Büyük İslam alimi İmam Gazali, hikmet dolu sözleriyle, dünya hayatının nimetlerinin sahteliği konusunda verdiği öğütlerle tüm insanları vicdanlarını sorgulamaya yöneltmiştir:
Şunu bilmelisin: Bu dünya asla baki değildir. Ya sen onu terk edeceksin, ya da o seni terk edecek! Hasan (ra) der ki: "Dünya nimetleri devam etse de senin hayatın bir gün sona erecek. O halde dünya hayatı peşinde koşmanın ve çok değerli ömrünü onun peşinde harcamanın ne anlamı var?" (İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü'l-Abidin, sf. 145)
Aklınla şunları düşünürsen anlarsın ki; dünya baki değildir. Sağladığı menfaat, vereceği zararları ve sıkıntıları karşılamaz. Dünyada bedenin zahmet çekip yorulduğu gibi, kalbin de meşgul olur. Ahirette ise elem verici bir azap ve uzun bir hesap vardır. Bu gerçekleri anlayınca, fazla olan dünyalıkları bırakır, sadece Rabbine ibadet için sana gerekli miktarı almakla yetinirsin. (İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü'l-Abidin, sf. 157)
... Halk için nihayetinde dönüp sonsuza dek tek başına baş başa kalacağın Rabbine kulluk ve ibadet terk edilir mi? O Rab ki, bütün hacetleri gideren, herkesin dayanağı, bütün sıkıntı ve şiddet anlarında herkesin sığınağıdır. O'nun ortağı yoktur ve herkes O'nun rahmetine muhtaçtır. (İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü'l-Abidin, sf. 147)
Kitabın başından bu yana anlatıldığı gibi insanın dünya hayatındaki ömrü bir gün mutlaka sona erecektir. İmam Gazali'nin de hatırlattığı üzere, ömürlerini dünya metaının peşinde koşarak tüketen insanlar için, dünya hayatında elde edilen menfaatler, uğrayacağı zararları ve sıkıntıları karşılamayacaktır. Kuran'da Allah'ın bu insanlara dünyada kaç yıl kaldıklarını soracağı bildirilmektedir. İnsanların vereceği yanıt da şu şekilde bildirilmiştir:
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz." (Müminun Suresi, 112-114)
Bu ayetler göstermektedir ki, insan ahirete gittiğinde, dünyada bir günün birazından çok daha az bir zaman kalmış olduğunu hatta Ahkaf Suresi'nin 35. ayetinde belirtildiği gibi sadece "gündüzün bir saati kadar" kaldığını kavrayacaktır. İnsanın dünya hayatındaki yıllar süren çabasından geriye yalnızca zihnindeki kısa birkaç hatıra kalacak, dünyaya ait herşey yok olacaktır.
İnkar edenler ise, buna rağmen ahirete çok büyük bir yük yüklenmiş olarak gideceklerdir. Kuran'ın "Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür." (Enam Suresi, 31) ayetiyle Allah bunun, inkar edenlerin "sırtlarına yüklendikleri bir günah yükü" olduğunu bildirmektedir. Başka ayetlerde ise Allah, inkar edenlerin bu yükün altında ebedi olarak kalacaklarını haber vermektedir:
... Gerçekten, sana Katımız'dan bir zikir verdik. Kim bundan yüz çevirirse, flüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür. (Taha Suresi, 99-101)
Tüm bu gerçeklerin yanı sıra, insanın dünya hayatından ahirete geçmesi de yalnızca bir an meselesidir. "Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile..." (Nisa Suresi, 78) ayetiyle hatırlatıldığı gibi, ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. İnsan belki de, hayatının hiç beklemediği bir anında ölümle karşılaşacak ve o andan sonra artık istese de bu gerçekleri düşünecek bir imkan bulamayacaktır. Bu ise ona tarifi mümkün olmayan bir pişmanlık yaşatacaktır.
Oysa insan, henüz imkan varken tüm bu anlatılanları düşünmek için kısa bir vakit ayırsa, belki de hem dünya hayatını hem de sonsuz ahiret yaşamını büyük bir sevinç ve nimete dönüştürecek bir adım atacaktır. İmam Gazali insanların vicdanlarında bu sorgulamayı yapmaları için şöyle bir hatırlatmada bulunmuştur:
"Nice nefes alanlar vardır, aldıkları son nefesi geri vermeden ansızın ölüm onları yakalamıştır. Öyleyse gerçekte senin sahip olduğun sadece bir nefesten ibarettir; ne bir gün ve ne de bir saat! Bir nefesi bile geçirmeden Allah'a itaate ve tevbeye yönel. Belki de ikinci bir nefese erişemeden ölüm seni yakalar! Rızık konusunda da böyle düşünerek fazlaca üzerinde durmamak gerekir. Belki de ilerisi için düşündüğün o rızka ihtiyaç duyacak kadar yaşamayacaksın. Dolayısıyla onun için harcadığın vakit zayi olacak, gösterdiğin çaba da boşa gidecektir. Demek ki insanın ikinci bir gün, ikinci bir saat, ikinci bir nefes için gösterdiği çaba neredeyse boşa çıkmaktadır. Çünkü onlara ulaşma garantisi bulunmamaktadır." (İmam Gazali, Cennete Doğru, (Yedi Geçit), Minhacü'l-Abidin, s. 118)
Ölüm her an gelebilir. Bundan öncesinde ise insanın her an doğruyu görüp uyması için fırsat vardır. Allah'ın "Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz." (Neml Suresi, 62) ayetiyle bildirdiği gibi, Rabbimiz insanların tüm istek ve dualarına sonsuz rahmetiyle karşılık verendir. Ahirette güzellik, Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak isteyen kişinin yapması gereken, Kuran'da güzel bir karşılığı olduğu müjdelenen "ciddi çabayı göstermek" olmalıdır:
Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)