Bu makale, www.harunyahya.org sitesinde 16 Aralık 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Arakan'da yaşayan yaklaşık 1 milyon Müslümandan geriye sadece 140 bin kişi kaldı. Diğer yüz binlerce Müslümanın ise bir kısmı şehit edildi, bir kısmı da zulüm ve cinayetlerden kurtulabilmek için yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldı.
Rohingya Müslümanları, yıllardır vatandaşlık haklarının verilmemesi, seyahat ve ticaret özgürlüklerinin sağlanmaması ve sayısız kısıtlamalara maruz kalmalarının yanı sıra, fanatik Budistlerin yoğun ve aşırı şiddetine maruz kalıyor. 2012'de başlayan son şiddet dalgasıyla yaklaşık 150 bin Müslüman evlerini terk etmek zorunda kaldı. Birçoğu yolda hayatlarını kaybeden ve bir kısmı da Bangladeş ve diğer komşu ülkelere sığınan Rohingyalar, göç ettikleri ülkelerdeki kamplarda da son derece zor ve insanlık dışı koşullar altında yaşamlarını sürdürüyor.
Ekim 2014'te BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, Rohingya Müslümanlarının şiddete maruz kalmaya devam etmesinin endişe verici olduğunu belirterek, Myanmar hükümeti tarafından verilen sözlerin yerine getirilmediğini belirtti. Genel Sekreter ayrıca, ülkedeki etnik ve dini ayrımlar nedeniyle yaşanan şiddetin de kaygı verici boyutta olduğuna dikkat çekti.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun |
Rohingya Müslümanlarının haklarını savunmak için kurulan Arakan Projesi'nden Chris Lewa, sadece Haziran ve Eylül ayları arasında en az 30 köyde şiddet olayları ve insan hakları ihlalleri olduğunu, çok sayıda Müslümanın da terör örgütleriyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına alındıklarını söyledi.
Arakan kanaat önderlerinden Aung Win de birçok Arakanlının vatandaşlık hakkı başvurusunun kabul edilmediğini, çünkü onların Bengalli sayıldıklarını söyledi. Sonuçta Arakanlılar şu an hala vatansız. Ne, içinde uzun yıllardır yaşadıkları Myanmar onları vatandaş olarak kabul ediyor ne de iddia edildiği gibi komşu ülke Bangladeş vatandaşlık hakkı veriyor.
Uluslararası toplumdan gelen baskılar sonucu Myanmar hükümeti, gerekli şartları yerine getiren göçmenlere vatandaşlık hakkı tanımayı kabul ettiğini söylese de, bunun bir aldatmaca olduğu anlaşılıyor. Çünkü Rohingyalar, ailelerinin en az üç nesildir bu ülkede yaşadığını belgeleyemedikleri için bu haktan yararlanamıyorlar. Rohingyaların resmi makamlarca evlenmelerine imkan tanınmazken, doğan çocuklara da devlet doğum belgesi düzenlemiyor.
Kısacası devlet, ülkede adeta Rohingya Müslümanları hiç yaşamamış ve böyle bir halk yokmuş gibi davranmaya devam ediyor.
Yıllarca insanlara empoze edilen, materyalizm ve bunun sonucunda ortaya çıkan inançsızlık, toplumdaki şiddetin altında yatan ana sebeptir. Egoist, yalnızca kendi menfaatini düşünen insanlar, yoğun bir hırs, üstünlük arzusu ve tatminsizlik duygusuna kapılmaya başlarlar. Bu da toplumda kıskançlık, sevgisizlik ve nefret duygusunu zirveye çıkartır. Şefkat, merhamet ve anlayış, yerini kavgaya, saldırganlığa ve çatışmaya bırakır. 'Haklının değil, güçlünün ayakta kalabileceği' şeklindeki sapkın inanç, dünyayı adeta bir sevgisizlik cehennemine dönüştürür.
Ben merkezli, sağlıksız, patlamaya hazır bir bomba gibi yaşayan insan modeli, zengin ya da eğitimli de olsa, bozuk ruhundaki şiddet kültürünü bir türlü terk edemez. Egoizm ve sevgisizlik, bireyleri, kendisinden başkasına değer vermemeye iter.
Zulmün, şiddet ve silahla asla çözülemeyeceği açıktır. Yanlış ve sapkın ideolojilerin fikirle, ilimle, eğitim seferberliğiyle sağlanacak ikna yöntemleriyle kökten çözülmesi, silah ve güvenlik sanayiine harcanan trilyon dolarların sağlığa, sanata, eğitime ve dünyayı cennet gibi yapmaya harcanması gerekir.
Dünyanın artık şiddetle, bombayla değil de sevgiyle, merhametle meseleleri halletme yolunu seçmesi gerekir. Bütün ülkeler Kuran'daki ve diğer Kutsal kitaplardaki sevgi ruhuna uymuş olsa dünyada sevgi hakim olur. Tüm ülkeler hak dine göre ilkelerini şekillendirmiş olsa insanlık bu sevgi politikaları karşısında fevkalade merhametli hale gelir.
Müslümanlara yapılan zulmün önlenmesi, deccaliyetin ahir zamandaki dünya hakimiyetinin sona ermesi, dolayısıyla mazlumların tek kurtuluşu, sadece Hz. Mehdi (a.s.)'ın ortaya çıkışı ile mümkündür. Dolayısıyla günümüzde Müslümanlara yönelik devam eden bu zulüm, Allah'ın izniyle Hz. Mehdi (a.s.)'ın gelişinin çok yaklaştığının en açık ve net alametlerinden biridir.
“... Ayrımcılık ve zulme maruz kalan Arakan Müslümanlarının ülkeden kaçması için küçük balıkçı teknesini kullanmalarına izin veren kaptan Puton Nya, son zamanlarda Arakan'dan kaçmaya çalışanların sayısında büyük bir artış olduğunu söyledi. Puton Nya, "Herkes kaçmaya çalışıyor. Korkarım yakında kimse kalmayacak" dedi.
Teknesine aldığı Arakan Müslümanlarını Bengal Körfezi'nde bekleyen gemilere götürdüğünü belirten Puton Nya, kendisi gibi Arakanlılara yardım eden bir komşusundan, gemideki insan tacirlerinin kadınlara tecavüz ettiğini, erkekleri de dövdüğünü öğrendiğini söyledi.
Arakan Müslümanlarının haklarını savunmak için kurulan Arakan Projesi Direktörü Chris Lewa da 15 Ekim'den bu yana 15 binden fazla kişinin Malezya, Endonezya ve diğer ülkelere gitmek için Arakan'dan kaçtığını açıkladı. Bu rakam, geçen yıl aynı dönemde bölgeden kaçanların iki katı.
Son iki yılda yaklaşık 100 bin kişinin Arakan'dan kaçtığına işaret eden Lewa, son aylarda askerler ve sınır koruma birliklerinin "bölgede korku ortamı yaratmak ve Arakanlıları kaçırmaya teşvik etmek için" şiddet olaylarını artırdığına dikkati çekti.
Lewa, son iki ayda dört kişinin işkenceyle öldürüldüğünü, herhangi bir neden gösterilmeden gözaltına alınan gençlerin askerler tarafından darp edildiğini ve 24 köyde 140'tan fazla kişinin de göç yasasına muhalefet, aşırıcılarla bağlantılı olmak gibi suçlamalarla tutuklandığını söyledi." (www.risalehaber.com sitesinden alıntıdır)