Tarih boyunca insanlar, iman etmek için kendilerine gönderilen elçilerden mucizeler istemişlerdir. Hz. Musa (as)'dan, Hz. İsa (as)'dan, Hz. Hud (as)'dan, Hz. Muhammed (sav)'den, kısacası tüm peygamberlerden hep aynı talepte bulunmuş, daima bir olağanüstülük beklentisi içinde olmuşlardır. Allah da mucizelerle bazı peygamberlerine lütufta bulunmuş, onları Katından yardımla güçlendirmiş, tebliğlerini ve fikri mücadelelerini kolaylaştırmıştır. Oysa akıl ve vicdan sahibi insanlar, Allah'a inanmak için mucize görmeye ihtiyaç duymazlar. Çünkü anlayış sahibi bir insan için var olan herşey Allah'ın varlığının apaçık bir delilidir.
Atomlardan galaksilere kadar, evrenin her parçası Allah'ın varlığının ve yaratmasının muhteşem delilleri ile doludur. Israrla mucize görmek isteyen insanların çoğunun gerçek niyetleri ise, Allah mucizelerini gösterdiği zaman ortaya çıkmıştır. Elçilerin mucizelerine inanmak yerine onları hayali suçlamalarla, örneğin büyücülük veya bozgunculuk yapmakla itham etmeleri bunun bir göstergesidir. Nitekim Allah Kuran'da iman etmeyenlerin bu konudaki samimiyetsizliklerini şöyle haber vermektedir:
Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler, ancak Allah Katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz? Biz onların kalplerini ve gözlerini, ilkin inanmadıkları gibi tersine çeviririz ve onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda terk ederiz. Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (Enam Suresi, 109-111)
Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi peygamberlerden ısrarla mucize isteyen iman etmeyenler, bunu iman etmek için bir delil olarak değil, kendilerince peygamberleri zor durumda bırakmak ve denemek için istemektedirler. Onlar, kendi sığ akıllarınca peygamberleri yalancı çıkarmak ve böylece kendi inkarlarına bahane bulmak amacı gütmüşlerdir. Nitekim mucize görmeden iman etmeyeceklerini söyleyen inkarcılar mucize gördükleri takdirde de iman etmemekte, bu sefer de peygamberlere sözde büyücü oldukları ve kendilerini büyüledikleri iftirasını atmaktadırlar. Ayetlerde şu şekilde buyrulmuştur:
Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler. (Saffat Suresi, 14-15)
Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler. (Kamer Suresi, 2)
Birçok insanın mucizelerle imanlarının sağlamlaşması elbette Allah'tan büyük bir lütuftur. Ancak akıl ve vicdan sahibi insanlar, evrende var olan herşeyin yaratılışındaki olağanüstülüğü görerek Allah'a iman eder, ayrıca peygamberlerden de özel bir mucize beklentisi içinde olmazlar. Eğer Rabbimiz çeşitli mucizeler tecelli ettirirse bu onların heyecanlarını, şevklerini ve azimlerini güçlendiren birer nimet olur. İman etmeyenler ise tarih boyunca, böyle bir beklenti içinde olmaktan dolayı büyük kayıplara uğramışlardır. İnkarlarına sözde bir bahane bulabilmek için peygamberlerin tebliğ ettikleri gerçekleri göz ardı etmiş ve sadece olağanüstülük arayışına girmişlerdir. Kuşkusuz Rabbimiz'in, "Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalır." (Şuara Suresi, 4) ayetiyle de bildirdiği gibi, Allah dilerse bu insanların hepsine tek bir mucize ile boyun eğdirir. Fakat tüm bunlar dünyadaki imtihan ortamının gereklerine uygun olarak gerçekleşmektedir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in mucizeleri de tüm Müslümanlar için büyük bir müjde, Allah'tan bir yardım ve lütuftur. Bu mucizeler iman edenlerin imanlarını daha da güçlendirecek ve Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e indirdiği Yüce kitabı Kuran-ı Kerim'e daha büyük bir şevkle bağlanmalarına vesile olacak birer delildir.
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)