Müstekbirlerin kimler olduğu Kuran'da açıklanırken, "Firavun enaniyeti" taşıyan bu kişilerin sonlarının ne olacağı da bildirilmiştir. Allah ayette şöyle hükmetmektedir:
Dünya hayatını Rabbimize karşı büyüklenerek yaşayan bu kişilerin, ahirette alacakları karşılık Kuran'da bildirildiği üzere cehennemdir. Bunu haber veren ayetler şöyledir:
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır. İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Mümin Suresi, 75-76)
Dünyada sahip olduklarıyla şımaran, bunlara güvenerek enaniyeti artan insanlar büyük bir yanılgının içindedirler. Ahirette başlarına gelecekleri hiç düşünmez, beklemedikleri bir anda da üstlerine kondurmadıkları, kendilerini müstağni gördükleri ahiret azabı ile kuşatılırlar. Yaşadıkları kısacık ömürlerinde Allah'ı, hesap verecekleri anı ve kıyamet gününü düşünmemelerine karşılık cehenneme sevk edilirler. Burası sonsuza "kilitlenmiş" hayatlarının bundan sonraki bölümünü geçirecekleri konaklama yerleridir. Allah'ı ve hesap gününü unutan bu insanların ahiretteki durumları Kuran'da aşağıdaki ayetlerle haber verilmiştir:
Allah'ın ayetlerini alay konusu edindikleri ve dünya hayatına dalarak ahireti unuttukları için cehenneme giren bu insanların alaycılıklarının altında yatan asıl sebep enaniyetleridir. Kibir, onları bu konuma getirmiştir. Zira ahiret hayatı hiç duymadıkları bir konu değildir. Dünyadayken Allah, elçileri ve kitapları vasıtasıyla bunu onlara defalarca duyurmuştur. Ancak büyüklendikleri için dinlememişler ve yüz çevirmişlerdir. Sonucunda kazandıkları ceza ise, kendi yaptıkları yüzünden ve hak ettikleri için başlarına gelir:
Kuran'da enaniyetli insanların ölümleriyle birlikte başlayacak olan sonsuz cehennem hayatı, hesap günündeki durumları, başlarına gelecek azaplar tek tek tarif edilmiştir. Bu bölümde, Allah'a karşı büyüklenme içinde olan veya ruhlarında böyle bir tehlike taşıyan herkese caydırıcı bir öğüt olarak, bu kişilerin ahiretteki durumları tek tek başlıklar altında incelenmiştir.
Dünya hayatında büyüklenenler Kuran'da bildirildiği üzere cehennemde bunun karşılığını alçaltıcı bir azapla göreceklerdir. Büyük bir fiziksel azabın yanında onları manevi olarak da aşağılayıp, küçültecek bir sonla karşılaşacaklardır. Dünyada haksız yere büyüklenmelerinin karşılığı artık cehennemde ebedi küçüklük ve aşağılanmadır:
Allah onları en çok ağırlarına giden şekillere sokar. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenmek gibi hor ve aşağılatıcı bir muamele görürler. Ateşe girmek zaten azaptır, fakat kibirli biri için yüzükoyun sürüklenerek aşağılanmak daha büyük bir azaptır. Ayetlerde şöyle buyrulur:
Yukarıdaki ayetlerde insanın azgınlık sebebi olarak kendini müstağni görmesi gösterilmiştir. Yani enaniyeti... Yine ayetlerde ifade edildiği gibi, bu azgınlığın en büyük belirtisi inananları engellemeye çalışmasıdır. Bir başka ayette de bu dünyada üstün ve onurlu geçinen gururlu kimselerin cehennemde tam tersi bir konuma sokulduklarını görürüz:
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun." (Duhan Suresi, 47-49)
İşte enaniyetli insanların haksız yere büyüklenmelerinin neticesi budur. Peşinden koştukları dünya zaten geçicidir. Çok fazla şeye sahip olsalar bile bunların hepsi tükenip gider; yaşanılan bütün zevkler, güzellikler geride kalır. Oysa ahiret hayatı sonsuzdur. Üstelik var olan herşeyin sahibi Allah'tır; dünya hayatında insanlara verdiklerini yalnızca onları denemek için verir. Kişi sahip olduklarıyla Allah'ın rızasını arayarak şükreden kimselerden mi olacak yoksa nankörlük ederek inkar mı edecek diye dener. Verilen nimetlerle büyüklenmeyi isteyen insanların karşılığı ise, umduklarının tam tersine alçaltıcı bir azaptır.
Kibirli insanların en çok övünç duydukları konulardan birisi de fiziki özellikleri, güzellikleridir. Bu nedenle, güzelliklerinden dolayı enaniyet yapanların ahirette en korktukları şey başlarına gelir. Çirkinleştirilirler, yüzleri kapkara kesilir:
Bu dünya hayatında Biz onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise, onlar çirkinleştirilmiş olanlardır. (Kasas Suresi, 42)
Ayetlerden Allah'a karşı büyüklenenlerin sonsuza dek cehennemde kalacakları ve oradan hiçbir kurtulma şanslarının olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu inkarcıların cehenneme giriş sebepleri olarak da büyüklüklenmeleri gösterilir. Bu kibirlerini Allah sonsuz cehennem ateşi ile cezalandıracağını ayetlerde şöyle haber verir:
"Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür." (Nahl Suresi, 29)
Şüphesiz görmeye bile tahammül etmenin mümkün olmadığı cehennem azabında milyarlarca, trilyonlarca yıl kalmak ve bunun yine de bitmeyeceğini ve sonsuza dek süreceğini bilmek burada tahayyül edilebilecek bir durum değildir. Böyle bir azapla karşılık görmekten daha büyük bir ceza düşünülemez. Üstelik bu, şiddetinden insanın yok olmayı isteyeceği, gördüğü her tavır ve fiille onu utandırıp aşağıların aşağısına koyacak bir azaptır. Böyle olmakla beraber Allah’tan bir rahmet olarak Peygamber Efendimiz (sav)’nin şöyle bir hadisi de vardır:
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: “Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” Ebu Said der ki: “Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu ayeti okusun: “Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz...” (Nisa Suresi, 40) (Tirmizi, Sıfatu Cehennem 10, (2601))
Enaniyetli kişilerin dünya hayatında bütün gücün Allah'ın kontrolünde olduğunu unutarak, malları ve çocuklarıyla övündükleri ve bu sebeplerle gururlandıkları açık bir gerçektir. Oysa tüm bunlar sadece Allah'ın insanları denemek için verdiği geçici imkanlardır. Kalıcı olan ve Allah Katında makbul olan tek üstünlük ölçüsü ise "takva"dır. Kuran'da "Allah Katında en üstün olanınız takvaca en üstün olanınızdır" (Hucurat Suresi, 13) diye belirtilmiştir. Buna rağmen takvada değil de Allah'a başkaldırmada yarışan insanlar, kıyamet gününde ne derece büyük bir yanılgının içinde olduklarını anlayacaklardır, çünkü ahirette bu değerlerin hiçbiri geçerli olmayacaktır:
Enaniyet sahibi olan kişilerin en çok övündükleri konuların başında, soyları ve evlatları gelir. Kuran'da birçok insanın Allah'ın yarattığını unutarak sahiplendikleri evlatlarından ve soylarından kıyamet günü kaçacakları şöyle bildirilmiştir:
Ayrıca sahip oldukları soyla övünen insanların kıyamet günü böyle bir kavramı tanımayacakları ve onları tamamen unutacakları, akraba ve çocuklarından hiçbir yarar göremeyecekleri de ayetlerde anlatılmıştır:
Ne yakın akrabalarınız, ne çocuklarınız kıyamet günü size bir yarar sağlayamaz. Sizin aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Mümtehine Suresi, 3)
Dünyadayken sahip oldukları ile büyüklenenlerin mallarını yığıp biriktirmelerinin de kendilerine bir fayda sağlamayacağı, "burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları adamlara seslenerek derler ki: 'Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamalarınız size bir yarar sağlamadı." (Araf Suresi, 48) ayetiyle bizlere bildirilmiştir. Mülkün Allah'a ait olduğunu kavrayamadıkları için, kendilerini güç ve kudret sahibi gören bu insanlar, ahirette gerçeği görecek, herşeyin mutlak sahibinin Allah olduğunu anlayacaklardır. Ayrıca ne dünyadayken sahip oldukları mallarının, ne servetlerinin, ne de güçlerinin ahiret gününde onları dehşetli azaptan kurtarmaya yetmediğini de öğreneceklerdir: