Bilindiği gibi, Darwinizm'in temelini oluşturan ve evrimleşmeyi sağladığı öne sürülen iki mekanizmadan biri doğal seleksiyon kavramıdır. Doğal seleksiyonun sözde evrimleştirici gücünün en önemli "delil"lerinden biri ise, bir önceki bölümde incelediğimiz Galapagos efsanesinin yanısıra, Sanayi Devrimi döneminde İngiltere'deki Biston betularia türü kelebeklerin renklerinin koyulaşmasıdır.259 Evrimin birinci dereceden delili kabul edilen bu örnek, biyoloji ders kitaplarının ve evrimci kaynakların hemen hemen tamamında yer alır; çoğu zaman evrim teorisi denilince ilk akla gelen örnektir.
Sanayi Devrimi kelebekleri üzerine yaptığı araştırmalarla ünlenen İngiliz böcek bilimci Bernard Kettlewell, söz konusu örneği, "herhangi bir organizmada şimdiye kadar somut olarak gözlemlenmiş en çarpıcı evrimsel değişim" şeklinde tanımlar.260 İngiliz genetik uzmanı Philip MacDonald Sheppard ise, Sanayi Devrimi kelebekleri vakasının "şimdiye kadar insanoğlu tarafından gözlemlenmiş ve kaydedilmiş en göz alıcı evrimsel değişim" olduğunu belirtir.261 Tanınmış popülasyon genetiği uzmanı Sewall Wright da onun "dikkat çekici evrimsel bir sürecin gerçekten gözlemlendiği en aşikar vaka" olduğunu öne sürer.262
Evrim teorisinin ülkemizdeki önde gelen savunucularından Prof. Dr. Ali Demirsoy ise, bu örneğin doğal seleksiyonun "en çarpıcı örneği" olduğunu savunur.263 Profesör Demirsoy çeşitli kitaplarında yer verdiği Sanayi Devrimi kelebekleri vakasını şöyle anlatır:
"Bu konudaki en ilginç örnek, bir zamanlar İngiltere'de fabrika dumanlarının yoğun olarak bulunduğu bir bölgede yaşayan kelebeklerde (Biston betularia) meydana gelen evrimsel değişmedir. Sanayi Devriminden önce hemen hemen beyaz renkli olan bu kelebekler (o devirden kalma kolleksiyonlardan anlaşıldığı kadarıyla), ağaçların gövdelerine yapışmış beyaz likenler üzerinde yaşıyorlardı. Böylece avcıları tarafından görülmekten kurtulmuş oluyorlardı. Sanayi Devrimiyle birlikte, fabrika bacalarından çıkan siyah renkli kurum vs. bu likenleri koyulaştırınca, açık renkli kelebekler çok belirgin olarak görülür duruma geçmiştir. Bunların üzerinde beslenen avcılar, özellikle kuşlar, bunları kolayca avlamaya başlamıştır. Buna karşın Sanayi Devriminden önce de bu türün popülasyonunda çok az sayıda bulunan koyu renkli bireyler bu renk uyumundan büyük yarar sağlamıştır. Bir zaman sonra popülasyonun büyük bir kısmı koyu renkli kelebeklerden oluşmuştur." 264
Öncelikle "doğal seleksiyonun klasik bir örneği ve evrimsel biyolojinin muhtemelen en meşhur hikayesi" 265 ile ilgili evrimci iddiaları ele alalım.
18-19. yüzyıllarda İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Fabrikaların kurulması ve sanayi tesislerinin çoğalmasıyla, daha önce yaşanmamış bir sorun olan hava kirliliği ortaya çıktı. Manchester, Birmingham ve Liverpool gibi İngiltere'nin başlıca endüstriyel merkezlerinde yoğun bir kirlilik gözlendi. Aynı zamanda bu şehirlerin çevresindeki ortamlarda yaşayan bazı bitki ve hayvanların renklerinde farklılıklar kaydedildi.
Lepidoptera (Kelebekler) takımının Geometridae (Mühendis kelebekleri) ailesine mensup Biston betularia türü kelebeklerdeki renk değişikliği de dikkat çekiciydi. Sanayi Devrimi öncesinde bu tür, büyük bir çoğunlukla üzerinde siyah noktalar olan açık gri renkli bireylerden oluşuyordu. (Bu nedenle "karabiberli kelebek" olarak da adlandırılır.) 1850'li yıllarda söz konusu türün koyu renkli bireyleri azınlıktaydı. Kimi araştırmacılara göre ilk koyu renkli form 1811'de, kimilerine göre ise 1848'de Manchester civarında yakalanmıştı.266 Bu türün açık renkli bireyleri "tipik", koyu renklileriyse "melanik" şeklinde adlandırıldı. Daha sonraki yıllardaki gözlemler ise, popülasyon içinde koyu renkli formların çoğunluğu oluşturduğunu ortaya koydu. Öyle ki yüz yıl sonra, 1950'lerde bu bölgedeki kelebeklerin %90'ı melanik yani koyu renkliydi. (Çevre kirliliğini önleyici yasaların yürürlüğe girmesinin ve kirliliğin azalmasının ardından bu durum tersine döndü. Açık renkli bireyler, Sanayi Devrimi öncesinde olduğu gibi, popülasyonun çoğunluğunu teşkil etmeye başladı.)
18-19. yüzyıllarda İngiltere'de fabrikaların kurulması ve sanayi tesislerinin çoğalmasıyla daha önce yaşanmamış bir sorun olan hava kirliliği ortaya çıktı. Aynı zamanda sanayileşmenin olduğu şehirlerin çevresindeki ortamlarda yaşayan bazı bitki ve hayvanların renklerinde farklılıklar kaydedildi. |
Açık renkli bireylerden meydana gelen bir canlı popülasyonunun zaman içinde koyu renkli bir hale dönüşmesi olgusu, endüstri melanizmi olarak bilinir. Çoğu gececi kelebeklerde olmak üzere yaklaşık 100 endüstri melanizmi örneği bilimsel literatürde yer alır.267 Kelebeklerin koyu renkli bir görünüm almalarına yol açan da melanin adlı bir proteindir. Aynı türe mensup iki kelebekten koyu renkli olan açık renkli olana kıyasla daha çok melanin üretir.268
Şunu da belirtmek gerekir ki kelebeklerdeki melanizme dair özellikle 19. yüzyıldan kalma istatistik veriler, yetersiz ve bugünün bilimsel standartlarına göre kusurludur. Bu konuda uzun yıllar araştırma yapan iki bilim adamı, William and Mary Üniversitesi'nden Bruce Grant ve Liverpool Üniversitesi'nden Sir Cyril Clarke söz konusu gerçeği şöyle ifade ederler:
"19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın ilk döneminde, birkaç kişi melanik oranların sayısal kayıtlarını tuttu; bu yüzden melanizmin artışı ve yayılışına ilişkin tablomuz üstünkörüdür." 269
Kelebeklerdeki renk değişimini ilk olarak İngiliz Biyolog James William Tutt, 19. yüzyılın sonunda, İngiliz Kelebekleri adlı kitabında inceledi.270 Tutt'a göre, temiz ormanlık alanlardaki ağaçların gövdelerini örten açık renkli likenler üzerine konan tipik kelebekler daha az fark ediliyor; dolayısıyla kuşlar tarafından avlanmaktan kurtulmuş oluyorlardı. (Likenler, alg ve mantarlardan oluşan simbiyotik bitki topluluğudur.) Sanayi Devriminin ardından (kurum ve asit yağmurunun neden olduğu) kirlilikle beraber likenler ölmüş ve yerlerini renkleri koyulaşmış ağaç gövdelerine bırakmışlardı; böylece melanik formlar daha iyi kamufle olmuşlardı. Tutt, kelebeklerle beslenen kuşların daha belirgin, daha görülür bir hal alan açık renkli kelebekleri kolaylıkla avladıklarını; melanik formların ise sayıca çoğaldığını ileri sürdü. Diğer bir deyişle, "ortam şartları ve kuşlardan kaynaklanan doğal seleksiyonun neden olduğu evrimleşme" ile söz konusu olayı açıklamaya çalıştı.
J.W. Tutt'un iddiası ilk bakışta akla yatkın görünse de o yıllarda genel bir kabul görmemişti. Bunun nedeni, geceleri uçan gündüzleri ise ağaçlarda dinlenen bu kelebeklerin özellikle kuşlar tarafından avlandığına dair kesin bir kanıt olmamasıydı. Bu durum, böcek bilimci ve kuş bilimcilerin bahsi geçen teoriye şüpheyle bakmalarına yol açmıştı.271
Doğal seleksiyon vasıtasıyla doğada var olmayan bir canlı türü ortaya çıkamaz, sadece canlı türlerindeki sakat ya da zayıf olan bireyler ayıklanır. Sanayi Devrimi kelebeklerinin durumu bu konuda iyi bir örnektir. 20. yüzyılın son çeyreğine kadar olan araştırmalara göre değerlendirirsek, Sanayi Devrimi ile birlikte ağaçların renkleri koyulaşmıştır. Dolayısıyla bu ağaçlarda yaşayan kelebeklerden açık renkli olanlar kuşlar için daha kolay görünür hale gelmiş ve kolayca avlandıkları için sayıları azalmıştır. Koyu renkliler ise sayıca artış göstermişlerdir. Elbette ki bu bir evrim değildir. Yeni bir tür oluşmamış, sadece kelebeklerin nüfus oranı değişmiştir. |
1920'li yıllarda, İngiliz Biyolog J.W. Heslop Harrison farklı bir teori geliştirdi. Bu teoriye göre hayvanlardaki melanizm, doğrudan doğruya havadaki kimyasal maddelerden kaynaklanıyordu. Harrison metalik tuz içeren yapraklarla beslediği çeşitli kelebek larvalarından melanik formlar ürettiğini açıkladı.272 Harrison'un iddiası, Darwinizm'e karşı bir "meydan okuma" olarak değerlendirildi 273; ancak 1940'larda neo-Darwinizm'in doğuşuyla birlikte gözden düştü ve kelebeklerdeki melanizmin doğal seleksiyonun sonucu olduğu fikri geçerlilik kazandı.
Adı Sanayi Devrimi kelebekleri ile birlikte anılan araştırmacı ise, 1950'li yıllardaki çalışmalarıyla İngiliz böcek bilimci Bernard Kettlewell oldu. Oxford Üniversitesi'nden Kettlewell tarafından gerçekleştirilen bazı deneyler ve saha araştırmaları konuyu bilim dünyasının gündemine taşıdı. Tahmin edilebileceği gibi, Kettlewell evrimci bir araştırmacıydı ve evrime bir delil bulmak amacıyla yola çıkmıştı.
Prof. Kettlewell ilk deneyini bir kuşhanede yaptı. Kuşhaneye saldığı "karabiberli kelebekler"in öncelikle bir yere konduklarını, daha sonra ise kuşlar tarafından avlandıklarını dürbünle gözledi. Bu suretle kuşların dinlenme halindeki kelebekleri yakalayarak yediklerini tespit etti.274
İkinci deneyinde, Kettlewell, açık ve koyu renkli yüzlerce kelebeği işaretledi ve hava kirliliğinden etkilenmiş ormanlık bir arazide gündüz vaktinde salıverdi. Kelebeklerin ağaçların gövdelerine konuşlandıklarını, kuşların daha belirgin olan kelebekleri daha kolay avladıklarını belirledi. Aynı gece kurduğu tuzaklar kanalıyla serbest bıraktığı 447 melanik kelebekten 123'ünü, 137 açık renkli kelebekten ise 18'ini tekrar yakaladı. Yani, oran bakımından koyu renklilerin %27.5'ini, açık renklilerin ise %13'ünü ele geçirdi. Böylece Kettlewell, evrim teorisinin öngördüğü tezi, endüstri melanizminin ve kuşların kelebeklerde doğal seleksiyona neden olduğu tezini kanıtladığı sonucuna vardı.275
Kettlewell aynı deneyi, hava kirliliğinden etkilenmemiş bir ormanda da gerçekleştirdi. Hayvan davranışları alanındaki çalışmalarıyla tanınan Niko Tinbergen de ona eşlik etti ve ağaçlardaki kelebekleri avlayan kuşların filmlerini çekti. Bu sefer, açık renkli likenlerle kaplı ağaç gövdeleri üzerindeki koyu renkli melanik kelebekler daha kolay fark ediliyordu. Kirliliğin yoğun olduğu ormanda yaptığı deneyin tam tersi sonuçlarla karşılaştı. Açık renklilerin %12.5'ini, koyu renklilerinse %6.3'ünü tekrar yakaladı.276 Bernard Kettlewell tüm bu verilerin tezini delillendirmeye yeterli olduğunu düşündü ve çalışmalarının sonuçlarını heyecanla ilan etti.
Evrimci çevreler Kettlewell'in çalışmasına sahip çıkmakta gecikmediler. Scientific American dergisi söz konusu araştırmayı "Darwin'in Kayıp Delili" başlıklı bir makaleyle duyurdu.277 Konuya öylesine bir önem atfedildi ki kısa sürede evrimci literatürün temel örneklerinden biri haline geldi.
Sanayi Devrimi kelebekleri, aradan yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, halen Darwinizm'in bir numaralı kanıtı olarak tanıtılmaktadır. Kettlewell'in ardından birçok evrimci araştırmacı da deneyleri yinelemiştir. (Örneğin, 1966'da Clarke ve Sheppard 278, 1972'de Bishop 279, 1975'de Lees ve Creed 280, 1975'de Bishop ve Cook 281, 1977'de Steward 282, 1980'de Murray ve ekibi 283)
Oysa tüm bu hikaye geçersizdir. Aşağıdaki satırlarda söz konusu araştırmalardaki yanlışlıklarla birlikte, Sanayi Devrimi Kelebekleri hikayesinin neden evrim teorisine hiç bir şey kazandırmadığı gözler önüne serilecektir.
İngiltere ve Amerika'daki yoğun araştırmalara göre melanik formlu(koyu renkli) kelebeklerin kirli ve temiz bölgelere göre dağılımı beklenenden çok farklıdır. Böylece Kettlewell'in araştırmalarının doğruları yansıtmadığı ortaya çıktı. |
Profesör Kettlewell çalışmalarını Birmingham ve Dorset çevresinde gerçekleştirmişti. Çeşitli bilim adamları, sonraki yıllarda, İngiltere'nin farklı bölgelerinde benzer araştırmalar yaptılar. Bunlardan elde edilen bazı sonuçlar araştırmacıları şaşırttı. Çünkü umulanın aksine veriler de toplanmıştı. Örneğin, yoğun kirliliğin hakim olduğu Manchester yakınlarında açık renkli kelebeklerin tamamen yok olmaları bekleniyordu, ama böyle olmadı.284 Bu durum, Kettlewell'in tezinin dışında, kelebeklerde melanizme yol açan başka faktörlerin de olduğunun bir işaretiydi.
Başka bölgelerde yapılan incelemeler de Kettlewell'in açıklamalarıyla uyuşmuyordu. Liverpool Üniversitesi'nden Biyolog Jim Bishop, Galler'in kırsal ve temiz bölgelerinde koyu renkli kelebeklerin oranının beklenenden çok olduğunu fark etti; buna dayanarak "henüz bilinmeyen faktörler"in rol oynadığını açıkladı.285 Kettlewell ile de çalışmalar yapmış iki araştırmacı, David Lees ve Robert Creed ise kirliliğin çok az olduğu İngiltere'nin doğusundaki kırsal kesimlerde, koyu renklilerin oranının %80 olduğunu ortaya çıkardılar. Adı geçen iki bilim adamı Kettlewell'in araştırmalarının güvenirliğinin zayıf olduğunu şöyle ifade ettiler:
"Bundan dolayı ya avlanma deneyleri ve insanların görsel çıkarım testlerinin yanıltıcı olduğunun, ya da seçici avlanmaya ilaveten bazı faktör veya faktörlerin yüksek melanik (koyu renkli) oranların korunmasından sorumlu olduğu sonucuna varıyoruz." 286
Kelebeklerdeki melanizm üzerine araştırmalar yapan hayvan bilimci R.C. Steward, Güney Galler'de koyu renklilerin daha iyi kamufle olmalarına rağmen, popülasyonun sadece %20'sini oluşturduklarını buldu.287 Steward, İngiltere'nin 165 ayrı bölgesinden veriler topladı; 52. enlemin kuzeyinde sülfür dioksit (kirliliğe yol açan bir kimyasal madde) ile melanizm arasında bağlantı olduğu, fakat 52. enlemin güneyinde kirlilik dışındaki bazı faktörlerin etkili olabileceği sonucuna ulaştı. Kettlewell'in yaptığı hatayı ise şöyle açıkladı: "Bir bölgeden alınan sonuçları İngiltere'nin tamamındaki coğrafi varyasyonu açıklamak için genellemek mümkün olmayabilir." 288
Araştırmalar sürdürüldükçe Kettlewell'in teorisine zıt veriler de birikmeye başladı. Kuşların kelebekleri avlayarak doğal seleksiyona neden oldukları yanlış bir çıkarımdan ibaretti. Kettlewell'in çalışma arkadaşlarından R.J. Berry'nin de ifade ettiği gibi, "açıktır ki melanik ‘karabiberli kelebek' oranları, kuşların (renk farklarına dayalı) görsel avlanmalarından çok daha farklı unsurlar tarafından belirlenmektedir".289
Son olarak, 1998 yılında, William and Mary Üniversitesi Biyoloji Profesörü Bruce Grant ve çalışma arkadaşları kelebeklerdeki melanizmin gerçek nedenini bulmak için yaptıkları araştırmaların sonuçlarını açıkladılar. Buna göre, melanizm öncelikle atmosferdeki sülfür dioksit oranına bağlı olarak artıyor veya azalıyordu.290
Kısacası, son 20-30 yıl için-de yapılan bilimsel çalışmalar Kettlewell'in tezini doğrulamadı. Dahası, Kettlewell'in hikayesinde çok büyük yanılgılar -ve yanıltmalar- bulunduğu giderek daha fazla ortaya çıktı.
Hatırlanacağı gibi, Kettlewell şunu iddia ediyordu: "Likenlerin renklerinin koyulaşması veya ölmesi doğal seleksiyon sürecinin önemli bir parçasıdır." Peki, bu iddiadaki doğruluk payı neydi?
20. yüzyılın son çeyreğindeki araştırmalar söz konusu öngörünün de gerçeği yansıtmadığını gün ışığına çıkardı. David Lees ve arkadaşları, İngiltere'nin 104 ayrı noktasında yaptıkları gözlemlerle, melanizm ile ağaçlardaki liken örtü arasında bir bağlantı olmadığını açıkça ortaya koydular; bunu da "şaşırtıcı" olarak yorumladılar.291 Aynı dönemde Amerikalı biyologların yaptıkları araştırmalar da bu gerçeği teyid etti.292 Dahası, Kettlewell de 1970'lerde kirliliğin ortadan kalkmasıyla likenlerin geri gelmelerinden daha önce, kelebeklerde melanizmin düşüşe geçtiğini kabul etti.293
Eğer Kettlewell ve evrimcilerin iddiaları doğru olsaydı; hava kirliliğinin ortadan kalkmasıyla önce likenler ağaçların üzerindeki yerlerini alacaklar, sonra da açık renkli kelebekler tekrar çoğunluk olacaklardı. Diğer bir deyişle, kelebeklerin dinlenecekleri ve gizlenecekleri yerlerin öncelikle oluşması zorunluydu. Ancak durumun böyle olmadığı kesinlikle kanıtlandı. Örneğin, Prof. Bruce Grant ve arkadaşları, liken örtünün seyrek olduğu belirli bir bölgede açık renkli kelebeklerin oranının %93'ü aştığını gösterdiler 294 ve şu önemli yorumu yaptılar: "Karabiberli kelebeklerdeki melanizmin evrimine dair kayıtlarda likenlerin rolü uygunsuz bir şekilde vurgulanmıştır." 295 Massachusetts Üniversitesi'nden Theodore Sargent ve arkadaşları ise, Kuzey Amerika'daki melanik kelebek oranının son zamanlarda düştüğünü ve bunun "klasik hikaye" göz önünde tutulursa "akıl karıştırıcı" olduğunu söylediler.296
Kısacası, likenlerin var veya yok olmalarının kelebekler üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kettlewell'in likenlerin sözde evrim sürecinin bir parçası olduğunu sanması, aslında (aşağıda anlatılan) başka bir yanılgısının eseriydi.
Araştırmalarda kullanılan Biston betularia türü kelebeklerin konumuzu yakından ilgilendiren önemli bir özelliği vardır. Bu tür kelebekler gececi böceklerdir; karanlık saatlerde faaldirler, gündüz vakitlerinde ise dinlenirler. Diğer bir ifadeyle gece karanlığında uçar, güneş doğmadan önce, yani kuşlar avlanmaya başlamadan önce dinlenme yerlerine konar ve gün boyunca buralarda hareketsiz kalırlar.
Kettlewell'in deneylerinde, söz konusu kelebekler sabah saatlerinde yani gün ışığında salınmış ve gün boyunca gözlenmişti. Gece vaktinde ise tekrar yakalanmıştı. Dikkat edin, araştırmalar kelebeklerin yaşam koşullarına uygun olmayan vakitlerde yapılmıştı. Aslında Kettlewell de bunun farkındaydı, ancak bu durumu göz ardı etmenin deney sonuçlarını etkilemeyeceğini savundu.297
Oysa Kettlewell'in varsayımı ihmal edilemeyecek kadar büyük bir hatadır. Gün ışığı kelebeklerin yanılmalarına ve yollarını şaşırmalarına, böylece kuşlar için kolay hedef olacakları ağaç gövdelerine konmalarına neden olmuştur. Gerçekte ise, söz konusu türe mensup kelebeklerin dinlenme vakitlerini geçirdikleri yerler ağaç gövdeleri değildir. Bu hayvanların gündüzleri ağaç gövdelerinde uyuduklarına ilişkin kanı, yirmi yıl öncesine kadar süregelen bir yanılgıdır.
Bu gerçeği ilk defa Helsinki Üniversitesi'nden Kauri Mikkola'nın, 1980'li yılların başında, kafes içinde yaşayan Biston betularia kelebekleri üzerindeki araştırmaları ortaya çıkardı. Hayvan bilimci Mikkola söz konusu kelebeklerin nadir olarak ağaç gövdelerinde konakladıklarını, normal olarak yüksekteki yatay dalların altında dinlendiklerini gözlemledi.298 Çok kısık bir ışıkta serbest bırakılan gececi kelebekler olabildiğince çabuk ve düzensiz bir şekilde dinlenme yerlerini seçiyorlardı. Kısacası Kettlewell, Biston betularia'nın ağaç gövdelerinde dinlendiğini (veya uyuduğunu) varsayarken büyük bir hata yapıyordu.
Bu kelebeklerin doğal ortamlarındaki davranışları inceleyen araştırmacılar da Mikkola'nın bulgularını teyid ettiler. Sir Cyril Clarke ve arkadaşları 25 yıllık çalışmalarında, sadece bir kez bu türden bir kelebeği ağaç gövdesinde gördüklerini açıkladılar.299 Bu alandaki çalışmalarıyla tanınan iki araştırmacı, Cambridge Üniversitesi'nden Rory Howlett ve Michael Majerus da benzer sonuçlar elde ettiklerini şöyle belirttiler: "Çoğu Biston betularia'nın gizlendikleri yerlerde dinlendikleri kesin görünmektedir... (ve) ağaç gövdelerinin korunmasız alanları Biston betularia'nın hiçbir formu için önemli bir dinlenme yeri değildir." 300 Cambridge Üniversitesi Genetik Bölümü'nden Dr. Majerus, çalışmalarını Melanizm: Faaliyet Halindeki Evrim adlı kitapta topladı; bu konudaki 40 yılı aşkın çok yoğun araştırmaya rağmen doğal hayatta, ağaç gövdesinde sadece iki Biston betularia kelebeğine rastlandığına dikkat çekti ve Kettlewell'in tezi için en ciddi sorunun bu olduğunu ifade etti.301 Chicago Üniversitesi'nden Prof. Jerry Coyne, ki kendisi de bir evrimcidir, bu durumun tek başına Kettlewell'in deneylerini geçersiz kıldığını itiraf etti.302
İngiliz biyologlar Tony Liebert ve Paul Brakefield, bu gerçeği doğrulayan diğer araştırmacılardır. Adı geçen bilim adamları 1987 yılında, bu tür kelebeklerin dinlenme vakitlerini ağırlıklı olarak dar dalların altında veya yanlarında geçirdiklerini kanıtladılar.303
Bu noktada üzerinde durulması gereken apaçık bir gerçek vardır: Kettlewell'in deneylerinde, doğal seleksiyonun evrimleştirici gücü olduğuna inandırabilmek için doğal olmayan yöntemlere başvurulmuştur. Sözkonusu türe ait kelebekler ağaçların gövdelerinde değil, yatay dalların altında uyumaktadırlar; bu suretle kuşlar ve diğer avcı hayvanlardan saklanmaktadırlar. Yapılan deneylerde bu kadar açık bir gerçeğin göz ardı edilmesinin tek nedeni, Darwinist dogmatizmdir. Evrimciler Darwinizm'e delil bulmak için her türlü çarpıtmayı meşru görmektedirler. Buna karşın bilim her defasında evrimcilerin hayallerini alt üst etmektedir.
Sanayi Devrimi kelebekleri denilince, ağaç gövdelerine konmuş kelebek resimleri göz önüne gelir. Evrimin anlatıldığı kitaplarda, açık ve koyu renkli kelebeklerin farklı ağaç gövdeleri üzerindeki fotoğraflarına yer verilir. Bu durumda şöyle bir soru sormak yerinde olacaktır: "Karabiberli kelebekler" yatay dalların altında gizlendiklerine göre, dikey ağaç gövdeleri üzerinde duran kelebek resimleri nereden çıkmaktadır?
Söz konusu fotoğraflar, geçtiğimiz yarım yüzyıl içinde kelebekler üzerine deneyler yapan çeşitli araştırmacılara aittir. Bu görüntüler iki farklı yöntemden birisi kullanılarak tespit edilmiştir. Daha doğrusu, fotoğraflar bazı hileler yapılarak çekilmiştir.
Son yirmi senedir Sanayi Devrimi kelebeklerinin ağaç gövdelerinde dinlenmedikleri bilinmektedir. Buna karşın üstteki gibi düzmece ve sahte fotoğraflar evrim teorisine delil üretmek adına ders kitapları ve evrimci yayınlarda halen kullanılmakta; böylece Darwinizm'in sahtekarlıklar ve skandallarla dolu tarihinde özel bir yeri hak etmektedir. |
Bunlardan birincisi, ölü kelebeklerin ağaç gövdelerine iğne veya zamk ile tutturulmalarıdır. (Kettlewell'den sonraki birçok araştırmada bu yöntem tercih edilmiştir.304) Ağaçlara iğnelenmiş veya yapıştırılmış ölü kelebeklerin fotoğrafları çekilmiş ve hiçbir açıklama yapılmadan, sanki bu canlılar doğal ortamlarında duruyorlarmış gibi kitaplarda kullanılmıştır. Belgesel film veya televizyon programları için de bu yönteme başvurulmuştur.305
İkinci ve diğer teknikte ise, canlı Biston betularia türü kelebeklerin gündüz vakitlerinde hareket kabiliyetlerinin sınırlı olmasından istifade edilmiştir. Oldukça uyuşuk durumdaki hayvanlar el yardımı ile ağaçlara yerleştirilmiş; hareketsiz durduklarından dolayı rahatlıkla fotoğrafları çekilmiştir. Massachusetts Üniversitesi'nden Biyolog Theodore Sargent'in belirttiği gibi, bu şekilde elde edilmiş ve ders kitaplarında kullanılmış pek çok fotoğraf vardır.306
California Üniversitesi Moleküler Hücre Biyolojisi Bölümü'nden Dr. Jonathan Wells'in ifadesiyle bu uygulama, "bilim değil, ancak efsane üretimidir".307
Elbette, yapılanlar mazur görülemez. Son yirmi senedir bu kelebeklerin ağaç gövdelerinde dinlenmedikleri bilinmektedir. Yani söz konusu resimler gerçeği yansıtmamaktadır. Buna karşın bu düzmece ve sahte fotoğraflar, evrim teorisine delil üretmek adına, ders kitapları ve evrimci yayınlarda halen kullanılmakta; böylece Darwinizm'in sahtekarlıklar ve skandallarla dolu tarihinde özel bir yeri hak etmektedir.
Buraya kadar Darwinistlerin bel bağladığı Kettlewell'in deneylerindeki bazı önemli hata ve yanılgıları inceledik: İngiltere ve Amerika'daki yoğun araştırmalara göre, melanik formlu kelebeklerin kirli ve temiz bölgelere göre dağılımı beklenenden çok farklıdır; öngörülenin aksine, likenler ile melanizm arasında bir ilişki yoktur; Biston betularia'nın dinlenme yeri ağaç gövdeleri değildir. Deneyleri geçersiz kılan diğer bir unsur da, bu tür kelebeklerin gececi hayvanlar olduklarının dikkate alınmamasıdır. Kaldı ki yanlışlıklar bunlarla da sınırlı değildir.
Söz konusu hatalar, son yıllarda, çeşitli araştırmacılar tarafından hazırlanan bilimsel makale ve kitaplarda gündeme getirilmiştir. 1998'de yayımlanan Michael Majerus'un Melanizm: Faaliyet Halindeki Evrim adlı kitabı bunlardan biridir. Chicago Üniversitesi Ekoloji ve Evrim Bölümü Profesörü Jerry Coyne, 5 Kasım 1998 tarihli Nature dergisindeki yazısında, adı geçen kitabın tanıtımını yapmış ve kitabın önemine şöyle dikkat çekmiştir:
"Zaman zaman, evrimciler klasik bir deneysel çalışmayı tekrar inceler ve korktukları başlarına gelerek, bunun hatalı veya tamamen yanlış olduğunu bulurlar... Bununla beraber şimdiye kadar örnekler ahırımızdaki ödüllü at, öğretmenler ve ders kitaplarının çoğu tarafından doğal seleksiyon ve evrimin bir insan ömrü içinde gerçekleşen modeli olarak sunulan ‘karabiberli kelebek', Biston betularia'daki ‘endüstri melanizmi'nin evrimi olmuştur. Bu hikayenin yeni incelemesi, Michael Majerus'un kitabı Melanizm: Faaliyet Halindeki Evrim'in ana konusudur. Üzücü olarak, Majerus bu klasik örneğin kötü durumda... ve ciddi ilgiye muhtaç olduğunu gösteriyor." 308
Profesör Coyne, yazısında yukarıda sayılanlara ek olarak daha başka ciddi hataların da varlığını belirtmiş ve gerçeği öğrenmesinin ardından hissettiklerini şöyle tasvir etmiştir:
"Son olarak, Kettlewell'in davranışla ilgili deneylerinin neticeleri sonraki çalışmalarda yinelenmedi: kelebekler (kendi renkleriyle) eşleşen zeminleri seçmeye eğilimli değildir. Majerus bu çalışmada başka birçok kusur bulur, fakat bunlar burada sıralanamayacak kadar çok sayıdadır. Kettlewell'in belgelerini ilk defa okuduğum zaman ek problemler ortaya çıkardım, standart Biston (betularia) hikayesini yıllarca öğretmiş olmaktan dolayı utanç duydum... Kişisel tepkim, altı yaşındayken Noel'de hediyeleri getirenin Noel baba değil de babam olduğunu keşfimle birlikteki hayal kırıklığına benziyor." 309
Ağırlıklı olarak genetik alanında çalışmalarını sürdüren evrimci Profesör Coyne'nin açık sözlülüğü ve samimiyeti ilgi çekicidir. Gerçekler ve şoklardan kaçmadan yaşadıklarını dile getirmiştir. Şüphesiz bilimsel düşünceyi kendine rehber aldığını söyleyen bir evrimciye düşen görev, Coyne'nin duyduğu "utanç" ve "hayal kırıklığı"ndan pay çıkarmak, içi boş Darwinist tezleri objektif ve samimiyetle değerlendirmek ve bir an önce evrimci dogmadan kurtulmaktır.
Bernard Kettlewell, hatalarının yanı sıra çok önemli bir faktörü de görmezden gelmişti. Çevre kirliliğinin ardından melanik formları yaygınlaşan canlı türü sadece Biston betularia kelebeği değildi; başka böceklerin koyu renkli bireylerinde de artış gözlenmişti. Çeşitli canlılarda yaklaşık 100 melanizm vakası tespit edilmişti.310 Örneğin, "iki noktalı uğurböceği" türünün (Adalia bipunctata) koyu renkli formları çoğalmış, açık renklileri ise azalmıştı.
Yaklaşık 3.5-5.5 mm. boyundaki iki noktalı uğurböceklerinin renkleri varyasyon gösterir.311 Kuşlar tatlarını kötü buldukları için bu böcekleri avlamazlar. Yani koyu renkli uğurböceklerinin daha iyi gizlenerek, kuşlar tarafından yenmekten kurtulmaları gibi bir durum söz konusu değildir. Melanik uğurböcekleri güneş enerjisini ve çevre ısısını daha iyi emdikleri için dumanlı ortamlara daha iyi uyum sağlarlar. Bu olay "termal melanizm" olarak bilinir.312 Her canlı içinde yaşadığı çevrenin koşullarında varlığını sürdürecek sistem ve şekillere sahip olarak yaratılmıştır. Örnek olarak iki noktalı uğurböceği türünün, düşük sıcaklıklarda renklerinde açılma, yüksek sıcaklıklarda ise koyulaşma görülür.313 Diğer bir deyişle, hava kirliliği ile birlikte artan sıcaklığa bağlı olarak, uğurböceklerinin renkleri de farklılık gösterir ve koyulaşır.
Uzun süredir bilinen bu gerçeğin anlamı açıktır: Kelebeklerdeki melanizm, Kettlewell'in iddiasının dışında, çok çeşitli unsurların etkisiyle gerçekleşmiş olabilir. Nitekim Theodore Sargent, Craig Millar ve David Lambert adlı üç biyoloğun 1998 yılında yayımlanan çalışmalarında çeşitli muhtemel etkenler belirtilmiştir: Bunlar arasında kelebek larvalarının zehirli veya zararlı kimyasal maddelere toleransındaki ya da kelebeklerin parazitlere karşı duyarlılığındaki muhtemel farklılıklar; henüz tam olarak bilinmeyen çevresel faktörlerin bir bileşimi sayılabilir. Adı geçen üç araştırmacı, evrimciler tarafından efsaneleştiren Sanayi Devrimi kelebekleri vakasını şu şekilde değerlendirmiştir:
"Bununla beraber, yoğun ve tekrarlı gözlemlerin ışığı altında, şu anda bu açıklamayı (Kettlewell'in klasikleşmiş açıklaması) destekleyecek az sayıda ikna edici delilin var olduğunu iddia ediyoruz." 314
Benzer görüşler birçok bilim adamı tarafından dile getirilmektedir. İtalyan biyologlar Giuseppe Sermonti ve Paola Catastini'ye göre, "Kettlewell'in deneyleri, onun deneysel olarak gösterdiğini iddia ettiği süreci, bugünün bilimsel standartlarında hiçbir kabul edilebilir şekilde kanıtlamamaktadır". Sermonti ve Catastini şu sonucu çıkarmıştır: "Darwin'in sahip olmadığı kanıta, Kettlewell de sahip değildi".315 Bu alıntıyı şöyle yorumlamak da yerinde olacaktır: Darwin'in sahip olmadığı kanıta, günümüzün evrimcileri de sahip değildir.
Bu konuda Biyolog Atuhiro Sibatani'nin görüşleri de, evrimciler açısından ders niteliğindedir. Japon biyoloğun konuya ilişkin kesin kararı şöyledir: "Endüstri melanizmi hikayesi, en azından şimdilik, neo-Darwinist evrimin bir örneği olarak rafa kaldırılmalıdır." Sibatani'ye göre, neo-Darwinist teoriye aşırı bağlılık diğer faktörlerin tamamen devre dışı bırakılmasına yol açmıştır; ayrıca endüstri melanizminin doğal seleksiyon modeline göre izahı için zayıf kanıtın haddinden fazla iyimser kabulüne neden olmuştur.316 Aslında bu durum çok da şaşırtıcı değildir. Zira Darwinistler evrim teorisini kabul ettirmek için tarihte her türlü yönteme başvurmuşlardır. Sanayi Devrimi kelebekleri hikayesi, bu teoriyi kanıtlamak uğruna üretilen sayısız kof "evrimsel kanıt"tan sadece biridir.
Prof. Jerry Coyne ise, söz konusu örneğin literatürden çıkarılması gerektiğini ve bundan alınacak bazı dersleri şöyle ifade etmektedir:
"Öncelikle, şu durumda, faaliyet halindeki doğal seleksiyonun iyi anlaşılmış bir örneği olan Biston'u atmalıyız... Kettlewell'in çalışmasının niçin genel ve sorgusuz kabul gördüğünü düşünmeye de değer. Muhtemelen böyle güçlü hikayeler ayrıntılı inceleme cesaretini kırıyor." 317
Açıktır ki bu konudaki tüm bilimsel bulgular tek bir gerçeği işaret etmektedir: Sanayi Devrimi kelebekleri hikayesinin hiçbir bilimsel değeri yoktur ve sözde evrimin sözde delili olarak tarihteki yerini almalıdır. Buna karşın, Darwinistlerin belirli bir bölümü hala söz konusu hikayeyi gözü kapalı savunmaya devam etmektedir.
Biyoloji ders kitaplarının çoğunda bu hikayeye ve düzmece fotoğraflara belirli bir yer ayrılmaktadır. Örneğin, Kenneth Miller ve Joseph Levine'in hazırladığı Biyoloji adlı kitabın 2000 baskısında, Kettlewell'in çalışmasının "faaliyet halindeki doğal seleksiyonun örnek bir gösterimi" olduğu belirtilir.318 Aynı şekilde, Burton Guttman tarafından yayımlanan Biyoloji kitabının 1999 yılı baskısına göre bu, "doğal seleksiyonun örnek çağdaş bir vakası"dır.319
Benzer ifadelere Darwinizm'in propagandasını yapan ansiklopedilerde de rastlamak mümkündür. Örneğin, Britannica Ansiklopedisi'nin 2001 baskısında Kettlewell'in "klasik hikaye"si detaylı olarak anlatılmakta; yanlışlığı kanıtlanmış ve belgelenmiş bu araştırma hala doğal seleksiyonun örneği olarak tanıtılmaktadır.320 Britannica'ya göre, Biston betularia'daki endüstri melanizmi, "evrimsel değişimin hızı hakkındaki çağdaş düşünceleri derinden etkilemiş"321 ve "belirli bir bölgedeki hızlı evrimsel değişimin çarpıcı bir örneği" 322 olmuştur.
Life Sciences Ansiklopedisi'nin "Endüstri Melanizmi" başlıklı makalesinde ise, şu ifadelere yer verilmiştir:
"Karabiberli kelebek vakası sadece endüstri melanizmini en iyi şekilde örneklendirmiyor, aynı zamanda doğal seleksiyon yoluyla evrimsel değişimin klasik bir örneği işlevini yerine getiriyor. Karabiberli kelebeklerdeki melanizmin evrimi devam ediyor ve şimdi bile gözlenebilir." 323
Bu ve benzeri ifadeler, Darwinizm'in bağnaz taraftarlarının hayallerini yansıtmaktadır ve hiçbir bilimsel değeri yoktur. Çağdaş bilimin açıkça ortaya koyduğu gerçek, söz konusu hikayenin dayanaktan yoksun olduğu ve evrimsel değişim diye bir şeyin var olmadığıdır.
Evrimi savunmak amacıyla yazılan bir evrimci kitapta ise, şu yoruma yer verilir:
"İngiliz karabiberli kelebeği, Biston betularia'daki ünlü endüstri melanizmi örneğini düşünün. Az sayıda yüksek okul biyoloji ders kitabı bu çalışmadan bahsetmekte yetersiz kalır, buna rağmen az sayıda öğrencinin bu örneğin neyi gösterdiğini anladığı görünmektedir... Açık bir biçimde, doğal seleksiyon yoluyla çevresel baskılar, bir popülasyonun genotipinde (genetik yapısında) hızlı değişimler yapabilir... Bu gözlem altında, faaliyet halindeki evrimdir." 324
Bu ve benzeri sözler Darwinist demagojinin örnekleridir. Gözlemlenen tek şey, zaman içinde kelebek popülasyonundaki açık ve koyu renkli bireylerin oranlarındaki farklılıktır. Bilimsel çalışmaların ışığında, bunun sözde evrime delil olabilecek hiçbir yönü yoktur. 150 yıllık yoğun araştırmaların ortaya koyduğu tek gerçek de bundan ibarettir.
Her ne pahasına olursa olsun Darwinizm'i ayakta tutmaya kararlı olan bazı dergilerin aldığı tavır bilimle bağdaşmamaktadır. New Scientist dergisindeki "Karabiberli kelebek faaliyet halindeki evrimin en iyi örneklerinden biri olarak kalmaktadır" 325 ifadesi buna bir örnek olarak verilebilir.
Böylece evrimciler, aslında farkında olmayarak ve istemeyerek, çok önemli bir gerçeği bir kez daha teyid etmektedirler. Evrimin en iyi ve en iddialı kanıtlarından biri olarak sunulan bu örnek, gerçekte evrimin ciddi bir kanıtı olmadığının açık bir göstergesidir. Söz konusu meşhur delil, "karşı konulamaz" delillere sahip olduğunu iddia eden evrim teorisinin gerçek yüzünü gözler önüne sermektedir.
Darwinizm'in temelinde doğal seleksiyon kavramı yatar. Charles Darwin'in teorisini açıkladığı kitabının başlığında bile vurgulanan iddia budur: "Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon Yoluyla". Darwin'den bu yana, evrimcilerin en büyük çabası işte bu iddiayı delillendirmek olmuştur.
Darwinizm'in önde gelen sözcülerinden dil bilimci Steven Pinker, doğal seleksiyonun evrimciler açısından taşıdığı anlamı şu sözlerle dile getirir: "Hiçbir delil olmasa bile, alternatif olmadığı için, bu gezegendeki hayatın açıklaması olarak doğal seleksiyonu hemen hemen kabul etmeliyiz." 326 Pinker, Zihin Nasıl Çalışır? adlı kitabında, doğal seleksiyonla evrimleşmenin ilk örneği olarak da kelebeklerdeki melanizm hikayesini gösterir. Oysa bu, buraya kadar anlattığımız gibi, bilimsel değeri olmayan bir hikayeden başka bir şey değildir. Ancak evrimciler, doğruluğuna dair bir bilgi yok iken, Pinker'ın yaptığı gibi evrimi doğru varsaymakta ve herşeyi bu kabule uydurmaya çalışmaktadırlar. Durum böyle olunca da, Sanayi Devrimi kelebekleri hikayesi gibi bilimsel delillerle açıkça çelişen bir hikayeye, Darwinizm'e bağlılık uğruna inanılmaya devam edilmektedir.
Söz konusu hikayenin doğru varsayılmış bir inanç olduğuna, Amerikalı biyolog Dr. Jonathan Wells şöyle dikkat çekmektedir:
"... Bir parça dürüst olan hiçbir bilim adamı karabiberli kelebekler efsanesini "doğal seleksiyonun temel bir örneği" olarak göstermeyecektir. Delil olmadan, karabiberli kelebeklerdeki melanizmin doğal seleksiyondan kaynaklandığı iddiası, bir inanç ifadesidir, bilimsel bir çıkarım değildir." 327
Wells, Evrimin İkonları adlı kitabında, söz konusu hikayeye özel bir yer ayırmış ve vardığı sonucu şöyle açıklamıştır:
"1986'da evrimci Biyolog John Endler, şimdi alanında bir klasik olarak kabul edilen, Doğal Hayattaki Doğal Seleksiyon adlı bir kitap yazdı. O zamanlar, Endler karabiberli kelebek hikayesinde ortaya çıkarılan problemlerin farkında değildi; bu yüzden onu, doğal seleksiyonun nedeninin bilindiği birkaç vakadan biri olarak listeye yazdı. Fakat "doğal seleksiyon konusundaki hızlı ve gelişigüzel araştırmaların vaktinin geçtiğini" de ifade etti. Çoğu araştırmacı "sadece doğal seleksiyonun gerçekleştiğini göstermekle tatmin olduğu" halde, Endler, "bu, bir kimyasal reaksiyonu göstermeye ve sonra onun nedenleri ve mekanizmalarını araştırmamaya eşdeğerdir. Doğal seleksiyonun, nedenleri ve mekanizmalarının bilgisinden yoksun sağlam bir gösterimi simyadan farklı değildir" şeklinde yazdı... Kettlewell'in doğal seleksiyon için delili hatalıdır ve değişimin gerçek nedenleri varsayıma dayalı kalmaktadır. Doğal seleksiyonun bilimsel bir gösterimi olarak -"Darwin'in kayıp delili" olarak- karabiberli kelebeklerdeki endüstri melanizmi simyadan farklı değildir." 328
Ortaçağ'da simyacılar bakırı çeşitli madenlerle karıştırıyorlar ve deneme yanılma yöntemiyle bakırı altına dönüştürebileceklerine inanıyorlardı. Ancak bilim, ne kadar deneme yaparlarsa yapsınlar simyacıların başarısız olacağını, bunun bir hayal olduğunu açıkça ortaya koydu. Doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmaları ile türlerin kökenini açıklamaya çalışan evrimciler de, simyacıların akıbetine uğramaktadırlar. Bilimsel bulgular Darwinistlerin beklentilerini boşa çıkarmakta ve delillerinin geçersizliğini kanıtlamaktadır. Evrimci varsayımların aksine, bu mekanizmalar bir türü başka bir türe dönüştürme gibi özelliklere sahip değildir. Her fırsatta doğal seleksiyonla evrimleşme tezine örnek olarak verilen Sanayi Devrimi kelebekleri hikayesi de unutulmayacak evrimci yanılgılardan biri olmuştur.
Buraya kadar evrime delil üretmek uğruna söz konusu hikayenin nasıl efsaneleştirildiğini, kamuoyunu etkilemek için bilim dışı yollara nasıl başvurulduğunu inceledik. Kaldı ki kelebeklerdeki endüstri melanizminin evrimleşme tezi ile hiçbir ilgisi yoktur. Buraya kadar anlatılanları bir anlığına yok saysak ve Kettlewell'in hikayesini hiç sorgulamadan kabul etsek bile konu, sözde evrimin sözde delili olarak kalmaya mahkumdur.
Kettlewell'in hikayesini kabul etsek bile, varılan sonuç yalnızca şudur: Sanayi Devriminden yıllarca önce, İngiltere'de, Biston betularia türü kelebeklerin içinde koyu renkli formlar zaten mevcuttu; açık renkli bireyler popülasyonun çoğunluğunu oluşturmakta, koyu renkliler ise azınlıkta kalmaktaydı. Sanayi Devrimiyle birlikte artan hava kirliliği sonucunda, bu durum tersine döndü ve koyu renkli formlar bu canlı topluluğunun çoğunluğunu teşkil etti. 1950'li yıllarda, çevre kirliliğini önleyici yasaların yürürlüğe girmesinin ve kirliliğin azalmasının ardından oranlar yine değişti; açık renkli bireyler, Sanayi Devrimi öncesinde olduğu gibi, kelebek popülasyonunda çoğunluk kazandı.
Açıkça anlaşılmaktadır ki değişiklik, kelebeğin renginde değil sayısındadır ve bu durum hiçbir zaman evrime delil olarak öne sürülemez. Açık ve koyu renklerdeki çeşitli Biston betularia kelebekleri, gözlemler başladığından bu yana, yaklaşık iki yüzyıldır vardır. Farklı renklerdeki kelebek bireyleri kendi aralarında çiftleşmektedir. Bu kelebek popülasyonunun gen havuzu, başından itibaren çeşitli renklere ait gen bileşimlerini içermektedir. Yani, Endüstri Devrimi ile başlayan olaylar sonucunda gen bilgisi gelişmemiş ve yeni genler ortaya çıkmamıştır. Biston betularia türü kelebek her dönemde aynı tür olarak kalmaktadır, bir türün başka bir türe değişimi gibi bir şey söz konusu değildir.
Şüphesiz sözü edilen durumda, evrimleşme örneği olarak tanımlanabilecek bir olay yoktur. Darwinizm'in bazı savunucuları da zaten bu apaçık gerçeği kabul etmektedirler. Örneğin tanınmış İngiliz Biyolog ve evrimci Harrison Matthews, Darwin'in Türlerin Kökeni kitabının 1971 baskısında yazdığı önsözde, bu konuda şunları söyler:
"... (Kelebek) deneyleri gelişme halindeki evrimi kanıtlamaz, çünkü açık, orta veya koyu renkli formların popülasyon içindeki yoğunluğu değişmekle beraber, bütün kelebekler baştan sona Biston betularia olarak kalmaktadır." 329
Kısacası, söz konusu kelebek türünün farklı renkleri, bir genetik varyasyon örneğidir. Değişen çevre koşulları, kelebeklerde yeni genetik bilgi ve yeni özellikler ortaya çıkarmamıştır. Açık renkli kelebeklerin temiz çevrelere, koyu renklilerin ise kirliliğin yoğun olduğu ortamlara daha iyi uyum sağladıkları bir gerçektir. Ama bunun doğal seleksiyondan kaynaklandığı bugüne kadar bilimsel olarak kanıtlanamamıştır.
Kaldı ki kelebeklerdeki melanizmin herhangi bir nedenden dolayı doğal seleksiyona bağlı olduğu kanıtlansa da, bu hiçbir şeyi değiştirmez. Zira doğal seleksiyon sadece bir popülasyon içindeki sakat, zayıf ya da çevre şartlarına uymayan bireyleri ayıklar; yeni canlı türleri ya da yeni organlar ortaya çıkaramaz. Yani doğal seleksiyonun evrimleştirici bir gücü yoktur.330
Varyasyon ve doğal seleksiyon olguları, Darwin'in düşündüğü tarzda evrimi açıklamaktan çok, yaratılışın öngördüğü ve işlemekte olan bir korunma prensibine harikulade bir örnek olmaktadır. Allah her çeşit canlıyı, varlığını sürdüreceği sistem ile yaratmıştır. Organizmanın genetik sistemi, özelliklerini (belirli sınırlarda) çevredeki değişmelere göre ayarlama fonksiyonuna da sahip olabilmektedir. Aksi takdirde, iklim, besin kaynağı gibi faktörlerdeki küçük bir değişme o canlının sonu olabilir.
İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir. |
Charles Darwin, Beagle adlı gemiyle yaptığı gezi sırasında gördüğü kelebeklerden oldukça etkilenmiş ve hissettiklerini şöyle ifade etmişti: "Herkes kelebeklerin ve bazı pul kanatlıların olağanüstü güzelliğine hayrandır... Bazı tropikal (kelebek) türlerinin erkeklerinin ihtişamını tarif etmeye kelimeler yetersiz kalır." 331 Darwin bu gözlemine karşın, son derece çarpık ve hatalı bir yaklaşımla kelebeklerin evrim sonucu ortaya çıktığını öne sürdü. Onun izinden yürüyen 20. yüzyıl evrimcileri ise, daha da ileri giderek kelebekleri kullanmaya kalktılar.
Evrimciler, eğer kelebekleri evrime delil olarak kullanmak istiyorlarsa, kelebeklerin Darwin'den bu yana çözümsüz kalan "türlerin kökeni" sorununa nasıl bir çözüm getirdiğini açıklamalıdırlar. Onbinlerce kelebek türünün evrime göre nasıl ortaya çıktığını aydınlığa kavuşturmalıdırlar. Fosil kayıtlarındaki 48 milyon yıllık kelebek fosillerinin bugün yaşayan örneklerinden farksız olmalarının 332 ve milyonlarca yıl hiç değişim geçirmeden durağan bir biçimde kalmalarının, evrimle nasıl bağdaştığını açıklamalıdırlar.
Dahası evrimciler, hikaye veya efsane üretmeyi bir kenara bırakıp şu sorulara da cevap vermek zorundadırlar: Kelebek kanatlarındaki muhteşem desenler, göz alıcı renkler ve mükemmel simetri nasıl ortaya çıkmıştır? Kelebekler çekici dış görünümlerine ve düşmanlarından korunmalarını sağlayan savunma sistemlerine nasıl sahip olmuşlardır? Kelebeklerdeki üstün uçuş mekanizmaları ve tasarım harikası sistemler nasıl var olmuştur? Son derece kompleks bir işlem olan kelebeklerdeki metamorfoz nasıl meydana çıkmıştır? Yumurtadan tırtıla, tırtıldan pupaya, pupadan kelebeğe dönüşümün olağanüstü karmaşık programı, kelebeğin genetik bilgisinde nasıl yer almıştır?..
Bu ve benzeri sorulara, spekülasyon yapmak dışında, evrimcilerin verecek yanıtı yoktur. Böylesine olağanüstü yapılar ve kusursuz sistemler, doğal seleksiyon ve mutasyon gibi tesadüfi etkilerle açıklanamaz. Darwinistler bu sözde mekanizmaların yeni bir tür ürettiğine dair ellerinde tek bir kanıt olmadığının da bilincindedirler. Sanayi Devrimi kelebekleri hikayesi gibi aldatmacalar, evrimin değil sadece evrimcilerin çaresizliğinin delilidir.
Şüphesiz, kainattaki her varlık gibi kelebekleri de sahip oldukları detaylar ve ihtiyaçlarını karşılayacak sistemlerle birlikte Allah yaratmıştır. Kelebeklerin mükemmel görünümleri ve kusursuz tasarımları, Allah'ın sonsuz ilminin, benzersiz sanatının ve sınırsız kudretinin göstergelerindendir. Yaratmanın ancak Allah'a mahsus olduğu bir Kuran ayetinde şöyle ifade edilir:
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)
260 Timothy A. Mousseau, Alexander E. Olvido, “Geographical Variation”, Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
261 Bernard Kettlewell, “Selection experiments on industrial melanism in the Lepidoptera”, Heredity, vol. 9, 1955, s. 323.
262 Philip MacDonald Sheppard, Natural Selection and Heredity, 4th edition, London, Hutchinson, 1975, s. 70.
263 Sewall Wright, Evolution and the Genetics of Populations, Volume 4: Variability Within and Among Natural Populations, Chicago: The University of Chicago Press, 1978, s. 186.
264 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayınları, Ankara, 1984, s. 644.
265 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Cilt I / Kısım I, 11. baskı, Meteksan Yayınları, Ankara, 1998, s. 600.
266 M. Ridley, Evolution, 2nd edition, Cambridge (MA): Blackwell Science, 1996, s. 103.
267 E.B. Ford, Ecological Genetics, 4th edition, Chapman and Hall, London, 1975, s. 329.
268 Bernard Kettlewell, The Evolution of Melanism, Oxford, Clarendon Press, 1973; Michael Majerus, Melanism: Evolution in Action, Oxford, Oxford University Press, 1998.
269 Lee Spetner, Not By Chance!, The Judaica Press, New York, 1998, s. 66.
270 Bruce Grant, Sir Cyril Clarke, “Industrial Melanism”, Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
271 J.W. Tutt, British Moths, London, G. Routledge and sons, 1896.
272 Jonathan Wells, “Second Thoughts about Peppered Moths”, 1999, http://ğ.arn.org/docs/wells/jw_pepmoth.htm.
273 J.W. Heslop Harrison, “Genetical studies in the moths of the geometrid genus Oporabia (Oporinia) with a special consideration of melanism in the Lepidoptera”, Journal of Genetics, vol. 9, 1920, s. 195-280; J.W. Heslop Harrison, “The Experimental Induction of Melanism, and Other Effects, in the Geometrid Moth Selenia bilunaria esp.”, Proceedings of the Royal Society of London B 117, 1935, s. 78-92.
274 Bruce Grant, Sir Cyril Clarke, “Industrial Melanism”, Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
275 Bernard Kettlewell, “Selection experiments on industrial melanism in the Lepidoptera”, Heredity, vol. 9, 1955.
276 Bernard Kettlewell, “Selection experiments on industrial melanism in the Lepidoptera”, Heredity, vol. 9, 1955, s. 342.
277 Bernard Kettlewell, “Further selection experiments on industrial melanism in the Lepidoptera”, Heredity, vol. 10, 1956, s. 287-301.
278 Bernard Kettlewell, “Darwin’s Missing Evidence”, Scientific American, vol. 200, Mart 1959, s. 48-53.
279 C.A. Clarke, P.M. Sheppard, “A local survey of the distribution of industrial melanic forms in the moth Biston betularia and estimates of the selective values of these in an industrial environment”, Proceedings of the Royal Society of London B 165, 1966, s. 424-439.
280 J.A. Bishop, “An experimental study of the cline of industrial melanism in Biston betularia (L.) (Lepidoptera) between urban Liverpool and rural North Wales”, Journal of Animal Ecology, vol. 41, 1972, s. 209-243.
281 D.R. Lees, E.R. Creed, “Industrial melanism in Biston betularia: the role of selective predation”, Journal of Animal
Ecology, vol. 44, 1975, s. 67-83.
282 J.A. Bishop, L.M. Cook, “Moths, melanism and clean air”, Scientific American, vol. 232, 1975, s. 90-99.
283 R.C. Steward, “Melanism and selective predation in three species of moths”, Journal of Animal Ecology, vol. 46, 1977, s. 483-496.
284 N.D. Murray, J.A. Bishop, M.R. MacNair, “Melanism and predation by birds in the moths Biston betularia and Phigalia pilosauria”, Proceedings of the Royal Society of London B 210, 1980, s. 277-283.
285 J.A. Bishop, L.M. Cook, “Industrial melanism and the urban environment”, Advances in Ecological Research, vol. 11, 1980, s. 373-404; G.S. Mani, “Theoretical models of melanism in Biston betularia”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 39, 1990, s. 355-371.
286 J.A. Bishop, “An experimental study of the cline of industrial melanism in Biston betularia (L.) (Lepidoptera) between urban Liverpool and rural North Wales”, Journal of Animal Ecology, vol. 41, 1972, s. 240.
287 D.R. Lees, E.R. Creed, “Industrial melanism in Biston betularia: the role of selective predation”, Journal of Animal Ecology, vol. 44, 1975, s. 75-76.
288 R.C. Steward, “Melanism and selective predation in three species of moths”, Journal of Animal Ecology, vol. 46, 1977, s. 483-496; R.C. Steward, “Industrial and non-industrial melanism in the peppered moth, Biston betularia”, Ecological Entomology, vol. 2, 1977, s. 231-243.
289 R.C. Steward, “Industrial and non-industrial melanism in the peppered moth, Biston betularia”, Ecological Entomology, vol. 2, 1977, s. 231-243.
290 R.J. Berry, “Industrial melanism and peppered moths (Blations in America and Britain”, Journal of Heredity, vol. 89, 1998, s. 465.
291 D.R. Lees, E.R. Creed, L.G. Duckett, “Atmospheric pollution and industrial melanism”, Heredity, vol. 30, 1973, s. 227-232.
292 T.D. Sargent, “Melanism in moths of central Massachusetts (Noctuidae, Geometridae)”, Journal of the Lepidopterists’ Society, vol. 28, 1974, s. 145-152; D.A. West, “Melanism in Biston (Lepidoptera: Geometridae) in the rural central Appalachians”, Heredity, vol. 39, 1977, s. 75-81; A.E. Treat, “Biston cognataria (Geometridae): frequency of melanic males in Tyringham, Massachusetts, 1958-1977”, Journal of the Lepidopterists’ Society, vol. 33, 1979, s. 148-149.
293 Bernard Kettlewell, The Evolution of Melanism, Oxford: Clarendon Press, 1973.
294 B.S. Grant, A.D. Cook, C.A. Clarke, D.F. Owen, “Geographic and temporal variation in the incidence of melanism in peppered moth populations in America and Britain”, Journal of Heredity, vol. 89, 1998, s. 466.
295 B.S. Grant, D.F. Owen, C.A. Clarke, “Parallel rise and fall of melanic peppered moths in America and Britain”, Journal of Heredity, vol. 87, 1996, s. 351.
296 T.D. Sargent, C.D. Millar, D.M. Lambert, “The “classical” explanation of industrial melanism: assessing the evidence”, Evolutionary Biology, vol. 30, 1998, s. 316-317.
297 Bernard Kettlewell, “Selection experiments on industrial melanism in the Lepidoptera”, Heredity, vol. 9, 1955, s. 340.
298 Kauri Mikkola, “On the selective forces acting in the industrial melanism of Biston and Oligia moths (Lepidoptera: Geometridae and Noctuidae)”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 21, 1984, s. 409-421.
299 C.A. Clarke, G.S. Mani, G. Wynne, “Evolution in reverse: clean air and the peppered moth”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 26, 1985, s. 189-199.
300 R.J. Howlett, M.E.N. Majerus, “The understanding of industrial melanism in the peppered moth (Biston betularia) (Lepidoptera: Geometridae)”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 30, 1987, s. 40.
301 Jerry A. Coyne, “Not black and white”, Nature, vol. 396, 5 Kasım 1998, s. 35-36.
302 Jerry A. Coyne, “Not black and white”, Nature, vol. 396, 5 Kasım 1998, s. 35-36.
303 T.G. Liebert, P.M. Brakefield, “Behavioural studies on the peppered moth Biston betularia and a discussion of the role of pollution and lichens in industrial melanism”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 31, 1987, s. 129-150.
304 Bernard Kettlewell, The Evolution of Melanism, Oxford: Clarendon Press, 1973, s. 150; J.A. Bishop, L.M. Cook, “Moths, melanism and clean air”, Scientific American, vol. 232, 1975, s. 90-99.
305 Larry Witham, “Darwinism icons disputed: Biologists discount moth study”, The Washington Times, National Weekly Edition, 25-31/1/1999, s. 28.
306 T.D. Sargent, C.D. Millar, D.M. Lambert, “The “classical” explanation of industrial melanism: assessing the evidence”, Evolutionary Biology, vol. 30, 1998, s. 299-322.
307 Jonathan Wells, Icons of Evolution, Regnery Publishing Inc., 2000, s. 155.
308 Jerry A. Coyne, “Not black and white”, Nature, vol. 396, 5 Kasım 1998, s. 35-36.
309 Jerry A. Coyne, “Not black and white”, Nature, vol. 396, 5 Kasım 1998, s. 35-36.
310 Bernard Kettlewell, The Evolution of Melanism, Oxford, Clarendon Press, 1973; Michael Majerus, Melanism: Evolution in Action, Oxford, Oxford University Press, 1998.
311 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Entomoloji, Cilt II / Kısım II, 5. baskı, Meteksan Yayınları, Ankara, 1997, s. 556.
312 E.R. Creed, “Geographic variation in the two-spot ladybird in England and Wales”, Heredity, vol. 21, 1966, s. 57-72; E.B. Ford, Ecological Genetics, 4th ed., London: Chapman and Hall, 1975; P.M. Brakefield, “Polymorphic Muellerian mimicry and interactions with thermal melanism in ladybirds and a soldier beetle: a hypothesis”, Biological Journal of the Linnean Society, vol. 26, 1985, s. 243-267.
313 Prof. Dr. Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Entomoloji, Cilt II / Kısım II, 5. baskı, Meteksan Yayınları, Ankara, 1997, s. 236.
314 T.D. Sargent, C.D. Millar, D.M. Lambert, “The “classical” explanation of industrial melanism: assessing the evidence”, Evolutionary Biology, vol. 30, 1998, s. 299-322.
315 Giuseppe Sermonti, Paola Catastini, “On industrial melanism: Kettlewell’s missing evidence”, Rivista di Biologia 77, 1984, s. 35-52.
316 Atuhiro Sibatani, “Industrial Melanism Revisited”, Rivista di Biologia 92, 1999, s. 349-356.
317 Jerry A. Coyne, “Not black and white”, Nature, vol. 396, 5 Kasım 1998, s. 35-36.
318 K.R. Miller, J. Levine, Biology, fifth edition, Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall, 2000, s. 297-298.
319 B.S. Guttman, Biology, Boston, MA: WCB/McGraw-Hill, 1999, s. 35-36.
320 Encyclopedia Britannica 2001 Deluxe Edition CD, “heredity: Natural selection in operation”.
321 Encyclopedia Britannica 2001 Deluxe Edition CD, “lepidopteran: Importance”.
322 Encyclopedia Britannica 2001 Deluxe Edition CD, “peppered moth”.
323 Bruce Grant, Sir Cyril Clarke, “Industrial Melanism”, Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
324 M. Archer, “The Reality of Organic Evolution”, s. 30-31, D.R. Selkirk & F.J. Burrows, eds., Confronting Creationism: Defending Darwin, New South Wales University Press: Kensington, NSW, Australia, 1988.
325 Jeremy Cherfas, “Exploding the Myth of the Melanic Moth”, New Scientist, 25 Aralık 1986, s.25.
326 Steven Pinker, How the Mind Works, Penguin: London, 1998, s. 162-163.
327 Jonathan Wells, “Significance of the Peppered Moth Argument”, Access Research Network, 2000, http://ğ.arn.org/docs/wells/jw_significancepm.htm.
328 Jonathan Wells, Icons of Evolution, Regnery Publishing Inc., 2000, s. 155. (John Endler, Natural Selection in the Wild, Princeton, NJ: Princeton University Press, 1986, s.164)
329 L. Harrison Matthews, “Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının 1971 baskısında yazdığı önsözde”, J.M. Detn & Sons Ltd, London, s. xi.
330 Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, Vural yayıncılık, İstanbul, 2000.
331 Charles Darwin, The Descent of Man, Chapter 11: Insects, http://ğ.literature.org/authors/darwin-charles/the-descent-of-man/chapter-11.html.
332 M. Encarta Encyclopedia 2001 Deluxe Edition CD, “Butterflies and Moths”.