Kitabın önceki bölümlerinde terörün oluşturduğu maddi ve manevi kayıplar üzerinde durduk ve terörle kültürel mücadelede atılacak en önemli adımın din ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için fikri olarak mücadele etmek olduğunu belirttik. Eski Ahit'te, İncil'de ve Kuran'da tarif edilen güzel ahlak özelliklerinin, sevginin, şefkatin, merhametin, anlayışın ve ılımlı bakış açısının anlatılması, terör denen kan dökme kuyusunun ortadan kaldırılabilmesi için tek yoldur. Özellikle de din adına uygulanan terörizmin çözümü, dinin doğru anlaşılmasından, yani önceki sayfalarda anlattığımız ahlak modelinin kavranmasından geçmektedir.
Bunun için de insanların önlerinde örnek alacakları bir model, kendilerine rehber olarak görecekleri bir kaynak olmalıdır. Bu kaynak Kuran, kendilerine örnek alacakları model ise Peygamberimiz (sav)'in hayatıdır.
Bu bölümde Allah'ın razı olacağı güzel ahlakı hayatının her anında, en mükemmel şekliyle yaşayan Peygamber Efendimiz (sav)'i Kuran ayetleri ve hadisler ışığında tanıtacağız. Kendilerine Allah'ın elçilerini örnek alan insanlardan oluşan bir toplum, hiç şüphesiz terörün önündeki en büyük engel olacaktır. Böyle bir ortamda terörün hayat bulması mümkün değildir. İnsan sevgisini bilmeyen, saldırgan, tavizsiz, hoşgörüsüz, farklı düşüncedeki insanlarla diyalog kuramayan, karşısındaki kişinin fikirlerine değer vermeyen, çabuk öfkelenen, her soruna şiddetle çözüm bulmaya çalışan teröristler, sevgi ve merhamet üzerine kurulmuş bir toplumda hedeflerine asla ulaşamazlar.
O Prophet! We have sent you as a witness, and a bringer of good news and a warner, and a caller to Allah by His permission and a light-giving lamp. |
Peygamberimiz (sav)'in döneminde Arabistan'da birçok dinden, farklı kültürlerden ve anlayışlardan topluluklar bulunmaktaydı. Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabiiler, Mecusiler ve putperestler birlikte yaşamaktaydılar. Dahası aynı inancı benimsemelerine rağmen birbirlerine düşman olan pek çok farklı kabile vardı. Ancak Peygamberimiz (sav) hangi dinden ve kabileden olursa olsun herkese şefkatle, sabırla, merhametle ve sevgiyle yaklaştı ve insanları büyük bir anlayış içinde dine davet etti. Hz. Muhammed (sav)'in çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavır Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile… (Al-i İmran Suresi, 159)
Önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi, Kuran'da hiç kimseye İslam'a girmesi için zorlama yapılamayacağı bildirilmektedir. Müslüman ancak Allah'ın dinini anlatmakla yükümlüdür. O kişinin hidayet bulması, iman etmesi ancak Yüce Allah'ın dilemesiyle olur. Hiç kimse bir diğerini iman etmesi, ibadette bulunması için zorlayamaz. Peygamberimiz (sav) Rabbimiz Allah'ın bu emrine her zaman titizlikle uymuş, dinin ancak kalben istendiği zaman yaşanabileceğini sıklıkla ifade etmiştir. Allah bir ayetinde Peygamberimiz (sav)'e çevresindekilere karşı nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmiştir:
Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver. (Kaf Suresi, 45)
Peygamberimiz (sav) bir sözünde "Anlayışlı Haniflik (Hz. İbrahim'in dininden olanların vasfı) ile gönderildim, kim benim sünnetime muhalefet ederse, benden değildir. 27 şeklinde buyurmuş, bir diğer sözünde ise müminlere "Ben merhamet edici ve barışçı olarak gönderildim... 28 şeklinde seslenmiştir. Peygamberimiz (sav)'in bu üstün ahlakı bir diğer sözünde şöyle ifade edilir:
Öfkelendiği zaman (nefsine hakim olup) yumuşaklıkla mukabele eden kimse Allah'ın sevgisine nail olur! 29
So that you might all believe in Allah and His Messenger and honor Him and respect Him and glorify Him in the morning and the evening. |
Peygamberimiz (sav)'in merhametli, şefkatli ve anlayışlı ahlakı ile ilgili pek çok hadis bulunmaktadır. Örneğin Peygamberimiz (sav) "İnsanlara merhamet etmeyen kimseye, Allah da merhamet etmez." 30 demiştir. Diğer sözleri şu şekildedir:
"Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık, günahlarına bilerek devam edip, istiğfar etmeyenlere."31
"Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mukabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez."32
Büyük İslam alimi İmam Gazali, hadis alimlerinden derlediği bilgiler ile Peygamber Efendimiz (sav)'in çevresindekilere karşı tutumunu şöyle özetlemiştir:
Öfkelenmekten son derece uzak ve bir şeye çabucak rıza gösterendi. İnsanlara karşı insanların en şefkatlisiydi. Öyle ya, insanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunan, insanların en yararlısı da insanlara faydalı olandır.33
Peygamberimiz (sav)'in çevresindekileri dine bağlayan ve kalplerini imana ısındıran insan sevgisi, ince düşüncesi ve şefkati, tüm Müslümanların önemle üzerinde durmaları gereken bir ahlak üstünlüğüdür. Peygamberimiz (sav)'in bu tüm insanlığa örnek olan güzel özellikleri Tevbe Suresi'nde şöyle bildirilmektedir:
Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)
Sevgi, şefkat, anlayışlı ve merhametli olmak Allah'ın bir hidayet önderi olarak gönderdiği elçilerinin ortak özellikleridir. Allah Kuran'da diğer peygamberlerin de "sevgi duyarlılığı" ile şereflendirildiklerini haber vermekte ve Katından hikmet verdiği Hz. Yahya (as)'ı bu konuda insanlara örnek göstermektedir. Ayette bu kutlu insan için "Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi." (Meryem Suresi, 13) şeklinde bildirilmektedir.
Peygamberimiz (sav) her kesimden insanla sürekli irtibat halinde olmuş, en üst düzeydeki kimselerden esirlere, kimsesiz yetimlerden kadın ve çocuklara kadar herkesle görüşmüştür. Tüm bu sosyal yapıları, yaşayış tarzları, huyları, alışkanlıkları birbirinden tamamen farklı olan insanlarla, her alanda iyi bir diyalog kurmuş, hepsinin gönlünü hoş tutmuş, her birine karşı nezaketli, anlayışlı, sabırlı ve güzel bir tavır göstermiştir.
Peygamber Efendimiz (sav)'in çevresinde bulunan yakın sahabelerinin aktardıkları olaylardan da anlaşıldığı gibi Peygamber Efendimiz (sav), "son derece nazik, nezih, zarif, latif ve ince düşünceli" idi. Peygamberimiz (sav)'in "İnsanlara "müdara" ile (yumuşaklıkla, lütuf ile muamele etmek üzere) gönderildim."34 şeklindeki sözü, O'nun bu yüksek karakterinin de bir ifadesidir. Peygamberimiz (sav)'i çok yakından tanıyan Hz. Ayşe (ra), "Resulullah'tan daha güzel ahlâka sahip hiç kimse yoktur. Ashabından ve ailesinden birisi kendisine seslenince, 'Buyurun' diye karşılık verirdi. Bu sebeple Allah, O'na, 'Sen yüksek bir ahlâk üzeresin' buyurmuştur"35 diyerek, O'ndan gördüğü güzel ahlakı anlatmıştır.
Peygamber Efendimiz (sav)'in evinde yetişen ve yıllarca ona hizmet eden Hz. Enes (ra), Peygamberimiz (sav)'in eşsiz nezaketini şöyle anlatmıştır:
"Kendisine bir şey soranı can kulağıyla dinler, soruyu soran yanından ayrılmadıkça, onu terk etmezdi. Resulullah ile bir kimse tokalaşırsa veya bir kimse tokalaşmak için elini uzattığında, karşısındaki kişi elini çekmeden Resulullah elini çekmezdi. Biriyle yüz yüze gelince de, karşısındaki, yüzünü çevirip ayrılmadıkça Resulullah o kimseden yüzünü çevirmezdi. Önüne oturan kimseye hiçbir zaman ayaklarını uzatmazdı. Karşılaştığı kimseye önce kendisi selâm verirdi. Ashabıyla tokalaşmaya önce kendisi başlardı."
"Kimsenin sözünü kesmezdi. Konuşmasını yarıda bırakmazdı. Konuştuğu kişi sözünü bitirmeden yahut gitmek üzere ayağa kalkmadan sohbetine devam ederdi.
"Resul-i Ekrem'e on sene hizmet ettim. Vallahi, bana 'Öf' bile demedi. Yapmakta geciktiğim veya yapmadığım bir emrinden dolayı beni azarlamadığı gibi, ailesinden azarlayan olursa, onlara da, 'Ona dokunmayın. Bu işi yapması takdir edilmiş olsaydı yapardı' buyururdu."
"Bir gün bir iş için bir yere gitmemi emir buyurdu. Huzurlarından çıktıktan sonra sokakta birkaç çocuğun oynadığını gördüm ve onları seyretmeye daldım. Derken arkadan birisi iki eliyle başımı tuttu. Döndüğümde baktım ki, kendisi. Gülüyor. Bana: 'Enesçiğim sana söylediğim yere gittin mi?' dedi.
'Hayır, daha gitmedim, gideceğim' dedim.
'Ben ona senelerce hizmet ettim. Vallahi bir defa olsun yaptığım bir iş için 'Niçin yaptın?', yapmadığım bir iş için 'Niçin yapmadın?' dediğini hatırlamıyorum."36
Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca binlerce insanı eğitmiş, dini, güzel ahlakı bilmeyen insanların güzel tavırlı, ince düşünceli, fedakar, üstün ahlaklı insanlar olmalarına vesile olmuştur. Kendisinden sonra da sözleri, tavrı ve ahlakı ile milyarlarca insanın eğitimine vesile olan Peygamberimiz (sav), insanlar için en hayırlı yol gösterici ve eğiticidir.
Peygamber Efendimiz (sav)'in özellikle üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, müminlerin birbirlerini hiçbir çıkar gözetmeden, içten bir sevgi ile sevmeleri ve birbirlerine karşı kin, öfke ve kıskançlık gibi kötü hisler beslememeleriydi. Peygamberimiz (sav) hem bu konuda müminlere en güzel örnek olmuş, hem de onlara sık sık bu konularda tavsiyelerde bulunmuştur.
Kuran'da Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e bu konuda söylemesini emrettiği bir söz şöyledir:
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz (sav)'in sevgi, dostluk ve kardeşlik hakkındaki hadis-i şeriflerinden bazıları ise şöyledir:
"Mümin kendisi için sevdiğini kardeşi için de arzular."37
"Hediyeleşin, birbirinizi sevin. Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder."38
"Ziyaretleşin, hediyeleşin. Çünkü ziyaret sevgiyi perçinler, hediye de kalpteki kötü duyguları söker atar."39
"Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allah'ın kulları kardeşler olunuz."40
"Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın."41
Allah'a imandan sonra aklın başı, insanları sevmektir.42
Birbirinize buğzetmeyiniz, yekdiğerinizi kıskanmayınız, birbirinize arka çevirip alakanızı kesmeyiniz; ey Allah'ın kulları, hepiniz kardeş olunuz!43
Düşün de bak: Sen kızıl yahut simsiyah renginden dolayı hiç kimseden daha hayırlı değilsin; üstünlük ancak takva iledir!"44
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hem Müslümanlar arasında verdiği hükümler, hem diğer din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve anlayışlı tutumu, hem de Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi zengin, fakir ayırmaksızın herkese eşit davranmasıyla tüm insanlar için çok büyük bir örnektir. Allah bir ayetinde Hz. Muhammed (sav)'e "… Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (Maide Suresi, 42) şeklinde buyurmuştur ve O da içinde bulunduğu zor koşullarda dahi adaletten asla taviz vermemiştir.
Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliği süresince adil tutumuna örnek teşkil eden birçok olay yaşanmıştır. Peygamberimiz (sav)'in yaşadığı coğrafyada çok çeşitli din, ırk ve kabileden insan birarada yaşıyordu. Bu toplulukların birarada huzur ve güven içinde yaşamaları, aralarına nifak sokmaya çalışanların etkisiz bırakılmaları çok zordu. Ancak Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslümanlar için olduğu kadar bu topluluklar için de bir huzur ve güvence kaynağı olmuştur. Asr-ı Saadet döneminde Arabistan Yarımadası'nda Hıristiyan, Musevi, putperest, ayırt etmeksizin herkese adil davranılmıştır.
Peygamberimiz (sav)'in Kuran ahlakına uyarak gösterdiği bu güzel tavrı, bugün farklı dinlerden insanların birbirlerine karşı tutumları konusunda örnek olmalıdır. Peygamberimiz (sav)'in adaleti, farklı ırklardan insanlar arasında da uzlaşma sağlamıştır. Peygamberimiz (sav) birçok konuşmasında, hatta Veda Hutbesi'nde de ırklara göre bir üstünlük olamayacağını, Allah'ın ayetinde haber verdiği gibi "üstünlüğün takvaya göre olacağını" bildirmiştir. Diğer hadislerinde ise şu şekilde buyurmuştur:
"Ey insanlar! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak ırklarıyla övünmeyi bırakmalılar."45
"Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine müsavi buğday taneleri gibisiniz… Halbuki, hiç kimsenin kimseye din ve takva müstesna üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter."46
Peygamberimiz (sav) asla savaşmayı arzu etmemiş, İslam ahlakını tamamen barışçı yollardan insanlara ulaştırmak için çaba sarf etmiştir. Bu nedenle ağır saldırı ve baskılara yıllarca hep sabırla karşılık vermiş, ancak bu baskılara cevap vermek bir zaruret haline gelince, Allah'tan gelen bir vahiyle, savaşa izin vermiştir. O, baskı ve saldırılar hayati tehlike arz etmedikçe ve barış yolu tam olarak kapanmadıkça hiçbir ülkeye savaş ilan etmemiştir.
Mute Savaşı Müslümanların Peygamberimiz (sav) hayatta iken yaptıkları en kanlı ve en zorlu savaştır. Peygamberimiz (sav) bu orduya komutan olarak Zeyd b. Harise'yi tayin etmiş ve orduya şu tavsiyelerde bulunmuştur:
Allah'ın adıyla, Allah yolunda, Allah'ı inkar edenlerle savaşın. Hıyanette bulunmayın. Kulak, burun gibi vücut azalarını kesmeyin. Çocukları ve kadınları, yaşlıları, mabedine çekilmiş din adamlarını öldürmeyin. Hurmaları ve diğer ağaçları kesmeyin, binaları yıkmayın.47
Savaş esnasında mutlaka uygulanması gereken ahlaki prensipler ise hadislerden şu şekilde derlenmektedir:
1- Sadece muharebeyi teşvik eden ve muharebeye karışanlarla savaşılır.
2- Kiliselerdeki rahiplere kesinlikle dokunulmaz.
3- Çocuklara zarar verilmez.
4- Kadınlara zarar verilmez.
5- Yaşlılara zarar verilmez.
6- Ekili alanlara zarar verilmez.
7- Ahde vefa gösterilir, anlaşmalara sadık kalınır.
8- Hayvanlara zarar verilmez.
9- Zulüm yapılmaz.
10- Şehirler harap edilmez.48
Peygamberimiz (sav)'in Yahudi ve müşrik topluluklarla imzaladığı Medine Vesikası da önemli bir adalet örneğidir. Farklı inançlara sahip topluluklar arasında adaletin sağlanması ve her topluluğun çıkarlarının gözetilmesi için hazırlanan bu sözleşme sayesinde yıllarca düşmanlık içinde yaşayan topluluklara barış getirilmiştir. Medine Vesikası'nın en belirgin özelliklerinden biri inanç özgürlüğü sağlamasıdır. Bu konu ile ilgili madde şöyledir:
"Ben-i Avf Yahudileri, müminlerle beraber aynı ümmettirler, Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de kendilerinedir."49
Medine Vesikası'nın 16. maddesinde ise, "Bize tabi olan Yahudiler, hiçbir haksızlığa uğramaksızın ve düşmanlarıyla da yardımlaşmaksızın, yardım ve desteğimize hak kazanacaklardır"50 diye bildirilmiştir. Peygamberimiz (sav)'den sonra da sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in antlaşmaya koydurduğu bu hükme sadık kalmışlar ve aynı hükmü, Berberi, Budist, Brahman ve benzeri inançlara sahip kişiler için de uygulamışlardır.51
Asr-ı Saadet döneminin barış, huzur ve güvenlik içinde geçmesinin en önemli nedenlerinden biri, Kuran ahlakına uyan Peygamberimiz (sav)'in adaletli tutumudur. Yabancı yazarlar da Peygamber Efendimiz (sav)'in bu üstün karakterinden etkilenmiş, onun güzel ahlakını eserlerinde çok etkileyici ifadelerle övmüşlerdir. George Bernard Shaw'ın 'The Genuine Islam' isimli eserinde bu üstün özelilkler şöyle ifade edilir:
Hz. Muhammed (sav)'in dinini harika canlılığı nedeniyle daima gözümde üstün tutmuşumdur. Her çağa hitap edebilen, hayatın değişen evrelerine asimile olabilme kapasitesine sahip olan tek din gibi geliyor bana. O'nu- o harika kişiyi- araştırdım ve bence... İnsanlığın Kurtarıcısı olarak adlandırılmalıdır. Eğer onun gibi bir kişi modern dünyanın hükümdarlığı görevini üstlenseydi, çok fazla ihtiyaç duyulan barış ve mutluluğu getirecek şekilde dünyanın problemlerini çözmede başarılı olurdu...52
Günümüzde de, dünyanın dört bir yanında meydana gelen çatışmaların, kavgaların, huzursuzlukların tek çözümü Kuran ahlakına uymak ve Peygamberimiz (sav) gibi, din, dil veya ırk ayrımı gözetmeksizin, adaletten hiçbir zaman ayrılmamaktır.
27. El-Cami's Sağir, 1. 427 (Hati, T. Bağdad, VII, 209, Doç, Dr. Talat Sakallı, Hadislerle İslam'da Hoşgörü ve Kolaylık, Çağlayan Yayınları, İzmir, 1996, s.16
28. El-Cami's Sağir, 1. 427, Doç. Dr. Talat Sakallı, Hadislerle İslam'da Hoşgörü ve Kolaylık, Çağlayan Yayınları, İzmir, 1996, s.17
29. Esbahani: Hz. Aişe; Tevfik Rüştü Erkul, Hadis Usulü Dersleri, Fon Matb, Ankara, 1970, s. 79), Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.131
30. Buhari ve Müslim, Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.157
31. G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10
32. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 293
33. Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 798
34. Beyhaki: Cabir; A. H. Berki, no:143, Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.157
35. http://www.sevde.de/Pey-ornek/18.htm
36. Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari, 4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, s.340
37. Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 152
38. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239
39. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.239
40. Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315
41. Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425
42. Teberan: Hz. Ali; A.H.Berki, No:160, Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.305
43. Buhari ve Müslim: Enes; "Riy. Sal." III/1598 ve 1601, Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.305
44. Camiüssagir, Abdülbaki Gölpınarlı, s.21, Yesevizade, Sevgi Peygamberi, Hakikati Arayış Neşriyatı, Ankara, 1996, s.306
45. Sünen-i Ebu Davud, 4/331
46. Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 4/158, İbnu Kesir, 4/128
47. Buhari: Bapu Gazveti Mute Ardı'ş Şam, 2/611. Peygamber Efendimiz Hayatı ve Daveti (Er-Rahiku'l Mahtum), Safiyurrahman el-Mübarek-Furi, Risale Yayınevi, İstanbul, 1999, s. 438
48. Ahmet Hamdi Akseki, Abdurrahman Azzam Paşa'nın "Allah'ın Peygamberlerine emanet ettiği ebedi risalet", Diyanet İşleri Başkanlığı Neşriyat, Ankara, 1948, önsöz
49. Muhammed Hamidulllah, İslam Müesseselerine Giriş, Düşünce Yayınları, İstanbul, 1981, s.128
50. Medine Sözleşmesi, Milli Gazete, 5 Aralık 2001
51. Muhammed Hamidulllah, İslam Müesseselerine Giriş, Düşünce Yayınları, İstanbul, 1981, s.162-163
52. Sir George Bernard Shaw, The Genuine Islam, cilt.1, No.8, 1936.