Bu makale Arab News'ta 25 Ekim 2014 tarihinde, Burma Times'da ise 29 Ekim 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Uzun yıllardır uluslararası camianın uzaktan izlediği bir konudur Rohingya Müslümanları. Kendi ülkelerinde mülteci konumunda olan, hiçbir sosyal hakkı bulunmayan ve zaman zaman şiddet eylemlerine maruz kalan zulüm içindeki insanlar. 2012 yılındaki dehşetli saldırılar ve yangınlar sırasında dünyanın biraz olsun tanımaya başladığı Müslüman azınlık Rohingyaların yaşadığı Myanmar'da değişen pek de bir şey yok.
Geçtiğimiz ay Myanmar hükümetinin Birleşmiş Milletler'e sunduğu plan, görünürde barış, huzur, adalet ve birlikteliği hedefliyordu. Myanmar Dışişleri Bakanı bu temennilerle planı BM'e sunmuş ve pek çok ülkenin de onayını kazanmıştı. Bunun üzerine birçok ülke, Myanmar hükümetinin yıllar sonra da olsa Müslüman azınlığa karşı yürüttüğü ayırımcılık politikasından geri adım attığını düşünmüştü.
Plana göre, ülke içinde zulüm gören azınlık Rohingya Müslümanları iki seçenek ile baş başa bırakıldı. Birincisi Bangladeş vatandaşlığına geçmeleriydi. Böylelikle vatandaşlık hakkı elde etmiş olacak ve 1982 vatandaşlık kanununa uygun düşecek belgeleri sağladıkları takdirde, daha sonradan Myanmar vatandaşı olabileceklerdi. İkinci seçenek ise bunu kabul etmemekti ki, bunun anlamı korkunç şartlardaki kamplara sürülerek tutuklu konumunda yaşamaları ve nihayetinde de ülkeden atılmalarıydı.
İlk bakışta birinci seçenek, Myanmar hükümetinin Rohingyalara verdiği bir vatandaşlık imkanı olarak değerlendirilebilir. Fakat buradaki gerçek amaç, 1982 yasası ile zaten ülke içinde tüm haklarını kaybetmiş olan Rohingyaların resmi olarak göçmen sıfatını kabul etmiş olmalarıdır. Kendi toprakları üzerinde tamamen yabancı statüsünde kalacak olan Rohingyaların büyük bir kısmının, tekrar Myanmar vatandaşı sayılabilmeleri içinse geçmişlerine dair belgeleri sunamayacakları bilinmektedir. Çünkü bu insanların geçmişlerine ait belgeler, sahip oldukları her şey ile birlikte 2012'de Rohingyaları hedef alan korkunç ayaklanmalar sırasında yanıp yok olmuştur. Dolayısıyla belgelerini sağlayamayanlar, kendi ülkelerinde Bengali vatandaşı olacak yani bir göçmen statüsünde kalacaklardır. Myanmar hükümeti ise bu kişileri kısa bir süre sonra, "yabancı" oldukları gerekçesiyle ya kamplara yollayacak ya da ülkeden atacaktır. Bu insanlar Bangladeş'te doğmadıkları için Bangladeş tarafından da kabul edilmemektedirler. Çünkü bu insanlar Bangladeş'te doğmamışlardır. Sonuç olarak bu yasa, Bangladeş'i bağlamamaktadır.
Bu arada Bengali vatandaşlığına geçmeyi kabul etmeyenler de yaşadıkları köy ve kasabalardan alınarak tutuklu olarak mülteci kamplarına gönderileceklerdir. Uygulamaya geçirilecek yeni plan dahilinde, bu kişilerin kısa bir süre sonra ülkeden atılacakları ve Myanmar hükümetinin bu kişileri denizaşırı bölgelere mülteci olarak göndermek için BM'e başvurması söz konusu olacaktır. Sorun şu ki, BM de zulüm gören bu insanları mülteci olarak tanımamaktadır.
Söz konusu plan dahilinde bir milyon Rohingya, bu korkunç son ile karşı karşıya kalacaktır. İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya bölümü Genel Müdür Yardımcısı Phil Robertson Reuters'e şu açıklamayı yapmıştır:
"Bu plan oldukça tedirgin edicidir, çünkü bu plan ile tüm Rohingya halkı, bütün haklarından mahrum edilecek, keyfi bir süre boyunca tutuklu kalacakları kapalı kamplara sistematik olarak kilitlenecek."1
Rohingya halkı, Arakan eyaletinin başkenti Sittwe yakınlarında çağ dışı koşullara sahip, derme çatma kamplarda hayatlarını sürdürme çabasındalar. |
Uzun zamandır Myanmar üzerinden geçen enerji koridorları ve buna bağlı ticari ilişkilere zarar gelmemesi gerekçesiyle dünyanın süper güçleri ve ASEAN üyelerinin Rohingya Müslümanları konusunda Myanmar hükümetine herhangi bir yaptırım uygulamadıkları ve bu konuya sadece seyirci kaldıkları bilinmektedir. İnsanlık suçları günümüzde dünya çapında çok geniş bir alanda ve oldukça vahşi şekilde işlenmektedir. Fakat Rohingya Müslümanları meselesi, dünya ülkelerinin rahatlıkla tedbir alabilecekleri ve çözüm getirebilecekleri konuların başında gelmektedir. İşte buna rağmen tüm dünya ülkelerinde hakim olan bu sessizlik anlaşılabilir gibi değildir. Şimdi ise, Myanmar hükümetinin sunduğu bu teklifin aldatıcı görüntüsünün, bir kısım ülkeleri ve Birleşmiş Milletleri ikna etme ihtimali, durumu çok daha ürkütücü bir hale sokacaktır. Reel politiğin insanlığın önüne geçtiği, siyasetin zalimlik gibi algılandığı, ülkelerin sevgi değil çıkar üzerine ittifak kurduğu şu günlerde, şiddetin, öfkenin ve savaşların yaygınlaşmasının tek sebebi var:
O sebep, insanların ve ülkelerin, sevgiyi çözüm olarak görmemeleridir. Bir ülke halkı, yıllardır bütün dünyanın gözlerinin önünde böylesine büyük bir soykırım ve zulüm altında yaşamakta, tüm dünya bunu bilmekte ama sesini çıkarmamaktadır.
Myanmar'da insanlık dramının çok uzun zamandır devam etmekte olduğu bir sır değildir. Bunun üstünü kapamak, zulme izin vermekte mahsur görmemek dünyayı saran felaketleri daha da güçlendirebilir. Dolayısıyla dünya ülkelerinin, insanlık adına ve bu ürkütücü senaryoyu düşünerek çıkardan çok adalet ve sevgiye önem vermeleri şarttır. Bunun için dünya, yıllardır sistematik olarak ezilen Rohingya Müslümanlarına el uzatmalı, oyuna gelmemeli ve bu mazlum halk için bir çözüm yolu bulmalıdır. Şu bir gerçektir ki, dünyanın dört bir yanında toplantılar düzenleyen, doğalgaz, petrol anlaşmalarında imzası bulunan, birbirinden silah alıp birbirine füze satan her ülkenin bir avuç mazlumu korumaya da gücü yeter Myanmar hükümetini ikna etmeye de. Bunun için ülkelerin reel politik hesaplardan uzaklaşıp vicdanlarını köreltmediklerini göstermeleri yeterlidir.
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, |
Myanmar yönetiminin dini liderlere, cemaat önderlerine ve Müslüman halka yönelik kitlesel tutuklamalar yapması üzerine Arakan Müslümanları anayurtları olan Arakan'dan kaçıyor.
Sivil toplum kuruluşu Arakan Projesi'nin başkanı Chris Lewa, yaptığı açıklamada, bir haftada sekiz bin Müslümanın Arakan'dan ayrıldığını, bunun, 2013 yılı boyunca bölgeden kaçan Arakanlı sayısından fazla olduğunu söyledi. Lewa, Arakan'dan ayrılan Müslümanların, teknelerle Tayland ve Malezya'ya geçtiğini, Myanmar polisinin tüm bu olanlara seyirci kaldığını belirtti.
Arakan'da son dönemde dini liderlerin ve cemaat önderlerinin art arda tutuklandığını ifade eden Lewa, bazı tutukluların işkenceye maruz kalarak öldüğünü belirtti ve bu durumun, "halk arasında bir çeşit paniğe yol açtığını" bildirdi.
Myanmar'da başta Rohingyalar olmak üzere Müslüman toplulukların, yıllardır artan bir şekilde sosyal ve siyasi hayatta ötekileştirildiği ifade edilen raporda, Müslümanların büyük bölümüne tam vatandaşlık verilmediğine ve şu anda parlamentoda Müslümanların oy hakkının kaldırılması yönünde de çabalar yürütüldüğüne işaret edildi. (www.dunyabulteni.net sitesinden alıntıdır)
Binlerce Müslüman, can kaygısıyla teknelerle, Tayland, Malezya ve Avustralya'ya gitmek için insan tacirlerine büyük meblağlar ödüyorlar. |
1 http://www.reuters.com/article/2014/09/30/us-myanmar-rohingya-idUSKCN0HP15T20140930