Yemen sokaklarında gösteriler ve çatışmalar devam ediyor. Yemen, anlaşmazlıkların, uyuşmazlıkların ve menfaat çatışmalarının barışçıl yöntemlerle çözümlenmesine bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Sorunların daha çok büyümemesi için toplumun kamplaşarak çatışmalara müdahil olmaması önemli. Bu, şu an Yemen'de benzin fiyatlarının düşürülmesinden ya da iktidarın nasıl paylaşılacağı konusunda yapılan tartışmalardan çok daha öncelikli.
Kitlesel gösteriler, kalabalığa karışan kışkırtıcılar sayesinde kolaylıkla büyük silahlı çatışmalara dönüşme riskine sahiptir. Yemen halkı, Mısır'da Tahrir ve Adeviye meydanlarındaki kamplaşmanın Mısır'ı nasıl bir çatışma sürecine ve felakete sürüklediğini hiçbir zaman unutmamalıdır.
Tüm demokrasilerde kitlesel gösteri hakkı kanunlar çerçevesinde meşru bir hak olarak tanımlanmıştır. Nitekim Türkiye'de ve Batı ülkelerinde insanlar, demokrasinin gereği olarak, önceden izin almaksızın, silahsız olmak ve saldırıya dönüştürmemek şartıyla, belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bununla birlikte toplantı ve gösterilerde, başkalarının haklarının ihlal edilmemesi ve güvenliğin bozulmaması gibi temel hususlara dikkat etmek gerekmektedir.
Ancak bunlara uyulmayıp protestolar bölge işgaline dönüşünce ve işgal süresi, olağan protestoları aşınca, eylemin içine kontrol edilemeyen unsurların girmesi kolaylaşmaktadır.
Tarihte birçok örneği olduğu üzere, siyasi olarak oldukça zayıf güçlere bağlı militanlar gerçekleştirdikleri dehşet eylemleri sayesinde, siyasi güçleri ile kıyas edilemeyecek şekilde bir ülkenin geleceğinde etkili olabilmektedirler.
Yöntemler ise hep aynıdır: Gayesi göstericilerinkinden çok farklı olanlar, kargaşayı kullanarak rahatlıkla kalabalığa karışabilmektedir. Bu kişiler ya kalabalıkları güvenlik güçlerine karşı planlı olarak kışkırtmakta ya da silahlı çatışmalara girip gizlenmek için masum halkı kullanabilmektedirler. Masum gençlerce çevreci bir eylem olarak başlatılan İstanbul Gezi Parkı'nda kısa sürede terör grupları ortalığı savaş alanına çevirmişlerdir. Ya da Mısır'da Adeviye Meydanı'nda olduğu gibi, kitlesel hareketleri yönlendirmede usta provokatörler tarafından ortam çok kısa sürede terörize edilebilmektedir.
Ortamın gerilmesi Oevleti adeta bir ikilem içine düşürmekte; Yemen Devleti, demokrasi veya otorite sağlama arasında bir tercihe zorlanmaktadır. Protestolara izin verilmezse, "ülkede demokrasi olmadığı ve Husilerin haklarının ihlal edildiği" gibi suçlamalarla Hükümete yoğun bir eleştiri yapılmaktadır. Olaylar iyice büyüyüp yaygınlaşmakta ve Yemen'de olduğu gibi sorun hak aramaktan çıkıp ülke için genel bir güvenlik sorununa dönüşmektedir.
Ülkede oluşan krizi bir an önce sonlandırmak isteyen Hükümet, askeri yöntemlere başvurmaktadır. Çünkü protestolar şimdi olduğu gibi giderek yaygınlaşarak kalıcılaşmakta, ülkedeki huzur ve istikrarı bozmaktadır. Bu nedenle çeşitli güvenlik sorunları açığa çıkmakta, ülkede eğitim ve ticaret yapılamaz hala gelmektedir. Yemen'in başkenti Sana'da havalimanı yakınlarındaki çatışmalardan dolayı, Sana'ya yapılan uluslararası uçuşların geçici olarak iptal edilmesi buna bir örnektir.
Peki, o zaman Yemen'deki gibi öfkeli kalabalıklarla karşılaşan devletler ne yapmalı, nasıl tedbirler almalıdır?
Öncelikle Husiler, 'hakları için mücadele ettikleri' düşüncesini farklı bir açıdan değerlendirmelidirler. "Silahlı çatışmadan başka yol yok" şeklindeki düşüncenin yanlış olduğu anlaşılırsa daha iyi, etkili ve kolay yolların olduğunu da görebilirler. Kendi hakkı için ayaklanmak, bir ülkeyi felç etmek, hele hele masum insanların ölümüne yol açmak demokrasi değildir, tam tersine başkalarının haklarını ihlal etmektir.
Unutulmamalıdır ki ancak sakin ve mutedil bir ortam, makul ve mantıklı düşünme için uygundur, aksinde büyük zararlar oluşabilir. Kargaşanın içerisinde panik ve dehşet yaygınlaşır, birçok insan makul düşünemez hale gelir. Böyle bir ortamda ise hemen çözülecek basit sorunlar bile kolaylıkla tırmanabilir, hatta bir iç savaşa bile dönüşebilir.
Yemen'de gerek Sünnilerin gerekse Husilerin sıkıntılarının son bulması için yapılması gereken, Müslümanların hemen tek bir çatı altında birleşmeleri, birlik ve kardeş olmalarıdır. Yalnız Yemen'de değil, tüm Müslüman aleminde en acil ihtiyaç şu an budur. Allah bir ayetinde şöyle bildirmektedir:
... Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Yemen Hükümeti ve Sünni halk da Husileri dışlamamalı, tam aksine kucaklamalı, aşağılamamalı, onlara değer verdiklerini, saygı duyduklarını, kardeş olarak sevdiklerini hissettirmelidir. Yemen'de sorun Husileri yok sayarak değil, onlara varlık hakkı tanıyarak, sadece Sünnilere değil herkese yaşam alanı sağlanarak çözülebilir.
Adil olmak, karşısındakinin can ve mal güvenliğine tecavüz etmemek, ister Sünni isterse Şii olsun her Müslümanın sahip olması gereken güzel ahlakın bir gereğidir.
Husilerin ve devlet görevlilerinin arasında, bu güzel ahlaka sahip kişiler sorumluluk aldıklarında, Yemen'deki protestoların kitlesel bir cinnete dönüşmesini engellemek de mümkün olacaktır.