mutlaka günün birinde bulunacağı inancını insanlara telkin etmeye çalışmışlardır. Teknoloji ve gelişen bilim, ara fosillerin varlığını zorunlu kıldığında ise çözümü sahtekarlıkta bulmuşlardır. Bugün evrim teorisinin okutulduğu tüm biyoloji ders kitapları, tüm Darwinist yayınlar, Darwinizm yanlısı basın, evrim teorisi için hayati önemi olan ara fosil masalını anlatırken bu sahte delillere yer vermektedir. Bu yayınlar hala Archaeopteryx'i, Coelacanth'ı, Haeckel'in sahte embriyo çizimlerini, ağaç gövdesine yapıştırılmış sanayi kelebeklerini, insan kafatasına orangutan çenesinin monte edildiği Piltdown Adamını, bir yaban domuzu azı dişinden yola çıkarak ailesiyle birlikte resmedilen Nebraska Adamını, maymun adam şeklinde resmedilen ama bir insan ırkı olduğu anlaşılan Neandertal Adamını, bir maymun olduğu bilimsel olarak ispat edilmiş olan Lucy'i ve sahtekarlık olduğu anlaşıldığı için literatürden çıkarılmış olan kafataslarını delil olarak göstermektedirler. İşte Darwinizm'in 21. yüzyılda karşı karşıya kaldığı aciz durum budur.

Çoğu zaman Darwinist kaynaklarda şu ifadeye sıklıkla rastlarsınız: "Evrimi ispat eden ara fosiller o kadar fazladır ki..." Bu ifade çok büyük bir yalandır. Yalnızca okuyan kişilerin zihinlerine verilmeye çalışılan bir telkindir. Bir başka deyişle, klasik Darwinist metod uygulanmakta ve bir yalan, inandırıcı kılınmak için yüksek sesle ve ısrarla, defalarca söylenmektedir.

Oysa evrim teorisini ispat eden tek bir tane bile ara fosil yoktur. Darwinist bilim adamları, elbette bilimin göstermiş olduğu bu açık gerçeği çok iyi bilirler. Ara fosil olmadığından dolayı evrim teorisinin içinde bulunduğu açmazın da farkındadırlar. Fakat dogmatik bakış açıları, ne pahasına olursa olsun evrim teorisini ayakta tutma mecburiyetini getirir Darwinistlere.

Nitekim Darwinistlere yakın bir geçmişte buna dair çağrı yapılmış, sahip oldukları tek bir ara fosili dünyanın en ünlü meydanlarında sergilemeleri talebinde bulunulmuştur. Ama buna verilen karşılık her zamanki gibi büyük bir sessizlik olmuştur. Oysa eğer iddiaları doğru olsaydı, eğer canlı türleri birbirlerinden yavaş gelişmelerle tesadüfi aşamalarla milyonlarca yıllık bir süreç sonucunda evrimleşmişse, bu durumda Darwinistlerin ellerinde tek bir tane değil, milyonlarca hatta trilyonlarca ara fosil bulunması gerekirdi. Ama Darwinistler "Tek bir ara fosil getirin" çağrısına bile cevap verememektedirler. Çünkü ellerinde hiç ara fosil bulunmamaktadır. İşte Darwinistlerin şevkle ve coşkuyla ortaya çıkıp tek bir tane bile ara fosil ortaya koyamamalarındaki sebep de budur.

Evrimci paleontolog Mark Czarnecki konuyla ilgili şu itirafı yapmaktadır:

Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur... Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin'in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türleri Allah'ın yarattığını savunan düşünceye destek sağlamıştır.139

Evrimci jeolog Carlton E. Brett'in itirafı ise şöyledir:

Yeryüzünde hayat zaman içinde, yavaş yavaş ve kademe kademe mi gelişti? Fosil kayıtlarının bu soruya cevabı; "Hayır"dır.140

58 milyon illik ayıdöşəyi dövrümüzdəki ilə eynidir. Harun Yəhyanın “Yaradılış atlası” adlı əsərində bunun kimi minlərlə qalıq var

58 milyon yıllık eğrelti otu günümüzdekiyle aynıdır. Harun Yahya'nın Yaratılış Atlası adlı eserinde bunun gibi binlerce fosil bulunmaktadır.

Darwinizm büyüsü 150 yıl boyunca o kadar sistemli şekilde insanlar üzerinde etkili kılınmıştır ki, insanlar olmayan bir şeyin varlığına inandırılmışlardır. Hiç kimse "milyonlarca ara fosil olması gerekir, bunlar nerede?" diye sormamıştır. Hiç kimse "kazılarda ortaya çıkan 500 milyondan fazla fosil hep mükemmel görünümlü tam gelişmiş canlılara ait, fakat bunların tek bir tanesi bile ara fosil değildir" dememiştir. Hiç kimse neden ara fosil görünümü altında hep belli birkaç canlının resmi ile karşılaştıklarını, en ünlü bilim adamlarının bile bu uydurma fosillerden başka gösterecek bir şeyleri olmadığını, doktora tezleri için hazırlanan kitaplarda bile yalnızca neden bunların konu edildiğini araştırmamıştır. Ayrıca yine hiç kimse, ön plana çıkarılan bu birkaç fosilin de ara form özelliği göstermediğini ve bunun bilimsel olarak ispatlanmış olduğunu bilmezler. Özetle, Darwinizm büyüsüne kapılan neredeyse hiç kimse, Darwinizm'i destekleyen tek bir tane bile delil olmadığının farkında değildir. Çünkü bu gerçek, bu büyünün mimarı olan Darwinistler tarafından ustaca ve sinsice saklanmaya çalışılmıştır.

Fakat "ara fosil vardır" yalanı, ne kadar uzun süreli ve ne kadar ısrarla söylenirse söylensin, eğer insanlar ele geçirilen gerçek fosillerin varlıklarından haberdar edilirlerse, bunların bugün yaşayan canlılardan hiçbir farkı olmadığını anlarlarsa, o zaman yalanın tekrarının hiçbir değeri kalmaz kuşkusuz. Şu an durum deccalin oyunu olan Darwinizm için böyledir. Darwinistler, insanları, ara fosillerin var olduğu aldatmacasına inandırmak için çırpınıp dururlarken, tam ve mükemmel görünümdeki milyonlarca yıllık canlıları gösteren fosiller insanlara açık açık gösterilmekte, fosil sergileri, internet ve Yaratılış Atlası yoluyla sergilenmektedir. İnsanlar gözleriyle gördüklerine inanmakta, yıllarca aldıkları Darwinist telkinden şüphe duymaktadırlar. Artık Darwinistlerin "ara fosil var" ısrarları hiçbir işe yaramamaktadır. Deccalin oyununa gelen Darwinistlerin insanları aldattıkları, artık tüm dünya çapında açıkça anlaşılmıştır. Bu aldatmacanın sürdürülmesi artık mümkün değildir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)

5. Darwinistler, Evrim Teorisini "Reddedilemez" Gösterirler

Bilimsel bir teoride, genellikle teori ortaya atılır; bilimsel olarak doğrulanır veya yanlışlanır. Bilimsel olarak kabul edilir veya iptal edilir. Big Bang teorisi bilimsel bir teoridir ve doğrulanmıştır. Bu teoriyi destekleyen deliller karşısında öne sürülen karşıt mantıkların geçersizliği aşikardır. Kimse diğer ihtimallerin delillendirilmesi konusu üzerinde durmamaktadır. Çünkü elde somut bilimsel deliller vardır. Somut deliller, diğer ihtimaller karşısında bu bilimsel teoriyi doğrulamıştır.

Evrim teorisi ise bilimsellik iddiasıyla ortaya atılmış bir teoridir ve teorinin bir safsata olduğu sayısız delille ispatlanmıştır. Teoriyi doğrulayacak tek bir delil bulunmamaktadır. Bilimsel tüm bulgular, teorinin bir varsayım olarak ortaya atıldığını ve hiçbir geçerliliğinin olmadığını her geçen gün tekrar tekrar ispat etmektedir. Normal şartlarda bu teorinin çok önceleri iptal edilip rafa kaldırılması gerekmektedir. Ama nedense bu şekilde olmamıştır. Tam tersine evrim teorisi sahte delilleriyle, bilimsel bir teori edasıyla ders kitaplarına girmiş, televizyon kanallarında, belgesellerde, yayın organlarında savunulur hale gelmiştir. Hatta Avrupa Konseyi canla başla bu teoriyi korumaya çalışmış, bu teorinin bilimsel olmadığını ispatlayan delillerin ortaya konulması için getirilen önerileri dehşet ve korku ile karşılamıştır. Çeşitli ülkelerin mahkemeleri, evrime karşı getirilen ve müfredatta yer alan önerileri şiddetle reddetmektedir. Çok yakın bir zaman önce federal bir yargıç, kamu okullarında Darwinizm eleştirisinde bulunmanın anayasaya aykırı olduğunu açıklayacak kadar ileri gitmiştir.141 Darwin'in kendi kitabında da bahsettiği "evrimin zorluklarının" müfredata konulması fikri, Darwinist çevreleri dehşete düşürmüştür. Kısaca Darwinizm neredeyse tüm devletler tarafından korunan, çoğu zaman devlet desteğiyle ayakta tutulmaya çalışılan tek sözde bilimsel teoridir. Bu çevreler tarafından, yaratılış gerçeğinin okullarda okutulması da evrim safsatasını ortaya çıkaracağı için büyük bir gayret ile engellenmeye çalışılmaktadır. Çünkü Darwinizm, bu batıl dinin kanunlarına göre "reddedilemezdir". Aynı şekilde Darwinizm, bütün dünyada faşist bir Darwinist diktatörlüğün koruması altındadır.

Yazar Ann Coulter, bu gerçeği şu sözlerle dile getirir:

Evrim teorisini tartışmaktan kaçınmak için, Darwinizm çılgınları sürekli olarak (kendilerince sözde) gereksiz gerçekleri sanki bir yedek parça gibi tartışmanın dışına iterler. Evrimi reddetmenin sanki Güneş'in doğudan doğmasını reddetmek gibi bir şey olduğuna dair bir izlenim oluştururlar.142

Darwinist diktaya göre Darwinizm'i reddetmek adeta bir suçtur. Darwinizm'in batıl bir din olarak benimsendiği ve benimsetilmeye çalışıldığı ülkelerde bu, adeta vatana ihanet gibi görülmektedir. Hiç kimse, bilimsel delillerin teoriyi geçersiz kıldığını, teorinin artık hiçbir geçerliliğinin kalmadığını açık açık söyleyemez hale gelmiştir. Darwinizm'i tartışmasız bir gerçek gibi kabul etmek adeta bir şarttır. Matematik profesörü Wolfgang Smith bir evrimci olarak bu durumu şu şekilde açıklamıştır:

Bizlere dogmatik olarak evrimin kabul edilmiş bir gerçek olduğu söyleniyor. Ama bunu kimin, hangi yollarla kabul ettiği hiçbir zaman söylenmiyor. Bizlere sıklıkla bu doktrinin kanıt üzerine kurulu olduğu söylenmekte ve bu kanıtın da "bundan sonra yapılacak olan tüm doğrulamaların üzerinde olduğu ve aynı şekilde deneylerle elde edilen sonraki tüm yalanlamalardan muaf olduğu" belirtilmektedir. Ancak bizler, bu kanıtın tam olarak nerede olduğu gibi önemli bir soru karşısında tamamen karanlıkta bırakılmaktayız.143

Darwinizm'in reddi engellenmektedir, çünkü aksi takdirde batıl Darwinizm dininin savunucularının hiçbir dayanağı olmayan bu teoriyi canlı tutabilmek için bir yolu kalmamış olacaktır. Yalan, yüksek sesle söylenmekte ve bunun yalan olduğunu iddia etmek suç sayılmaktadır. Bilimsellik iddiasıyla ortaya atılan teori, bilimden tam anlamıyla uzak, resmen ve açıkça reddi imkansız batıl, dogmatik bir inanç sistemi haline getirilmiştir. Asıl dikkat çekici olan ise, bunun göz göre göre, hiç çekinmeden yapılmasıdır.

Bu öyle bir raddeye getirilmiştir ki, Papa, kendi evinde Darwinizm'i savunan konferanslar vermeye zorlanmıştır. Kiliseler, Darwin'den özür dilemeye mecbur bırakılmışlardır. Üniversite profesörleri evrimi sorgulayan yayınları yüzünden işlerinden atılmış, mesleklerinden uzaklaştırılmışlardır. Bu büyük dayatma, pek çok ülkede ciddi anlamda başarıya ulaşmış, özellikle üst kademelerde, evrim kesin olarak sorgulanamaz hale getirilmiştir.

Darwinizm'in reddedilemezliğini sağlamak için Darwinistler gereken her yola başvurabilirler. Evrim teorisini reddeden kanıtları örtbas eder, evrimin geçersizliğini ispatlayan delilleri çarpıtıp şekilden şekle sokarak ve insanları açıkça aldatarak evrim deliliymiş gibi gösterebilirler. Tıpkı Charles Doolittle Walcott'un 70 yıl boyunca Kambriyen fosillerini saklaması gibi.

Darwinist ön kabul ve şartlanmışlık, Darwinistleri son derece mantıksız şeyleri savunmaya ve bu mantıksızlıkları zaman zaman da ifade etmeye zorlamaktadır. Yukarıdaki sözünde evrimci biyolog, bilimsel deliller, mantıklı kanıtlar olmasa da evrimin doğruluğundan asla şüphe duymayacağını açıkça belirtmektedir. Bu da bir kez daha göstermektedir ki, evrim teorisinin savunulmasının sebebi bilimsel veriler ve bulgular değildir. Şu durumda, kabul edilmesi gereken açık bir gerçek vardır: Evrim sapkın, sahte, aldatıcı bir dindir.

manzara

Yeri, göğü ve ikisi arasındakileri yaratan Yüce Allah'tır.
Allah'ın yaratması ihtişamlı ve benzersizdir. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır.
(Ankebut Suresi, 44)

Matematikçi ve filozof William A. Dembski, Darwinistlerin evrimi reddedilemez göstermelerini şu sözlerle ifade etmektedir:

Darwinci tutuculuktan şüphelenmek Stalinci bir rejimin parti çizgisine karşı çıkmakla kıyaslanabilir. Stalin'in Rusya'sında olsaydınız ve Lysenko'nun yanlış olduğunu ileri sürmek isteseydiniz ne yapardınız? Lysenko'nun genetik teorisindeki çelişkileri ve gerginlikleri belirtebilirsiniz, ama Lysenko'nun tamamen yanlış olduğunu söyleyemezsiniz ya da Lysenko'ya açıkça muhalif olan bir alternatif sunamazsınız. Şu anda içinde bulunduğumuz durum bu.144

Darwinist diktanın baskısıyla Darwinizm'in reddedilemeyişi, bazı zihinlerde Darwinizm'in doğru ve kabul edilmiş bir teori olduğuna dair bir kanaat oluşturmuştur. Çünkü insanların büyük çoğunluğu, bilim adamlarının bir saçmalığı savunamayacaklarını, televizyon ve yazılı basının bir aldatmacanın destekçisi olamayacağını düşünerek yanılırlar. Eğer bu bir aldatmacaysa, mutlaka bunu ortaya çıkaracak birilerinin olması gerektiğini düşünürler. Oysa ortaya çıkmaya çalışan her ses, çeşitli baskı yöntemleriyle susturulmuştur.

20. yüzyılda baskı ve zorlamalarla devam eden dikta geleneği, günümüzde de yine aynı şekilde devam etmektedir. Halen birçok bilim adamı işlerini kaybetme korkusuyla evrim teorisine karşı bir iddiada bulunamamakta, aileler çocuklarının evrim eğitimi almasına karşı çıktığında mutlaka baskı ve tehdit ile karşılaşmaktadırlar. Fakat evrim teorisi istenildiği kadar okullarda okutulsun, istenildiği kadar evrime karşı bilim olan adamları susturulsun, evrimin yalan olduğunu gören zihinlerde beliren aydınlanmayı hiçbir Darwinist zorlama ve baskı değiştiremeyecektir. Bugün Avrupa Konseyi, çocukların okullarda evrim eğitimi almasını şart koşmuştur. ABD'nin pek çok eyaletinde müfredatta evrim dışı yorumlara yer verilmesi yasaktır. Çin'de, Rusya'da, neredeyse tüm Asya ülkelerinde, hatta bazı Müslüman ülkelerde bile evrim teorisi müfredatın ayrılmaz bir parçası halindedir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kast edilen ve eleştirilen Darwinistlerin baskıcı ve yasakçı zihniyetidir. Okullarda gençlere bir tarih dersi olarak evrim hakkında bilgi verilebilir, ancak bununla birlikte bilimsel ve akılcı olan tutum evrim teorisinin geçersiz olduğunu ispatlayan yüzlerce delilin de gençlere öğretilmesidir. Gençler zorla, tek taraflı, baskıcı bir eğitime tabi tutulmamalı, önlerine bilimsel bulgular tarafsız olarak konulmalı, doğru olanı akıllarıyla ve vicdanlarıyla görme ve öğrenme hakkına sahip olmalıdırlar.

Ancak şunu da hatırlatmakta yarar vardır; bu zorbaca tutum Darwinistler tarafından kendilerince ne kadar büyük bir zafer gibi görülürse görülsün, aslında bir dehşet ve korkunun ifadesidir. Avrupa Konseyi gibi Darwinist düşünce yapısına sahip bir kuruluş, Darwinizm'in çöküşünden ilk defa bu kadar büyük bir endişeye kapılmaktadır. Avrupa'da yıllardır yaratılışı anlatan, evrimin geçersizliğini ifade eden çeşitli eserler yayınlanmakta, toplantılar düzenlenmekte ve çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak hiçbiri Harun Yahya'nın dev eseri Yaratılış Atlası'nın Avrupa'ya ulaşmasıyla birlikte oluşan önemli etkiyi oluşturmamıştır. Bu etkinin sebebi, Atlas'ta ortaya konulan bilimsel bulguların, reddedilmesi mümkün olmayan şekilde evrimin geçersizliğini gözler önüne sermiş olmasıdır. Artık Avrupa'daki tüm öğrenciler, evrim teorisinin, gündeme getirilen 500 milyondan fazla fosil ile çürütülmüş olduğunu bilmektedirler. Çok rahat ulaşabilecekleri tek bir internet sayfasından milyonlarca yıl öncesine ait sayısız canlının fosil resmini görmekte ve canlıların evrimleşmediğine kanaat getirmektedirler. Sayısız eser ve yazı vesilesi ile Darwinist sahtekarlıkları ve evrim teorisinin geçerli tek bir bilimsel kanıtı olmadığını öğrenmişlerdir. Darwinizm hakkındaki gerçekler kolayca ulaşabilecekleri gibidir. Şu durumda Darwinizm adına yapılan yasaklamalar ve dayatmalar artık tamamen etkisizdir. Darwinistler bundan yüz yıl önceki etkilerin tekrar oluşacağını umarak aynı çürük taktikleri uygulamaktadırlar. Oysa deccalin oyununun gerçek yüzünün tamamen açığa çıkmış olduğunu unutmaktadırlar. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

Yoksa kötülükleri yapanlar, Biz'i (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar? (Ankebut Suresi, 4)

6. Darwinistler, Evrim Aleyhtarlarını Susturmaya Çalışırlar

Darwinizm'in reddedilemezliğinin bir gereği olarak Darwinistler, insanlar üzerinde etkili olan her evrim karşıtını susturma çabası içine girerler. Tüm dünyayı sarmış olan batıl Darwinizm dini ve savunucuları bu konuda öylesine baskıcı ve zorba bir politika izlemektedirler ki, şu veya bu şekilde evrim hakkında şüpheli söz söylemek dahi o kişiye büyük zorlukların kapısını açmaktadır. Bu faşist dayatmaya göre, evrim hakkında şüphe etmek suçtur. Bunu dile getirmek suçtur. Evrimin kanıtlanmamış bir teori olduğunu, hatta yalnızca bir teori olduğunu bile öne sürmek suçtur. Darwinizm aleyhtarı bir bilim adamının herhangi bir üniversitenin biyoloji bölümünde ders verebilmesi adeta imkansızdır. Darwinizm yanlısı bir gazetenin sayfalarında, evrimi çürüten bir fosilin resmini bulabilmek olanaksızdır. Bir lise biyoloji öğretmeninin, yanlışlıkla bile olsa evrim teorisi üzerinde bazı şüpheleri olduğunu ifade etmesi büyük bir yanlıştır. Muhtemelen bu lise öğretmeninin kısa bir süre içinde işine son verilecektir.

Örneğin, biyoloji profesörü Caroline Crocker, Expelled "No Intelligence Allowed" belgeselinde, evrimi sorguladığı için George Mason Üniversitesi'nden atılışını şu sözlerle anlatmıştır:

Amirim beni ofisine çağırdı ve "Yaratılışı öğrettiğin için seni disipline etmem gerekiyor" dedi. ... O sömestrin sonunda işimi kaybettim.145

Caroline Crocker, 5 Şubat 2006 tarihinde Washington Post'a yaptığı bir açıklamada ise şunları söylemiştir:

Evrimdeki problemleri öğrettiğimden dolayı George Mason Üniversitesi'ndeki işimi kaybettim. Bir çok bilim adamı evrimi sorguluyor, ama konuşurlarsa işlerini kaybederler.146

papağan

Caroline Crocker, işini kaybetmesinin ardından kara listeye alınmış ve Darwinist diktatörlük tarafından hiçbir yerde iş bulmasına izin verilmemiştir.147

Dr. Richard von Steinberg'in ise, evrimi sorguladığı ve evrim karşıtı yazarların açıklamalarına yer verdiği için National History Museum'daki (Doğa Tarihi Müzesi) işine son verilmiştir. Steinberg'in konuyla ilgili açıklamaları şöyledir:

(Yaratılış konusu gündeme geldiğinde) insanlar öfkeleniyordu. Öyle ki, onların fiziksel olarak tepki verdiğini görebiliyordunuz. Bölüm şefinin bu konuyu ifade etme şekli ise (Yaratılışın daha inandırıcı olduğunu söylediğim için), benim entelektüel bir terorist olduğum yönündeydi.148

Beyin cerrahı Michael Egnor ise, insanların, doktorluk mesleğini yapabilmeleri için evrim teorisini öğrenmeye ihtiyaçları olmadığına dair açıklamada bulunmasının ardından karşılaştığı tepkiyi şu şekilde açıklamaktadır:

Pek çok blogdan pek çok kişi bana ağıza alınamayacak isimler taktılar. Pek hoş olmayan oldukça fazla yorum aldım. Çalıştığım üniversiteden ve başka yerlerden insanlar beni aradılar ve bana emekli olmamı tavsiye ettiler. Darwinist teoriyi eleştirdiğimde farkına vardığım ve beni gerçekten şaşırtan şey, bu konudaki gaddarlık, saldırganlık ve adilik idi.149

Aynı şekilde profesör Robert Marks da, Darwinizm'i sorguladığı için Baylor Üniversitesi'ndeki araştırma sitesi kapatılmış ve kendisine araştırmaları için verilmiş olan fon geri istenmiştir.

Söz konusu belgeselde, isminin açıklanmasını isteyen veya istemeyen pek çok anti-Darwinist bilim adamının bizzat yaşadıkları olaylara yer verilmiş ve bu kişiler, Darwinizm'i reddetmelerinden dolayı akademik kariyerlerinin tamamen yok edildiğini kendi sözleri ile anlatmışlardır.

Gazeteci Larry Witham ise Darwinizm'in özünü ve Darwinist diktatörlüğün yöntemlerini şu sözlerle özetlemektedir:

Eğer yüksek notlar almak istiyorsanız, yüksek mevkilere seçilmek istiyorsanız ve eğer halka yönelik bilimsel eğitim sisteminin destekçisi olarak çeşitli ödüller almak istiyorsanız, (evrim) modelini sorgulayamazsınız.

Düzinelerce, düzinelerce bilim adamı ile röportaj yaptım. Kendi aralarında iken veya güvendikleri bir gazeteci ile konuştuklarında, "bu indirgenemez komplekslikte" veya "moleküler biyoloji kriz içinde" gibi ifadelerde bulunuyorlar, ama bunu toplum içinde açıkça dile getiremiyorlar.150

Gazeteci Pamela Winnick ise, yaratılış konusunda yazdığı bir yazıdan sonra gazeteci olarak işine son verildiğini belirtiyor ve şunları söylüyordu:

Eğer bu konuya (yaratılış), herhangi bir şekilde biraz bile güven gösterirseniz, ki bunun için sadece bu konuda bir şeyler yazmanız bile yeterlidir, o zaman bir gazeteci olarak tamamen bitersiniz.151

Filozof Stephen Meyer, DNA'daki bilginin tesadüfle açıklanmasının mümkün olmadığını, bunun ancak üstün bir aklın eseri olduğunu açıklayan fikrini kanıtlarıyla birlikte biyoloji dergisinde yayınladığında, Darwinistler derginin editörünün kariyerini mahvetmek istemişlerdir.152 ACLU (American Civil Liberties Union - Amerikan Kişisel Özgürlükler Birliği), Georgia eyaletinde bulunan Cobb şehrindeki okullara, ders kitaplarının üzerindeki "açık zihinle, dikkatli inceleyerek ve eleştirisel şekilde değerlendirerek" evrim üzerinde çalışmaları konusunda uyaran etiketlerden dolayı dava açmıştır. California Lebec'de Americans United for Separation of Church and State (Kilise ile Eyaletin ayrılması için Birleşen Amerikalılar) kurumunu temsil eden aileler okulları, evrim ve yaratılış konusunda seçicilik uygulamasını yalnızca önermesinden dolayı dava etmiştir. Pennsylvania Dover'de ACLU ve Americans United for Separation of Church and State tarafından desteklenen küçük bir grup, dokuzuncu sınıf biyoloji sınıflarında yaratılış gerçeğinin tartışılmasını engellemek için dava açmıştır. Hakim, bu aileler lehinde karar vermiş ve okula davacının kanuni hakkı olan bir miktar parayı ödeme zorunluluğu getirilmiştir. Bu miktar muhtemelen bir milyon doları geçmektedir.153

Yazar Ann Coulter, bu olayları şu şekilde değerlendirir:

Dover olayından sonra ACLU davaları ile iflas etme riskine girmek istemeyen hiçbir okul yaratılış kelimesini ağzına bile almaya cesaret edemedi. Darwinistler tapınaklarının, yani devlet okullarının, seküler kutsallığını muhafaza etmişlerdi. Bilimde, iknada ve kanıtta kazanamamışlardı. Liberallerin her zaman kazandıkları yöntemle kazanmışlardı: Onlara her istediklerini gümüş bir tepside getiren bir mahkeme bularak.

Bu bilim değildir.154

Darwinistlerin kullandığı bu baskıcı yöntemler, bir kısım insanlar için son derece caydırıcı metodlardır. Bir milyon dolar kadar para cezasıyla karşılaşan bir okul büyük bir baskı ile yüz yüze olduğundan, sindirilmiş durumdadır. Bunu göze alan eğitmen, işinden olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sistem, William A. Dembski'nin belirttiği gibi bir diktatörlük rejimine benzemektedir. Hiç kimse, diktatörün aleyhinde ağzını bile açamamaktadır.

Evrimci fizik profesörü H. S. Lipson bir bilim adamı olarak, bilimin yaratılışı gösterdiğini söylemekte, ancak bu gerçeği kabul etmenin Darwinist diktanın baskısı nedeniyle ne kadar zor olduğunu şu sözlerle açıklamaktadır:

Eğer canlı bir madde, atomların karşılıklı etkileşimleri, doğa olayları, radyasyon etkisiyle oluşmadıysa, o halde nasıl meydana gelmiştir? ... Sanırım bizler, ... tek makul açıklamanın yaratılış olduğunu itiraf etmeliyiz. Bunun fizikçilerin aforoz edilmesi anlamına geldiğini biliyorum, bu benim için de aynı şekilde geçerlidir, ama eğer deneysel kanıtlar bunu destekliyorsa, hoşumuza gitmeyen bir bilgiyi reddedemeyiz. 155

Lipson'un sözlerinde ifade ettiği Darwinist afarozla pek çok bilim adamı, akademisyen ve eğitmen sık sık karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin, 1999 yılında Detroit'de bir yüksek okulun müdürü kütüphaneye Darwinizm'i eleştiren bazı kitapları koymak istediğinde NCSE (National Center for Science - Ulusal Bilim Eğitimi Merkezi) buna, her türlü yıldırma yöntemini kullanarak, şiddetle karşı çıkmıştır. 156

Jonathan Wells, bu yıldırma politikasını şu sözlerle ifade eder:

NCSE okul idarelerine, "evrimin bilimsel açıdan tartışmalı olmadığını, dolayısıyla ona karşı ileri sürülen savların bilim müfredatına bilimsel olmayan dini görüşleri sokma çabasının ürünü olduğunu" söylemektedir. Amerika mahkemeleri halk okullarında din eğitimi vermenin makul olmadığını ilan ettiği için, bu, okul idaresinin yasadışı bir şey yapmayı tasarladığını savunan bir uyarı anlamına gelmektedir. Eğer uyarıya uyulmazsa, NCSE, ACLU'ya başvurur, destek almak için. ACLU da okul idaresine bir yazı göndererek pahalı bir dava tehdidiyle ona gözdağı verir. Ülkedeki her okul idaresi parasal açıdan durumu idare etmeye çalıştığı için, NCSE ve ACLU'nun verdiği bu gözdağı, Darwinci evrimin devlet okullarında eleştirilmesinin önüne geçilmesinde oldukça işe yaramıştır. 157

Okullarda yaratılış eğitiminin verilmemesi konusunda müthiş bir mücadele içinde olan Amerika'nın Kansas eyaletinde, evrimci biyoloji eğitiminin kaldırılmasına yönelik çalışmaların ardından Kansas eğitim sistemi oldukça geniş çaplı bir baskı ve dayatma ile karşılaşmıştır. The National Research Council'in (Ulusal Araştırma Konseyi) başkanı Herbert Lin, Science dergisine gönderdiği bir yazıda, Amerikan kolej ve üniversitelerinin, Kansas'da öğretilen tüm yüksek okul biyoloji derslerinin akademik sayılmayacağına dair bir beyanda bulunmaları gerektiğini bildirmiştir. Ertesi ay, Scientific American dergisinin editörü John Rennie ise, üniversite kabul komitelerinin Kansas okullarındaki idareye "Kansas eyaletinden kendilerine ileride başvuracak öğrencilerin özelliklerini çok dikkatli bir şekilde inceleyeceklerini" bildirmesini ve "Kansas'daki ailelere de bu kötü kararın çocuklarının geleceği için kötü sonuçlar taşıdığını bildiren açık bir yazı" göndermesini istemiştir.158 Bu gözdağının anlamı açıktır. Evrim teorisine karşı çıkmak suçtur ve bu suçu işleyenler hemen infaz edilmelidirler.

manzara

Yakın zaman önce gündeme gelen bir davada ise, Woods Hole Oceanographic Institution kurumundan Nathaniel Abraham isimli bir araştırmacı, evrim teorisini reddettiğini belirtmesi üzerine işine son verildiğini açıklamıştır. 2004 yılında Abraham'a, Woods Hole yetkilisi bir bilim adamı tarafından yazılan mektupta, "çalıştığı kurum bilim adamlarının analizlerinde ve yazılarında evrim prensiplerini kullanmasını açıkça şart koşmasına rağmen, Abraham'ın National Institutes of Health'in (Ulusal Sağlık Enstitüleri) 'evrim taraflı' çalışma şeklini benimsemediğini belirttiği" için işten çıkarıldığı belirtilmiştir.159 Yani bir bilim adamı, evrim teorisine karşı çıktığı için resmi olarak aforoz edilmiştir. Konunun 2007 yılında Nathaniel Abraham'ın açtığı bir dava sonucunda gündeme gelmesi kuşkusuz artık insanların Darwinizm diktatörlüğüne başkaldırma cesareti bulmalarından kaynaklanmaktadır.

Berkeley Üniversitesi'nden hukuk profesörü Phillip E. Johnson 1981 yılında İngiliz Doğa Tarihi Müzesi kapısına asılan tabelalarla ilgili Darwinist bağnazlığı şu sözlerle anlatır:

Kapının girişindeki levhada şunlar yazılıydı: "Neden bu kadar çok farklı canlı olduğunu hiç merak ettiniz mi? Bir görüşe göre bugün gördüğümüz bütün canlı varlıklar, aşamalı değişimlerle uzak bir atadan gelmişlerdir. Evrim nasıl meydana gelmiştir? Türler nasıl birbirlerinden değişmişlerdir? Bu salondaki sergi bunun muhtemel bir açıklamasına göz atmaktadır - Charles Darwin'in açıklamasına."

Yandaki tabelada ise şunlar yazıyordu: "Diğer görüş ise tüm canlı varlıkları mükemmel ve değişmez şekilde Allah'ın yarattığı görüşüdür." İlişikteki broşürde ise şu itiraf yer almaktaydı: "Doğal seleksiyonla evrim kavramı, kelimenin tam anlamıyla bilimsel değildir."

Bilim komitesinin buna verdiği cevap rezaletti. Nature dergisindeki bir baş makalede şu soru yer alıyordu: "Darwinizm'in en yakın kalesi olan bu müzenin müdürleri cesaretlerini mi yitirdiler, hatta yoksa akıllarını mı? ... Kimse buna karşı çıkmaz, bilimin halka sunulmasında, uygun olduğunda, tartışma konularının şüpheli olduğunu söylemek uygundur. Peki ama evrim teorisi ciddi biyologlar arasında hala bir şüphe mi? Eğer değilse, o zaman genel anlamda bir kafa karıştırmanın dışında, bu şüpheli sözler neye hizmet ediyor?"

... Bu baskının sonucunda müze teslim oldu ve bu (sözde) "saldırgan" ifadeleri kaldırmak zorunda kaldı. 160

İşte Darwinist diktatörlüğün yöntemi budur. Evrime karşı sarfedilen sözler, "saldırgan" ifadeler olarak lanse edilir ve Darwinist bilim adamlarının tepkisiyle, dünyaca tanınmış bilimsel dergilerin baskısıyla gereken önlem hemen aldırılır. Darwinist diktatörlüğün baskısıyla tüm anti-Darwinist izahlar alelacele susturulur.

Bu despot tutum elbette tek bir amaca hizmet etmektedir. Evrim teorisinin kanıtlanmış bir teori gibi gösterilmesi ve bu şekilde tüm dünyaya yayılması Darwinistler için bir zorunluluktur. Onlar, yaratılış gerçeğini kendilerince insanlardan uzak tutarak, tüm varlıkları Allah'ın yarattığı gerçeğini gündeme getirmeyip, yalnızca evrim telkinini vererek bunu sağlayabileceklerini zannetmektedirler. Fakat Darwinistlerin düşünemedikleri bir gerçek vardır. Canlıların yaratıldığını anlayabilmek ve görebilmek için insanlara eğitim verilmesine ihtiyaç yoktur. Aklını biraz kullanan her insan, canlı varlıklar üzerinde bir olağanüstülüğün, bir mükkemmelliğin, aklın, bilincin, sanatın, ihtişamın var olduğunu rahatlıkla görebilir. Ve tüm bunların şuursuz, akılsız, bilinçsiz; düşünme, akletme, muhakeme etme, doğruyla yanlışı ayırt edebilme özelliğinden yoksun kör tesadüflerin sonucunda meydana gelemeyeceği sonucuna rahatlıkla varacaktır. Yalnızca birkaç saniye samimi olarak düşünen bir insan için bile bunu anlamak hiç de zor değildir. Allah aklını kullanan insanlar için yarattığı mucizelerin apaçık olduğunu ayetlerinde haber vermiştir:

Şüphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. Gece ile gündüzün ard arda gelişinde (veya aykırılığında), Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3-5)

Darwinistler aldıkları tedbirlerin boşuna olduğunu görmeye başlamışlardır aslında. Geçmişte baskıcı yöntemlerle, sahte delillerle oluşturulan telkin, bugün bilinçlenen insanlar üzerinde etkili olmayacaktır.

Jonathan Wells, artık gittikçe artan sayıda bilim adamının Darwinizm'den kuşku duymaya başladıklarını ve seslerini duyurmak için hareketlendiklerini şu sözlerle belirtmektedir:

Gerçek şu ki, şaşırtıcı sayıda biyolog, Darwinizm'in büyük bazı savlarından sessizce kuşku duymakta veya onları reddetmektedir. Ancak -en azından Amerika'da- onlar ağızlarını kapalı tutmak zorundalar aksi halde, kınamaya, marjinalleşmeye ve sonunda bilimsel camiadan ihraç edilmeye maruz kalırlar. Bu çok sık olmasa da, böyle bir riskin bulunduğunu herkese hatırlatacak orandadır. Umarım, Darwinistlerin karşıt görüşlere uyguladıkları sansürün etkisiyle gözleri açılan biyologlardan oluşan ve sayıları giderek artan bir yeraltı camiası oluşur. İzole edilmiş muhalifler, kaç tane meslektaşının da aynı şekilde düşündüğünü fark etmeye başladığında, onların sayıları giderek artacak ve sesleri daha gür çıkmaya başlayacaktır.161

7. Darwinistler Bilimi Kullanır, Bilimsel Gösteri Yaparlar

Bilim, Darwinizm'in kullandığı en büyük kılıftır. Darwinizm "bilim" adı altında ortaya çıkmıştır. Darwinistler de, "bilim adamlarıyız" diye ortaya çıkmışlardır. Darwinizm'e karşı gösterilen her türlü tepki, sözde "bilimle mücadele" olarak lanse edilmiştir. Evrim teorisi hakkında her türlü şüphe; bir nevi "gericilik veya bilim düşmanlığı" olarak gösterilmiştir. Darwinistlerin her türlü sahte delili, bilimsel bir bulguymuş gibi insanlara tanıtılmıştır. Bir başka deyişle Darwinizm 150 yıldır bilimi kullanmıştır.

Peki Darwinizm bilim midir?

Darwinizm bir aldatmacadır. Bilimsellikle hiçbir ilgisi yoktur. Darwinizm, insanları bir yalana alıştırmak ve ona inandırmak için geliştirilmiş sahte bir çabadır. Bilim, Darwinizm'in sığınağıdır. Darwinizm, bilimi kullanarak dokunulmazlık elde eder. Sahtekarlıkları bilim diye savunur. Sahte deliller öne süren, çocuk masalları anlatan Darwinistleri bilim adamı olarak tanıtır. Darwinizm'in bir aldatmaca olduğunu fark eden ve buna karşı mücadele yürüten kişileri de bilime ihanet etmekle suçlar. Darwinizm'in en büyük silahı bilimdir. Şimdiye kadar da insanları, bilim maskesinin altına gizlenerek aldatmıştır. Bilimi kullanarak yapılan bu aldatmaca hala devam etmektedir. Darwinist bilim dergilerinin, Darwinist belgesel kanallarının, Darwinist bilim adamlarının bunu kullanmasının nedeni budur.

İngiliz paleontolog evrimci Derek V. Ager bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:

Hepimiz biliyoruz ki birçok evrimci girişim, belirli paleontologlar tarafından yapılan beyin fırtınalarından ibarettir. Kütüphanedeki bir taksonomist (canlıların biyolojik sınıflandırması bilimiyle ilgilenin kişi), milyonlarca yıllık genetik mutasyondan fazlasını yapabilir.162

ilkel atmosfer

Evrimcilerin iddia ettiği şekilde bir ilkel atmosfer hiç yaşanmamıştır.

Bu ifade son derece doğrudur. Okul kitaplarında, gazetelerde, dergilerde, televizyonlarda anlatılan sözde ilkel dünya, mutasyonlarla ve doğal seleksiyonla oluşan canlı türleri, hayali ortak ata, sözde gelişimini tamamlamamış garip canlılar gibi evrim hikayeleri, sadece Darwinist bilim adamlarının kendi hayal güçlerinde var olan olaylardır. Doğal seleksiyon yoluyla yıllardır varsaydıkları hiçbir sonuca ulaşamamışlardır. Derek V. Ager'in de söylediği gibi genetik mutasyonlar da onlara bu sonucu vermemiştir. Ama bu bilimsel gerçekleri reddedip aynı sahte iddiaları savunmaya devam etmek, Darwinizm aldatmacasının dünyaya yayılma ihtimalini güçlendirmektedir kendilerine göre. İşte bu nedenle Darwinistler bilimsel kelimeleri Darwinist aldatmacaya bilimsel görünüm katmak için kullanırlar. Ortada sonuçlanmış ve evrim lehine sonuç vermiş bilimsel bir deney veya bilimsel bir kanıt yoktur. Yalnızca sıkça kullanılan bilimsel kelimeler ve formüller vardır. Darwinist herhangi bir yazarın kitabında bu ilginç terimlere veya ilginç kimyasal formüllere sıklıkla rastlamak mümkündür. Konu hakkında bilgisiz olan bir kişi bu kitaba baktığında, gerçekten de bir bilim adamının ilmi içerikli bir kitabını okuduğunu zannedebilir. Oysa görünüm aldatıcıdır. Bu kitapta anlatılan tek şey, canlı varlıkların kör tesadüfler sonucunda oluştukları ve bugünkü hallerine kör tesadüfler sonucunda geldikleri masalıdır. Darwinist yazarın bunun üzerine anlatacak yeni bir şeyi, verecek bilimsel bir kanıtı yoktur. Kimyasal terimler ve kimyasal formüller, Darwinizm aldatmacasını yalnızca tamamlamak, kendilerince gerçekçi gösterebilmek içindir.

Darwinistlerin bilimi kullanma yöntemlerine bir örnek, evrimci paleontolog S. M. Stanley'in şu sözleridir:

Evrim küçük, yerel popülasyonlarda hızla gerçekleşir; bu nedenle fosil kayıtlarında evrimi göremeyiz. 163

İşte bu sözler bir aldatmacadır. Yerel popülasyonlarda gerçekleşen bir evrimden bahsedilmektedir, fakat bir kanıt yoktur. Hatta kanıtın bulunamayacağı itiraf edilmiş, ama bu bile bilimsel gösterilmeye çalışılmıştır. İşin doğrusu şudur: Fosil kayıtlarında evrim görülmemektedir, çünkü evrim hiçbir zaman yaşanmamıştır.

National Center of Science Education - NCSE (Ulusal Bilim Eğitim Merkezi'nin) yöneticisi Eugene C. Scott ise, bu konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:

Birçok lise ders kitabı (hatta ne yazık ki bazı kolejler) teorileri test edilmiş hipotezler olarak açıklarlar, sanki hipotezler onaylanmış teorilermiş gibi; ve gerçek anlamda çok iyi bir teori onlar için kanunlaşmış gibidir. Ne yazık ki, bilim adamları bu terimleri bu şekilde kullanmazlar, çoğu kişi bilim adamı değildir ve bilim adamları da bu kelimelerin anlamını öğrencilere ve halka iyi açıklayamamıştır. 164

Bu şartlar altında yalnızca kendisine gösterilen ve anlatılanlarla muhattap olan bir insanın, eğer düşünüp önyargısız değerlendirme gücü yoksa, Darwinizm'in geçerli olduğuna kolaylıkla kanaat getirebilir. Çünkü Darwinizm, telkin yöntemi ile söz konusu okuyucunun beklentisine bir nevi karşılık vermiştir. Canlılığı kendince basit bir şekilde açıklamış ve buna "bilimseldir" demiştir. "Sorgulanmasına gerek yok, zaten doğru ve kanıtlanmıştır" demiştir. "Bilim adamları bunu destekliyor" demiştir. "Bilimin canlılık hakkında tek açıklaması budur, bunun dışındaki açıklamalar bilimsel değildir" demiştir. "Bunu bütün dünya kabul ediyor" demiştir. Ve bu yalanlarla tarihin en büyük aldatmacalarından birini inşa etmiştir. Darwinizm'i hiç bilmeyen, onun nasıl bir aldatmaca olduğuna dair en ufak fikri olmayan ve yalnızca bu izahlarla muhattap olan bir kişi için de bu yüzeysel açıklamalar onu ikna etmeye yeterlidir.

Oysa bu kişi aldığı telkinin her safhasında kandırılmaktadır. Zaten Darwinizm'i kesin olarak çürüten ve yaratılış gerçeğinin kanıtı olan 500 milyondan fazla fosil Darwinistler tarafından itina ile saklanmış; canlılığın yapı taşı olan proteinlerin tek bir tanesinin dahi tesadüfen oluşmasının matematiksel olarak imkansız olduğu insanlardan gizlenmiştir. Bu nedenle söz konusu kandırmacanın sınırlarını anlaması da mümkün olmamıştır. Aldatılan bu kişinin bilmediği şey şudur: Darwinizm bilimsel değildir, bilim değildir. Darwinizm sorgulanmıştır ve doğru olmadığı, bilimsel kanıtlarla desteklenmediği açıkça görülmüş, ispat edilmiştir. Darwinizm'i destekleyen bilim adamları, bunu batıl bir din, bir ideoloji olarak gören bağnaz ve dogmatik kişilerdir. Bilimin canlılık hakkındaki tek açıklaması yaratılış gerçeğidir. Tüm bilimsel bulgular canlıların mükemmel halleri ile bir anda yaratıldıklarını göstermektedir. Darwinizm'in bütün dünya tarafından kabul ediliyor görünmesinin altında yatan sebep de yine bu sahte telkin metodları, bu aldatıcı propaganda yöntemleridir. Dolayısıyla okuyucunun ikna olduğu konular yalnızca bir göz boyamaya dayanmaktadır. Kimi zaman bilim adamları bile bu aldatmacaya kanıp gaflete düşebilmektedirler. İngiliz paleontolog evrimci Colin Patterson'un bu konuyla ilgili itirafı dikkat çekicidir:

Daha sonra uyandım ve bütün hayatım boyunca Darwinizm'i bir şekilde kanıtlanmış bir gerçek zannederek aldatıldığımı fark ettim.

Sistematik içinde ortak ata hipotezlerinin etkisinin yalnızca sıkıcı olduğunu ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığını değil, aynı zamanda bunun kesin olarak bilim karşıtlığı olduğunu düşünüyorum.165

Bu konudaki bilinçlenmenin bir başka örneğini ise belgesel film yapımcısı Brian Leith vermektedir:

Son on yıl yeni bir biyolog topluluğu gelişti. Bunlar bilimsel anlamda saygıdeğer sayılıyorlar, ama Darwinizm hakkında derin şüpheleri var. 166

Amerikalı ekonomist Jeremy Rifkin'in "Evrim teorisi bizim eğitim sistemimizin en önemli yerine yerleştirilmiş durumdadır ve bunu gereksiz suistimallerden korumak için etrafına süslü duvarlar yükseltilmiştir."167 sözünü haklı çıkaracak bir başka önemli kanıt ise, Darwinist bilim adamlarının, sahtekarlıkları görmezden gelmeyi yine bilim adına yapmaları ve gerçekler deşifre olsa bile bundan çekinip gocunmamalarıdır. Amaç, mutlaka ve mutlaka bir şekilde insanları aldatabilmek olduğu için dünyanın en ünlü bilim adamları, hiç çekinmeksizin, göz göre göre bu aldatamacayı korumaktadırlar. Jonathan Wells bu duruma şöyle bir örnek verir:

Haeckel'in sahte embriyo çizimlerinden yıllarca haberdar olan bilim tarihçisi Jay Gould'a ne demeli? Tüm bu süre boyunca Gould'un sınıflarından geçen öğrenciler, Haeckel'in embriyolarını evrimin ispatı olarak gösteren ders kitaplarından biyolojiyi öğrendiler. Buna rağmen, başka bir biyoloğun 1999'da duruma itiraz etmesine kadar, Gould hiçbir düzeltme yapmadı. Ondan sonra bile Gould ders kitabı yazarlarını hatadan sorumlu tuttu ve itiraz niteliğindeki fısıltıyı yayan yaratılışçıyı (bir Leigh Üniversitesi kimyacısı) görevden aldı. Burada en büyük sorumluluk kime aittir - sahte çizimleri düşüncesizce tekrar tekrar kullanan ders kitabı yazarlarına mı, onlardan şikayet eden insanlara mı, yoksa çalışma arkadaşlarının, kendisinin "akademik cinayet" diye adlandırdığı olguya farkında olmadan ortak olurken, kendinden emin bir şekilde kenardan durumu seyreden, dünya çapında meşhur bir uzmana mı?

manzara

Bu, Allah'ın yaratmasıdır.
Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin.
Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler.
(Lokman Suresi, 11)

Haeckel'in embriyolarına ilişkin gerçekle kıyaslanınca, pulkanatlı güvelerin (sanayi kelebekleri) kusurlu olduğu ancak yakın zamanda anlaşılmıştır, dolayısıyla belki de ders kitabı yazarları onu kullanmayı sürdürmekten dolayı kınanmayabilirler. Yine de pulkanatlı güveler üzerinde çalışan her biyolog, güvelerin ağaç gövdelerine konmadığını, ders kitabı resimlerinin tezgahlanmış olduğunu on yıldan fazla süredir bilmektedir. Eğer bilim kendini düzeltiyorsa, niçin uzmanlar ders kitaplarından uydurma fotoğrafları çıkarmaya yönelik bir girişimi başlatmıyorlar? 168

Darwinistlerin bilimi kullanmaları, üstelik de bu amaç için adeta bilimin koruyuculuğunu, muhafızlığını üstlenme görünümü almaları kuşkusuz başlıbaşına büyük bir sahtekarlıktır. Aslında Darwinizm, iddiasının tam aksine bilime karşı hareket etmektedir. Bilimsel delilleri örtbas etmeye çalışmaktadır. Laboratuvarlarda gerçekleştirilen deneylerin ortaya çıkardığı sonuçlara muhalif iddiaları savunmaktadır. Elde edilen fosil kayıtları ara formların hiç var olmadığını ispatlarken, canlıların arkalarında sayısız ara form bırakarak birbirlerinden evrimleştiği yalanını ileri sürmektedir. Bilim sahtekarlığı Darwinizm ile birlikte ortaya çıkmış olan bir kavramdır. Darwinistler, bilimsel müzeleri, bilimsel yayınları kullanarak bu sahtekarlıkları bile bile, hiç çekinmeden insanlara sunarlar. Bilimsel kitapları ve dergileri kullanır, hiçbir zaman gerçekleşmemiş bir evrim tarihi masalını bu yayınlarda anlatırlar. Hiçbir zaman var olmamış garip bir canlının resmini çizer, bunu "tarihi geçmişimiz" olarak göstermeye çalışırlar. Bilim karşıtı bu din, bilimsellik kisvesi altında en büyük yalanlarından birini söylemektedir.

Böylesine büyük bir yalanın destekçisi olmalarının sebebi kuşkusuz ki Darwinistlerin deccaliyete olan körü körüne bağlılıklarıdır. Deccali sistem, insanları yalana yönelten sapkın bir sistemdir.

8. Darwinistler, Yazılı ve Görsel Medyayı Kullanırlar

evrimci yayınlar

Aldatıcı yayınlar, artık Darwinizm'i ayakta tutmaya yetmemektedir. Bilimsel deliller bu sahte teoriyi kesin olarak ortadan kaldırmıştır.

Yazılı ve görsel medya, insanların büyük kısmının en çok etkilendikleri telkin araçlarının başında gelir. Bazı insanlar, bilim adamlarının sözlerinin tümüne adeta iman ettikleri gibi, bilimsel dergilerin yazarlarına, TV'de çıkan haberlere de aynı şekilde itibar ederler. Günümüzün tanınmış Darwinist yayınlarının herhangi birinde çıkan Darwinizm yanlısı bir yazı, bunu okuyan çoğu kişi için yeterli bir referanstır. İnsanlar üzerinde Darwinizm'in sahte delillerini yayınlayan bir bilim dergisinin, mutlaka doğruyu yazacağı gibi bir kanaat vardır. İnsanların bir çoğu, söz konusu derginin Darwinizm dininin sadık üyelerinden biri olduğu gerçeğinden habersizdir. Aynı zamanda Darwinizm dininin savunucusu olunduğunda aklın, mantığın, doğrunun, bilimsel olanının dışında hareket edildiğinin de farkında değildirler.

Şu anda Darwinist diktatörlüğün etkisiyle, çok sayıda bilim dergisi Darwinizm yanlısıdır. Dünya çapında Darwinizm karşıtı hiçbir yayının ön plana çıkarılması ve kabul görmesi hazmedilemez. İşte bu nedenle Darwinistlerin sahip çıktıkları, Darwinistlerin savunup destekledikleri yayınların verdikleri haberler, bu yayınların dünya çapında kabul görmeleri nedeniyle çoğu okuyucu veya izleyici tarafından hemen kabul edilir.

Oysa bu büyük bir hatadır.

Darwinistler'in amacı yalnızca propagandadır. Onlar, New Scientist veya National Geographic'de çıkan aldatıcı bir evrim haberinden okuyucuların büyük kısmının şüphelenmeyeceğini düşünerek hareket ederler. Dünyaca ünlü akademisyenlerin dünyaca ünlü yazılarının yayınlandığı Nature gibi bir bilim dergisinin bir yalana evsahipliği yapacağı, öğrendikleri üzerine de gereği gibi düşünmeyen kimselerin ihtimal vermedikleri bir durumdur. Zaten bu durum, Darwinist propaganda açısından o kadar kullanışlı bir ortam meydana getirir ki, Darwinistlerin "çamurlu suda tesadüfen ilk hücrenin oluştuğu" hikayesi gibi akılalmaz bir komediye dahi pek çok insanı inandırmaları zor olmaz. Bu hikayenin karmaşık ifadelerle ve bir bilim adamının imzasıyla Darwinizm yanlısı Nature gibi bir dergide çıkması yeterlidir.

Materyalist bakış açısına sahip bir insan veya bir kurum, materyalizmi ayakta tutma pahasına her şeyi göze alabilir. Materyalizm yanlısı yayınların yaptıkları da budur. Onlar, Darwinizm'i gündemde tutmak ve onu savunmak adına her şeyi yapmakta ve açıkça bilimi bir maske olarak kullanmaktadırlar. Bu materyalist bakış açısını Nature dergisinin şu ifadeleri yeterince açıklamaktadır:

Tüm veriler her şeyi tasarlayan bir varlığı gösterse bile, böyle bir hipotez bilimin dışında kalırdı, çünkü naturalistik değil.169

Görüldüğü gibi materyalistler, bilimsel tüm somut bulgular yaratılışı teyit etse dahi, bunu kabul etmemeye kendilerini kodlamışlardır. Bu durumda bilimsellikten söz etmek elbette mümkün değildir. Materyalistlerin Darwinizm'e olan sadakati bilimsel değil dogmatiktir. Darwinizm bilimsel olarak çürütülmüş olmasına rağmen savunulmakta, yaratılış ise sayısız bilimsel bulguyla teyit ediliyor olmasına rağmen bu kimseler tarafından cahilce reddedilmektedir. Çünkü materyalizme göre, madde dışında bir açıklamanın kabul edilmesi imkansızdır. İşte bu nedenle bilimsel görünümlü bu dergilerin, bilimsellikle ilgisi olmayan evrim gibi bir teoriyi savunmalarındaki ısrar anlaşılabilmektedir. Bu yayınlar için, ne pahasına olursa olsun, canlıların yaratıldıkları gerçeğini gösteren deliller kabul edilemezdir. O yüzden Darwinistler için bunun yerine, tüm dünyaya sahte yöntemlerle hakim edilmiş bir aldatmacayı geçerli ve doğru gibi göstermeye çalışmakta sakınca yoktur.

Darwinistlerin hayali şemalarından biri

Darwinistlerin hayali uydurma şemaları, yalnızca çaresizliklerinin göstergesidir. Allah'ın yaratılış sanatı, tüm delilleri ve ihtişamıyla gözler önündedir.

Nitekim bu yayınların destekçisi olan çeşitli bilim merkezlerinin Allah inancına bakış açıları değerlendirildiğinde de bu durum daha açık şekilde anlaşılmaktadır. Nature dergisinde, National Academy of Science (NAS) (Ulusal Bilimler Akademisi) üyelerinin dine bakış açıları hakkında yapılan son araştırmada ortaya çıkan sonuç şudur: Biyoloji ve fizik bilimlerinden 517 NAS üyesinin yarısının verdiği cevaba göre, bu bilim adamlarının %72.2'si ateisttir. %20.8'i agnostik (bilinmezci), yalnızca %7.0'ı ise Allah'ın varlığına inanmaktadır.170 Nörobiyolog evrimci Robert Provine, "Artık çok az gerçek dindar biyolog kaldı. Çoğu ateist ve bir çoğu bu duruma evrim anlayışı ve diğer bilimler nedeniyle gelmiştir," itirafıyla bu gerçeği açıkça dile getirmektedir.171 Bu gerçeklere bakıldığında, bilimin yaratılış gerçeğini göstermesinin ateist bilim adamları arasında büyük bir öfke ile karşılık gördüğünü anlamak zor olmayacaktır kuşkusuz. İşte Darwinistlerin yazılı ve görsel medyayı kullanarak gösterdikleri karşı çabanın altında yatan sebep budur.

Henry M. Morris, Darwinizm adı altında gerçekleştirilen bu yalancı telkinin çıkış noktasını şu şekilde izah etmektedir:

Bugün yaygın olan inanış, Darwin'in evrimin kanununu keşfettiğidir. Sonuç olarak, Darwin tüm zamanların en büyük bilim adamlarından biri olarak alkışlanmaktadır. Bununla birlikte gerçek; Darwin'in yalnızca eski paganizmin canlandırılması için katalizör görevi gördüğüdür. Hem de bir çok Batı Avrupa ülkesinin bir yüzyıldan fazla bir süredir hazırlandığı Allah'a başkaldırmanın (Allah'ı tenzih ederiz) gerçekleştiği dönemde.172

Kimi insanların "bilim adamı yalan söylemez", "koskoca bilimsel dergi yalan yazmaz" yanılgıları onları yıllarca aldatmıştır. Bu insanların kendi aralarında kurdukları çarpık iman sistemi, Darwinistlerin bundan faydalanmalarına, bilimi kötüye kullanmalarına sebep olmuştur. Oysa şu kesin olan bir gerçektir: Materyalist bir bilim adamı, eğer gerçekler kendi çıkarına uymuyorsa ve eğer gerçekler materyalizmi desteklemiyorsa, rahatlıkla insanları aldatır. Şu anda dünyadaki bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu Darwinizm'i savunarak açıkça insanları aldatmaktadırlar. Çocukların bile inanmayacağı saçma hikayeleri, bilimsel olarak mümkün olmadığını bilmelerine rağmen insanlara anlatmaktadırlar. Bu durum, şu anda yürürlükte olan ve dünyadaki tüm Darwinist bilim adamları tarafından uygulanan bir sistemdir. Bir başka deyişle, Darwinist bir bilim adamı, bütün hayatını bilimle iç içe geçirmesine rağmen, rahatlıkla bilim adına insanları aldatabilmekte, tüm yaşamını bir yalana adayabilmektedir.

manzara

DNA'yı keşfederek Nobel ödülü alan, bütün yaşamını evrim aldatmacasını savunarak geçiren ve 2004 yılında "insanın bir nöron yığını" olduğu şeklindeki tepki çeken sözleriyle, ruhun varlığını reddederek ölen fizik ve biyoloji profesörü Francis Crick bunun en açık örneğidir. Ateist olan fizikçi, moleküler biyolog ve nörobiyolog olarak, Allah'ın üstün sanatına dair sayısız delili görmesine ve bunları bizzat keşfetmesine rağmen, bunların birer mucize niteliğinde özel bir yaratılışı işaret ettiği gerçeğini insanlardan gizlemek için yaşamı boyunca uğraşmıştır. Hatta Allah'ın varlığını kabul etmemek için (Allah'ı tenzih ederiz) yaşamın uzaylı varlıklar tarafından getirildiğini dahi iddia edecek bir aşamaya gelmiştir.173 Naturalist, Darwinist bakış açısının bir bilim adamına getirdiği sonuç böyle küçük düşürücü bir mantıksızlıktır.

Buna bir başka örnek de paleontolojinin gösterdiği tüm yaratılış delillerini bizzat görüp incelemiş olmasına rağmen, yaşamı boyunca ateist ve naturalist olarak kalmış olan bir başka Darwinist bilim adamı Harvard paleontoloğu Stephen Jay Gould'dur. Stephen Jay Gould da, tıpkı Crick gibi, tüm yaşamını bilimle uğraşarak geçirmiş, Allah'ın apaçık olan varlığını kendi aklınca reddedebilmek için (Allah'ı tenzih ederiz), Sıçramalı Evrim gibi son derece mantıksız ve delilsiz bir teoriyi yaşamı boyunca savunmaktan çekinmemiştir.

Şu durumda Darwinist bilim adamlarının her yaptıklarının ve her söylediklerinin doğru olduğuna dair inanç bir akılsızlıktır, şuursuzca yapılmış bir kabuldür. Oysa yaşamları boyunca inkar içinde olan bu insanların bilmedikleri ve kavrayamadıkları bir gerçek vardır: Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, yaşamı boyunca deccalliyeti yaymak için çaba içinde olan, tüm ömrünü bu mücadele ile geçiren insanların yaptıklarının boşa çıkacağını ayetlerinde haber vermiştir:

De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi? Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar." (Kehf Suresi, 103-104)

Deccalin destekçileri, dünya hayatında Allah inancına karşı gösterdikleri çabanın bir değeri olacağını, bununla üstün geleceklerini ve kazançlı çıkacaklarını zannetmektedirler. Oysa bu, baştan çürük bir sistemdir. Hak dine karşı olan tüm sistemler, Allah'ın vaadi gereği mutlaka yenilgiye uğramaya mahkumdur. Yüce Allah, kuşkusuz ki her şeye kadirdir. Allah ayetinde şöyle bildirir:

Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

manzara

Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah'ındır. O, herşeye güç yetirendir.
(Maide Suresi, 120)

Darwinistlerin bilimi ideolojilerine alet ederken kullandıkları en klasik taktiklerden biri de kendilerinden son derece emin bir üslup kullanmalarıdır. Evrimden, doğruluğu kesin ve üzerinde tartışmaya dahi gerek olmayan sözde bilimsel bir teori gibi bahsederken, Darwin'i de adeta dünyanın en önemli bilim adamı ilan ederler. Oysa, pek çok bilim tarihçisi ve yazarın da açıkça ifade ettiği gibi, Darwin yeni birşey keşfetmemiş, bir buluşda bulunmamış, akıl ve mantık yürüterek veya gözlem yaparak bir teori ortaya koymamıştır. Bir grup sarhoş denizciyle uzun bir deniz yolculuğu yapmış, hatta bu yolculukta topladığı pek çok canlı türünü incelemeden bir kenara atmış, büyük babasından öğrendiği eski Mısır ve Sümer'den beri var olan evrim yalanını yeniden gündeme getirmiştir. Tabi Darwinistler bu gerçeği hiçbir zaman dile getirmez, hatta özenle saklayarak, insanları aldatabilmek için Darwin'i büyük bir bilim adamı gibi göstermeye çalışırlar. Moleküler fizikçi ve aynı zamanda teoloji profesörü olan Alister McGrath, bu durumu şu sözlerle dile getirmektedir:

Darwin'in Beagle gemisiyle çıktığı seyehat

Darwin, seyahati sırasında hiçbir bilimsel çalışma yapmamış, yalnızca bazı sarhoş denizcilerle vakit geçirmiştir.

19. yüzyılda Amerikanın en ünlü ateist yazarı haline gelen demiryolu avukatı Robert Green Ingersoll (1833-99) ... 1884'deki bir yazısında şunu açıkladı: "Bu yüzyıla Darwin yüzyılı adı verilecek… Onun evrim doktirini, en uygunların yaşama doktirini ve türlerin kökeni doktirini tutucu hiristiyanlığın son kalıntılarını tüm düşünen akıllardan kaldırdı."174

Bu durum söz konusu bilim adamlarının yazılarının yer aldığı bilim dergileri için de geçerlidir kuşkusuz. Dünyanın tanınmış bilim dergilerinde yalnızca Darwinizm propagandası yapıldığına göre, bu dergilerde yalnızca Darwinist bilim adamlarının yazılarına yer verildiğine göre ve bu bilim adamları da ideolojik olarak evrim yalanını sürdürmek ve savunmak mecburiyetinde olduklarına göre, bilimsel kelimelerle süslenmiş yazıların mutlak doğru olduğuna inanmak aynı akılsızlığı sergilemek olacaktır. İnsanlar üzerinde bu batıl inanç sistemini Darwinistler yıllar boyunca kullanmışlardır. Fakat artık bunun ortadan kalkma ve gerçek bilimsel doğruların kabul edilme vakti gelmiştir. Darwinizm'in en önemli propaganda silahı olan yazılı ve görsel basın, insanları aldatamayınca, geriye Darwinist propagandanın başka bir kullanım alanı kalmamış olacaktır.

9. Darwinistler Evrim Karşıtı İnançların Mantığa Aykırı Olduğu Aldatmacasını Empoze Etmeye Çalışırlar

Suçlamayı karşı tarafa yöneltmek, belki de en iyi bilinen psikolojik savaş taktiğidir. Kendi eksiklik ve kusurlarını veya suçlandığı şeyleri karşı tarafa yükleyerek yapılan bir mücadelede, bu taktiği uygulayan taraf, genelikle kim bu yönde daha güçlü propaganda yaparsa onun kazanacağını düşünür. Yani haksız ve suçlu taraf, eğer propagandasını iyi yapmışsa, haklı ve mağdur gibi görünecek ve kendince mücadeleyi kazanacaktır.

Bu bilinen taktik, Darwinistler tarafından son derece açık bir şekilde uygulanmaktadır. Sahtekarlık yapan, bir aldatmacayı savunan, akla ve mantığa aykırı olan, aldatan taraf Darwinistler olmasına rağmen, mantığa uymayan fikirler savunanların evrimi inkar edenler olduğuna insanları ikna etmeye çalışırlar. Darwinistler, insanları bu yalana ikna ederlerse, insanları yeterince iyi ve etkili bir şekilde yönlendirirlerse başarıya ulaşacaklarına inanırlar. Bu şeytani taktiğin mutlaka kendi faydalarına döneceğini ve tüm yaptıkları sahtekarlıkları örtbas edeceğini düşünürler. Oysa unuttukları önemli bir gerçek vardır: Batıl olan hiçbir zaman üstün gelmez. Bu Allah'ın kanunudur. Yüce Rabbimiz olan Allah'ın adaleti mutlaka yerini bulacaktır. Doğru olan ile aldatmacaya sığınanı bilen Yüce Allah, mutlaka batıl olanı ortadan kaldıracak ve hak olanı pekiştirecektir. Darwinist taktikler deccalin bir oyunudur ve tüm varlıklar gibi deccal'i de yaratan Allah, onun bütün oyunlarını yerle bir edecektir. Allah bir ayetinde şöyle buyurur:

İşte size böyle… Gerçekten Allah, kafirlerin hileli-düzenlerini boşa çıkarıcıdır. (Enfal Suresi, 18)

Yaratılış gerçeğine karşı geliştirilmiş olan bu sahte yöntemin etkili göründüğü yıllar boyunca Darwinistler, yaratılış gerçeğini anlatanları çeşitli iftira ve ithamlarla suçlama yoluna gitmişlerdir. Aslında Darwinistlerin iman edenlere yönelttiği iftiralar, tarih boyunca yapılmış ve Kuran'da gerçekleşeceği haber verilmiş olaylardır. Göklerin ve yerin hakimi olan Yüce Allah bu iftirayı atanların durumunu ayetinde şöyle haber vermiştir:

Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)

Darwinistlerin karşıt suçlamalara geçmelerinin sebebi, yaratılışın mutlak gerçek olduğunun kuşkusuz farkında olmalarıdır. Kendi akıllarınca sergiledikleri alaycı tutumun altında yatan neden, teorilerinin bilimsel bulgu ve delillerle desteklenmediğini bilmeleri ve bu yüzden de insanları laf kalabalığı ile etkilemeye çalışmalarıdır. Bunun deccalin sistemi için başarı sağlayabileceği inancındadırlar. Berkeley Üniversitesi'nden hukuk profesörü Phillip E. Johnson, bu taktik ile ilgili olarak şunları söylemektedir:

...Öğrencilerin pul kanatlı güve hikayesindeki kusurları, Haeckel'in embriyo çizimlerindeki sahteciliği, Kambriyen patlamasının sırrını ve önde gelen Darwincilerin, Darwinizm'in dinsel anlamları konusunda gerçekte neye inandıklarını da öğrenmeleri gerekmektedir. Bu eğitimde çok geçmeden, otoriteler bir isyanın başladığını göreceklerdir. Darwinciler taktiklerini değiştirmez, çünkü evrim hakkında verilecek doğru bir eğitim, evrimi ayakta tutamayan varsayımları apaçık aydınlatacaktır.

Realist bir tanımla naturalizm (batıl) bir dindir ve aşırı dogmatiktir. Bir çeşit inançla savunulan nihai gerçeklik hakkındaki temel bir kanıya dayanmaktadır. Ve kendi 'bilgi' ve 'akıl' tanımlarına sahiptir. Bilginin nihayetinde duyularımızdan kaynaklandığını ve daha karmaşık bilgi türlerinin bilimsel araştırmadan doğduğunu söylemektedir. Naturalist tanıma göre, doğaüstünün bilgisi diye bir şey olamaz. Tanrı hakkındaki önermeler ya akıldışı veya akla karşı olarak nitelendirilir.175 (Allah'ı tenzih ederiz.)

Oysa asıl naturalizm ve materyalizm başlı başına akıl dışılıktır. Bu sapkın ve batıl inançların takipçileri, şansa, tesadüfe, şuursuz bilinçsiz olaylara yaratıcılık vasfı veren (Allah'ı tenzih ederiz), akılcı değerlendirme yeteneğinden yoksun insanlardır. Tesadüfü sahte ilah edinen sapkın bir dinin savunucularının "bilgi" dedikleri şey de yine tesadüflerin her şeyi yoktan var ettiği fikrine dayanmaktadır. Dolayısıyla burada bahsini ettiğimiz şey, aklın ve mantığın devre dışı kaldığı sapkın bir inanç sisteminden ibarettir. İşte bu nedenle, naturalizm, materyalizm ve Darwinizm söz konusu olduğunda, akıl veya bilgi gibi kavramlardan bahsetmenin mümkün olmayacağını anlamak da zor olmayacaktır.

Darwinistler, apaçık bir gerçek olan yaratılış gerçeğinin yaygın olarak anlatılıp, insanları ikna etmesinden büyük bir korku duyarlar. Çünkü bilirler ki, yaratılış gerçeğini destekleyen sayısız delil vardır ve bunları gören bir insanın evrim aldatmacasına kanması artık mümkün olmayacaktır. Öte yandan Darwinizm'i destekleyen tek bir delil dahi yoktur. Bu büyük aldatmacayı savunan kişilerin, kendi düşük akıllarınca canla başla yaratılış inancını eleştirmelerinin asıl sebebi işte budur. New York Üniversitesi kimya profesörü evrimci Robert Shapiro, sonuçlar hiçbir zaman evrim teorisini desteklemese de mutlaka sonuna kadar Darwinizm'in savunucusu olacağını şu akıl dışı mantıkla ifade etmektedir:

Gelecekte bir gün bütün mantıklı kimyasal deneyler hayatın muhtemel kökeninin tamamıyla hatalı olduğunu gösterebilir. Dahası, yeni jeolojik kanıtlar dünya üzerinde ani bir hayat oluşumunu gösterebilir. Son olarak tüm kainatı keşfedip başka bir yerde bir hayat izine veya hayata neden olabilecek bir sürece rastlamayabiliriz. Böyle bir durumda birtakım bilim adamları cevap için dine başvurabilirler. Ancak benim de dahil olduğum diğerleri, elde olan daha az muhtemel bilimsel açıklamaları, kalanlardan daha mümkün olan bir tanesini seçebilmek amacıyla ayıklamaya çalışacaklardır.176

İşte bu sözler, deccalin karanlık sistemini açık bir şekilde görebilmek için kuşkusuz ki yeterlidir.

10. Darwinistler Maymunun İnsana Olan Benzerliklerini Kullanmaya Çalışırlar

Darwinistlerin insan-maymun benzerliği aldatmacası

Darwinistler maymun-insan benzerliğini kullanarak insanları aldatmaya çalışırlar. Oysa insanı insan yapan, sahip olduğu ruhtur.

Daha önceki satırlarda Darwinizm'in son derece basit bir mantığa dayandığını ve canlılığı kendince yüzeysel ve basit açıklama eğiliminde olduğuna değinmiştik. Darwinistlerin, bunun bir gereği olarak kullandıkları en önemli propaganda malzemelerinden biri maymunlardır. Maymun, çeşitli anatomik özellikleri nedeniyle gerçekten de insana benzer olarak yaratılmış bir varlıktır. İşte Darwinistleri en çok aldatan ve Darwinistlerin de insanları en çok aldatmasına sebep olan unsur bu benzerliklerdir.

Darwinistler maymun-insan benzerliğini kullanabilmek için bir maymunu ön plana çıkarır ve onun çeşitli davranışlarını, alet kullanımı, öğrenme yeteneği gibi özelliklerini vurgulayacak çeşitli gösteriler yaparlar. Amaç, insanın maymun soyundan geldiğine dair meşhur Darwinist aldatmacayı okuyucular için kendilerince makul gösterebilecek bir kanaat oluşturabilmektir. Kimi insanlar bu telkini almalarının ardından hayvanat bahçesine gittiklerinde veya maymunlarla ilgili bir belgesel film seyrettiklerinde belli bir yönde kanaat geliştirirler. Öyle ki, Darwinist aldatmacadan oldukça etkilenmiş olduklarından gördükleri canlının "biraz gelişse, tıraş olsa, iyi beslense" rahatça insana dönüşebileceğine dair basit bir mantıkla düşünmeye başlarlar. Birkaç teknik benzerlik, Darwinist telkinin başarılı olmasına zemin sağlamaktadır. İnsana benzer bazı ilkel davranış şekillerini öğrenmiş olan maymunlarla ilgili programlar, defalarca Darwinist televizyon ve internet sitelerinde yayınlanarak ön plana çıkarılır. Bir maymunun eğitildiğinde neler yapabileceğini gören ve Darwinizm hakkında pek bir bilgisi olmayan bazı izleyiciler, gördüklerinin üzerine verilen Darwinist telkinden dolayı tamamen yanlış bir bakış açısına sahip olurlar. Maymunun sergilediği akılcı davranışlar, bu canlıların insanın eski ataları olduğuna dair yapılan propagandayı güçlendirmek için defalarca gösterilmektedir.

Oysa bu, bir başka Darwinist aldatmacadır.

Maymunların çeşitli özellikleri nedeniyle insana benzer özellikler göstermekte oldukları doğrudur. Ama bu durum insan ile maymunun tamamen farklı canlılar olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Maymun, Allah'ın izniyle bu dünya üzerinde var olduğu sürece, maymundan farklı bir canlı olmayacak, ne kadar eğitilirse eğitilsin insan gibi bir düşünme, algılama, yorum yapma, öngörülü olma, akılcı davranma, muhakeme etme, planlı ve bilinçli hareket etme, konuşma gibi özelliklere sahip olamayacaktır. Ne kadar yoğun tekrarlar yaparsa yapsın, bir maymun hiçbir zaman uçak tasarımları yapamayacak, gökdelenler inşa edemeyecek, şiir yazamayacak, laboratuvarlarda insanı inceleyemeyecektir. Ne kadar eğitilirse eğitilsin, bir proje tasarlayamayacak, düşünüp planlayarak daha üst bir medeniyet seviyesine ulaşamayacaktır. Çünkü maymun, Allah'ın kendisine özel olarak verdiği anatomik özelliklere sahip, konuşma becerisinden ve en önemlisi insanı insan yapan bilinç, akıl ve ruhtan yoksun bir varlıktır. Onun sadece birkaç konuda yetenekli olması, insanın atası olduğuna dair iddianın kuşkusuz ki hiçbir şekilde kanıtı olamaz.

sanat

Maymunlar, milyonlarca yıl da geçse asla sanat eseri meydana getiremeyecek, beste yapamayacaklardır. Çünkü bu canlılar, ruh sahibi değildirler.

Darwinistler bu iddiaları ortaya atarken, insan ve hayvan arasındaki en önemli farkı unutturmaya çalışırlar. İnsan, "benim" diyen, kendi varlığının farkında olan, ne için yaratıldığını, neden var olduğunu düşünebilen, muhakeme etme yeteneğiyle var olan bir canlıdır. İnsan bu sebeple diğer canlıların tümünden olağanüstü bir fark ile ayrılır. Anatomik özellikler ve beceriler, bunun yanında çok küçük bir ayırt edici niteliğe sahiptir. "Benim" diyen, varlığının farkında olan şuurlu varlık, hiçbir materyalist açıklama ile açıklanamaz. Hiçbir materyalist açıklama, kendi varlığının bilincinde olmayan, şuuru kapalı bir canlının, ruhu olan ve varlığının şuurunda olan bir varlığa dönüşümü hikayesini izah edemez. Darwinistler, bu bilim dışı açıklamaya istedikleri kadar sahte fosil deliller göstermeye kalksınlar (gösterilen tüm fosillerin sahte olduğu ortaya çıkmıştır), insandaki bilincin ve ruhun varlığına asla hiçbir şekilde açıklama getiremeyeceklerdir. İşte insanın sahte evriminden söz ederken ve bu konuda sayısız sahte kafatasını delil olarak dayatmaya çalışırken, Darwinistlerin tek değinmek istemedikleri ve onları tam anlamıyla çaresizliğe düşüren konu budur.

Bütün bunların yanı sıra, Darwinistlerin en büyük delil sandıkları yetenek gösterisinde, maymundan çok daha zeki özellikler sergileyen canlılar vardır. Karga, arı, kunduz, termit gibi canlılar; kimi zaman maymunlardan çok daha zekice ve çok daha beceri gerektiren davranışlar sergilemektedirler. Dolayısıyla yetenek ve beceriye dayanan benzerlik iddiası, tümüyle yanıltmacadır.

Darwinistlerin öncelikle insanı insan yapan; gördüklerinden, duyduklarından etkilenmesini, onlar üzerinde düşünmesini, akıl göstermesini, saygı, sevgi, vefa gibi anlayışlara sahip olmasını, muhakeme ve yargıda bulunmasını sağlayan "ruh"un açıklamasını yapmaları gerekmektedir. Maddenin mutlak varlığına inanan, insan bilincini yalnızca bir nöron yığını olarak gören bu zihniyet, ruhun varlığı gerçeği karşısında tam anlamıyla suskundur. Darwinistler uzun zamandır bilincin kökeni ve hayali evrimi hakkında çalışmalar yapmakta, daha doğru bir deyişle bu konuda propaganda yöntemleri üretmeye çalışmaktadırlar. Fakat maddesel varlığı olmayan bir kavramı madde ile açıklayabilmeleri, hatta buna alternatif bir yorum getirebilmeleri imkansız olduğundan, bu konu hakkında hiçbir iddiada bulunamamaktadırlar. Çünkü bilincin kökeni, yani insanı insan yapan ruh, Allah'a aittir. Allah, Kendisi'nden bir lütuf olarak bunu insana bahşetmiş ve onu diğer canlılardan, özellikle bu yönüyle farklı kılmıştır. Darwinist aldatmaca, bu konuda çaresiz ve sessizdir.

şefkat

Darwinistler sevgi, şefkat, merhamet, dostluk, vefanın asıl kaynağı olan ruhun varlığını açıklayamazlar.

Allah Kuran'da, insanı Kendi ruhundan yarattığını şöyle bildirmektedir:

Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 7-9)

Zeki Bir Karga

Pasifik adalarından New Caledonia'da yaşayan Corvus moneduloides türü kargalar alet yapımında şempanzelerden çok üstündür. 2003 yılında kargaları New Caledonia adasındaki doğal ortamında inceleyen araştırmacılar, bu canlıların kullandıkları aletlerin bilgisini, bireyler ve nesiller arasında aktararak 'teknolojik ilerleme' ortaya koydukları sonucuna varmışlardır. Bu mucizevi davranışların son örneğini, Oxford Üniversitesi laboratuvarında incelenen Betty isimli bir karganın yaptıkları oluşturmaktadır.

zeki karga

Betty hiçbir yönlendirme olmaksızın bir metal çubuğu bir amaca hizmet edecek şekilde bükerek alet haline getirmiştir. Karga derin bir kabın dibinde bulunan yiyeceğe gagasıyla erişemeyince laboratuvarda kendi bulduğu bir metal çubuğun ucunu büküp bir kanca haline getirmiştir. Daha sonra metal çubuğu kullanarak yiyeceği kolayca dışarı çıkarmıştır. Burada bilim adamlarını hayrete düşüren önemli bir nokta vardır. Betty, daha önce hiç karşılaşmadığı bir malzemenin boyu ve esnekliğiyle işe yarar olduğunu anlayabilmiştir.

Esnek malzemeyi tam da amaca uygun şekilde bükmeyi başarmıştır. Betty'nin bu başarısının tesadüf olup olmadığını görmek isteyen bilim adamları kargayı test ettiklerinde 10 denemeden 9'unda aynı başarıyı görmüşlerdir. Bilim adamları küçücük beynine rağmen Betty'nin şempanzelerden daha ileri bir zeka seviyesi ortaya koyduğunu belirtmişlerdir. Darwinist önyargılarını koruyan BBC, konuyla ilgili olarak "Betty en yakın akrabalarımızı utandırdı" yorumunu yapmıştır.

Betty, "zeki" davranışlarda bulunabilen pek çok kuştan sadece biridir. Bu konuda bilim dünyasında yapılan daha çok sayıda çalışma vardır. (Detaylı bilgi için bkz. Konuşan Kuşlar Mucizesi, Harun Yahya) Tüm bunlar, şempanze davranışlarıyla ilgili evrimci iddiaların daha çok propaganda amaçlı savunulduğunu ortaya koymaktadır. fiu açık bir gerçektir ki, şempanzelerin zekasından söz eden ve sonra da bunu insanla şempanzeler arasında bir akrabalık olduğu iddiasına dayanak gibi göstermeye çalışan her yorum yanlıştır.

11. Darwinistler Görsel Telkinlerle, Yaptıkları Büyüyü Yaygınlaştırmaya Çalışırlar

Darwinist yayınların neredeyse tümünde görmüşsünüzdür. Yıllar boyunca Nebraska Adamı neredeyse en önemli evrim delili olarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Bu hayali varlığı tanıtan yazıların hemen yanı başında da çok tanıdık bir resim bulunur. Hafif eğik yürüyüşlü bir maymun adam, karısı, yaşadığı ortam, elinde avlanacağı silah vs. Resim o kadar detaylıdır ki, söz konusu hayali varlık hakkında zihinlerde yeterli görünüm oluşmuştur. Fazla araştırma imkanı olmayan, konu hakkında bilgisiz okuyuculara yönelik olarak Darwinist amaca ulaşılmıştır. Darwinist aldatmacanın farkında olmayan okuyucular, ailesiyle birlikte ilkel bir ortamda yaşayan bir maymun adamın varlığına kolaylıkla ikna olmuşlardır.

Oysa bu gerçek değildir.

Nebraska Adamı olarak insanlara tanıtılan bu hayali varlığın çıkış noktası tek bir diştir. Daha önce detaylarını belirttiğimiz gibi, bu diş de bir yaban domuzuna aittir. Yani insanlar üzerinde görsel telkinlerle oluşturulmaya çalışılan kanaat, bir yaban domuzunun azı dişinden yola çıkılarak meydana getirilmiştir. Her nasılsa bu domuz dişinden, hayali Nebraska Adamının ailesinin görüntüleri sağlanmıştır. Bir başka deyişle, çok büyük bir hile yapılmış, insanlara aslında açıkça yalan söylenmiştir.

Bu telkin metodu halen devam etmektedir. Denizden karaya doğru ilerlemeye başlayan, yüzgeçleri gitgide kollara dönüşmeye başlayan balık resmi, tamamen hayal ürünü bir çizimden ibarettir. Darwinistler hiçbir delili olmayan böyle bir geçişi insanlara inandırabilmek için yine aynı yöntemi kullanırlar. Bir sahtekarlığı konu eden bilim dergisi veya bilim sitesinde, söz konusu haberin yanında konuyla tamamen ilgisiz şekilde, gitgide dikleşen ve insana dönüşen maymun şemasını koymak, konunun evrimle ilişkilendirilmesini sağlamaktadır. Herhangi bir okuyucu, verilen bu haberi, görsel telkinlerle evrimin bir parçası hatta bir delili olarak algılayabilir. Çoğu zaman söz konusu makalede yazanları okumaz, ama burada yer alan evrimi çağrıştıran resim hafızasında kalır. Aynı kişi, klonlama veya genom projesi haberlerinin yanına konan ve konuyla tamamen ilgisiz olan evrim resimlerini de aynı telkinle alır. Genom projesindeki herhangi bir bilimsel ilerleme, ona evrimin de sanki bilimsel olarak delillendirildiği izlenimini verir.

İşte bu sahte görsel telkin, tipik bir Darwinist propaganda yöntemidir. Psikolojik telkin metodlarının en sık kullanılanlarındandır. Oysa bir kafatası fosili üzerine gerçekleştirilen rekonstrüksiyonlar farklı sanatçıların farklı hayal güçlerini yansıtan birer sanat çalışmasıdır sadece. Tıpkı Nebraska Adamı örneğinde olduğu gibi.

Kuşkusuz bunun bilimle hiçbir ilgisi yoktur. Bunların evrimle de hiçbir ilgisi yoktur. Bilimsel delil getirmektense, sahte bir telkin yöntemi izlenmektedir, o kadar.

Jonathan Wells bu Darwinist sahtekarlığı şu sözlerle örneklendirmektedir:

1972'de Kenya'nın kuzeyinde bulunan meşhur bir fosil kafatası, üst çenenin kafatasının geri kalanına yerleştiriliş şekli nedeniyle sürekli olarak görünüm değiştiriyordu. Paleantropolog olan Alan Walker, Michael Day ve Richard Leakey "1470 tarihli kafatasının" iki bölümünü incelerken, Roger Lewin yapılan çalışmaların sayımını yapıyordu. Lewin'e göre Walker şunu söylemişti: "Üst çeneyi ileri doğru kaldırabilir ve ona uzun bir yüz yerleştirebilirsin ya da onun içine sokup yüzü kısaltabilirsin... Bunlardan hangisini yapacağın gerçekte senin örgörülerine bağlıdır. İnsanların onunla ne yaptıklarını görmek çok ilginç." Lewin, Leakey'in de hadiseyi yeniden hatırlattığını not ediyor: "Evet onu bu şekilde tutarsan böyle görünür, şu şekilde tutarsan başka türlü görünür."

Daha son zamanlarda, National Geographic dergisi, 1470 yıllı kafatasıyla aynı türe ait olduğu düşünülen yedi kemik fosili kalıplarından dişi bir figürü yeniden yapmaları için dört tane sanatçıya görev verdi. Sanatçılardan biri, alnı olmayan, alt ve üst çenesi gagalı bir dinozorunkine benzeyen bir yaratık çizdi. Diğer sanatçı, nispeten iyi görünümlü fakat garip şekilde uzun kollara sahip modern bir Afrikan-Amerikan bir kadın çizdi. Üçüncü sanatçı, bir gorilinkine benzeyen kolları ve bir Hollywood kurdununkine benzeyen yüzüyle sıska bir dişi çizdi. Dördüncü sanatçı ise, vücudu kılla kaplı, ağaca tırmanan ve gorilinkine benzeyen kalın kaşlarının altından etrafı gözleyen, boncuk gözlere sahip bir figür çizdi.

Bu çarpıcı çizimler kümesi, tek bir fosil takımının çeşitli yollarla nasıl yeniden yapılandırılabileceğini açıkça göstermektedir. Bazen, maymun-insan zincirine eklenecek bir ara form arayışı, hangi çizim en uygunsa onu almayı tercih edebilir.177

genom projesi

Klonlama işleminin, canlıların evrim geçirmesiyle bir ilgisi yoktur. Klonlamada, zaten Allah'ın yarattığı bir canlıdan alınan mevcut DNA, başka bir gene aktarılmaktadır. Ayrıca bu işlem, yüksek teknolojiyle donatılmış özel labratuarlarda, kontrol ve gözlem altında gerçekleştirilmektedir.

Darwinistlerin bu sahtekarlığı kolayca yapabilmelerindeki sebep, soyu tükenmiş canlı fosillerini alıp, bunları diledikleri şekle sokup, istedikleri görünümde sunabilmelerindendir. Darwinistler ürettikleri bu rekonstrüksiyonları o kadar yoğun bir biçimde kullanırlar ki, ciltler dolusu bir evrim kitabı sırf bu sahte çizimlerden oluşabilir. Hatta bir doğa tarihi müzesinin materyal olarak sahip olduğu tek şey bu rekonstrüksiyonlar olabilir. İnsanlara yıllarca bu sahte çizimleri ve maketleri gösterir, bunların gerçekten yaşamış olduğuna dair telkin vermeye çalışırlar. Elbette bu müzeleri ziyaret eden pek çok kişi, profesörlerin ve bilim adamlarının denetiminde olan, devletin desteğini almış böyle bir tarih müzesinin sergilediği her şeyin yalan ve sahte olduğuna ihtimal vermemektedir. Hatta sırf bu sebeple gördüklerinden etkilenmekte, kafası küçük, çenesi büyük, eğik yürüyen, vücudu tüylerle kaplı bu hayali canlının tarihte bir zamanda mutlaka yaşamış olduğuna kanaat getirmektedir. Oradaki pek çok kişi, bu gösterilen sahte heykel ve resimlerin gerçekte hiçbir zaman yaşamadığını, bunların tamamının sahte olduğunu, bunu haklı çıkaran tek bir fosil kanıtı bile bulunmadığını, hatta tam tersine fosil kayıtlarının bu iddiayı tamamen yalanladığını bilmemekte, hatta bunu araştırmamaktadır bile. Karşılaştığı telkin öylesine güçlüdür ve bunu destekleyen öylesine kıdemli kişiler vardır ki, bunun doğruluğunu sorgulamak onlara mantıksız bile gelebilir. Fakat bu yolla sürekli aldatılmakta, sürekli olarak bir yalana ortak olmaktadırlar.

Darwinistlerin insanları bir aldatmacaya inandırmak için geliştirdikleri binlerce sahte şemadan biri...

Doğa tarihi müzelerine gidildiğinde, zaten genellikle fosillerden ziyade bu sahte çizimler veya hayali maket varlıklar insanlara sergilenir. Darwinistler fosilleri gösteremezler, çünkü fosillerin tümü mükemmel canlılara aittir. Fosillerin tamamı, canlıların milyonlarca yıl öncesinde de, tam ve eksiksiz, mükemmel canlılar olduklarını göstermektedirler. Dahası fosiller, günümüz canlılarının milyonlarca yıl önce de var olduklarını ve hiçbir şekilde değişmediklerini de göstermektedirler. İşte bu durum, paleontoloji müzelerinin tek kaynağı olması gereken fosillerin devre dışı kalmasına sebep olmuştur. Fosillerin tümü yaratılış gerçeğini ispat ettiğinden Darwinistler tam 300 milyon fosili saklamışlardır. Asla sergilememiş, insanlara göstermemişlerdir.

Darwinistler, çeşitli bilim dergilerini de görsel telkin malzemesi olarak kullanmaktadırlar. Darwinist dergiler bilimsel delil sunamayacakları için asıl olarak propagandaya ağırlık vermektedirler. Propagandanın en önemli gereği olarak göz boyayıcı bir sayfa düzeni, kapak ve sayfalarda kullanılan renkler, kapak tasarımı, seçilen fotoğraflar ve hitap şekli okuyucuya gereken mesajı vermek için yeterli görülür. Bu görünümün altında gizlenen büyü, dergiyi alıp okuyan kişinin görsel olarak derginin görünümünden ve içindeki resimlerden etkilenmesini ve içerik olarak da kullanılan garip Latince terimlerin tesiri altında kalmasını sağlamaktadır.

Reklamlardan sinema filmlerine, müzik kliplerinden şarkı sözlerine, çizgi filmlere, kitaplara, makalelere kadar her türlü fırsat bu büyünün bozulmaması için kullanılır. Amaç insanların bazı kelimeleri ve cümle kalıplarını ezbere bilmeleri ve görüntülere aşina olmalarıdır. Hayali maymundan insana geçiş aşamaları, yalancı ara fosil görüntüleri, sahte ilkel insan canlandırmaları hayatın her anını kaplamıştır. Gazete ve dergilerde küçük ya da büyük, bir kelime olarak ya da kapsamlı bir şekilde, sürekli bu konu üzerinde durulur. Bu şekilde insanların üzerindeki Darwinist büyünün etkisinin bozulmaması amaçlanmaktadır.

Yaratılışa karşı geliştirilen özel üslup, kendilerince yaptıkları alaycı tavırlar yine bu büyünün etkisini tamamlayabilmek içindir. Allah inancına yönelik fıkraların, yazıların, konuşmaların, karikatürlerin tümünün (Allah'ı tenzih ederiz) nedeni, insanları Darwinist telkine alıştırabilmek amacını taşır. İnsanlarda, Allah inancına olan her türlü eğilimi ortadan kaldırabilmek ve beyinlerinde Darwinizm'in temelini atabilmek için yapılan bu çirkin gösteri, deccalin oyununun bir parçasıdır.

Fakat bu büyü artık bozulmuştur. Deccal destekçileri ise içine düştükleri durumu tam anlamıyla kavrayamamaktadırlar. Darwinizm'in gerçek olmadığına dair delillerin yalnızca bir kere anlatılmasının ardından bir insanın evrim teorisine olan inancını sürdürmesi söz konusu olamaz. Bunu yapmak için, Darwinist propaganda yöntemlerindeki gibi, karmaşık kelimeler, Latince terimler ve görsel telkinler gerekmemektedir. Gerçeklerin tek bir kere, son derece sade bir dille anlatımı, Darwinizm'in geçersizliğini gösteren delillerin tek bir kere gözler önüne serilmesi yeterlidir. Hayatı boyunca Darwinizm telkinini almış bir insan bile, bu inkar edilemeyecek gerçekler karşısında Darwinizm yalanına inanmayı sürdüremez. "İnanıyorum" dese de bu doğru değildir, çünkü artık gerçekleri bilmektedir. Bir insanın, kapkaranlık bir odanın içinde, perdenin ardındaki Güneş'i yalnızca bir saniye görmesi yeterlidir. Oturduğu oda ne kadar karanlık olursa olsun, artık bu kişiyi dışarıda gece olduğuna inandırmak imkansızdır. Şu anda yaşanan durum da bundan farksızdır. Yıllarca son derece başarılı zannedilen Darwinist telkinler, gerçeklerin yalnızca bir kere ve bilimsel delillerle açıklanmasıyla ortadan kalkmış, tüm etkisini kaybetmiştir.

Rabbimiz, deccale uyanların durumunu ayetinde şu şekilde haber vermiştir:

İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. (Hud Suresi, 21)

12. Darwinistler, İnsanlara "Sorumsuzluk" Telkini Verirler

Tarih boyunca materyalizmin en büyük amacı, insanları bir Yaratıcı'nın varlığı inancından uzaklaştırmak ve insana, bir maddeden fazla bir şey olmadığı yalanını aşılamaya çalışmaktır. Buradaki amaç, insana sorumsuzluk telkini vermek ve onu sözde evrim geçiren hayvandan başka bir şey olmadığına inandırmaktır. Darwinizm, materyalist mantığın bir devamı olduğundan, bu telkini vermek insanları Darwinizm'e daha fazla yaklaştırır. Çünkü sorumsuzluk duygusu, Allah inancı tam kalbine yerleşmemiş olan insanlara cazip gelebilir. Sorumsuzluk düşüncesi ile insanlar dünyanın zevklerine daha rahat sahip olabilecekleri yanılgısına kapılırlar. Yaşamları boyunca Allah'a karşı yerine getirmeleri gereken yükümlülüklerin farkında değilmiş gibi davranırlar. Allah'a ibadet etmek, ahiretin varlığını düşünerek yaşamak, nefsin telkini olan kötülüklerden sakınmak ve daima güzel ahlaklı olmak gibi Kuran ahlakının getirdiği sorumluluklardan uzaklaşabileceklerine ve bu şekilde kendi akıllarınca rahat edebileceklerine inanırlar. Oysa rahatlık olarak düşündükleri bu sistem, tam tersine büyük bir sıkıntı kaynağıdır. Güzel ahlaktan kaçınarak rahat edeceğini zanneden kişi, güzel ahlakı yaşamamanın verdiği manevi boşlukta sürekli sıkıntı içinde yaşar. Bencil olunca güçlü olacağını, adaletsiz davranınca menfaat sağlayacağını zanneden kişi, sürekli olarak bu çirkinliklerin acısını yaşar. Gösterdiği kötü ahlak kendisine döner. Kimsenin kimseyi sevmediği, kimsenin kimse için fedakarlıkta bulunmadığı, kimsenin kimseye vefa göstermediği, kimsenin kimseyi koruyup kollamadığı, adaletin, şefkatin, merhametin olmadığı bir ortamda yaşamanın maddi ve manevi kayıplarıyla ömrünü tüketir. Kısaca, Darwinistlerin verdikleri sorumsuzluk telkini, bazı kimselerin zannettiği gibi onların hayatını kolaylaştıran değil, tam tersine zorlaştıran, çirkinleştiren, maddi ve manevi olarak onlara azap getiren bir hale dönüşür. Nitekim bugün pek çok Batı ülkesinin yaşadığı sosyal çöküntü düşünüldüğünde bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır.

huzur

Tüm bunlara rağmen düşünmekten kaçınan bazı insanlar Darwinizm'e inanmaya daha yatkın hale gelebilirler. Çünkü bazı insanlar, kimi zaman yaşamlarının "basitleştiğini" zannederek rahatlama eğiliminde olabilirler. Çoğu kişiye hayvandan türeyen sorumsuz bir varlık olduğunu düşünmek sakıncalı gelmemektedir. Darwinizm de tam olarak bunun gereğini yapar, insanı adeta bir böcek veya bir sinek ile eşit tutar.

Evrimci paleontolog Stephen Jay Gould, bu mantığı şöyle özetlemektedir:

İnsan, hayatın devasa büyüklükteki çalılığında sonradan ortaya çıkmış, büyük ölçüde tesadüfi minik bir sürgünü temsil etmektedir sadece.178

Ateist Richard Dawkins'in destek verdiği çeşitli ülkelerde gerçekleşen otobüs afişleri, söz konusu çirkin propagandanın çok net ve açık örneğidir. Dawkins'in destekçiliğini yaptığı otobüs afişleri, ateizm telkinini vermekte ve böylelikle kendince insanlara "sorumsuzca yaşamanın tadını çıkarmalarını" öğütlemektedir. Fazla derin düşünmeyen bir insan bu çağrıyı oldukça gerçekçi bulabilir ve söz konusu Darwinist telkin oldukça hızlı bir şekilde verilmiş olur. Her şey öylesine basit izah edilmiştir ki, kişi, nasıl büyük bir yanılgının içine düştüğünü, nasıl aldatıldığını fark etmez bile.

Oysa bu afişler, büyük bir sahtekarlıktan, ciddi bir yanılgıdan ibarettir. Bir insan, iman etmese de Allah'ın yüce varlığının delillerini sürekli görmekte, istese de istemese de Allah'ın yarattığı kaderi yaşamaktadır. İman delilleri - gerçekten görebilen ve akledebilen insanlar için - her yerdedir. İnsan, yalnızca iman ve Allah sevgisiyle mutluluğa erişebilir, yaşadıklarından zevk alabilir. Dünyadaki güzellikleri insana nimet olarak yaratan Allah, elbette Kendisi'ni en fazla sevene ve Kendisi'ne en fazla yakın olana bu nimetlerin güzelliğini ve zevkini tattıracaktır. İnkarcılar, nimeti de zevki de verenin Allah olduğunu unuttuklarından, sorumsuz ve sınırsız yaşadıklarında mutluluğa erişebileceklerini zannederler. Oysa Allah'tan gafil, sınırsız ve sorumsuz yaşamak, onlara her zaman zulüm, sıkıntı ve yıkım getirmiştir. Nimetler belaya dönüşmüş, alınacak zevkler daima hüsranla sonuçlanmıştır. Bu insanlar, Allah'a yakın olmanın, Allah'a iman etmenin güzelliklerini düşünemediklerinden, nimetin tümünü Allah'ın vereceğini kavrayamadıklarından, böyle sahte propaganda yöntemlerinin başarılı olacağını zannetmektedirler. Oysa ne kendileri güzel ve huzurlu bir hayat yaşayabilirler, ne de etraflarındaki insanları etkileyebilirler. (Dawkins'in savunuculuğunu yaptığı ateist otobüs afişleri, pek çok ülkede tepki görmüş, Finlandiya gibi bazı Avrupa ülkelerinde aşırı tepki çektiğinden otobüs şoförleri boykota gitmiş, otobüs şirketleri bu afişleri kullanmama kararı almış, halk tarafından söz konusu afişler yırtılmıştır. Bunun sonucunda pek çok yerde söz konusu afişler yasaklanmıştır.179)

zulüm

Darwinizm; genç zihinlere anarşiyi, çatışmayı, katliamı, cinayeti, acımasızlığı, bencilliği makul gösteren son derece tehlikeli bir pagan dinidir.

Bu telkinin en yoğun verildiği bir başka yer ise okullardır. Bir yüksek okul ders kitabı olan Biology, öğrencilere, "hayatın doğası"nı öğrenirlerken şu düşünceyi akıllarında tutmaları gerektiğini öğretir: "Evrim tesadüfidir ve tasarlanmamıştır".180 Üniversite ders kitabı Life: The Science of Biology'i okuyan öğrenciler ise şu ifadeyle karşılaşırlar: "Darwinci dünya görüşü, sadece evrim süreçlerini kabul etmek değil, aynı zamanda evrimsel değişimin nihai bir amaç veya duruma yönelik tasarlanmamış olduğu görüşünü de kabul etmek anlamına gelir".181 Bir insanın tesadüfen var olduğu yalanını, kör, şuursuz rastlantıların sonucu olarak var olduğu aldatmacasını öğreten bir eğitim sistemi kuşkusuz genç zihinlerin anarşiyi, çatışmayı, katliamı, ezmeyi, acımasızlığı, bencilliği makul gören son derece tehlikeli fikirlerle zehirlenmesi demektir ve bu telkinleri alan insanların istenilen şekilde yönlendirilebilmeleri de mümkün görünmektedir. Örneğin Douglas Futuyma'nın Evolutionary Biology adlı ders kitabının öğrencilere öğrettiği yanılgı şudur:

Darwin'in kör, amaçsız doğal ayıklanma yoluyla işleyen tesadüfi, amaçsız değişimler teoremi, niçin'le başlayan neredeyse tüm sorulara devrimci yeni bir cevap sunmaktadır. Çeşitli organizmaların varlıkları ve özelliklerinin bu tamamen mekanik, metaryalist açıklamasının derin ve tedirgin edici anlamı, insan davranışı dışında doğanın herhangi bir yerinde bir tasarı, amaç ya da hedef bulunduğuna dair bir kanıta rastlamadığımızdır, buna ihtiyacımız yok zaten.

Futuyma bilim dışı açıklamasına şöyle devam etmektedir:

Öncelikle Darwin'in evrim teorisi, onu takiben Marx'ın materyalist tarih ve toplum anlayışı (yetersiz ve yanlış olsa da) ve Freud'un insan davranışılarına yönelik atıfları, öteden beri Batı düşüncesinin büyük ölçüde sahnesi olmuş mekanikçilik ve materyalizm platformuna hayati bir dayanak sağlamıştır."182

Oysa tüm bunlar büyük bir aldatmacadır.

dünya hayatının geçiciliği, ölüm

Her nefis ölümü tadıcıdır. Bu gerçekten kaçış yoktur...

İnsan, herşeyi basit ve bilinçsiz olarak algılayarak sorumluluklarından kurtulmuş değildir. Sorumluluklarından kurtulma duygusu da insanları rahatlatıp mutlu edecek değildir. İnsan bu duyguyu üzerinden attığında, bir anda dünya zevklerine sahip olmayacak, bir anda tüm dertlerinden kurtulmayacaktır. Ateist ve Darwinistlerin bilmedikleri veya kabul etmeyi reddettikleri önemli bir gerçek vardır:

Her şeyi Allah yaratır. Dünyadaki nimetleri de, zevkleri de yaratan Allah'tır. Dolayısıyla insana dünyadaki güzelliklerden zevk alma ve rahat yaşama hissini verecek olan da Allah'tır.

Allah dilerse, tüm nimetler, bolluk ve refahlık içinde bir insana en derin mutsuzlukları ve azapları yaşatabilir. İnsan, tüm zevkleri doyumsuz yaşamak için ne kadar çaba gösterirse göstersin, ona zevki ve mutluluğu verecek olan yalnızca Allah'tır. İşte ateistlerin ve Darwinistlerin en büyük yanılgıları bu gerçekten gafil olmalarıdır.

Sorumsuz olduğunu düşünen bir insan, herkes gibi sürekli sevgi, rahatlık ve güven arayışı içindedir. Ama kendisi gibi düşünen insanların oluşturduğu bir toplum içinde bunların hiçbirine sahip değildir. Sorumsuz insan yaşamı boyunca, bir gün mutlaka öleceğini unutmaya çalışır. Oysa sürekli ölümle muhataptır. Etrafındakilerin ölümünü izler, hastalıklara, kazalara sürekli olarak şahit olur. Bir böceğin ölümü bile kaçmaya çalıştığı ölümü ona mutlaka hatırlatacaktır. Ölümü ne kadar inkar etmeye çalışsa da ölüm korkusu tüm bedenini eninde sonunda kaplar. Etrafında ölen ve kendi inancına göre yok olup giden insanlar için üzüntüye boğulur. Kendi bedeninin geçen zamana karşı koyamadığını, sürekli ölüme doğru yaklaşmakta olduğunu inkar edememeye başlar. Ölümü reddetmek ona rahatlık değil, tam tersine korku, endişe ve sıkıntı getirir.

Sorumsuz yaşamak insana aslında tüm sıkıntı ve zorlukların kapısını açar. Her şeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu takdir edemeyen bir insan gelecekten ölesiye korkar. Tüm rızkın sahibinin Allah olduğunu takdir edemeyen bir kişi, hayatı boyunca bir yerlerden kazanç sağlama hırsı peşinde olur ve neredeyse bütün hayatı bu uğurda mahvolur. Allah'ın ahirette insanın tüm güzelliklere sahip olabileceği eşsiz bir hayat yaratmış olduğunu bilmeyen bir insan, hep kendi inandığı sistem içinde gerçek sevginin, gerçek dostluğun, gerçek vefanın yaşanmasını bekler. Oysa gerçek sevgiye bu dünyada ancak Allah için yaşadığı takdirde sahip olacaktır. Allah için yaşamadığı sürece hiçbir zaman bu beklentisi karşılık bulamaz. Gerçek sevgi ve vefaya ulaşamadan ömrünün hızla geçmekte olduğunu fark eder. Hiçbir geri dönüşü yoktur. Gelecekte olacakları hep dehşet içinde bekler.

Kendi inancına göre, yalnızca bu dünyadaki birkaç on yıla sahiptir. Ahiret inancı olmadığından, birkaç on yıl sonunda "yok olacağını" düşünür. Yok olacağını bile bile birkaç on yıl bu dünyada yaşamak insana nasıl bir mutluluk, zevk ve huzur verebilir ki? Elbette veremez. İşte bu nedenle hiçbir ateist, iddia ettiği gibi hayatın tadını çıkaramamakta, gelecekte kendisini nelerin beklediğini yalnızca endişe ve korku içinde izlemektedir.

Böyle bir insan, yaşamının sonuna geldiğinde, tüm hayatının boş ve sonuçsuz beklentiler içinde geçmiş olduğunu fark edecektir. İşte sorumsuzluğun insana getirdikleri bunlardır. Bir insan eğer ahireti ummuyorsa, başıboş ve tüm değerlerden yoksun yaşamak istiyorsa, bunun korkunç sonuçlarıyla da er geç karşılaşacaktır. Nitekim intiharlar, kavgalar, savaşlar, cinayetler, katliamlar, hırsızlık, tecavüz ve yolsuzluklar, bu sorumsuz yaşamın birer sonucudur.

Oysa Allah, "İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet Suresi, 36) ayetinde belirttiği gibi, insanı sorumsuz yaratmamıştır. İnsana huzur verecek olan, insanı doğru ve güzel yaşamaya, endişe, korku ve sıkıntı duymadan bir hayat geçirmeye yönlendirecek olan, yalnızca Allah korkusu ve Allah sevgisidir. Allah'tan korkan bir insan, Allah'a hesap vereceğini bilir, vicdanına aykırı yaşayamaz. Allah'tan korkan bir insan başkasına zarar veremez, kötü ahlak sergileyemez, insanları rastgele varlıklar olarak kabul edemez. Allah'a güvenen bir insan kendisini yaratanın, yaşatanın, kendisine rızık verenin, kendisine sağlık ve güç verenin Allah olduğunu ve bunları yalnızca Allah'tan isteyebileceğini bilir. Allah'tan korkan bir insan, Allah'ın yarattığı hayırlı bir kadere tabi olduğunu, bu dünyada yalnızca imtihan edildiğini, asıl hayatın ahirette Allah'ın takdir edeceği sonsuz bir yaşam olduğunu bilir. İşte bu nedenle bu dünyada sürekli olarak bir çaba içindedir. Allah'a karşı sorumlu olduğunu, Allah'a hesap vereceğini, Allah'ın kendisini başıboş ve sorumsuz yaratmadığını bilir.

manzara

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler.
Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.
(Hac Suresi, 74)

Nimetler onun için sevinç vesilesidir, nimetlerin hakkını verecek, onlardan zevk alacak olan da yalnızca iman edenlerdir. İnsanlar zevklerin tümünü sınırsız olarak yaşadıklarında tatmine ulaşacaklarını zannederler. Oysa bu sınırsızlık, nimetlerden bıkma, hatta iğrenme aşamasına getirir insanı. Zevk almayı beklediği güzellikler, insan için bir anda belaya, külfete dönüşür. Ama nimetleri Allah için sevmek, Allah yarattığı için nimetlerden zevk almak başka bir ruh halidir. Bunu yaşayan bir insanın aldığı zevk olağanüstüdür. Ve bu bilinçte yaşamanın karşılığı, Allah'ın dilemesiyle, dünyada ve ahirette güzel bir yaşamdır. Allah ayetlerinde şöyle bildirir:

Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)

13. Darwinistler, "Darwinizm ile Allah İnancı Çelişmez" Aldatmacasını Telkin Ederler

Darwinizm'in temelini materyalizm oluşturur. Materyalizm yanılgısına göre madde sonsuzdur ve maddenin üzerinde herhangi bir güç yoktur. Bir başka deyişle materyalizm, tüm evreni oluşturan madde üzerinde ona hakim olan, onu sürekli kontrolü altında tutan üstün bir Yaratıcı'nın varlığını reddeder. (Allah'ı tenzih ederiz.) Maddenin mutlak varlığı ön kabulüyle ortaya atılmış olan Darwinizm'i ayakta tutma çabasının, bu çaba için bütün aldatmacaların, sahtekarlıkların göze alınmasının tek nedeni, tüm varlıkları üstün ve güçlü bir Yaratıcı'nın yarattığı gerçeğinin kabul edilmesini engellemeye çalışmaktır. Darwinistler son 150 yıldır bu çabanın peşinde olmuşlar, bunun için mücadele etmişlerdir. Darwinizm'in sahte bir din olarak benimsenmesinin en büyük sebebi işte budur.

Ancak bu gerçek insanlardan genellikle gizlenir, çünkü bu durum geniş halk kitlelerinin Darwinizm'e sempati duymasını engelleyecektir. Özellikle Allah'a iman edip derin bir saygı duyan, inançlı insanlar üzerinde olumsuz bir etki uyandıracaktır. Darwinizm'in Allah inancına karşı bir teori olması, Darwin döneminde de dindar kesimlerinin tepkisini çekmiş, teori dönemin insanları tarafından kolay benimsenmemiştir. Benimsenmeye başlanması, Darwinist telkinler ve propagandalar sonucunda olmuştur. Şu anda da okullarda insanın maymundan geldiğini, dinozorların havalanıp uçmaya başladığını öğrenen insanlar, evrim teorisinin zararsız bilimsel bir teori olduğu kanısındadırlar genellikle. Teorinin gerçek yüzünden ise habersizdirler. Dünya üzerindeki dinsizliğin, dikta yönetimlerinin, savaşların, katliamların, zalimliğin, dejenerasyonun, terörün, ülkemizde Mehmetçiğimizin şehit edilmesinin temel sebebinin bilimsellikten uzak bu sapkın teori olduğunu bilmemektedirler.

Yeryüzündeki vahşetin tek sebebi Darwinist eğitimdir.

Yeryüzündeki vahşetin tek sebebi Darwinist eğitimdir. Dünyanın barış ortamı olabilmesi için tek şart, Darwinist telkinlerin temelinden yok edilmesidir.

Darwinistler de savundukları dogmanın gerçek yüzünü gizlemeye çalışırlar. İşte bu nedenle, Allah'a iman eden kitleleri yönlendirebilmek, Darwinizm'i kendilerince zararsız gösterebilmek ve onların da desteğini kazanabilmek için Darwinizm'in dinle çelişmediği yalanını yaymaya çalışırlar. Bu yolla taraftar kazanacaklarına ve evrim teorisi karşısında yapılan fikri mücadelenin daha zayıflayacağına inanmaktadırlar. Bu amaçla ortaya attıkları "evrimsel yaratılış" yalanı, son derece mantıksız ve tutarsız olmasına rağmen, el altından desteklenmekte, Darwinistler tarafından sürekli gündeme getirilmektedir. Hatta bunun için, Darwin'in kendisinin bile dindar bir kişiliğinin olduğu aldatmacasına başvurulmaktadır. Ateist ve Darwinist Richard Dawkins, bu konuda görev yapan bir Darwinist lobinin varlığını şu sözlerle itiraf etmektedir:

Özellikle oluşturulmuş bir çeşit evrimi koruma lobisi var. Bunların büyük bir çoğunluğunu ateistler oluşturuyor. Ama bu kişiler, gözü dönmüş şekilde, ortalı ve makul dindarlarla dost olmak istiyorlar. Ve bunu yapabilmenin tek yolu, evrim ile din arasında hiçbir uyuşmazlık olmadığını söylemektir. 183

Oysa evrim ile din hiçbir şartta hiçbir şekilde bağdaşamaz. Darwinistler, kendileri Allah'a inanmadıkları, tesadüfleri ilahlaştırdıkları (Allah'ı tenzih ederiz), yaratılış gerçeğine tamamen karşı oldukları ve bu uğurda mücadele yürüttükleri halde, bir anda Allah'ın kainatı evrimle yarattığı aldatmacasının en büyük savuncusu haline gelirler. Oysa Darwinistler, materyalizme olan bağlılıkları nedeniyle, Allah inancını hiçbir zaman kabul etmezler. Darwinist olmak, Allah inancını reddetmeyi de beraberinde getirir. Bir insanın, bilimsel hiçbir delili olmayan, tesadüfleri ilahlaştıran bu pagan dininin destekçisi olmasının tek nedeni Allah'ın varlığını reddedebilmektir (Allah'ı tenzih ederiz). Ve Darwinistlerin, insanları Allah inancından uzaklaştırabilmek için yapmayacakları şey yoktur.

İşte bu sebeple, bu aldatmacaya karşı dikkatli olunmalıdır!

Gazeteci Larry Witham, Darwinizm'in sahte bir din olduğunun açıklandığı ve Darwinist diktatörlüğün baskı ve dayatmalarının anlatıldığı Expelled "No Intelligence Allowed" belgeselinde konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

Evrim teorilerinin tümünde kesin olarak iddia edilen şey, ya Allah'ın olmadığı (Allah'ı tenzih ederiz) veya Allah'ın, yarattıkları üzerinde hiçbir kontrolü olmadığıdır (Allah'ı tenzih ederiz). Bu sebeple, doğal olarak, pek çok evrimcinin de söylediği gibi, evrim, ateizm için en güçlü araçtır.184

İşte Darwinistler, Allah inancını kesin olarak reddettikleri halde, insanlara karşı bu çirkin oyunu oynarlar. Oysa bu çirkin aldatmacaya inananlar, şu gerçeği düşünememektedirler: Yüce Allah kuşkusuz tüm varlıkları çeşitli vesilelerle yaratmaya kadirdir. Rabbimiz, dilerse canlıları evrimi vesile edip de yaratabilirdi. Fakat böyle yaratmamıştır. Tüm varlıklar, yeryüzü üzerinde yoktan var olmuşlar, yoktan yaratılmışlardır.

Fakat Kuran'da evrime işaret eden tek bir ayet dahi yoktur. Kuran'a göre tüm evren ve canlılar, Rabbimiz'in "Ol" emri ile yaratılmıştır. Allah, indirdiği tüm ilahi dinler ile insanlara, tüm kainatı yoktan, tek bir emir ile yarattığını ve ona dilediği biçimde şekil verdiğini bildirmiştir. Nitekim yeryüzündeki delillere baktığımızda da yaratılışın, Kuran'da tarif edildiği şekilde olduğunu görürüz. Bulunan her canlı fosili mükemmeldir. Aniden, mükemmel görünümleriyle ortaya çıkmış ve hiçbir değişime uğramamışlardır. Canlılar, milyonlarca yıl boyunca değişmemişlerdir. Canlılığın cansızlıktan oluşma ihtimali yoktur. Tek bir proteinin bile tesadüfen var olması imkansızdır. Olağanüstü komplekslikteki canlı türlerinin birbirine dönüşümleri gibi bir iddia, bilimsellikten tamamen uzaktır. Bir canlıya yepyeni, faydalı bir bilgi ekleyecek bir mekanizma yoktur. Bilim, tüm canlıların proteinlerine, hatta atomlarına kadar muhteşem bir kompleksliğe sahip olduklarını, aniden ortaya çıktıklarını ve birbirlerine dönüşmediklerini kesin ve reddedilemez delillerle ortaya koymuştur. Dolayısıyla Allah'ın evrimle yarattığına dair bir iddia, büyük bir yalandır, Darwinist aldatmacanın bir parçasıdır. (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bakınız, Harun Yahya, Kuran Darwinizm'i Yalanlıyor)

manzara

Yaratılmış olan her şey Allah'ın yüce kudretinin bir delilidir. Kuran'da pek çok ayette, Allah'ın bu üstün yaratışı haber verilmiştir:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)

O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır. (Enam Suresi, 73)

Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)

Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 81-82)

Günümüzde bilim, materyalist-evrimci iddianın geçersizliğini göstermektedir. Evrim teorisinin iddiasının aksine, çevremizi saran her bir yaratılış delili kainatta tesadüfe asla yer olmadığını insanlara kanıtlamıştır. Eğer yeryüzünde Allah'ın evrimi vesile ederek yarattığına dair deliller bulunmuş olsaydı ve Allah Kuran'da bunu bize bildirseydi, "Rabbimiz evrimle yaratmış" düşüncesi elbette inananlar tarafından hemen kabul edilir ve savunulurdu. Ancak Allah Kuran'da "Ol" emriyle yarattığını haber vermektedir ve evrimle yaratışa dair hiçbir ayet yoktur. Üstelik, kesin ve net olarak evrime dair tek bir bilimsel delil bulunmamaktadır. Şu durumda gerçekler açıktır. Göklerin, yeryüzünün ve tüm canlı varlıkların incelenmesi ile ortaya çıkan her detay Allah'ın büyük güç ve kudretinin birer delili niteliğindedir. Tüm varlıklar, ulu Rabbimiz Allah'ın emri ile bir anda, yoktan yaratılmışlardır. Kuşkusuz yaratmak için Allah'ın sebeplere ihtiyacı yoktur. (Allah'ı tenzih ederiz.) Darwinistlerin kavramaları gereken en önemli nokta budur. Allah bir ayetinde şöyle buyurur:

Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)

Allah'ın evrimle yarattığı telkinini vermeye çalışanlar, cinlerin ve meleklerin nasıl yaratıldıklarını da açıklamalıdırlar. Bu kişiler, meleklerin ve cinlerin yaratılışı konusu gündeme gelince suskun kalırlar. Allah cinlerin ve meleklerin yaratılışını ayetlerinde bildirir:

Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 26-27)

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)

İnsanın ve canlıların evrimle meydana geldiğini iddia edenler, nurdan yaratılmış meleklerin, ateşten yaratılmış cinlerin oluşumunu elbette ki evrimle açıklayamazlar. Allah'ın kadrini takdir edemeyen, Allah'ın tüm sebeplerden münezzeh olduğunu fark edemeyen ve Rabbimiz'in her şeyi sadece "Ol" emriyle yarattığını kabul edemeyen insanlar için meleklerin ve cinlerin varlığı, tüm sahte iddiaları ortadan kaldırır. Çünkü cinlerin ve meleklerin varlığı şu açık gerçeği ortaya çıkarır: Melekler ve cinler evrimle yaratılmadıkları gibi, insan da evrimle yaratılmamıştır.

Darwinizm'i körü körüne savunanlar, Kuran'da belirtilen Hz. Musa (a.s.)'ın asasının yılana dönüşmesini ve Hz. İsa (a.s.)'ın çamurdan yaptığı kuşun canlanmasını asla açıklayamazlar. Yüce Allah Hz. Musa (a.s.)'ın asasının yılana dönüşmesini ayetlerinde şu şekilde haber verir:

Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var." Dedi ki: "Onu at, ey Musa." Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş). (Taha Suresi, 18-20)

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. (A'raf Suresi, 117)

Hz. Musa (a.s.)'ın dayanıp ağaçtan yaprak düşürdüğü asası, Allah'ın emri ile bir anda canlı, üreyen, beslenen, mükemmel, tam ve kusursuz bir yılan haline gelmiştir. Bir tahta parçası, Allah'ın dilemesiyle anında mükemmel bir yılana dönüşmüştür. Bu delil, Kuran'da evrim teorisine delil olduğu iddiasını kesin olarak ortadan kaldırmaktadır. Rabbimiz, dilemesiyle, Hz. İsa (a.s.)'ın çamurdan yaptığı kuşu canlı bir kuşa dönüştürmesini ayetinde şu şekilde haber verir:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları'na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları'nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)

Hz. İsa (a.s.)'ın çamurdan yaptığı kuş, Allah'ın izni ve dilemesiyle bir anda canlı, mükemmel, tam ve kusursuz kanat yapısı ile uçabilen, üreyebilen, beslenebilen kuşa dönüşmektedir. İşte bu yoktan yaratılış, Darwinistlerin asla açıklamasını yapamayacakları büyük bir mucizedir. Ve yeryüzündeki tüm canlıların yoktan yaratılışına bir delildir.

Tüm bunların ortaya koyduğu açık bir sonuç vardır. Evrim ile Allah inancıyla çelişmediğini iddia eden Darwinistler, aslında dindar insanları büyük bir aldatmacaya sürüklemeye çalışmakta, onların samimi inançlarını istismar etmek için uğraşmaktadırlar. Bugün Allah inancının karşısındaki en büyük tehlikelerden ve en büyük karşıtlardan biri Darwinizm'dir. Darwinizm doğrudan Allah inancına karşı mücadele halinde olan deccalin en etkili ve en geniş çaplı oyunudur. Allah inancına sahip samimi dindarların, bu tehlikeyi görüp buna karşı yoğun bir ilmi faaliyet içinde olmaları gerekmektedir. Bu büyük tehlikeyi zararsız sanıp onun destekçisi olmak, tehlikeyi daha da büyütecek, Allah inancına karşı mücadele halinde olan tehlikeli bir akıma destek sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, Darwinizm, sahte ve sapkın bir pagan dinidir ve yegane amacı, insanları dinsizliğe sürüklemektir.

Dipnotlar

116. http://siyasitarih.azbuz.com/bolum/Unlu-kisilerin-sozleri-/catID=2890071

117. Jonathan Welss, Ph.D., The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 69

118. S. Lovtrup, Darwinism: The Refutation of a Myth, Londra, Croom Helmm, 1987, s. 422 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 220

119. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 50-51 (vurgu bize aittir.)

120. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 212

121. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26

122. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Sphere Books Ltd., 1984, s. 10

123. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 218

124. Steve Jones, Darwin's Ghost: The Origin of Species Updated, Random House Publisher, 2000, s. xvii, xviii

125. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26

126. D. T. Rosevear, "Scientist Critical of Evolution", Evolution Protest Movement Pamphlet, no. 224, 1980, s. 4 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 225

127. Sir James Gray, The Science of Life, chapter in Science Today, 1961, s. 21

128. James A. Shapiro, Bacteria as Multicellular Organisms, Scientific American , Vol. 258, Haziran 1998, s. 82

129. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 9

130. R. C. Sproul, Not A Chance: The Myth of Chance in Modern Science and Cosmology, Baker Books, Kasım 1997, s. 14

131. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 40

132. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 52

133. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 54

134. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 59-60

135. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 46

136. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 107

137. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 165

138. Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280

139. Mark Czarnecki, The Revival of the Creationist Crusade, MacLean's, 19 Ocak 1981, s. 56

140. Carlton E. Brett, "Statis: Life in the Balance", Geotimes, vol. 40 (Mart 1995), s.18

141. Jonathan Welss, The Politically Incorrect: Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 181

142. Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 201

143. Wolfgang Smith, Teilhardism and the New Religion, A Thorough Analysis of the Teachings of Pierre Teilhard de Chardin, Rockford IL, Tan Books and Publishers, Inc. 1988, s. - 8 Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 221

144. Jonathan Welss, The Politically Incorrect: Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 182

145. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

146. Jonathan Welss, The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, sf.192

147. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

148. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

149. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

150. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

151. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

152. Jonathan Welss, The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, sf.95

153. Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 200

154. Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 200

155. H. S. Lipson, "A Physicist Looks at Evolution", Physics Bulletin, vol. 31, 1980, s. 138 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 201

156. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 218

157. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 218

158. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 220

159.http://www.boston.com/news/local/articles/2007/12/07/biologist_fired_for_beliefs_suit_says/?page=2

160. http://butler-harris.org/archives/21

161. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 220

162. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 158

163. Henry M. Morris, The Long War Against God, Master Books, 2000, s. 27

164. Eugenie C. Scott, Evolution vs. Creationism, University of California Press, London, 2005, s. 14

165. Colin Patterson, "Evolution and Creationism", Speech at the Museum of Natural History, New York, Kasım 1981, s. 2 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 224

166. Brian Leith, The Descent of Darwin: A Handbook of Doubts about Darwinism, Collins, 1982, s. 11 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 229

167. Jeremy Rifkin, Algeny, New York, Viking Press, 1983, s. 112 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 224

168. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 213-214

169. Jonathan Welss, The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, sf.198-199

170. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 229

171. Robert Provine, Progression in Evolution, s. 68 - Henry M. Morris, John D. Morris, The Modern Creation Triology: Society and Creation, Volume 3, Master Books, 1996, s. 15

172. Henry M. Morris, The Long War Against God, Master Books, 2000, s. 51

173. http://faithfacts.gospelcom.net/ev_

origins_d.html

174. Alister McGrath, Dawkins' God: Genes, Memes and the Meaning of Life, Blackwell Publishing Ltd, Usa, 2005, s.49

175. Phillip E. Johnson, Evrim Duruşması, Gelenek Yayınevi, 2003, s. 125

176. Michael J.Behe, Darwin's Black Box: The Biochemical Challenge to Evolution, Free Press, s. 233

177. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 202

178. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 209

179. http://www.haberturk.com/haber.asp?id=155211&cat=180&dt=2009/06/26

180. Miller and Levine, Biology

181. Pirves, Orians, Heller ve Sadava, Life: The Science of Biology

182. Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 190-191

183. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

184. Ben Stein, Expelled "No Intelligence Allowed", 2008

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Giriş
  • Stromatolitler: Evrim Teorisini Yalanlayan 3.9 Milyar Yıllık Harika Canlılar
  • Trilobitler: 530 Milyon Yıl Önce Yaşamış Harika Canlılar Evrimi Yalanlıyor
  • Işıklı Canlılar: Milyonlarca Yıldır Işık Üreten Harika Canlılar, Evrimi Yalanlıyor
  • Uçan Böcekler: Milyonlarca Yıl Öncesinde Yaşamış, Kusursuz Kanatlara Sahip Harika Canlılar, Evrimi Yalanlıyor
  • Kara Hayvanları ve Kuş Fosillerinden Örnekler (1/2)
  • Kara Hayvanları ve Kuş Fosillerinden Örnekler (2/2)
  • Deniz Canlıları Fosillerinden Örnekler (1/3)
  • Deniz Canlıları Fosillerinden Örnekler (2/3)
  • Deniz Canlıları Fosillerinden Örnekler (3/3)
  • Böcek Fosillerinden Örnekler (1/4)
  • Böcek Fosillerinden Örnekler (2/4)
  • Böcek Fosillerinden Örnekler (3/4)
  • Böcek Fosillerinden Örnekler (4/4)
  • Bitki Fosillerinden Örnekler (1/3)
  • Bitki Fosillerinden Örnekler (2/3)
  • Bitki Fosillerinden Örnekler (3/3)
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Giriş
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Materyalizm Yıkıma Uğramış, Yok Olmuştur
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Kuantum Fiziğinin Ardından Dış Dünya
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Benliğimizin Kaynağı Beyin Değildir
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Darwin'in Açmazı: Ruh
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Zaman Algısı ve Kader Gerçeği
  • Darwin'in Açmazı: Ruh - Sonuç
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - Giriş - Altın Çağ Müjdesi
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - 1. Bölüm - Ahir Zamanın En Büyük Fitnesi Deccal
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - 2. Bölüm - Darwinistler Sahtekarlıklarla Dünyayı Aldattılar
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - 3. Bölüm - Darwinistlerin Dünyayı Aldatma Yöntemleri
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - 4. Bölüm - Darwinizm Aldatmacası Artık Sona Erdi
  • Darwinist Deccaliyetin Ölümü - Sonuç - Tüm Canlılığın Yaratıcısı Yüce Allah'tır