Bu kitapta, hemen herkes tarafından gözlemlenen fakat çoğu zaman göz ardı edilen veya gereği gibi takdir edilmeyen bazı gerçekler üzerinde durduk. Açıkça göründüğü gibi, yeryüzü olağanüstü bir canlı çeşitliliğine ev sahipliği yapmaktadır. Tür zenginliğinin oluşturduğu ortam, dünya üzerinde insan yaşamını mümkün kılmakta ve insanoğlunun tüm ihtiyaçlarının karşılanmasında vesile olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, biyolojik çeşitliliğin her insan için olmazsa olmaz bir önemi vardır. Dikkat çekici olan diğer bir gerçek de, sayısız mikroorganizma, bitki ve hayvandan meydana gelen sistemin kusursuz bir uyum ve denge içinde işlemesidir. Bunlar, şüphesiz, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken gerçeklerdir.
Yine elinizdeki kitapta, evrim teorisinin iddialarının akla, mantığa ve bilime taban tabana zıt olduğunun üzerinde durduk. Canlılığın kökenini rastlandılara dayalı bir evrim süreci ile açıklamaya kalkışmanın ne kadar akıl dışı olduğunu bir örnekle anlatabiliriz.
Paha biçilmez mobilyalar, eşyalar, tablolar, heykeller, süslemeler ve sanat eserleriyle dopdolu görkemli bir sarayı gözünüzün önüne getirin. Bu sarayın inşasında ve dekorasyonunda çeşit çeşit ağaçlar, renk renk camlar, pahalı mermerler, altın, gümüş, pirinç, bronz gibi kıymetli materyaller, elmas, zümrüt, yakut gibi değerli taşlar kullanılmış olsun. Bu sarayın her köşesinde büyük bir zenginlik ve ihtişamın yanı sıra etkileyici bir düzen ve göz alıcı bir uyum olsun.
Peki hiç kimse çıkıp da bu muhteşem sarayın zaman içinde tesadüfen oluştuğunu söyleyebilir mi? Hiç kimse bu sarayın, güneş, yağmur, rüzgar ve yıldırım gibi doğal etkilerle yeryüzünde mevcut olan madenler, hammaddeler ve elementlerden şans eseri meydana geldiğini iddia edebilir mi?
Elbette, akıl ve sağduyu sahibi hiç kimse böyle bir şey iddia etmez. Herkes kabul eder ki değil sarayın, tek bir tablosunun bile kendi kendine veya tesadüfen oluşması gibi bir ihtimal yoktur. Söz konusu yapının, işlerinin ehli olan insanlar tarafından yapıldığı çok açıktır. Bir kişi, sarayın yapımında görev alan sanatçılar, tasarımcılar, mimarlar ve dekoratörleri gözüyle görmese bile bundan asla şüphe etmez.
Şimdi en ihtişamlı sarayın zenginliğiyle kıyas kabul etmeyecek kadar üstün olan yeryüzünün canlı çeşitliliğini zihninizde canlandırın. Evrimcilerin "canlılık ve canlı türleri doğal süreçler, rastlantılar ve tesadüfler sonucunda ortaya çıkabilir" şeklindeki iddiasını düşünün. Böyle bir iddia da, elbette kabul edilemez; çünkü yukarıda tasvir edilen sarayın kendiliğinden veya şans eseri oluştuğu iddiasından daha da akıl almazdır. Elinizdeki kitap boyunca bilimsel bulgu ve delillere dayanarak anlattığımız gibi, hayatın olağanüstü çeşitliliği, evrimin içi boş kavramlarıyla kesinlikle ama kesinlikle açıklanamaz.
Canlılık ve biyolojik çeşitlilik kusursuz bir tasarımın, üstün bir yaratılışın ürünüdür. Bu ise, sonsuz güç, ilim ve akıl sahibi olan bir Yaratıcı'nın varlığını ispatlar. O Yaratıcı, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan herşeyin Rabbi olan Allah'tır.
İleri teknoloji ürünü mikroskopların yardımıyla görülebilen mikroorganizmalardan dev ağaçlara kadar her canlı türü, kendilerini yaratmış olan Allah'ın varlığını ve birliğini gözler önüne serer. Her resmin kendi ressamını tanıtması gibi, canlı türleri de kendilerini yaratmış olan Allah'ı bize tanıtırlar. Yaşadığımız sürece karşımıza çıkan her canlı, Rabbimizin sonsuz kudretini, ilmini ve sanatını anlatan mesajlar taşır. Bu gerçek bazı ayetlerde şöyle ifade edilir:
Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. (Şura Suresi, 29)
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Bakterileri, kara ve deniz bitkilerini, sebzeleri, meyveleri, ağaçları, balıkları, böcekleri, kuşları, sürüngenleri, memelileri, kısacası tanıdığımız ya da tanımadığımız tüm canlıları Allah yaratmıştır. Bazı ayetlerde Allah'ın çeşit çeşit canlı türlerini yaratmasından şöyle söz edilir:
O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler (deliller) vardır. (Enam Suresi, 99)
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
Her insan doğumundan ölümüne kadar, ruhuna büyük zevk veren, her türlü ihtiyacını karşılayan ve kendisi için eşsiz benzersiz nimet olan bir canlı çeşitliliği ile iç içe yaşar. Bu olağanüstü çeşitliliğin kökenini bulmak için yapılan tüm bilimsel gözlemler ve araştırmalar ise, Kuran ayetlerinde bildirilen bir gerçeği tasdik etmiştir: Canlılık ve hayatın çeşitliliği, Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla oluşmuştur. Bu gerçeği kavrayanlara düşen görev ise, herşeyin yaratıcısı olan Allah'ı gereği gibi takdir etmek, yalnız O'na kulluk etmek, yalnız O'na şükretmek, O'nun istediği gibi yaşamak ve O'nun rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmaya çalışmaktır.
O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. |
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)