Bir düşünün; hayatınız boyunca unutmamanız gereken ne kadar çok detay var. Daha sabah kalktığınız andan başlayarak, gün boyunca "bunu kesinlikle unutmamam gerek" diye kendinize telkin ettiğiniz pek çok konu oluyor. Hatta belki de bunları unutmamak için notlar tutuyor, çeşitli önlemler alıyorsunuz. Bazen de önemli olduğuna inandığınız konularla ilgili bir şeyi unutma ihtimalini düşünmek dahi istemiyorsunuz...
Peki size bunlarla kıyaslanamayacak kadar önemli bir konuyu unutmuş olabileceğinizi söylesek ne yapardınız?
Bu kitap size hayatınızın en önemli konularını hatırlatmak için hazırlanmıştır. Şunu unutmayın ki, gündelik yaşamda unutmamak için gayret sarf ettiğiniz konular her ne olurlarsa olsunlar, bunların hiçbirini unutmanın bedeli, size bu kitapta hatırlatacağımız şeyleri unutmanın bedeli kadar ağır değildir.
Bu kitabın amacı, size dünya üzerindeki varlığınızın amacını hatırlatmaktır. Çünkü insan unutkandır. Kendini yaşadığı olaylara kaptırıp, iradesini kullanmazsa asıl dikkatini vermesi gereken konulardan uzaklaşır. Allah'ın her yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an izlediğini, dinlediğini, yaptığı herşeyin hesabını Allah'a vereceğini, ölümü, mezarı, cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında hiçbir olayın meydana gelemeyeceğini, karşılaştığı herşeyde bir hayır olduğunu unutuverir.
Ayrıca insan gaflete düşmeye de müsait bir varlıktır. Gaflete düşerek, yaşamının amacını, o an göstermesi gereken doğru tavırları unutup, hata yapabilir. Fakat samimi insanlarda bu unutmalar anlık olur ve hatırladıkları anda hemen tevbe ederek tekrar Allah'a yönelir, O'nun emirleri doğrultusunda yaşamlarını sürdürürler. Müminlerin, Allah'a olan duaları Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
... Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma... (Bakara Suresi, 286)
Elbette burada kastedilen unutma, günlük hayatta başınıza gelebilen sıradan bir unutma değildir. Her insan yapısı gereği bazı şeyleri unutabilir veya yanılabilir. Ancak kastedilen unutma, insanın birtakım gerçekleri akledebilecek kapasiteye sahip olmasına rağmen düşünmemesi, dikkatini vermemesi ve göz ardı etmesi ile ortaya çıkan unutmadır.
Peki insan neleri göz ardı ederek unutur?
Kuşkusuz insanın unutabildiği en hayati konu, herşeyin bir Yaratıcısı'nın olduğudur. İstisnasız her insan Yaratıcımız olan Allah'a karşı sorumludur. İnsan bu sorumluluğun sonucu olarak hesap vereceğini ve cennet ya da cehennem içinde geçireceği sonsuz bir yaşantının kendisini beklediğini de unutur. Cehennem ateşinin ya da cennet nimetlerinin varlığı yaşadığımız şu an kadar gerçektir. Ne var ki insanların çoğu bu gerçeklerden haberdar olmalarına rağmen, bunları kendilerini pek de ilgilendirmeyen konular olarak görür ve düşünmeyerek gerçeklerden kaçabileceklerini zannederler.
Peki unutmak, insanı sorumluluktan uzaklaştırır mı? Elbette ki hayır. İnsan kendisini yaratan Allah'a karşı sorumludur; er veya geç ölümü tadacak, yapayalnız Rabbimiz'in huzuruna çıkarak hesap verecek ve bunun sonucunda sonsuza kadar cennet veya cehennemde yaşayacaktır. "Biz bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık" (Enbiya Suresi,16) ayetiyle haber verildiği üzere, insan da dahil olmak üzere var olan herşey bir amaç üzerine yaratılmıştır. Dolayısıyla insan başıboş bir varlık değildir; ancak "Allah'a kulluk etmek" (Zariyat Suresi, 56) için yaratılmıştır. Ama kişi günlük işlerin koşuşturmasına kapılıp, aklını kullanmazsa bu büyük gerçeği unutabilir. Yalnız çevrelerindeki olaylar ve varlıklar üzerinde derin derin düşünenler bu önemli sonuca ulaşabilirler.
İnsan sadece kendi yaratılışını düşünse dahi, Allah'ın ona bağışladığı nimetlerin farkına varacak ve buna karşılık, Rabbimiz'e olan bağlılığını göstermek için çaba harcaması gerektiğinin bilincine erişecektir. Öyle ki, insan daha hiçbir şey değilken, gözle bile görülemeyecek kadar küçük tek bir hücre olarak hayata başlamış, ardından bu hücrenin bölüne bölüne milyarlarca kere çoğalması sonucu, tüm organlarıyla mükemmel bir insan oluvermiştir. Fakat en önemlisi, bu varlık hiçbir şey değilken, bir can yani ruh kazanmıştır. Bir damla su, et parçasına, ardından da düşünebilen, konuşabilen bir varlık haline dönüşmüştür; yani Allah insanı yoktan inşa etmiştir. Fakat böyleyken insanlardan kimileri kendi yaratılışlarını unutarak Allah'a karşı misaller getirmeye, Rabbimiz'i inkar etmeye kalkar (Allah'ı tenzih ederiz). Allah ayetlerinde bu durumu şöyle bildirir:
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 78-79)
Eğer siz de bu duruma düşmek, Rabbimiz'e karşı nankörlük etmiş olmak istemiyorsanız, o zaman kendinizi günlük hayatın akışına kaptırarak "düşünmeyi" bırakmayın. Çünkü insan ancak düşünürse Allah'ı hatırlar, O'na karşı sorumlu olduğunun bilincine varır; ancak düşünürse bu dünyanın kendisi için çok kısa süreli bir konaklama yeri olduğunu, burada yaptığı herşeyin hesabını vereceğini hatırlar. Ve ancak düşünürse unutmaz…
Bir noktayı belirtmekte fayda var: Bu kitapta size hatırlatacaklarımızın hiçbiri, "unutmasam iyi olur" deyip geçebileceğiniz şeyler değildir. Bunların tek bir tanesini bile aklınızdan çıkarmamanız gerekir. Çünkü bunları hatırladığınız sürece Allah'a gereği gibi kulluk edebilir, O'nu razı edebilirsiniz. Ve unutmayın ki ancak bu şekilde dünyada ve ahirette kurtuluş bulabilirsiniz.
Allah sizi, karşınıza iki yol çıkararak denemektedir; bunlardan birini seçmekte özgürsünüz, ama unutmayın ki bu yollardan birisi sonsuz azaba, diğeri ise sonsuz mutluluğa gidiyor…
Biz ona 'iki yol-iki amaç' gösterdik. Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi. Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir? Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir. Ya da açlık gününde doyurmaktır, yakın olan bir yetimi veya sürünen bir yoksulu. Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene). Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). "Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 10-20)