2010 yılının Aralık ayında Arap coğrafyasında baş gösteren yönetim karşıtı halk ayaklanmalarının yol açtığı devrim, hiç kuşku yok ki içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli olayı. Tunus'ta işsizlik ve ekonomik sorunlar sebebiyle pazarcılık yapan üniversite mezunu Muhammed Bouazizi adlı gencin kendini yakmasıyla başlayan sokak gösterilerinin diğer Arap ülkelerine yayılmasıyla birlikte, baskıcı ve otoriter rejimler yıkılırken, tüm coğrafya bir dönüşüm sürecine girdi. Kimi ülkeler çok büyük çatışmalara sürüklenip kimileri de demokrasi yolunda ağır da olsa ilerlerken, Yemen beşinci yılına girilen süreçte en geride kalmış ülkelerin başlarında geliyordu. 33 yıl ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih görevden uzaklaştırıldı, ama ülkede yaşanan iç çatışmaların ve istikrarsızlığın şiddetinde en ufak bir değişiklik olmadı.
Eski çağların mutlu ve huzurlu ülkesi devrimden önce olduğu gibi açlık, fakirlik, bölünmüşlük ve parçalanmışlık içinde ayakta kalma mücadelesi vermeye devam ediyor.
Umuyoruz ki Yemen en kısa zamanda sevgi ve kardeşlik içinde el ele verip bütünleşir, böylece hak ettiği huzur ve güvenliğe kavuşur ve demokratik dönüşüm yolunda sağlam ve kararlı adımlar atmaya başlar |
Yemen'in pek çok açıdan Arap coğrafyasında özel bir yeri var. En başta ülke jeostratejik olarak büyük bir öneme sahip. Dünyanın en işlek ticaret yollarından biri sayılan ülke Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti'yi içine alan Afrika Boynuzu'nun ve Bab'ül Mendeb Boğazı'nın doğusunda yer alıyor ve Asya ile Afrika arasındaki bağlantıyı sağlıyor. Öte yandan Doğu'yu Batı'ya bağlayan Kızıl Deniz; Arap Denizi ve Hint Okyanusu'na buradan açılıyor. Ülkedeki Aden Limanı ise dünyanın en hareketli deniz yollarından birinin kavşağı.
Stratejik açıdan çeşitli avantajlara sahip olsa da, Yemen toplumsal yapısı nedeniyle kontrol altına alınması oldukça güç bir bölge. Kabilelerin, aşiretlerin ve farklı mezhep gruplarının sebep olduğu karmaşa ortamına Kuzey ve Güney Yemen'in birleşmesinden sonra ortaya çıkan ayrılıkçı hareketlerin dahil olması ülkedeki karışıklığı en üst düzeye çıkardı. 1990 yılında gerçekleşen Kuzey-Güney birleşmesinin ülkeyi güçlendirmesi beklenirken, siyasi, sosyal ve ekonomik sıkıntılar daha da arttı. Hızlı nüfus artışı, fakirlik, yolsuzluk, işsizlik, enflasyon, doğal kaynakların tükenmesi, su sorunu ve tüm bunların yanı sıra ülkedeki mezhepsel, dinsel, ideolojik ve tarihsel bölünmüşlük, etnik-ayrılıkçı Husi hareketleri, aşiretler arası mücadeleler ve 1990'lardan itibaren Yemen'de aktif bir şekilde hareket eden El-Kaide'nin giderek güçlenmesi ülkeyi neredeyse çökme noktasına taşıdı. 2014'ün Ağustos ayından bu yana yaşanan toplumsal ve ideolojik hareketlenmeler, iç çatışmalar ve son olarak da Şii Husiler'in Başbakanı ve Cumhurbaşkanını görevlerinden alıkoyan ayaklanmaları Yemen'i bir kez daha dünya gündeminin merkezine yerleştirdi.
Husilerin müdahalesiyle görevden ayrılan Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin ve Başbakan Halid Mahfuz Bahhah'ın yokluğu ülkede son derece belirsiz bir siyasi durum meydana getirmiş durumda. Anayasaya göre Cumhurbaşkanlığı makamına Meclis Başkanının vekalet etmesi, Meclis Başkanının idaresinde 60 gün içerisinde seçim tarihinin belirlenmesi ve 90 gün içerisinde de Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilmesi gerekiyor. Ne var ki istifaların ardından Meclis hala bir araya gelmiş değil ve bu durum siyasi belirsizliği daha da artırıyor. Ülke genelinde yaşanan gerilimin sorumlusu olarak gösterilen ve darbecilikle suçlanan Husiler son olarak Yemen'in yönetim şeklini belirleyecek bir anayasa ilan edeceklerini, lağvedilen parlamentonun yerine ulusal bir meclisin kurulacağını ve bu meclisin de başkanlık konseyini seçeceğini açıkladılar. Her gün yeni bir siyasi gelişmenin yaşandığı Yemen'in seçilmiş Başbakanı ve Çumhurbaşkanının görevlerinden alıkonmalarıyla başlayan bu son süreçten daha fazla zarar görmeden başarıyla çıkması ve bundan böyle demokratikleşme yolunda kalıcı kazanımlar elde etmesi en büyük temennimiz.
Gerçek şu ki Yemen halkı asırlardır açlıktan, fakirlikten, mezhepçilik, kabilecilik ve aşiretçilikten kaynaklanan sorunlardan ve daha pek çok iç ve dış sorundan dolayı ezilmiş, geri kalmış ve mutsuz yaşamış bir halk. Hiç şüphesiz gergin ve güvenliksiz ortamın son bulması ve istikrarlı bir dönemin başlaması Yemen halkının en büyük özlemi. İster Şii ister Sünni ister Zeydi ya da ülkenin dindar olmayan kesimi olsun Yemen'de yaşayan tüm insanlar artık huzurlu ve sükunetli bir hayat beklentisi içinde. Ülkenin en acil ihtiyacı ise, herkesin demokrasiden eşit yararlandığı, insan haklarına, bireysel hak ve özgürlüklere saygıyla yaklaşan, her kesimi içine alan, herkesi sevgiyle, hoşgörüyle kucaklayan bir yönetim anlayışı.
Tabii bu noktada tüm Yemen halkına da önemli görevler düşüyor. Bunlardan en öncelikli olanı sosyal bütünlüğü korumak adına birlik ve beraberlik içinde hareket etmek. Ülkenin bir an önce refaha, barış ve istikrara kavuşması için kavga ve çatışma ruhunu terk etmek; etnik, mezhepsel ya da bireysel çıkarları değil, ülke çıkarlarını gözeterek dostluk ve kardeşlik içinde iş birliği yapmak. İç huzurun ancak bu şartlarda sağlanacağı açık. Birlik ve beraberlik ruhu sağlandıktan sonra toplumsal barışın oluşması ve istikrar ortamının gelişmesi kolaylaşacak, ülkenin tüm sorunları uzlaşı ekseninde bir bir hallolacaktır. Umuyoruz ki Yemen en kısa zamanda sevgi ve kardeşlik içinde el ele verip bütünleşir, böylece hak ettiği huzur ve güvenliğe kavuşur ve demokratik dönüşüm yolunda sağlam ve kararlı adımlar atmaya başlar.
Yemen'in milli kıyafeti |